DHF-ADHK- ADKH-ADGH ile Ovacık ve Mazgirt Belediyeleri Heyetinin 5-7 Aralık 2014 Amed Ziyareti Gözlem Raporu

DAİŞ’in 3 Ağustos 2014 tarihinde, Ezidilerin yaşadığı Şengal kentine saldırarak gerçekleştirdiği katliam ve 15 Eylül 2014 tarihinde Rojava’nın Kobane kantonuna yoğunlaştırdığı saldırıların ardından; çeşitli yollardan Kuzey-Kürdistan’ın çeşitli yerlerinde oluşturulan ortak yaşam alanlarına yerleştirilenlerin, (yaklaşık 30.000 Şengalli Ezidi ve 200.000 Kobaneli) temel fiziki ve sosyal bakımdan sorun ve ihtiyaçları (barınma, gıda, ısınma, sağlık, güvenlik ve psikolojik vb.) Güneydoğu Anadolu Belediyeler Birliği (GABB), Demokratik Bölgeler Partisi Yerel Yönetimler Komisyonu, Demokratik Toplum Kongresi-DTK, Halkların Demokratik Partisi-HDP, Avrupa Ezidi Federasyonu, Demokratik Özgür Kadın Hareketi-DÖKH, Rojava Derneği ve Diyarbakır Tabibler Odası temsilcilerinden oluşan Merkezi Koordinasyon tarafından oluşturulan alt komisyonlarca giderilmeye çalışılmaktadır. Bu koordinasyon bünyesinde yerellerde oluşturulan alt komisyon ve komiteler içindeyse, Eğitim-Sen, SES, Psikolojik Danışmanlar Derneği gibi çeşitli sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, öğrenciler ve kişiler bulunmaktadır.

Kuzey Kürdistan’da yerleşimleri tespit edilen toplam Şengalli Ezidi sayısı Kasım ayı itibariyle 20.603’tür. Bunlardan, kültürel yaşam biçimleri-inançları ve hassasiyetleri dikkate alınarak Merkezi Koordinasyon’un planlamasında oluşturulan yerleşim alanlarına (Amed, Mardin, Şırnak, Adıyaman, Urfa, Siirt ve Batman) yerleştirilen toplam 17.783 Şengalli Ezidi bulunmaktadır. 2.840 kişi ise Mardin’in Midyat ilçesinde kurulan AFAD (Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) Kampında bulunmaktadır.

Suruç Belediyesi ile ortak çalışan Kobane Kriz Koordinasyonu’nun belirlediği rakamlara göre, Kobane’den göç edenlerin 12 Kasım itibariyle toplam sayısı; 184.332’dir. Bunların 116.912’si ilçe ve köyler dahil Urfa’da, 54.300’ü Mardin, Malatya, Antalya, Antep, Amed ve diğer K.Kürdistan illerinde, 7000’i ise Güney Kürdistan’da bulunmaktadır.

Devletin Kobaneliler için Suruç’ta oluşturduğu 2 AFAD kampında ise, 6.120 kişi bulunuyor. Bu sayıyla birlikte T.C. Devletinin Şengal ve Kobaneliler için Midyat ve Suruç’ta oluşturduğu 3 AFAD Kampında sadece 8.960 Şengal ve Kobaneli bulunuyor.

Şengal ve Kobane’den K.Kürdistan’a göç eden kişilerin, kaldıkları yerlere göre cinsiyet ve yaş dağılımları ve diğer istatistiki vb. ayrıntılar, GABB’ın hazırladığı Kasım 2014 tarihli raporunda mevcuttur.

Heyetimizin 5-7 Aralık 2014 tarihlerinde, Amed’deki Şengal Kampı ve Silvan’da metruk-kullanılmayan evlere yerleştirilen Kobanelilerin fiziki-sosyal-psikolojik koşullarına, sorun ve ihtiyaçlarına ilişkin yaptığı ziyaret ve görüşmelerden edindiği gözlemler;

Amed-Ezidi Kampı Gözlemleri;

Barınma-Beslenme-Giyim ve Güvenlik

Amed merkez sınırları içerisinde 27.000 m²’lik alana kurulan, bugüne kadar 6000’e yakın kişinin giriş-çıkış yaptığı ve Aralık 2014 itibariyle 3.874 Şengalli Ezidinin kaldığı Kampta, 843 çadır bulunuyor. Her çadırda, yerden ısıtmalı döşeme-halı, yataklar, bir kalörifer peteği, elektrikli ısıtıcı ve yemeklerin ısıtılması için bir ısıtıcı bulunuyor. Herkesin giyim ve temel ihtiyaçları, imkanların yetersizliklerine rağmen karşılanmaya çalışılıyor. Çadırların kapısında, içinde yaşayanların ayakkabı numarasından hastalıklarına kadar çeşitli temel bilgilerin olduğu bir dosya bulunuyor. Kamp alanı 5 mahalleye ayrılarak her mahalleden bir ilçe belediyesi ( Yenişehir, Sur..) sorumlu olarak bulunuyor. Kampta ayrıca üç öğün sıcak yemeğin pişirildiği 1 büyük mutfak, çamaşır makinelerinin (12 adet-yetersiz) olduğu bir oda, banyo ve tuvalet yerleri, park, oyun sahası ve çocuklar için oyun çadırları gibi yerler bulunuyor. Kampta kalanların güvenliği için belediye zabıtaları ve gönüllü görevliler belli noktalarda ya da seyyar olarak gece-gündüz nöbet tutuyor. Bu kampta bulunanların önemli bir bölümü kadın ve çocuklardan oluşuyor, her mahallede yaklaşık olarak ortalama 100 çocuk bulunuyor.

Amed’deki Şengal Kampı’nda kalanların Gıda-giyim ve ısınma ihtiyaçları ülkeden ve Avrupa’dan duyarlı kurum ve kişilerin ve yerel esnafların yardımlarının toplandığı Gıda-Giyim ve temel ihtiyaç Deposundan temin ediliyor. İhtiyaç kalemleri güncel olarak tespit edilerek, yardım etmek isteyenlere kalem kalem ve miktarıyla birlikte aktarılarak gelen destekler ana depoda toplanıyor, aynı yöntemle ana depodan kamptaki depoya aktarılıyor. Bu destekler ayrıntılı olarak, kimlerden hangi tarihte, hangi ihtiyaçtan ne kadar olduğuna ve bunların ne kadarının depodan çıktığına varana kadar kaydediliyor. Deponun güvenliği belediye zabıtaları ve gönüllüler tarafından alınıyor.

Sağlık

Alanda sürekli olarak 2 doktor ve 2 hemşirenin bulunduğu bir sağlık merkezi ve bir hasta nakil aracı bulunuyor. Hafta içi Fakülte hastanelerinden gelen doktorlar, haftasonu ise; Tabibler odasından gelen doktorlar görev yapıyor. Sağlık Merkezinde sadece genel hastalıkların tedavisi değil, olabilecek hastalıkları engelleme amaçlı ve aile planlaması ile ilgili bilgilendirmeler de yapılıyor. Tedavisi yapılamayacak durumda olanlar nakil aracıyla çevredeki devlet hastanelerine sevkediliyor. Ancak kaçarak geldikleri için Yabancılar şubesine kendilerini tanıtacak belgeleri olmadığı gerekçesiyle bir çok konuda olduğu gibi tedavi görme konusunda da sıkıntılar yaşanıyor. Devlet hastaneleri tedavi konusunda sıkıntı çıkarmasa da, örneğin; Dicle Hastanesi’yle bu konuda sorun yaşanıyor. Yine Eczanelerden ilaç temin etme konusunda da sorunlar yaşanıyor. AFAD ile ilaçların temini için görüşmeler yapılsa da, bu konuda yardımcı olabilmeleri için Bakanlar Kurulu kararının gerektiği gerekçesiyle yardım talepleri geri çevrilmiş. Sağlık merkezinde, Kasım ayına kadar 4.500’e yakın kişinin tedavisi yapılmış. Bugüne kadar tespit edilen 256 tane ameliyat ve 100’e yakın yeni doğum bulunuyor. Kampta şimdiye kadar önemli bir salgınla karşılaşılmamış.

Kampta Sosyal-Psikolojik Durum ve Yaşam

Kampta kalan Ezidilerin %80’i DAİŞ’in katliamına direk olarak maruz kalmadan önce kaçmayı başaranlar, %20’lik bölümü ise saldırıyı birebir yaşayarak, ailelerinden insanların katledildiği, kaçırıldığı ancak buna rağmen sağ olarak kaçabilenlerden-kurtulanlardan oluşuyor. Bu kampta kalanların ellerinde, kaçış esnasında yaşadıklarının kendi cep telefonuyla çekilmiş görüntüleri mevcut ve yaşadıklarından dolayı büyük bir bölümü bir daha Şengal’e dönmek istemiyor. Katliamdan kaçış esnasında yitirilen çocuk sayısı 48.

Kampın bulunduğu ortak yaşam alanı Suruç ve diğer yerlerdeki alanlara göre daha temiz ve düzenli. İlk zamanlara göre günlük yaşam alışkanlıkları gelişmeye başlamış. İlk zamanlarda, kampta kötü yemek ve erzakların dağıtımındaki adaletsizlik nedeniyle 2 kez de eylem gerçekleştirilmiş, eylem sonrasında yapılan görüşmelerle sorun çözülmüş.

Başlangıçta yaşanan sorun ve tecrübelerden yola çıkılarak, kampta kalan Ezidilerin kapalı bir toplum ve hassasiyetlerinin olmasından dolayı, hem kamp kollektifine hem de kendilerine güven duymaları ve kolektifin parçası olabilmeleri için, yemek, erzak vb.dağıtımına ve kampta yaşanan belli başlı sorunların çözümüne kendileri de temsilcileri aracılığıyla dahil oluyorlar. Gelen eşyaların kendi elleriyle dağıtılmasına dikkat ediliyor. Kampa ilk yerleşimin başladığı sıralarda, polis ve askerin panzerlerle alanı sarıp baskın yapma girişimi, Kamp kolektifinin bütün gücüyle karşı koyuşuyla engellenmiş. Kamp kollektifindekilerin devletin kolluk kuvvetlerine karşı kendileri için direndiklerini gören kamptaki genç erkekler de direnişe katılmışlar. Kamp kollektifindekiler, bu olayın, Şengal’de yaşadıklarının da etkisiyle iyice kendi içlerine kapanan Ezidilerle kendi aralarında bir güven oluşmasını sağladığını söylüyor.

Çağlardır, farklı inanç ve kültürlerinden dolayı defalarca katliamlara maruz kalan Ezidiler, son DAİŞ katliamından sonra önemli oranda bir güven kaybı yaşıyorlar. Şengal Dağı’nda kalanlarla, katledilenlerle, tecavüz edilenlerle, kaçırılıp köle olarak satılanlarla karşılaştırıldığında kendi durumlarının burada iyi olduğunu söylüyorlar, ancak devletin kendilerini oraya götürüp yeni bir katliamın içine düşüreceği endişesini büyük oranda taşıyor ve bir daha Şengal’e dönmek istemiyorlar. Burada kalan Ezidiler, kolektif yaşam ve paylaşımın etkisiyle içlerindeki katı kuralları kısmen yıkmaya başlıyorlar. Psikolojik olarak ilk zamanlara göre rahatladıkları söylense de, güven kaybı ve korku ön planda. Yüzyıllardır yaşamış olduklarının da etkisiyle kapalı ve katı kurallara sahip olmalarının yanında, kültürel hassasiyetlerine özen gösterildikçe, gelişime açık bir toplum. Yapılan samimi ziyaretler kendilerini çok memnun ediyor.

Yaşamış oldukları travmanın etkisi büyük ve özellikle psikolojik desteğe ve güvene büyük ihtiyaç var. Sınırlılıklara rağmen temel insani ihtiyaçlar karşılanmaya çalışılsa da, özellikle kadınlara psikolojik anlamda destek sunulmada ciddi yetersizlikler var. Bu anlamda tek olumluluk, Psikolojik Danışmanlar Derneğinin bünyesinde gönüllü PDR öğrencilerinin 5 grup halinde her mahallede haftanın 6 günü, çocuklara yönelik yaptıkları 2-3 saatlik çalışmalar. Ortak çadırlarda resim, oyun vb. yöntemlerle yapılan çalışmalarla çocukların yaşadıkları travmayı atlatabilmelerine çalışılıyor. Çocukların yaşadıkları ve tanık olduklarının DAİŞ çetecileri, silah, YPG, PKK figürleriyle resme yansıtmaları, içinde bulundukları psikolojiyi kolaylıkla gösteriyor. İlk zamanlar çocukların kız-erkek ayrı çadırlarda eğitim görmelerini isteyen aileler, çocukların bu çalışmalardan sonra daha rahatlamış olarak döndüğünü görünce karma eğitimi desteklemişler.

Silvan’daki Kobanelilere Dair Gözlemler;

Amed’in Silvan ilçesindeki 3 aydan beri, kullanılmayan metruk evlere ya da mahalle sakinlerinin açtığı evlere, her mahalleye 10-15-20’şer kişilik olmak üzere yerleştirilen 95 aileden oluşan 712 Kobaneli bulunuyor. Kobanelilerin buraya gelmesinden sonra ilk etapta ihtiyaçlar, Eğitim Destek Evi bünyesinde karşılanmaya başlanmış ancak daha sonra sorun ve ihtiyaçların çeşitliliği üzerine, daha uzun vadeli ve koordineli planlamalar yapılarak Silvan komitesi oluşturulmuş. Bu komite DHF(Demokratik Haklar Federasyonu)’nin de içinde bulunduğu Belediye, SES, Eğitim-Sen, Eczacılar Birliği gibi kurum temsilcileri, sağlık memurları, cerrah, doktor, öğretmen ve gönüllü kişilerden oluşuyor. Silvan’da kalanların durumları barınma açısından çadırda kalanlara nazaran olumlu olsa da, bunun dışındaki diğer bütün sorunlar aynı şekilde görülüyor.

  • Gıda ve temel ihtiyaçlar oluşturulan Gıda Bankası üzerinden çözülüyor. Gıda malzemeleri haftalık olarak evlere dağıtılıyor, yemekler (sadece makarna, pirinç ve çorba) evlerde bulunan küçük elektrikli ocaklarla yapılıyor. Her evde halı, yatak, elektrikli ısıtıcı ve yemek pişirme malzemesi bulunuyor. Gıda bankası öteki yerlere göre oldukça yetersiz.
  • Sağlık sorunları periyodik olarak evlerde yapılan sağlık taraması yöntemiyle çözülüyor.
  • İlçedeki esnafların da desteğiyle kadın erkek yaklaşık 100 kişi, kobane’de yaptıkları işlere denk düşen işlerde çalışmaya başlamış. Kadınlar kuaför ya da terzi, erkekler ise esnaflarda, çeşitli iş kollarında çalışıyor. Bu durum hem maddi anlamda hem de manevi-psikolojik anlamda olumluluk arzediyor. Komite özellikle kadınların ucuz iş gücü olarak kullanılmamasına dikkat ederek çalışan kadın sayısını arttırmaya yönelik girişimlerde bulunuyor. Çalışanlar açısından iş koşullarının iyi olduğu söylense de, çalışma koşullarının detaylarına dair yeterli bilgimiz yok.
  • Özellikle kadın ve çocukların savaş psikolojisinin atlatmalarına özen gösteriliyor.
  • Psikolojik destek ve eğitim sorunu burada da aynı şekilde.
  • Silvan’da kalan aileler içinde, DAİŞ tarafından kaçırılan, rehin tutulan kişilerin yakınları da bulunuyor. Burada kalan kişilerden iki kişi DAİŞ’in elinden yakın zamanda (15-20 gün önce) kaçmayı başarmış, ancak babaları hala DAİŞ’in elinde.
  • Burada yaşayanlara ve komiteye, maddi ve manevi anlamda destek diğer yerlere göre daha yetersiz. Komite içinde sendikaların katılımı yetersiz, merkezi anlamda koordinasyon ve insan kaynağı eksiklikleri var.

Ezidi Kampı ve Silvan’da Genel Sorun ve İhtiyaçlar

Emperyalistlerin halklar üzerinde uyguladığı savaş ve katliam politikaları gerçekliğinde, manevi ve maddi travmalarla topraklarını terk etmek zorunda bırakılan halkların sorun ve ihtiyaçlarının, gerek Avrupa’da gerekse T.Kuzey Kürdistan gibi yerlerde çeşitli ve uzun süreli olacağı aşikar. Kuzey Kürdistan’daki ortak yaşam alanlarında yaşamaya çalışan halkların sayısı arttıkça ve geçen zamanla birlikte, kış koşullarının da etkisiyle barınma, ısınma, gıda, tıbbı malzeme, çocuk ihtiyaçları vb. temel ihtiyaç stokları tükenmeye başlıyor. Devletin AFAD’ın kontrolü dışındaki genel yaşam alanlarında yaşayanlara dair tek yaptığı şey, telefonla günlük kalan kişi sayısını öğrenmek oluyor. Amed’deki Ezidi kampı’nda bulunan 843 çadırdan sadece 117’si AFAD’a ait. Yaklaşan zorlu kış koşullarında bu çadırların yeterli olmamasından dolayı AFAD’ın elinde bulunan barınma konteynerları ise yapılan tüm girişimlere rağmen temin edilememiş. K. Kürdistan’da devletin depolarında 5000 barınma konteynerı bulunuyor. Kamp kolektifi, devlet depolarında orta vadeli temel ihtiyaçları karşılayacak kadar gıda ve giyim, tıbbi vb.malzemenin bulunduğunu, ancak yapılan bir çok girişime rağmen devletin bunları vermediğini söylüyor.

  • Genel olarak K.Kürdistan’a geçenlerin hepsinin devlet tarafından mülteci olarak değil “misafir” olarak görülmeleri, devletin emperyalist devletlerle giriştiği katliamları, savaş gerçeğini ve bu anlamda sorumluluklarını üzerinden atması anlamına geliyor. Bu kişilerin hukuki anlamda hiçbir statülerinin olmaması, kendilerine yaşamlarının her alanında (iltica, barınma, sağlık hakkı, eğitim, çifte sömürü, insan ticareti vb.) önemli zorluklar çıkarıyor.
  • Genel anlamda gıda, giyim, çoçuk maması ve tıbbı malzeme stoğu oldukça yetersiz. İnsan sirkülasyonunun diğer yerlere göre oldukça fazla olmasından dolayı elde bulunan stokların özellikle Suruç’a aktarılmasına öncelik veriliyor.
  • Çamaşır yıkama ve kurutma makinelerinin yetersizliğinden çamaşırlar kadınlar tarafından elde yıkanıyor.
  • Barınma, ısınma ve elektrik sorunu. Amed genelinde devlet tarafından sürekli olarak yapılan elektrik kesintileri, kamp alanında daha fazla sıkıntılara neden oluyor.
  • Çocuklara yönelik yapılan kısmi çalışmaların dışında Psikolojik-Sosyal destek çalışmalarının neredeyse hiç olmaması.
  • Eğitim sorunu; Kamp alanında genel eğitimin verildiği bir okul henüz yok. Ancak Eğitim-Sen’in Çınar’ın çıkışındaki Buğday Pazarı’nda arapça alfabesinde eğitim vermeyi planladığı bir okul projesi var. Mardin Mazıdağı’nda ise daha sistematik bir eğitimin verildiği bir okul Aralık ayında açılmış.
  • Ucuz işgücü sorunu ve Sendikal çalışmaların yetersizliği
  • Gelen yardımlarda hassas davranılmaması, eski ve yırtık giysilerin bulunması. Kültürel hassasiyetleri gözönüne alınmadan yapılan giysi yardımlarında sıkıntıların olması. (örn. Mavi renk, Marul)

Genel Önemli Noktalardan bazıları

  • Devlete 250.000 mültecinin ihtiyaçlarının karşılanması için Avrupa’dan destek geliyor. Bugüne kadar AB’den 20 milyonluk bir fon aktarılmış, 30 ila 50 milyonun daha aktarılması bekleniyor, bu paranın takibinin yapılması.
  • AFAD kamplarında çocuk ve kadınlara taciz, evlendirme adı altında kadın bedeninin pazarlanmasına yönelik iddialar. Yine AFAD kamplarında eğitim adı altında çocuklara Arapça kuran kursları verilmesine yönelik iddialar.
  • Yurtdışına çıkma girişimlerinde insan tacirlerinin rolü, çocuk dilenciliği. Ucuz işgücü…
  • Kobane’den gelen yaralıların tedavilerinin engellenmesi, yaralıların gözaltına alınmaları.

Ziyaretlerin Bizler Açısından Anlamı,

Emperyalist devletler ve Faşist T.C. devletinin DAİŞ üzerinden uyguladığı savaş ve katliam politikalarının bir sonucu olarak, 3 Ağustos Şengal Katliamı ve 15 Eylül Kobane’ye yoğunlaşan saldırılarla katliama uğrayan, tecavüz edilen, kaçırılan, köle pazarlarında satılan ve katliam tehlikesiyle yüzyüze kalan halkların topraklarını terkederek Kuzey Kürdistan’a sığınmalarıyla başlayan süreçle birlikte, fiziki-sosyal-sağlık-psikolojik-hukuksal anlamda birçok sorun ve ihtiyaçlar gündeme geldi.

İnsanı değil sermayeyi esas alan kurulu düzene karşı konumlanan ve ileri toplum projesinin bir parçası olma perspektifiyle hareket eden tüm devrimci, demokrat kurumlar gibi bizlerin de, böylesi bir duruma, ‘yetersizliklerimiz-sınırlılıklarımız’ gerekçesiyle kayıtsız kalmamız ya da “destekçi” pozisyonuyla yetinmemiz, kendi varlık gerekçemizin inkarı haline gelecekti. Gerek ülkedeki ve gerekse de Avrupa’daki kurumlarımızla süreç boyunca politik ve maddi anlamda gücümüz ölçüsünde atmış olduğumuz adımları hepimiz bilmekteyiz. T. Kuzey Kürdistan ayağında, kurumlarımız DHF, DKH, DGH ve Mazgirt-Ovacık belediyelerinin yürütmüş oldukları çalışmalar, kampanyalar, eylemlilikler ve Suruç ve çevresindeki köylere hem maddi bir destek olmak hem de oradaki kollektifin içinde var olmak amacıyla; birkaç kez yapmış olduğu ziyaretler vardı. Avrupa açısından da, yürütülen politik çalışmalarda, eylemlerde ve çeşitli maddi destek çalışmalarında yer alındı. Yine geçtiğimiz aylarda Suruç-Kobane sınırına bir de delegasyon gönderildi. Yapılan tartışmalar sonucunda meseleyi kurumsal bir kampanyayla devam ettirmeyi daha uygun bulan ADHK-ADKH ve ADGH (bu maddi destek kampanyasının Almanya bölümünde ADEF de yeralmıştır), yürütmüş olduğu maddi destek kampanyasını (özellikle Ezidilere) ulaştırmak ve ülkedeki kurumlarımızla (DHF-Ovacık ve Mazgirt Belediyeleri) ortak bir birliktelikle “destekçi” değil öznesi olma perspektifiyle bir girişimde bulunarak, oluşturulan heyetle Kuzey Kürdistan’a 4-8 Aralık 2014 tarihleri arasında bir ziyaret gerçekleştirdi.

Çıkarılan Dersler

Esas olarak mütevazi bir maddi kampanya olarak görülse de, bizler açısından daha önemli olan politik olarak o sahada kurumsal varlığımızı göstermenin önündeki engelleri aşmaktı. Bu anlamda daha önce oradaki merkezi ve yerel örgütümüzün, sınırlılıklarına rağmen yapmış oldukları girişimler, ziyaretler ve kurumsal görüşmelerin bu amacımızı gerçekleştirmemizde kolaylık sağladığını söyleyebiliriz. DHF Amed-Silvan-Siverek ve Dersim örgütlülüğü ve Ovacık Belediyesi ile ortak bir çalışma yürütüldü, planlamalar esas olarak Amed yerel örgütlülüğünün insiyatifinde gerçekleştirildi. İki ayaklı böyle bir heyetle gerçekleştirilen bu ziyaretin, oradaki yerel örgütlülüğümüz üzerinden sürecin öznesi olmamızın kanallarını açmada faydası olduğunu söyleyebiliriz. Kurumsal olarak yapılan girişimlerin ardından DHF Amed örgütlülüğü, oluşturulan Merkezi Koordinasyon’unun alt komitelerinde temsiliyetle yer aldı. Daha öncesinde Silvan Komitesi’nde de bulunuluyordu.

  • Kurumumuzun geçmiş pratikleri ve emek verenlerin ve yerelin insiyatifini gözeten samimi yaklaşımı, Koordinasyon Komitesi ve görüşmelerde bulunduğumuz kurum ve kişilerce oldukça olumlu karşılandı.
  • Basın, Sendika, Belediye, GABB, Yerel Yönetimler Komisyonu, Alt Komite temsilcileri, Kamp Kollektifi, Doktor, Hemşire, Öğretmen, Öğrenciler, gönüllü aktivistler ve katliamı bizzat yaşayan, tanık olan, kaçıp kurtulmayı başaran Şengal ve Kobanelilerle, yapabildiğimiz ölçüde bir çok görüşme ve ropörtaj gerçekleştirdik. Bu görüşmelerin yazılı ve görsel dökümanları heyetin elinde mevcuttur.
  • Maddi ve politik anlamda amaçlanan çerçevede (olabildiğince çok insan ve kampı ziyaret etmek) bir çalışmanın daha sağlıklı ve nitelikli yürütülmesi için belirlenen süre aralığının yetersiz olduğu anlaşıldı. (en az 1 hafta ila 10 gün) Suruç ziyareti de bu nedenle gerçekleştirilemedi.
  • Maddi kampanya sonuçları, komite tarafından belirlenen miktar ve kalemler üzerinden bizzat alınarak teslim edildi. (Raporlar mevcuttur.)
  • Genel olarak, zaman ve diğer anlamdaki sınırlılıklara rağmen bizler açısından, ilişkiler yakalamada, politik vb anlamda öznesi olmamızın adımlarının atılması gibi konularda yetersizliklerine rağmen, olumlu olduğunu söyleyebiliriz. Oradaki yerel kurumlarımız açısından da bir motivasyon yarattı.

ve Önerilerimiz

  • Çıkarılan dersler sonucunda yapılan ortak bir değerlendirmeyle konuyla ilgili maddi, hukuksal-sosyal-psikolojik politik bir mücadelenin somut kısa-orta ve uzun vadeli bir yol haritasını çıkarmak. Bu çalışmaları mutlaka diğer devrimci demokrat kurumlarla ortaklaştırarak sürdürmek.
  • Bu gibi çalışmaların maddi ve politik olarak sürdürülmesinin yollarını aramak. Her ne kadar bir yerel örgütlülüğümüzle orada bulunmamız önemli bir gelişme olsa da, özne olarak var olabilmek için uzun süreli bu gerçeklikte maddi ve politik varlığımızı belli aralıklarla beslememiz gerekmektedir. Bu anlamda;
  • Maddi desteğin sürdürülmesi ve insan kaynağı aktarımı. Buradaki kurum faaliyetçilerimizin –gençlik-kadın-federasyon-dernek- belli dönemlerde, (örneğin yaz aylarında) yerel komitede yer alan kurumlara destek olmak amacıyla, ülkeye gitmesi. Bu gidişlerde varsa maddi desteklerin de götürülmesi.
  • Uluslararası Mülteci Statüsüne kabul edilmeleri için devrimci-demokratlarca uluslararasında yürütülecek ortak bir hukuksal ve politik mücadelenin aciliyeti.
  • 3-4 yıl gözönüne alınarak kerpiç, prefabrik evler gibi barınma mekanları ihtiyacının acil olarak giderilmesinin yollarını aramak. Geçici olarak kış koşullarına dayanıklı konteyner ihtiyacının acilen giderilmesi.
  • Kampanya ve ziyaret sonuçlarını, kampanya çerçevesinde maddi destek sunanlara, mali raporlarla birlikte teşekkür mektubu şeklinde teslim etmek. Bu, hem kurumumuzun şeffalığı açısından bir olumluluk teşkil edecek, hem de kişilerin güven duymalarını sağlayacaktır.
  • Heyet ziyaret sonuçlarının, dernek vb. yerlerde yapılacak panel, söyleşi vb. çalışmalarla kitlemize aktarılması.

Heyet Kararı: Oradaki heyetle yakın zaman için uygun gördüğümüz planlama, 7-8 Şubat, aynı içerikte (maddi ve politik) DHF-ADHK-ADKH-ADGH Sosyalist Belediyeler’den oluşan bir ziyaret daha gerçekleştiriiecektir.

Bu konuyla ilgili ülke özgülündeki bütün planlamalar DHF bünyesindeki Yerel Yönetimler Komisyonu üzerinden yapılacaktır.

ADHK- ADKH-ADGH Heyeti

Aralık 2014

Heyetin bu kararı, ADHK Genel Konseyi tarafından onaylanmıştır ve yukarda belirtildiği gibi; 7-8 Şubat tarihlerinde ADHK, ADKH ve ADGH temsilcilerinden oluşan bir heyet tarafından ikinci bir ziyaret gerҫekleştirilecektir.

Raporun yayınlanmasında yaşanan gecikmeden dolayı özür diliyoruz.

Emperyalist haydutların beslemeleri faşist ҫeteler aracılığıyla Şengal ve Kobane’de gerҫekleştirilmek istenen soykırıma karşı direnen halklar başta olmak üzere; bu katliamlara, soykırım girişimlerine sessiz kalmayıp, bulundukları alanlarda eylemler ve etkinlikler gerҫekleştiren, maddi ve manevi dayanışmada bulunan tüm duyarlı insanları; yoldaşlarımızı, arkadaşlarımızı, dostlarımızı selamlıyoruz! Güҫlerimizi birleştirerek; daha güҫlü, daha örgütlü bir mücadele geliştirmemiz halinde, kapitalist-emperyalist sistemin efendilerinin ezilenlere reva gördüğü ҫekilmez yaşamı rededip; yerine, yaşanabilir bir dünyayı inşa edebiliriz!

-YAŞASIN DÜNYA HALKLARININ DEVRİMCİ DAYANIŞMASI!

ADHK 23. Dönem Genel Konseyi