Kürdistan da ki Gelişmeler Üzerine Birkaç Söz

Kasım Koç (13-07-2017) Güney Kürdistan da ki referandum Kürt ulusun geleceği açısında önemli bir yerde durmaktadır. Bu referandum Birleşik Bağımsız Kürdistan’a giden yolun önemli mihenk taşlarını oluştura bilir. Son on yıldır başta orta doğu olmak üzere esasında da Kürdistan da önemli gelişmeler olmakta ve bölge ip üzerinde yürüyen süreçten geçmektedir…

Ortadoğu ve Kürdistan da ki emperyalist haydutların yönelimi, Kürtlere büyük acılar yaşatsa da esas itibariyle bu büyük kayıpları veren Kürtler kazanarak bu sürçten çıka bilirler. Çünkü hem büyük fırsatlar ve hem de çok büyük tehlikeler mevcut olan bir süreçtir, bu noktada öğrenecek çok büyük tecrübeler vardır. Elbette halen her şey bitmiş değil ama velakin Kürt güçlerin hareketliği, dinamikliği onların yürüyüşünde inişli çıkışları olsa da Kürdistan Ezilenlerinin kazanma zemini de oldukça güçlüdür.

Geçmişte dünya devrimi Filistin de üs haline gelmişti ancak bugün bu önemli rol Kürdistan almış durumda. Bu durumdan ötürü gerek dünya devrim açısından gerekse de karşı devrimin açısından bakıldığında iki kesiminde mevzilendiği yer Kürdistandır. Bu her iki kesimde kendisine göre bölgeyi dizayn etme planları içersindeler. Bundan ötürü çıkan fırsatları ve bundan sonrada çıka bilecek fırsatları değerlendirmek, çelişkilerden faydalanarak, derinleşen çelişkileri devrime evirme, yararlanma ve bu vesile ile de karşı devrimin planlamasını boşa çıkarmak, onların planlamalarına karşı bağımsız, devrimci bir çizgiyle durmak hayati önemdedir. Bu konuda Kürdistan da oldukça tarihsel deneyim ve tecrübe vardır.

Örneğin Muhabad Cumhuriyeti bu tarihsel yürüyüşte önemli bir derstir.

Mahabad Cumhuriyetin üzerinde 71 yıl geçti.

Kürtler Beylikler döneminden sonra dünyada ki gelişmeleri ilk defa ikinci dünya harbinin hemen akabinde yakalamıştı.

Mahabad Cumhuriyeti o dönemin günün koşullarında yerinde bir gelişme olarak Mahabad kent meydanı olan Çarçıra da kuruluşunu ilan etmişlerdi.

O dönemler dünya bloklar halindeydi, Sosyalist kampın başını çeken Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğin desteğini de alarak doğu Kürdistan da kurulan Mahabad Cumhuriyeti, maalesef ömrü kısa sürmüştü.

Sovyetler kızıl ordusu o bölgeden geri çekilince ve açık desteğini de bırakırken, gerici İran ordusu tarafından Mahabad işkal edildi. Gerici İran devletin denetimine geçince, Mahabad Cumhur başkanı olan: Kadı Muhammed,

Başbakan: Hacı Baba Şeyh ve Savunma bakanı: Muhammed Hüseyin Han Seyfi Kadı, Cumhuriyetin kurulduğu Çarçıra Meydanın da idam edildiler.

Diğer emperyalist güçlerin gerici İran devletiyle mutabakatı suç ortaklığı zaten sabittir. Bu benim açımda tartışma konusu da değildir ancak Sovyetlerin dönem açısında izledikleri taktik siyaset çıkar üzerine pragmatist bir yaklaşım sergilemişlerdir. Dönemin Sovyetleri kendi çıkarları doğrultusunda pragmatist yaklaşarak, Muahbad meselesinin üzerinde ki hatalarını ve sessizliğini de geçiştiremeyiz.

Bu da ayrı bir tartışma konusudur, şimdi ki güncel gidişat açısında bir hatırlatma vesilesiyle değindim.

Muahabd da yaşananlar, bugün de Kürdistan’ın genelinde yaşamaktadır. Yaşanlar bu tarih sahnesinde çok büyük kazana bilecek gelişmelerle yüz yüzedir. Ama aynı zamanda da büyük tehlikelerle de karşı karşıya olduğunun da altını çimekte fayda var.

Geçmişte dünyada ismi bilinmeyen Rojava, bugün bu coğrafya büyük tarihsel gelişmelerin odağına girmiş bulunuyor. Hem devrimin hem de karşı devrimin merkezi gündemine oturmuş durumdadır. Afrin de ki durum da, Türk devletinin işkal etme ve saldırıları bu planları zaten yeterince anlatıyor.

Kürdistanda ilan edilen kendi kendini idare etme, kantonlar biçiminde ki yönetimler artık beklenildiği gibi “çöktü, çökecek..düştü, düşecek” değil, tarih akışında gelişen bir dinamik olacağı açık bir realitedir.

Söz konusu Kürt dinamiklerin mevzilenmesi olumlu yerde dururken Kürdistanlı sosyalistler bir dış güç şeklinde ki destekleyicisi ve seyircisi olamazlar. Bizzat işin içerisinde Kürdistan Proletaryasını ve emekçilerin çıkarlarını temsil etme sorumluluğuyla bağımsız kimlikleriyle sürecin parçası ve öznesi olmalıdırlar.

Bu konuda DHF’ye çok önemli bir rol düşmektedir. Yerel dinamiklerin iradesi üzerinde merkezileşmiş DHF örgütlenmesi bu sürece dahil olmalıdır.

DHF, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’ın üst çatı örgütlemesi olarak ele aldığımızda, bölgelerin kendi özgül çalışmalarına uygun örgütlenmesi de artık kaçınılmaz bir süreç olarak önünde durmaktadır. Kürdistan da ki tarihsel gelişmelere dahil ola bilmesi açısından başta Dersim ve Kürdistan örgütlüklerin kendine özgün programlarıyla sürece dahil olmalıdır.

Kürtlerin oluşturmak istedikleri ulusal kongrelerini Kürdistan sosyalistlerin seyirci kalmaları doğru değildir. Kongrede, Kürdistan’ın kendi renklerinden, farklılıkların bir araya getirmek bir çatı altında farklı kimlik, etnikleri kabullenmek bu temelde bir araya gelen Kürt Kongreleri önemlidir..

Kaypakkaya’nı görüşü ve geleneği Kürdistan tarihi açısından da bir meşale olarak durmaktadır bu bir gerçeklikse ki öyledir. Geleceğin sahibi ve iradesi de bu gelenektir. Bundan dolayı ezilenlerin tüm kesimlerinde bu kaypakakya çizgisiyle geleceği yakalamaktır.

Yani bir ulusun bir başka ulus üzerinde ki imtiyazlara ve bir inancın bir başka inancın üzerinde ki imtiyazların tümüne karşı çıkan Kaypakkaya çizgisi, ezilenlerin sosyalizm perspektifliyle yürüyen emekçilerin, Kürtlerin, Süryanilerin, Dersimlilerin, Kadınların, İşçilerin, LGBT, vb. bir çatı fikriyatıdır, örgütüdür. Bilinçli bir şekilde insanı ve doğayı özgürleştirme hareketidir.

Politik araç olarak toplanan Kongrede temsil edilmek ve gerekli düşünce olarak müdahale etmek oldukça Kürt emekçileri açısında önemlidir. Çünkü bu kongre Kürt ulusun geleceğini tartışacakları en üst iradedir

Komünistler, Sosyalistler bu önemli mercide olmalı ve olacakları durumda da önemli rol oynayacakları muhakkaktır.

KNK bu konuda önemli bir rol icra içerisindedir.