Hrant Dink’in Katline 2015 Perspektifinden Bakmak Başlıklı Yuvarlak Masa Toplantısı (18 Ocak 2014, Alba Oteli, Ankara)

12.05 Moderatör Sibel Özbudun’un Hoşgeldiniz Konuşması.

Toplantının moderatörlüğünü yapan Sibel Özbudun konuklara hoş geldiniz dedikten sonra toplantının temel amacının Ermeni Soykırımının 100. yıldönümüne bir yıl kala Türkiye Cumhuriyeti’nin bu dönüm noktasına ilişkin yaptığı hazırlıklara verilmesi gereken yanıtın tartışılması olduğunu belirtti. Ermeni varlığına yönelik saldırı arkasındaki devlet aklının devam ettiğini ve bu sürekliliğin en yakın örneklerinin Hrant Dink’in ve askerlik görevini yaparken öldürülen Sevag Balıkçı’nın katli olduğunu, bu zihniyet devam ettiği sürece azınlıkların bu ülkede güvende olmayacaklarını ve bu yüzden devlet aklıyla hesaplaşılması gerekliliğini vurguladı. Üç oturum halinde gerçekleştirilecek olan toplantıda konuşma sürelerinin onar dakika ile sınırlı tutulacağını belirtti.

12.12 Fikret Başkaya’nın Açılış Konuşması

Fikret Başkaya açılış konuşmasına toplantıya katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek ve özellikle yurtdışından gelenlere teşekkür ederek başladı. Ermeni jenosidinin 100 yıllık bir tabu olduğunu, bu kadar inatçı bir tabunun varlığının devletin kuruluş dönemi dinamiklerinde aranması gerektiğini belirtti. Yurtdışında doktora öğrencisiyken, 1915’te yapılmış bir katliam konusunda 1923’te kurulan bir devletin neden inkarcı bir refleks gösterdiğine ilişkin sorularla karşılaştığını, kendisinin de o zamanlar böyle düşündüğünü ancak daha sonra milli mücadeleyi yürüten kadroların bu katliamın faili olmasından dolayı devletin imajını kurtarmak için inkardan başka çareleri olmadığını anladığını ifade etti. Başkaya’ya göre, resmi ideoloji oluşturmak tahrifat ve sistemli bir hafıza kaybı gerektirir. Cumhuriyetin kurucu kadrolarının bu durumdan kendilerini kurtarma imkanları yok değildi, ancak bu gerçekleştirilemedi. Son yıllarda bu konuda bir açılma, kırılma olsa da, tabu varlığını koruyor. Yapılması gereken meselenin tüm boyutlarıyla tartışılabilir hale getirilmesidir ve bu toplantının işlevi de bu olacaktır.

BİRİNCİ OTURUM

12.20 Akonyan Aragats (Ermenistan Cumhuriyeti Milletvekili)

Forum katılımcılarını selamlayarak sözlerine başlayan Aragats, her yıl 24 Nisan’da onbinlerce kişinin çiçek bıraktığı Soykırım Anıtı’nda son altı yıldır elinde “1.5 milyon + 1” yazan bir pankartla katılan yaşlı bir kadından ve Ermeni soykırımı ile Hrant Dink’in katli arasındaki sürekliliğe işaret ederek sözlerine devam etti. Hrant’ın Türkiye’yi terk etmemesinin önemine ve asla nefret söylemi kullanmadan ettiği mücadeleye değinen Aragats, Dink’in bizlere ısrarı öğrettiğini ve Türkiye’den ayrılmayıp ölümü göze alarak, cürümü ve katliamı reddeden tüm kesimlerim mağdur olduğunu gösterdiğini belirtti. Onurlu ve özgürlükçü bir Türkiye’nin yurttaşı olarak nefret ve katliam mantığının kurbanı olan Dink’in tüm Türkiye yurttaşlarını bileştirdiğini ve son kurban olması dileğini paylaştı. Ermeniler olarak nefret geleneğine son verdiklerini, sonu olmayan bir düşmanlığa ve nefrete son vererek, adil ve iyi bir memleket üreterek doğdukları topraklara ruhen ve fiziken dönmenin önemini kavradıklarını belirtti. 1.5 milyon artı birinci kurban olarak Hrant Dink’in batı Ermenilerinin ve felaket karşısında birlikte duruşun köprüsü olduğunu, tüm bunları yaşarken karşı karşıya kaldığı yalnızlığın en hazin gerçeklik olduğunu ifade etti. Bir yandan zulüm görürken diğer yandan Ermeniler tarafından da dışlandığını, kaybının yedinci yılında onun yalnızlığını gecikerek de olsa azaltmanın en önemli görev olduğunu dile getirdi ve katılımcılara teşekkür etti.

12.31 İsmail Beşikçi

Hrant Dink’in öldürülmesi ile 1915 soykırımı arasında organik bağ olduğunu ve bu bağın anlaşılabilmesi için tüm yakın doğuya bir bütün olarak bakılması gerektiğini, bu kavramın bölge tarihi boyunca kullanıldığını ifade ederek konuşmasına başlayan Beşikçi, ancak Kürt, Ermeni, Rum ve Türklerin bir arada ele alınmasıyla anlamlı çözümlemeler yapılabileceğini belirtti. Yakın doğunun bir bütün olarak ülke ve halklarıyla imha edildiğini anlamanın önemini vurgulayan Beşikçi, İttihat ve Terakki’nin Osmanlı Devleti’ni Türk esası üzerinden kurma projesi olduğunu, 1908’den itibaren bu tercihin gizli ve açık toplantılarda konuşulduğunu belirtti. Beşikçi’ye göre İttihat ve Terakki’nin politikası Rumları sürgün etmek, Ermeni nüfusu tehcir adı altında çürütmekti. Kürtler Müslüman oldukları için asimilasyonları kolay görülmekteydi. Kızılbaşların Müslümanlaştırılması hesaplanmaktaydı. Yine aynı çizgi ekonomiyi millileştirecek, % 95’i Ermeni ve Rumlar üzerine kayıtlı taşınmaz mallara el konulacaktı. İsmail Beşikçi’ye göre, bugün burjuvazinin, Kürt bölgeleri dahil olmak üzere zenginliği el konulan Ermeni, Rum, Asuri ve Süryani varlığından gelmektedir. Türkiye bir devletin adıdır ve bu ülkelerin imhası ile kurulmuştur.

12.41 Temel Demirer

Temel Demirer, Talin Sucuyan’ın 1915’in 1916’da bitmediği saptamasını anımsatarak başladığı konuşmasında, Türk kavramının bir etnisitenin adı olduğunu ve “iye” son ekinin bir sahiplenme içerdiğini ve öncelikle bunun reddedilmesi gerektiğini belirtti. 2015’in eşiğinde herkesi bir telaşın aldığını; Taha Akyol ve benzerlerinin 2015’e ilişkin komplo teorileri ürettiğini, Bese Hozat’ın ve Abdullah Öcalan’ın Ermenilere ilişkin söylediklerinin kabul edilemez olduğunu ifade etti ve yanlışa yanlış demenin gerekliliğini vurguladı. Resmi duruşu temsil eden Kütür Bakanı Ömer Çelik’in soykırım kavramının kullanılışından istediği tavizin kabul edilemeyeceğini, Namık Kemal Zeybek’in Ermenileri Gregoryan Türkü ilan etmesinin iler tutar yeri olmadığını belirtti. Geçenlerde bir Ermeni mezarlığına piknik alanı yapılmasının ve Sevag Balıkçı’nın öldürülmesi konusundaki suskunluğun güncel durumu yansıttığını, aklı başında kimsenin bu ülkede Ermeni, Kürt ve Alevi olmak istemeyeceğini ifade etti. 24 Nisan’ı tartışırken sermayenin ele geçirilmesi boyutunun göz ardı edilmemesini, Malta sürgünlerinin yalnızca siyasal kararları ile değil ekonomik talanları ile de düşünülmesi gerektiğini ve nihai olarak yapılması gerekenin Ermenilerin kendi zenginliklerine ulaşmasının sağlanması olduğunu söyledi. Bu yolda atılacak en önemli adımın Enval-i Metruke’ye ilişkin talancı düzenlemelerin bir an önce iptali için TBMM’ ye başvurulması olduğunu belirtti. Hrant Dink’in Ermeni olduğu için değil, 1915’i tanıdığı için öldürüldüğünü tekrarlayan Temel Demirer, sorunun çözümü yolunda şu dört sorunun yanıtının kritik olduğunu belirtti: 1) 1915’in faili kim? 2) Ermenilerin mülklerine el koyanlar kimlerdir? 3) Kim özür dilemelidir? 4) Kapıların açılma ve Ermenilerin yurtlarına dönüşleri hangi koşullarda gerçekleştirilebilir?

12.56 İmam Canpolat

Hrant Dink’in tabulara dokunduğu için katledildiğini ifade eden Canpolat, Cumhuriyet’in tabu saydığı konulardan biri olan Ermeni kızı Sabiha Gökçen’in Kemal Atatürk tarafından evlat edinilmesini ve Gökçen’in Dersim kırımında aldığı rolü ilk kez Hrant Dink’ten duyduğunu belirtti. Devletin buna yanıtının Hrant’ı katletmek olduğunu ve aslında soykırımın devam ettiğini ifade etti. Soykırımın fiziki imha ile sınırlı olmadığını, resmi ideolojinin amacının asıl amacının çoklu yaşamsal yapının yok edilmesi olduğunu ve bu tercihin bugün İslami iktidarlarca da sürdürüldüğünü savundu. Bu coğrafyanın kadim halklarından Ermenilerin yok edilmesinde her türden üretim, sanat ve mimaride önde gitmelerinin ve bu durumun resmi tarihle çelişmesinin etkili olduğunu, Türkler kadar soykırımdaki Kürt feodallerinin katkısının da akılda tutulması gerekliliğinin altını çizdi. Hrant’ın yalnızca bir Ermeni direnişçisi olmayıp, inkar edilen tüm kimlikleri temsil ettiğini, Ermenilerin karşı karşıya kaldığı kıyımda Ermenilerin Müslüman olmamasının çok etkili olduğunu belirtti.

13.08 Kazım Genç

Hrant Dink’in yaşamı boyunca önce insan dediğini ve 72 millete bir nazar ile bakan Alevilik ile bu bağlamda aynı noktada buluştuklarına işaret ederek konuşmasına başlayan Genç, Alevilerin de tıpkı Ermeniler gibi mazlum ve mağdur olduklarını ifade etti. Bazı çevrelerde Ermeni ve Alevi kavramlarının küfür olarak kullanıldığını ve bunun nedeninin resmi ideolojinin Aleviler, Ermeniler ve Kürtleri tasfiye mantığı olduğunu belirtti. Türkiye Cumhuriyeti boyunca pek çok kıyımın yaşandığını, bu arada Dersim kıyımında bölgeye yerleşmiş Ermeniler de kıyıma uğradığını ancak Dersimlilerin Ermenileri devlete teslim etmediğini ifade etti. Ülke tarihi boyunca katliama bulaşan isimlerin bürokrasi ve siyaset içinde yükseltildiğini, Alevi ve Ermenilerin eşit ve özgür yurttaş olmaktan fazlasını istemediğini belirtti. Yedi yıldır Hrant Dink’in katillerinin yargılanıyormuş gibi yapıldığının ve ilk kararda örgüt yoktur denmesinin altını çizerken, Hrant yaşamdan kahpece koparılmamış olsaydı kendisinin Gezi eylemlerinde ve Gezi’de hayatını kaydedenlere ilişkin duruşmalarda yanımızda olacağına ilişkin inancını dillendirdi.

13.20 Atilla Dirim

Irkçılığa ve Milliyetçiliğe Dur De girişimi sözcüsü Atilla Dirim, Hrant’ın soykırımı herkese sabırla ve son derece ikna edici bir biçimde anlattığı için birileri tarafından aşırı derecede tehlikeli bulunduğunu belirterek sözlerine başladı. Katlinden önce Hrant Dink’e karşı bir kampanya yürütüldüğünü anımsatan Dirim, bu cinayetten sonra Ermeni soykırımı hakkında daha çok ve cesurca konuşulmaya başlandığını ifade etti. Ülkede adalet duygusunun tüm boyutlarıyla zedelendiğini ve düzelmesi için Ermeni soykırımı gerçeğinin tanınmasının kritik bir öneme sahip olduğunu belirterek, bu gerçeği haykırmak gerekliliğini vurguladı ve bu konuda başlattıkları kampanyayı açıkladı.

İKİNCİ OTURUM

14.23 Nazmi Gür (Van Milletvekili)

2015 yılının soykırımın yüzüncü yılı olduğunu ve Ermenilerle her karşılaşmada bu acıyı duyumsadıklarını belirten Gür, soykırımın en önemli zararını Ermenilerden uzak kalan Türkler ve Kürtlerin gördüğünün altını çizdi. Eğer diz çöküp özür dilenecekse bunu Kürdüyle, Türküyle ortak bir biçimde ve yurdun dört bir köşesinde yapmalıyız dedi. Hrant’ın katlinde hepimiz orada olmamıza rağmen göğsümüzü ona siper edemediğimizi anımsatan Gür, ölümünden sonra da ona ve onun anısına karşı görevlerimizi yerine getiremediğimizi ifade etti. TBMM’nde 24 Nisan’ın soykırım olarak tanınmasına ilişkin bir öneri verdiklerini ve bu konuda çok tepki aldıklarını belirten Nazmi Gür, Ermeni soykırımı konusunda gelecek kuşaklara gerçeğin anlatılması gibi bir görevlerinin olduğunu ifade etti.

14.31 Baskın Oran  

Dışişleri Bakanı Davutoğlu döneminde düzenli olarak yapılmaya başlanan ve çok yararlı bulduğu yıllık büyükelçiler toplantısının en sonuncusunda Başbakan Erdoğan’ın büyükelçilerden iki konuda özel çaba istediğini, bunlardan birincisinin 17 Aralık operasyonlarının bir kumpas olduğunun anlatılmasını, ikincisinin ise 1915 hadiselerinin “bilimsel ve objektif olarak aktarabilmesi için” hazırlıklı olunmasını olduğunu belirterek konuşmasına başlayan Oran, Hrant’ın ölümünün yedinci yılında konunun örtbas edilme çabalarına örnek olarak bir MHP milletvekilinin soru önergesine Bülent Arınç’ın klasik devlet söylemini yineleyen yanıtını örnek verdi. “Asılsız soykırım iddialarına yanıt verilmesi için” yapılan çalışmalardan biri olarak Yusuf Halaçoğlu’nun kitaplarının tamamının yayınlanması tercihinin altını çizdi. Halaçoğlu’nun Ermeni meselesindeki aşırı milliyetçi tutumundan, Gomidas Enstitüsü’nden Sarafyan’ın bir araştırma izni isteğine önce olumlu yanıt vermesi ve devamında belge bulunamadı demesinden, David Gaunt’un kamuoyu önünde tartışma talebine önce gel deyip sonra fikir değiştirmesinden eleştirel bir biçimde söz eden Oran, Kültür Bakanı Ömer Çevik’in altı aşamalı planından da söz ederek devletin 2015 yılına ilişkin yoğun bir hazırlık içinde olduğunu belirtti.

14.38 Ümit Kurt

Daha çok devletin inkar siyasetinden söz edilen toplantıda Ümit Kurt tartışmayı sorunun toplumsal düzlem ve arka planına taşıdı. Türk devletinin bu hattı korumasında toplumun içinde bulunduğu durumun ve bu konuda üretilmiş rızanın dikkate alınmasının gerekliliğini vurguladı. Ermeni meselesi bağlamında Türkiye’de bir suç ittifakı olduğundan bahsetti ve Türkiye’deki Kürt siyasetinin gücünü artırmak için bu meselenin yerli yerinde değerlendirmesi gerektiğini vurguladı. Hrant Dink’in ölümünden önce ve sonraki dönemde açılan davaların işleyişinin sürece ilişkin çok şey söylediğini belirten Kurt, Dink’le ilgili raporlarda 17 kez Hrant’ın adının ölümle anılması, suikastin gelmekte olduğunun işareti olduğuna işaret etti. Zihinlere yer eden saklama eğilimi ve geçmişle yüzleşme eksikliğinin, ayrımcı dil ve yargıları geliştirdiğini ifade etti.

14.47 Şiar Rişvanoğlu

TS Elliot’un “bunca bilgiden sonra ne bağışlaması” sözleriyle, Roboski’ye ve Hrant’ın davası boyunca burjuva cephesi dışında bile yaşanan tutarsızlıklara değinerek konuşmasına başlayan Rişvanoğlu, bu sistemden adalet beklenmemesi gerektiğini, “Hrant için, adalet için” diyenlerin müzakereci tercih ve önerilerini yanlış bulduğunu ifade etti. Devletin 2015 için muazzam bir atağa hazırlandığını ve bu sınava somut adımlar atarak hazırlanılması gerektiğini ifade etti. Bu konuda iyi niyetle davrananların Hrant Dink davası konusunda hem ülke ve hem de Avrupa düzleminde mahkemelerin tutumunu lanetlemeleri gerektiğini söyleyen Rişvanoğlu, soykırımı tanıma meselesinin yalnızca Ermenilerin değil işçilerin emekçilerin meselesi olduğunu anlatıp, özür dilemeye hesaplaşmakla başlanması gerektiğinin altını çizdi. 2015 yılında bir soykırım anıtına, Türkiye’de, tercihen Kürdistan’da yapılacak bir anıta diz çökerek çiçek bırakma özlemini dillendirdi.

14.58 Cengiz Aktar

İnkarın tavan yaptığı bir döneme girildiğini, milliyetçi mukaddesatçı dilin şahlandığını, iktidardan demokratikleşme adı altında atılacak adımlardan çok bir şey beklememek gerektiğini not ederek sözlerine başlayan Cengiz Aktar, ülkenin doğusunda Sarıkamış, batısında Çanakkale merkezli ve 2015 yılını bunlarla anımsatmaya yönelik yaklaşımlara hazırlıklı olunması gerektiğini vurguladı. Hazırlanan filmleri, gezici Çanakkale Müzesini, 2015 Avustralya yılı kampanyasını ve çıkarılan TTK kitaplarını Ermeni meselesine yönelik bir devlet yanıtı olarak değerlendiren Aktar, Azeri faktörünün konunun bulandırılmasına yönelik üçüncü bir boyut getirdiğini ifade etti. Petrol Şirketlerinin dev kampanyalarına, özellikle Hocalı üzerinden soykırımı gölgeleme girişimlerine yanıt için şimdiden hazırlanmak gerektiğini vurguladı. Sarıkamış’ın bir bozgun değil de bir destan olarak pazarlanmasına, soy sop araştırmalarının artmasına karşı yeni bir söz yaratmak yolunda Kürt siyasetine çok önemli bir rol düştüğünü belirten Aktar, inkarın inkarı yolunda başta 24 Nisan anmalarının sayısını artırmanın gerektiğini vurguladı. Türkler ve Kürtlerin, Ermeni ve Süryanileri keşfetmesini olumlu bir gelişme olarak yorumladı.

15.10 Erdal Doğan

Avukat Erdal Doğan Hrant Dink’in  öldürüleceğini bilmesine rağmen ülke dışına gitmemesinin önemini vurgulayıp, katillerin kim olduğunun bilindiğini anımsatarak başladığı konuşmasında, milliyetçi müktesebatın yeniden üretilme biçimlerini ve özellikle ırkçı bir dilin akademide nasıl üretildiğini Malatya Dava dosyası üzerinden tartıştı. Kurulan 22 stratejik araştırma enstitüsü üzerinden JİTEM ve istihbarata bağlı olarak çalışan ekiplerden bahsederken, özellikle Ermeni kimliği üzerinden yürütülen bir yaftalama faaliyetine dikkat çekti. Şu anda 2015 hazırlıklarının diaspora Ermenileri üzerinden gidiyor olmasına rağmen asıl olanın Anadolu Ermenilerinin tavrı olacağını belirtirken, Anadolu’da yaşayan Ermenileri 40 bin değil 5 milyon olarak düşünmek gerektiğini ifade etti. Yapılması gerekenlerin başında verili dil ve düşünce kalıplarından arınmamızın geldiğini, örneğin Hocalı’da ne olduğunu bilmemizin zorunlu olduğunu vurgulayan Doğan, bölgeye Kürdistan denmesinin bile problemli bir tercih olduğunu belirtti.

15.22 George Aghjayan

Hrant Dink’in sadece 1915’te hayatını kaybedenlerin değil, kurutulanların deneyimini de düşünmek gerektiği görüşünü anımsatarak söze başlayan Aghjayan, Türkiye’ye ilk kez geldiği 1993 yılından itibaren yaptığı seyahatlerden birinde Kesrik, Elazığ’da kendi aile adının bilinip bilinmediğini araştırırken, yerli bir kişinin Ermenilerle ilgilenmesine hiddetlenip kendisine nasıl bağırıp çağırdığını, Palu’lu  büyükannesinin köyünü ziyaretinde ise köyden birisinin kendi büyükannesinin Ermeni olduğunu söylediğini paylaşarak, o döneme güncel yaklaşım ve anımsama tercihlerinin 1915 döneminde gösterilen tutumlar gibi çeşitlilikler arz ettiğini, kimi tepkileri verenleri soykırımcıların, kimilerini Ermeni halkına el uzatanların torunu olarak düşündüğünü belirtti. Ayrıca her hayatta kalma deneyiminin ayrı bir önemi olduğunu anımsatarak, Müslümanlaştırılmış Ermenilerin deneyiminde de sahip çıkılması gerektiğini vurguladı.

15.45 Eren Keskin

Konunun az değinilen bir boyutuna değinen Keskin, sağ kesimin olduğu kadar sol kurumların da Ermeni meselesini kavrayışta önemli eksiklileri olduğunu belirtirken, İHD çevrelerin de dahi bu konuda yorum yapma konusunda tutuk ve muhafazakar bir tutum sergilemiş olduğunun unutulmaması gerektiğini belirtti. Bu bağlamda 2015 için yapılan etkinliklerde tüm kesimlerin; sendika, parti, derneklerin özür borcu olduğunun açıkça ifade edilmesini istedi.

15.50 Yücel Demirer

Ermeni soykırımının 1915’te sonlanmadığı, günümüzde mikro düzlemlerde devam ettiğini ifade eden Demirer, büyük fotoğrafa yoğunlaşan çalışmalar yanında sıradan insanların Türkiye Cumhuriyeti tarihinin farklı dönemlerinde karşı karşıya kaldıkları mağduriyetin yapılacak araştırmalar ile deşifre edilmesi ve soykırımın sürekliliğinin gösterilmesi gerektiğini söyledi. Daha çok sayısal veri ve soykırımın detaylarına yoğunlaşan araştırmalar yanında, özellikle siyaset içinde aktif olarak bulunmayan, sosyal yaşam içinde ön sıralarda yer almayan kişilerin 1915’ten çok sonraları Türkiye’den ayrılmak zorunda kalmak, evlilik kararlarını 1915’in izi üzerinden vermek, işyerinde, kışlada, okulda ayrımcılığa uğramak gibi güncel olarak yaşadığı mikro soykırım örneklerine bakılması gerekliliğini vurguladı.

ÜÇÜNCÜ OTURUM

16.32 Erkan Metin

Süryanilerin Ermenilerle tarih boyunca aynı tutulduğunu, soğanın kırmızısı ile beyazı arasında fark olmadığını belirten Erkan Metin, 2015’e giderken kimlik arayışında olanların ve travmaya maruz kalanların desteklenmesi gerekliliğine vurgu yaptı ve özellikle Kürtlerin bu konudaki kapasitesine işaret etti. Daha iyi bir ülke istiyorsak duyarlı tüm kesimlerin birbirine destek vermesi gerektiğini vurgulayan Metin bir soykırım müzesi yapılması gerekliliğini ifade etti ve Kürt belediyelerden beklentilerini belirtti. Süryani halkını diğer halklarla ve Ermenilerle karşı karşıya getirmek isteyen planlara karşı uyanık kalacaklarını ve “iyi azınlık” kategorisine girmeyeceklerini söyledi.

16.42 Fatin Kanat

Ermeni meselesi üzerine bir doktora çalışması yürüten Kanat, Çaykara’dan Van’a uzanan aile deneyim ve tarihi üzerinden, Anadolu’da etnik grupların nasıl birbirini kırmak için kullanıldığını ve konu Ermeni mallarına el koymak olunca nasıl bir Türk ile bir Kürdün Ermeni tezleri karşısında yanyana durabildiklerini anlattı.

16.47 Mehmet Can

Bu zor sorunu çalışan, yüzleşmeyi göze alabilen akademisyen, aydın ve siyasetçilerin pozisyon kaybını göze alması gerektiğini ve yapılacak verimli araştırmaların bütünlüklü bir tarih bilinci ile olanaklı olacağını vurguladı.

16.53 Huriye Şahin

Hemşin Ermenisi ve devrimci Marksist olan Şahin, sorunun köklerinin 1915’den öncesine dayandığını, Ermenilere karşı ilk katliamın 1800’ler sonunda Hemşinli Ermenilere karşı yapıldığını, 1915’in hala güncel olduğunu ve korkuların aşılabilmesinin güven veren bir sosyalist hareketten geçtiğini belirtti.

17.01 Erdal Doğan

Müslüman Ermenilerin kimlik sıkıntısının soykırımın devamı demek olduğunu, sayısı beş milyonu bulan Ermenilerin geri dönüşü konusunda somut adımlar atılması gerektiğini ve 25 Nisan’lara odaklanmış bir yaklaşım tarzının önemini vurguladı.

17.04 Şiar Rişvanoğlu

Akçay’da bilinç dışı bir biçimde Türkçe bir isim bekleyip, Sarin Roza isimli çocuğun adını defalarca tekrarlattırması kişisel deneyiminden duyduğu rahatsızlığı örnek vererek minör hikayelerin, sıradan deneyimlerin önemini vurgulayan Rişvanoğlu, kurulu hukuk sisteminden Hrant’ın davasıyla ilgili umutlu olmadığını belirtti. Sonuç getirici bir hesaplaşma için Russel Mahkemesi gibi uluslararası bir mahkeme kurulmasını önerdi. Ayrıca tazminat meselesi ve geriye dönüşün somut dayanaklara kavuşturulması gereğine işaret eden Rişvanoğlu, ihale peşinde koşan burjuvazinin soykırım tazminatı ödemesi gerektiğini söyledi.

17.10 Mahmut Konuk

Hrantın katledildiği gün devletin adaletinden bir şey beklemediğini söylediğini anımsatarak sözlerine başlayan Konuk, önerisinin Hrantın bıraktığı yerden devam etmek olduğunu ve emeğini bu yönde kullandığını ifade etti. Hem Kürt, hem de Ermeni kimliğiyle uğradığı ayrımcı uygulamalardan örnekler veren Konuk, Kürtlerin de bu konuda tarihleriyle hesaplaşmaları gerektiğini, yağma ve talancı deneyimin Kürtler tarafından kabulünün gerekliliğini anımsattı. Abdullah Öcalan’ın siyaset felsefesi yaparken kullandığı kavramların gündelik mücadeleye taşınırken çok dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizen Konuk, soykırımcı mantığın güncel örüntülerine örnekler verdi. 2015 eşiğinde halkların eşit ve özgür yaşadığı bir ülkenin ancak açıklık ve kolektif emekle kurulabileceğini ifade etti.

17.21 Fatin Kanat

Garbis Altınoğlu ile paylaştığı hapishane deneyimi üzerinden, Garbis’in bir Ermeni olması nedeniyle nasıl farklı gerekçelerle yargılandığını anlattı ve Ermenilere yönelik ayrımcılığın diğer ayrımcılık örneklerinden çok daha ağır olduğunu belirtti.

17.24 İmam Canpolat

Bu coğrafyadaki uyanışta Kürt özgürlük hareketinin payı olduğunu, her daim kullanılan maşa, bölücü, terörist ve benzeri kavramların değişik şekillerde kullanılmaya devam ettiğini belirterek, Kürt Hareketine yönelik eleştirilerde kantarın topuzunun kaçırılmaması gerektiğini, Kürt Belediyelerle çalışma taleplerini yerinde bulduğunu ifade etti. Ülkenin Ermeni meselesinde yerli Jean Paul Sartre’lara ihtiyacı olduğunu dile getirdi.

17.29 Zakarya Mildanoğlu

Mikro düzeydeki çalışmaların önemine ilişkin söylenenleri desteklediğini belirterek başladığı konuşmasında Mildanoğlu, bir Türkle evli olduğunu, kendi ailesinin deneyiminin de mikro çalışmaların gerekliliğini gösteren örneklerle dolu olduğunu ifade etti. Özellikle Hrant Dink’in toparlayıcı diline sahip çıkılmasını ve sürdürülmesini öneren Mildanoğlu, üç ay önce yaptığı Muş seyahati üzerinden Türkiye’de halen ayakta olan Ermeni kültür ve varlıklarına ulaşmanın yaratıcı olanaklarına değindi. Kürtler yanında son yılların etkili siyasal gücü olan Müslümanları da içeren bir siyasal dilin gerekliliğine vurgu yapan Mildanoğlu, sorunların tümünün kesişim noktasında yer alan eğitim problemimizin altını çizdi.

17.42 Ramazan Gezgin

2015’e bir kala neler yapılabileceğini tartışan Gezgin, özellikle dans ve müzik gösterileri ile film gösterileri gibi olanaklara değindi.

17.45 Sait Çetinoğlu

Mor Gabriel Manastırı’na el koyan ailelerin korucu, Ak Partili, o bölgedeki Mor Avgin  kilisesinin topraklarına  el koyanların BDP’li olduğunu vurgulayarak sorunun karmaşıklığına ilişkin somut bir örnekle söze başlayan Çetinoğlu, siyasal muhalefetin ve bu arada sol hareketin de Ermeni meselesinde sorunlu bir geçmişi olduğunu ifade etti. Yalnızca insanlarla sınırlı kalmayan, her türden kültürel mirasa yönelik top yekün bir saldırı ve talanın varlığına değinen Çetinoğlu, Sevan Nişanyan’a ödül verilmesi gerekirken hapse atılmasını ve yedi yıldan bu yana Hrant Dink cinayeti davasının sonuçlandırılmamasını bu bağlamdaki sürekliliğe örnek olarak verdi. Son olarak liste halindeki önerilerini okudu.

NELER YAPILMALI: KAPANIŞ BÖLÜMÜ  

18.01 Oktay Etiman

Kürtler ve Türklerin hepsinin katliamlara katılmadığını, bu konu tartışılırken üretilen söyleme dikkat edilmesini, karşı tarafta milliyetçilik duygusunu artıracak bir dil kullanmamaya özen gösterilmesini ve tersten bir milliyetçiliğe düşülmemesini istedi. Ermeni soykırımına ilişkin kampanyaların Kürtlerin yaşadığı yerlerden çok Türklerin yaşadığı yerlerde yapılması gerektiğini belirtti.

18.09 Baskın Oran

Ermenilerin 1915’te yaşadığı kıyımı “soykırım” değil, “kırım” kavramıyla tanımladığını ve bu tercihin altında kitlelere sesini daha iyi duyurabilme kaygısı olduğunu belirten Oran, herkesin duyacağı kapsayıcı bir dilin gerekliliğine ve Ermeniler yanında Süryanilerin yaşadığı mağduriyetin de tanınması gerektiğine vurgu yaptı. Toplantı sırasında bazı konuşmacılarca önerilen “tazmin” yerine “sembolik tazmin” kavramının kullanılmasından yana olduğunu ifade etti.