Ali Baba Arı  (1 Nolu F Tipi Cezaevi Tekirdağ) Mektubu

Devrimci Tutsaklarların Sesi,  köşesinin bu sayısında, Ali Baba Arı yoldaşın bizden bize sitesine  gönderilen  mektubu sizlere paylaşiyoruz. Ali Baba Arı yoldaş,  cezaevinde süren izolasyon ve corana  sürecinde süren baskıları ve deyişik gelişmeleri anlatmaktadır. Güncel olmasi açısında yoldaşın yazısını yayınlıyoruz.

——————–     BİZDENBİZE   TUTSAKLAR   HATTI     ——————–

Ali Baba Arı  (1 Nolu F Tipi Cezaevi TEKİRDAĞ) Mektubu

“Yıllardır içinde bulunduğumuz ağır tecrit koşul ve şartları, alınan sözde önlem ve güvenlik tedbirleri neticesinde daha da tecrid ve izole edildik. Kaba tanımla -ki ben yıllardır böyle tanımlıyorum F Tipi hapishaneleri tanıtırken- tecrit içinde tecrit yaşıyoruz. Toplumdan, kalabalık ortamlardan uzun süre uzak tutulan, bırakılanlar, salt topluma, kalabalık ortamlara yabancılaşmıyor, belli zaman sonra bu yabancılaşma, kendine yabanileşmeyi getirecek dayatacak. Onlarca insanın anti-depresyon vs ilaç ve hapları kullandığını biliyor, tanık oluyoruz. yani kirvem bu tecrit içinde tecride bir de korona virüsün yarattığı bir şey var. Bu da haliyle kişinin psikolojik, ruhsal, duygusal, fiziki yanını etkileyecektir. Tek kelimeyle özetleyecek olursan. Biz de a-sosyal bir sınıfın konumundayız altı ayı geçkin bir zamandır. Haftada bir yapılan telefon görüş, bir de bir kaçtır kapalı görüş yapma olağan oluştu. Ancak çok sıkı önlem ve tedbirler vb durumundan kaynaklı, kapalı görüş te sağlıklı yapılmıyor. En azından bana kimse gelmedi, doğrusu ben de bu biçim ve koşullarda gelmelerini istemiyorum.”

03.09.2020

Merhaba Sevgili Osman Kirvem

En içten devrimce selamlar sunarak başlamak istiyorum.

Göndermiş olduğunuz 21.07.2020 tarihli mektubu aldım. Ve iyi olmanıza da sevindim. Ben de genel anlamda iyi sayılırım. Şayet kronik hal almış bazı arıza ve hastalıkları, kronik akciğer. Hiper tansiyon ve KOAH saymazsak. Yine de her şeye rağmen iyiyim. Yaşıyor, savaşıyor ve direniyorum, her türlü hastalığa ve baskı zulme karşı.

Bugün günlerden perşembe, saat gece yarısına ramak kala bir zamanda, aldım kağıdı  kalemi elime, süt beyaz bu çizgili kağıt üstüne, siyah mürekkebi bırakarak yol alan kalemin ardına takılmış, dimağımdan geçenleri seninle paylaşmaya çalışacağım.

Korona virüs, Covid-19 pandemi, artık hangisi uygunsa bize, ve hayatımızın merkezine oturmuş durumda. Onunla yatıyor, onunla kalkıyoruz. “Maske tak”, “sosyal mesafeni koru”, “ellerini yıka” gibi pelesenk olmuş söylemler; sonra bunun yarattığı psikolojik, ruhsal, depresif hal ve tavırlar rövanşta gibi. Öyle ki, her hangi bir uyarıda kılıçlar çekiliyor kınından. Her an patlamaya hazır bekleniyor pusuda. Birey, toplum paranoyak hale sokuldu. Senin anlayacağın kirvem yedi bitirdi bizi İspanyol gribi gibi. Ne kadar vaka ve ölü var, sağlıklı bir bilgi yok. Fazla uzaklara gitmeye gerek yok, bizde yaşanan vaka ve ölümlerin rakamsal açıklamalarına bakıyoruz. Devletin, kurumun açıkladığından kat be kat (fazla) vaka ve ölü haberleri veriliyor. Ama satılmış boyalı burjuva basın ve medya, bunda bile sağlıklı bir bilgi paylaşımında bulunmuyor. Ellerinde gerçek anlamda bilgi olsa bile, korkudan yansıtılmıyor kamuoyuna. Halk da rehavete kapılıyor, kapılması teşvik ediliyor. Ülkenin büyük bir çoğunluğu çoban-sürü denklemine sokuldu. Çoban camiye gidiyor, yüzlercesi peşine takılıyor. Bilim insanlarının, işin uzmanlarının tespit ve yaklaşımları bir virüs taşıyıcı en az yirmi kişiye bulaştırabiliyor. Bu sayı çok iyimser bir rakam. Oysa yüzleri bulabiliyor bir kişinin bulaştırması.

Birçok irili ufaklı işletmeler başta olmak üzere, binlerce iş yeri kapandı, kapısına kilit vuruldu. Covid 19 dan ölenler dışında ilerleyen süreçte -ki, henüz ne zaman sonlanır yönlü sağlıklı bir öngörü yok.- insanlar bu sefer açlıktan kaynaklı birbirini öldürecek, yamyamlık türeyecek yeniden.

Emperyalist, kapitalist sömürücü haydutlar, küçülmenin, daralmanın peşinde, bundan kaynaklı ortada kalan işsizler ne yapacak? Ölmemek için açlıktan, ya çalacak, ya da zorla birinin elindekini zorla alacak. Haliyle biri almak için, biri vermemek için çarpışacak ve biri ötekini alt edecek… Teknik ve stratejik boyutuna girmeden, kaba bir biçimde söyleyecek olursak, sonuç yukarıda ortaya konduğu şekil vs. biçiminde vuku bulacaktır.

Bize yansıması dışardan öyle pek farklı değil. Yıllardır içinde bulunduğumuz ağır tecrit koşul ve şartları, alınan sözde önlem ve güvenlik tedbirleri neticesinde daha da tecrid ve izole edildik. Kaba tanımla -ki ben yıllardır böyle tanımlıyorum F Tipi hapishaneleri tanıtırken- tecrit içinde tecrit yaşıyoruz. Toplumdan, kalabalık ortamlardan uzun süre uzak tutulan, bırakılanlar, salt topluma, kalabalık ortamlara yabancılaşmıyor, belli zaman sonra bu yabancılaşma, kendine yabanileşmeyi getirecek dayatacak. Onlarca insanın anti-depresyon vs ilaç ve hapları kullandığını biliyor, tanık oluyoruz. yani kirvem bu tecrit içinde tecride bir de korona virüsün yarattığı bir şey var. Bu da haliyle kişinin psikolojik, ruhsal, duygusal, fiziki yanını etkileyecektir. Tek kelimeyle özetleyecek olursan. Biz de a-sosyal bir sınıfın konumundayız altı ayı geçkin bir zamandır. Haftada bir yapılan telefon görüş, bir de bir kaçtır kapalı görüş yapma olağan oluştu. Ancak çok sıkı önlem ve tedbirler vb durumundan kaynaklı, kapalı görüş te sağlıklı yapılmıyor. En azından bana kimse gelmedi, doğrusu ben de bu biçim ve koşullarda gelmelerini istemiyorum.

Hasta tutsaklarla ilgili kampanya alışmaları bildiğim kadarıyla epey zamandır var. Ancak katılımcı olmayınca çok etkili olmuyor. İsmail’in durumunda olan, yani ağırlaştırılmış müebbet tutsakların hiç bir şart ve koşulda çıkması söz konusu değil. 5275 sayılı yasanın 25. maddesi ölüm dışında dışarıyı, özgürlüğü unutun diyor. Eğer ki 25. maddede bir değişime gidilse, İsmail’in de ve diğer ağır sağlık sorunları olanların da çıkma ihtimali olur.

Ayrıca, İsmail’le ben Bayrampaşa’dan tanışıyoruz. Dahası o beni tanıyor, ben bir türlü hatırlayamadım. Onu burada koridor penceresinden görmüştüm.

Mektup trafiğiyle ilgili telkinlerini dikkate alıyorum. Fatih’in biraz acelesi ve dahası sana kitabına dair değerlendirmesi var. Onu seninle paylaşmak için, bu seferlik biraz hızlı bir cevap olmuş oldu diyerek bir sohbetin daha sonuna gelmiş bulundum. İyi o halde ben kalkayım. Hoşçakal-kalın, sağlıcakla ve kendinize iyi bakın.

Selam sevgiler hepinize

Ali Baba Arı