SÜREKLİLEŞTİRİLEN OHAL VE…[1]

“Ey halkıma bir şamar gibi inen paslı yasak!

Ey kanuna saygıyı tepen kara zulüm!

Halkı ve kanunu kutsal tanıyan her yürek

Yarın seni yerin dibine soka soka anacak.” [2]

Bugün Türkiye’de yürürlükte olan OHAL, hiç kuşku yok ki, 15 Temmuz darbe girişiminin faillerini tasfiye etmek için uygulamaya sokulan “sınırlı amaçlı ve süreli”, “rutin” bir “olağanüstü” önlemler demeti değildir. OHAL, Erdoğan ve çevresinin ülkedeki rejim değişikliği tasarımlarının nihai adımlarını “pürüzsüzce” hayata geçirmek üzere başvurdukları ve her şey bittiğinde “olağan hâl” olarak başbaşa kalacağımız bir “Yeni Türkiye normali”dir.

Dikkat ederseniz, AKP ile MHP’nin üzerinde mutabakata vardıkları Başkanlık sistemi tasarısı, bugün “OHAL” kapsamında kullanılan yetkilerin neredeyse tümünü tek bir kişinin eline vererek “olağanlaştırıyor.” Bir başka deyişle, bir “kötülük”ü (FETÖ, “terör”, vb. ) önlemeye, gidermeye yönelik geçici bir tedbirler kümesini değil, Başkanlık sistemi “provasını” yaşıyoruz.

Tam da bu nedenledir ki, referanduma OHAL koşullarında gidilecek olması, AKP iktidarını hiç rahatsız etmiyor. Nihayetinde, tasarladıkları ve kotardıkları rejim, emekçiler, Alevîler, Kürtler, devrimciler, sosyalistler, kadınlar, laikler… yani tüm muhalif kesimler için kalıcılaştırılmış bir OHAL’dir.

Bu durumda, AKP iktidarı eliyle kotarılan faşizmin hayatını şu ya da bu biçimde kararttığı herkesin, tüm kesimlerin, “Başkan(cı) sistem”e karşı “ama”sız, “fakat”sız, pazarlıksız bir mücadele yürütmesi gerekiyor. Mücadelenin mekânı, sokaklardır.

SİBEL ÖZBUDUN

14 Aralık 2016 18:44:34, Ankara.

N O T L A R

[1] Evrensel Gazetesi, 20 Aralık 2016… https://www.evrensel.net/haber/300418/amasiz-fakatsiz-mucadele-cagrisi

[2] Tevfik Fikret, “Han-ı Yağma/ Yağma Sofrası”