Zincirlerini Kıran Dersim, Özerk ve Devrimci Halk Meclisi ile Yönetilmeye Hazır Olmalıdır

kasım-koçKasım Koç (17-06-2016) Baskı, zulüm, işkence ve katliamlar görmüş, yaşamış bir halkın derdine derman olmak oldukça zordur.

Yara almış, gerici, zorba Ordular tarafından yerinden yurdundan edinmiş, dağıtılmış, sürgünler yaşamış bir halkı bir araya getirmek, onların acılarını yeniden deşip derman olmak kolay değil.

Dersimin Beyaz dağında, Çukur, Laç Deresi, Halvori ve daha bir çok bölgelerinde 1937-38 de Türk ordusu vahşi katliamlar geçekleştirmişti.

Bu katliamlarla Dersimlilerin kanları bir birine karışıp Munzur çayına aktı.

Bu vahşi katliam ile biz Dersimlilerin çığlıkları kadim topraklarımızda bir birine karışınca bütün mezhep ve aşiretlerin üyeleri o an kan kardeşi oldular.

Bundandır ki Dersimliler aynı aile ocağından gelmedirler, akrabalar.

Sadece inanç boyutu ile değil, aynı Pag dan gelen soyun birer üyeleri haline geldiler.

Aynı Jarda ibadet eden Dersimler aynı süngü uçlarına takıldılar.

Türk ordusunun süngülerinde ki kanları bir birine karıştı.

Ölülerimiz üst üste düştü, topluca aynı mekanda gömüldüler…

Çığlıklarımız uçurumlarda asılı kaldı… halen o asi uçurumlarda duruyor çığlıklarımız…

Kanımız kadim topraklarımıza oluk oluk akarken Jar kültürümüz ve inancımız gereği akraba, ikrar olduk.

Değer yargılarımız bu ikrarlık üzerine kurduk…

Değerlerimiz kanladır, ondandır ki Dersimlerin kadim yarası ile asla kimse oynamamalıdır.

Çünkü Dersimler bu kanayan yaranın Ocağın dan gelmeler…

TC’nin “Dersim Urdur neşter ile kesilip atılmalıdır” bayraklaştırdıkları, başardıkları bu katliam sonrasında,Türk ordusunun süngülerinden kurtulan Atlarımızı bekleyen daha da büyük acılar vardı.

Sürgün.

Kırımın esas ve en önemli ayağı olan katliam tamamlanmış Sürgün planı devreye konmuştu.

Sürgün Kırımın ikinci ayağıdır.

Katliam da ölmeyip de yaşamayı, ayakta kalmayı başaran diğer Dersimlileri de topraklarından koparılarak diline, kültürlerine yabancısı olduğu bilinmeyen bölgelere sürüldüler.

Sürgün, dünyanın en acımasız cezasıdır.

Sürgün, Toprağına, evine ne zaman döneceği belli olmayan meçhul bir hayattır.

Sürgün, kara vagonlarla gidip de dönmemek üzere yapılan en büyük zulümdür.

Sürgünde kalmak, onun acısını yılarca kanayan bir yara gibi acı çekmek demektir.

Sürgüne, gidenler Nesiller boyu yaşadıkları topraklara hep yabancı kalmak demektir.

Sürgün, uzak diyarlarda Küçük kızlarımızı hizmetçi olarak aldıkları, pazarda sattıkları kadınlarımızın akıbeti bilinmemek demektir.

Sürgün, Süngü ucuna takılı bir yüreğin ölene dek kanaması gibidir…

1937-38 de Türk devletin yürüttükleri katliam ve Sürgün tamamlanmış üçüncü plan devreye konmuştu.

Asimlasyon.

Üçüncü ayak Asimlasyondur, Soykırımın eksik kalan ayağıydı.

Dersimin en ücra köylerine Türk milli eğitimi için okular açıldı.

Zorlan, şiddetle Dersimlilere Türk dili öğretildi.

Türkçe resmi dil olarak Dersimlilere zorunlu hale getirildi, bu zorunluluk bir silahlı asimlasyondu.

Okullarda dayak altında bilmedikleri bir dili zorlan öğrenmek ömür boyu üzerlerinden atamadıkları, atamayacakları silahlı bir baskı metoduydu.

Dersim “Aşiretlerden oluşan bir konfederasyondur. Cumhuriyete ayak uyduramıyor, katli vaciptir” dediler gerici egemenler.

Dersimliler Sahipsiz, kimsesiz bir halk olarak kendi başına kalmış, dünya bu vahşete karşı sessiz, sağır olmuştu.

Kimse halkımızın çığlıklarını duymadı-duymak istemedi.

Hayatta kalan Dersimliler derin yaraları ile baş başa bırakılarak, yıllarca ölüm kol gezdi topraklarımızda.

Zorlan Türk Dilini, Kültürünü öğrenmek istenmeyenin cezası da belliydi ya ölmek ya da Türkleşmek idi ama Dersimliler Türkleşmediler.

İşte 8. Avrupa Dersi Kültür Festivali de tam da TC devletin eski soykırımına ve modern soykırımına karşı bir tavır ve bir duruştu.

Türkleşmedikleri bu Festivalde görüldü, renge reng açan çiçekleri ile Düzgün Bavo dağından Munzurlara oradan Beyaz Dağa, Dinardan Harçiğe.

Kutu Deresinden Zel Dağına, Ali Boğazdan Kırmızı dağına Dersimin bütün renkli elleri buluştu.

El ele tutuşan bu renkler ile 8. Avrupa Dersim Kültür Festivalini gerçekleştirdik.

Diline, kültürüne, coğrafyasına sahip çıkan etkinliklerle Dersimin modern soykırımına dur dediler Avrupa da ki Dersimliler.

Kendi değerleri olan topraklarından renkli görüntülerin sergilendiği festivalimizde en ilgi çeken yöremizin Warvara, Sımsımenin gösterisiydi.

Unutulan düğünlerimizi sembolik olarak da olsa Davul Zurna eşliğinde zılgıtlarla Gelin dışarı çıkarıp gezdirme ve sonrasında da Damat ile Mısayıbın (Sağdıç) elma atmaları binlerce kişinin alkışları arasında gerçekleştirildi.

Dersim Halkı bu festivalde kendi iradesini burada Frankfurt dan yana beyan etti.

Binlerin iradesini buradan yana tavır alması Dersimlerin birlik ve beraberlikten yana olduğunu göstermiştir.

Binlerin katıldığı Frankfurt da ki Festivali böyle okuyor ve böyle anlıyorum.

Bu temelde halkın bu tavrını mutlaka Dersim kurumları dikkate almalıdır ve diğer Dersim kurum ve kuruluşları ile ilişkiye girmelidirler.

Bizler Halkımızın bu tavrın karşısında savunacağımız tek bir şiar olmalıdır.

O da şudur: Söz Yetki Karar Dersim Halkına.

Bu şiar ile BİRLİK anlayışını en ön sayfaya almak zorundayız…

Esas görev ve sorumluklarımızın arasında BİRLİK anlayışımız olmalıdır.

Devletin yok saydığı, inkar ettiği Kürdistan için yaşasın Özgür Kürdistan şiarımızı yüksek sesle haykırmalıyız.

Sonuç olarak da diyoruz ki: TC devleti Zincire Vurmak istediği Dersim için şiarımız: Özerk Dersim ve Devrimci Halk Meclisleri olmalıdır.

Özerk Dersim artık abartı değildir.

Bu taleplerimizin koşuları vardır ve biz bunları savunmak zorundayız.

Zincirlerini Kıran Dersim artık özerk ve Devrimci Halk Meclisi ile Soykırımla Hesaplaşmak zorundadır.

Söz Yetki Karar Dersim Halkına Şiarını her yerde bayraklaştırmak zamanı…

Önümüz de ki yıl gerçekleştireceğimiz 9. Avrupa Dersim Kültür Festivalin de ki şiarlarımızın içerisinde kimliğimize, Kültürümüze, Dilimize ve Coğrafyamıza daha güçlü sahip çıkmak için Özgür, Bağımsız Özerk Dersim şiarımızı şimdiden haykırmalıyız.

Bunları gerçekleştirmek içinde DERSİMLİLERİN BİRLİĞİ şart.