ADHK (1 Temmuz 2013) 2 Temmuz 1993 yılında Anadolu’nun Sivas kenti, faşist diktatörlüğün beslemeli yobaz cellatları tarafından insan eti kokusuna boğuldu. „Modern dönemin yamyamları“ olarak yaktıkları ateşin karşısında, kendileri gibi düşünmeyenlerin yanan bedenlerinin kokusunu içlerine çekme caniliğini gösteriyorlardı. Yaktıkları ve yanmasını vahşi çığlıklarıyla seyrettikleri insanlar; Türkiye ve Kuzey Kürdistan’ın aydınları ve sanatçılarıydı. Genç Tiyatrocular, folklorcular, Alevi kökenli saz ve ses sanatçıları, yazar-çizer aydınlarımızdı. Katlettikleri bu değerli insanlar; zulme karşı başkaldırının sembolü olan Pir Sultan Abdal’ı anma etkinliklerine katılmaya gitmişlerdi. Bu insanlar, sazı, sözü, oyunları ve söylemleriyle kendilerini ifade etmeye gitmişlerdi.
Ama faşıst diktatörlük, kendisi gibi düşünmeyen herkesi katletmeyi, işkenceden geçirmeyi, evinden-köyünden uzaklaştırmayı, „faili meçhul“ cinayet ve kaybetmelerle toplumu sindirmeyi bir politika haline getirmişti. „Öldürülmesi gereken Kürtler“ listesi bizzat Başbakan Tansu Çiller tarafından dile getiriliyordu. Faşist diktatörlük, halkların birbirleriyle ilişkilenmesine, ortak mücadele platformlarında yeralmasına, birbirlerinin kültürel zenginliklerini tanımalarına tahammül edemiyordu. Hareketlenmeye başlayan Alevilerin örgütlenme olasılıklarını engellemeye çalıştı, ama bindiği dalı kestiğinin farkında olması gerekir. Çünkü Aleviler, bu katliamdan sonra daha iyi örgütlenmeye başladılar. Ve bugün dünden daha iyi durumdadırlar.
Faşist diktatörlük, beklendiği gibi, Sivas katliamının cellatlarını cezalandırmayacaktı ve cezalandırmadı, tersine ödüllendirdi. Bugünkü hükümetin milletvekilleri arasında katliam sanıklarının avukatları var ve bunlar, halktan alınan vergilerle ücretlerini alıyorlar. Yani bu devlet, işkencecileri, katilleri, tecavüzcüleri, soyguncuları, hortumcuları, ihale yolsuzlarını hep korudu ve hep ödüllendirdi. Ödüllendirmeye de devam ediyor. İşte, AKP hükümetinin Gezi direnişçileri ve diğer illerdeki direnişçilere şiddet uygulayan polisleri ödüllendirmesi gibi.
Ama bu kanlı rejimin efendileri bilsinler ki; ödüllendirdikleri caniler, halkın nezdinde çoktan mahkum olmuşlardır ve onları hiç affetmeyecektir. Bu cellatları besleyen ve koruyanlar mutlaka halkın adaletine hesap vereceklerdir. Gezi direnişinin verdiği mesajı iyi anlayarak; daha fazla birlikte mücadeleyi geliştirirerek, Sivas-Madımak katliamının suçlusu rejimden hesap sorabiliriz.
Sivas-Madımak katliamının 20. Yıldönümünde, burada yaşamını yitiren devrimci-demokrat, yurtsever insanları, Alevi aydın ve sanatçılarını saygıyla anıyor, katledenleri ve rejimi nefretle kınıyoruz!
-KAHROLSUN FAŞİST DİKTATÖRLÜK VE HER TÜRDEN BESLEME CANİLERİ!
-YAŞASIN EŞİTLİK VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ!
-SİVAS KATLİAMI UNUTULMADI VE UNUTULMAYACAK!
ADHK (Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu)
30 Haziran 2013