1 Eylül Dünya barış günü, haksız savaşlara karşı haykırış gününe dönüşmelidir!

adhk-logo-yeni-300x300ADHK (27-08-2014) 20 yüzyılın, kanlı savaşlara, büyük yıkımlara şahitlik ettiği biliniyor Nazi ordularının Polonya’ya saldırdığı tarih olan 1 Eylül 1939 sonrasında çıkan 2 emperyalist savaş, milyonlarca insanın ölümüne ve sakat kalmasına yol açmıştır 1 Eylül Dünya Barış Günü Nazilerin Polonya’yı işgal gününe atfen ilan edilmiştir. 2. Emperyalist dünya savaşının yıkımı üzerinden uzun yıllar geçmesine ve 1 Eylül Dünya barış Günü ilan edilmesine rağmen, dünyamız ve insanlık asla gerçek bir barışa kavuşamamış, çok daha büyük yıkım ve katliamlarla karşılaşmıştır.

Elbette resmi olarak 3. Dünya Savaşı biçiminde bir savaş henüz yaşanmamıştır. Ama bugüne kadar 50’nin üzerinde savaş meydana gelmiş ve yaklaşık 60 milyonu aşkın insan yaşamını yitirmiştir. İkinci Dünya Savaş’ından bu yana savaşlarda ölen insan sayısı, II. Dünya Savaşı’nda ölen insan sayısının 3- 4 katıdır. Bugün insanlık dünyanın bir yerlerinde hala ölmeye devam ediyor.

Emperyalistler ve bir bütün olarak dünya gericiliği, barış ve uyumdan her söz ettikçe arkasından büyük yıkımların, imhaların ve sürgünlerin geldiğine tanıklık ediyoruz. 2.Dünya savaşının sonlanmasından bu yana, olup bitenleri sıralamak gerekli midir bilinmez, ama son bir yıl içinde olup bitenlere baktığımızda bile; dünya gericiliğne kaynaklık eden özel mülkiyetçi kapitalist sistemin nasıl savaşlara ve katliamlara yol açtığını görmek zor olmayacaktır.

Demokrasi ve özgürlük adına Orta-Doğu’ya müdahale eden emperyalist-kapitalist güçler, bu bölgenin her bir ülkesini nasıl kana boğduğunu, ezilen halkları, mezhepleri, ulusları birbirlerine nasıl düşmanlaştırdığını görüyoruz. Bir kesimi “destekler” ve desteklediği bu kesime karşı bir diğerini ileri sürer.  Zira, bölge zenginliği üzerinde egemenliğini sürdürebilmek ve pekiştirmek için desteklediği güçleri dengelemek niyetindedir! Kontrolünde olmayan, emekten, ezilenden, yeni ve başka bir dünyadan yana yön belirlemiş güçleri ise; susturma, imha etme, dağıtmaya özel bir önem verir.

IŞİD denilen barbar, insanlık düşmanı bu yapı anlattıklarımızın en tipik örneği değil midir? Kim yarattı IŞİD katillerini? Kimler silahlandırdı bu canileri? Bunların Ingiliz, Amerikan emperyalistleri tarafından organize edilip yönlendirildiği, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar gerici-faşist diktatörlükleri tarafından desteklendikleri artık inkar edilemeyecek kadar aҫıktır. Bir-iki haftadır da IŞİD hedeflerinin “bombalandığı” yalanını yayıyorlar. Halbuki yaptıkları, IŞİD’e “artık yeter geri ҫekilin!” uyarısıdır.

Barış gününden söz ettiğimiz bir zaman diliminde Ezidi halkı yeni ve büyük bir yok olmayla yüzyüze bırakılmıştır. Ezidi halkını hedefe oturtanlar, şimdi utanmadan Ezidiler’e sahip çıkma çağrıları yapmaktadırlar!

Ya Filistin’de olanlar kimlerin eseridir? İsrail siyonizmine silah, para, teknik ve diğer imkanları sunan ve siyasi arenada da Filistin halkını imhadan geçiren İsrail siyonizmini, sonuna kadar, açık açık ve koşulsuz destekleyenler, yine o bildiğimiz emperyalist-kapitalist riyakarlar değil midir? Savaşlara karar verenler, ezilen halkları hedef gösterenler ve belirlenen hedeflere çakallarını saldırtan bu güçler, hiç utanmadan kendilerini dünyanın büyük demokrasi güçleri ve barış severleri olarak sunabilmektedirler!

İşte bir başka örnek: Bölgenin gerici-faşist güçlerinden biri olan Türk devletinin oynadığı “barışҫı” rolüne iyi bakılsın! Ezilen Kürt ulusu ile sözümona barış görüşmeleri yürütürken; hemen yanıbaşındaki Rojava’da, aynı ulusa mensup olanların kan ve can pahasına yarattıkları demokratik yaşama, hem doğrudan hem de dolaylı saldırılar yapmaktadır! İŞİD katillerini Rojava’ya saldırtan, Güney Kürdistan’a yönlendiren ve tarihten gelen kültürleri gereği gayet insancıl, gayet barışçıl inanca sahip Ezidi halkını, ortadan kaldırma saldırılarını yaptıran, Türk devleti değil midir? Bütün bu alçakça saldırıların arkasında yer alanların nasıl bir barış ve çözüm yapacaklarını bilmek çok zor değildir.

Dünyamızın yalnızca şu veya bu bölgesine değil, fotoğrafın tümüne bakıldığında görülecektir ki; durum, barış aҫısından özleneni hiҫ de yansıtmamaktadır. Orta-Doğu, Kafkaslar, Uzak Doğu, Afrika vs vs. ҫatışmalar sık sık yer değiştirerek, bir yerden diğer bir yere sıçrayarak devam etmektedir. Bütün bunlar, sadece ve sadece sömürü, talan ve siyasi egemenlik için yapılmaktadır.

Yolsulluk ve açlık insanlığın büyük bölümünü sarmış ve hatta eskiye göre yaşam daha bir kötüleşmiştir. İnsanlığı soyup-soğana çeviren dünya zengini ülkelerde de, durumun ezilenler aҫısından iç açıcı olmadığını söylemek asla bir abartı olmayacaktır!

İşte bu şartlar altında yeni bir Dünya Barış Günü kutlanıyor! Barış nerede? Savaş kışkırtıcıları, soyguncu kapitalist güçlerin barış şampiyonluğuna soyunduğu bir dünyada; barış, emperyalist-kapitalistlerin ve onların uşağı gericilerin halk kitlelerini kandırmak için uydurdukları bir yalandır! Her yıl daha fazla silah satanlar, hangi yüzle dünya barışı iҫin uğraştıklarını söyleyebilir?

Biz ezilen halklar, ezilen uluslar ve emekçi sınıflar elbette gerçek bir barıştan yanayız ve gerçek bir barışın savaşçılarıyız. Neki, gerçek bir barış, sömürü ve zülüm sistemi olan özel mülkiyet ilişkileri aşılmadan yaratılamayacağına dair bilincimiz de, gayet berraktır. Dolayısıyla halklarımıza gerçeği açıklamayı devrimci bir görev olarak kavramaktayız

Gerçek bir barışı getirmek için; savaşların kaynağı olan emperyalist-kapitalist sisteme karşı mücadeleyi yükseltelim!

Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu