7 Haziran Genel Seçimleri Üzerine

DHF MTNGÖzet olarak; gerici hakim sınıflar faşizmi maskelemek ve aralarındaki iktidar dalaşını belli bir kurala bağlayarak sürdürüp faşist düzen içindeki rollerini belirlemek için seçimi kullanırken, proleter devrimciler ise tam tersine faşizme örtülmek istenen bu peçeyi indirerek onun gerçek yüzünü deşifre edip halk kitlelerine göstermek ve son tahlilde siyasi iktidar mücadelesine hizmet eden taktik bir araç olarak kullanırlar.

HABER MERKEZİ (10-06-2015)-Burjuva parlamenter seçimleri; burjuva kliklerin hangi kesiminin halk kitlelerini ayakları altına alıp ezeceğine karar vermenin “demokrasi” maskeli bir aracıdır esasta. Burjuva düzen seçimleri; burjuva devlet parlamentosunu dönemsel olarak belirlemek veya siyasi iktidarı hakim sınıfların hangi kesimine emanet edileceği için başvurulan bir demokrasi oyunudur. Gerici hakim sınıflar düzeninde seçimlerin bir demokrasi unsuru olması her bakımdan olanaksız olup, seçimlere atfedilen demokrasi iddiası yalan ve manipülasyondan ibarettir. Burjuva seçimleri, yukarıdaki genel muhtevasının yanı sıra, komprador klikler arasındaki siyasi iktidar paylaşımından ya da el değişiminden ibaret olup, demokratik devrimci ve sosyalist güçlerin iktidar olmasına tamamen kapalıdır. Bu görüşü gevşeten her yaklaşım, burjuva yasalcılığına kapılan düzen içi burjuva reformist eğilimden bir adım ileri değildir. Sosyalistlerin burjuva parlamenter seçimleri hakkındaki stratejik yaklaşımı net ve kesindir. Bu seçimler asla devrimci sınıf iktidarının asli aracı ve mücadele biçimi değildir. Fakat seçimler; taktiksel düzeyde devrimci sınıf iktidarı uğruna kullanılması gereken olanaklar ve reformlar için mücadelenin bir unsuru ya da demokratik kazanımlar için kullanılması gereken taktiksel araçlardandır. Özet olarak; gerici hakim sınıflar faşizmi maskelemek ve aralarındaki iktidar dalaşını belli bir kurala bağlayarak sürdürüp faşist düzen içindeki rollerini belirlemek için seçimi kullanırken, proleter devrimciler ise tam tersine faşizme örtülmek istenen bu peçeyi indirerek onun gerçek yüzünü deşifre edip halk kitlelerine göstermek ve son tahlilde siyasi iktidar mücadelesine hizmet eden taktik bir araç olarak kullanırlar. Parlamentonun kullanılmasında devrimci sınıflar ile gerici sınıflar arasındaki bu temel fark, burjuva parlamenter seçimlere ve parlamentoya yaklaşımda devrimci siyasetle burjuva reformist siyaset arasındaki farktır da…

Bu özetten sonra somuttaki genel seçim sonuçları ile ilgili genel değerlendirmelerimize geçebiliriz.

Ateşi henüz küllenmemiş olan 2015 Genel Seçimleri de kuşkusuz ki yukarıda demokrasi oyunu ve manipülasyon unsuru olarak ifade ettiğimiz bu komedyanın bir perdesiydi. Burjuva niteliğe uygun olarak son derece büyük ve aleni eşitsizliklerle yürütülen, her türlü hile ve entrikaya ek olarak fiili saldırılar ve katliam girişimleriyle büyük bir çatışma zemininde yürütülen Haziran 2015 genel seçim süreci tüm anti-demokratikliğine rağmen tamamlanarak geride bırakıldı. Ortaya çıkan sonuç, komprador tekelci burjuva klik ve partileri açısından tam manasıyla bir çelişkiler yumağı ve siyasi açmaza yol açtı. Bunun tersine HDP ve çatısı altındaki demokratik güçlerin başarısına tanık oldu. Bu başarının ölçütü, tüm olanaksızlıklar, eşitsizlikler, faşist baskı ve saldırılar, ağır can bedelleri ödeme pahasına sürdürülen anti-demokratik ve adil olmayan faşist şartlara rağmen barajın aşılmasıyla elde edilen bir başarı gerçeğidir.

Kısacası, seçimin birçok özelliği olmasına karşın, belirgin olan iki sonucu ifade ettiğimiz gibi, demokratik güçlerin anlamlı zaferi, gerici sınıf ve faşist düzen partilerinin hüsranı olarak tespit edilebilir.

Daha ayrıntılı ifade edecek olursak mevcut sonuçlar; gerici faşist düzen partilerinin içinde bulunduğu ve yaşamaktan kaçınamayacağı muhtemel sonuçlar ile Kürt Ulusal Hareketi’nden demokratik, devrimci ve sosyalist güçlerin ders alması gereken sonuçlar çerçevesinde geniş bir analizi şartlamaktadır.

Seçim sonuçlarıyla AKP 13 yıllık hükümet ve iktidar olma pozisyonu HDP’nin seçim başarısı neticesinde yitirdi. AKP dahil olmak üzere, hiçbir parti tek başına hükümet kurma çoğunluğu elde edemeyerek gerçekleştirilmesi son derece sorunlu olan koalisyon hükümeti kurmakla yüz yüze kaldı. Koalisyon objektif bir zorunluluk olsa da koalisyonun kurulması mevcut açıklamalar ve durumda son derece zor görülmekte. Seçim sınavında başarısız kalan burjuva partileri şimdi yeni bir sınavla -belki seçim sınavından daha zor olan koalisyon kurma sınavıyla karşı- karşıya bulunmaktadırlar. En önemlisi de “Türkiyelileşme” söylemlerine karşın ve aldığı oy ve oy bileşeni itibarıyla belli anlamda bu söylemi doğrulayan olumlu zemindeki bu gelişmeye rağmen, özünde Kürt Ulusal Hareketi eksenli olan HDP’nin %10’luk seçim barajını yerle bir ederek sağladığı önemli başarının yarattığı siyasi sonuçtur. AKP’nin saltanatını sarsan da HDP şahsındaki bu gelişmedir.

Seçim sonuçları değerlendirilecek olunursa, oy çoğunluğu açısından AKP birinci parti çıkmasına karşın, AKP’nin başarısından söz edilemez, bilakis faşist karakteri ve tüm kirliliklerinin eseri olarak uğradığı başarısızlık veya aldığı yenilgi alenen ortadadır. AKP açısından bu sonuç veya buna yaklaşık sonuç genel olarak önceden öngörülen bir akıbettir. Yaşamın gerçeği ile din afyonu karşı karşıya geldiğinde objektif gerçek ağır basacak, basmaktadır. Dahası aynı afyonu kullanan başka güçlerin devreye girmesiyle AKP’nin dayandığı dini ideolojik nüfuz parçalanarak zayıflayacaktır. Seçimi esasta kaybeden AKP elbette ki çatırdamaların göbeğine sürüklenecektir. Zaten çalkantılı-çelişkili ve patlamaya hazır bir yığın haline gelmiş olan AKP’nin zorlu bir sürecin içine gireceği muhtemeldir. Önümüzdeki dönem içinde bölünme dahil, ciddi problemler yaşayacağı söylenebilir. CHP de katliamcı faşist tarihinin yükünü taşımakla birlikte, bu gelenek ve tarihinden kopmayan sınıf karakterinin ürünü olarak en belirgin başarısızlığa imza atanların başında gelmektedir. Kılıçdaroğlu veya benzer hiçbir pansuman CHP’yi diriltmeye yetmedi, yetmeyecektir. AKP ve CHP’nin bundan sonra kemikleşmiş oylarıyla sınırlı kalacağı esas eğilimdir. Özellikle CHP miadını esasta doldurmuş ve silinmeye doğru evirilen rotadadır. Ancak AKP’nin başarısızlığından doğan boşluk, MHP’ye de CHP’ye de siyasi fonksiyon alanı doğurmaktadır. CHP’nin aldığı yenilgi sonrası büyük dağılmalar girdabına girmemesinin tek sebebi belki de bu fonksiyon veya bu olanaktır. Koalisyon kurma ihtimali olan CHP tüm başarısızlığına karşın etkili bir role geçebilir. Dolayısıyla yenilgisini gerçek zeminde analiz edip fatura çıkarmadan paçayı yırtma şansına sahiptir.

MHP, Türk ırkçı milliyetçiliğinin nispeten güçlü olduğu ölçüde güç statükosunu koruma olanağına sahiptir. Özellikle AKP ve diğerlerinin ideolojik dokuları ve siyasi amaçları zemininde körükleyip canlandırdığı ırkçı milliyetçilik adeta ve objektif olarak MHP’ye hizmet etmeleri anlamına gelmektedir, etmektedirler. MHP bu sayede oylarını belli sınırlarda olmak kaydıyla arttırabilmektedir. Nitekim bu seçim sonuçları bağlamında, yani oylarını arttırma anlamında MHP gelişme veya başarı sağlayan bir parti durumundadır. Bu başarı göreli de olsa, MHP’nin bu başarıdan moral kazanarak daha etkili bir performans ortaya koyması güçlü olarak olasıdır. Ne ki, hile, entrika, komplo ve her türlü kirliliğin geçerli olduğu burjuva dalaşta gelişmeler sıra dışı olup olağanın tersine gelişmelere de rahatlıkla evirilebiliyor. Dolayısıyla bütün bu belirlemelerin izafi olduğunu söylemek doğru olacaktır.

Bir ayrıntıya daha dikkat çekmek yararlı olacaktır. AKP’nin seçimlerde istediği sonucu elde edememesinde kuşkusuz ki gerçek zemin AKP’nin uyguladığı faşist baskı ve sömürü diktatörlüğünün daha derinleşme rotasıyla ilerleyip talan ve yolsuzluklarla ünlenmesi, toplumsal yaşamı Sünni-İslam yaşam kıstaslarına göre biçimlendirme adımları ve muazzam baskıya dayalı faşist diktatörlüğün tek adam diktatörlüğü biçiminin garantiye alınması için başkanlık sistemi yönelimiyle ortaya koyduğu faşist saldırganlık ve karanlık gelecek realitesidir. Fakat bu esas temel ile birlikte demokratik ve sosyalist güçleri ile ulusal hareketin gerçekleştirdiği ittifak tayin edici bir rol oynamıştır denebilir. Daha basit nedenlerde de seçim güvenliğine dayalı olarak, oyların çalınmasının, sonuçları değiştirecek düzeyde büyük hilelerin yapılmasının önüne geçmek için muhalefet vb. tarafından alınan önlemler de etken olmuştur. Zira AKP’nin oy çalarak, hilelere başvurarak seçim sonuçlarını etkileyerek sonuçları lehine çevirdiği önceki seçimlerden de bilinen bir gerçektir. Bu seçimde de kuşkusuz ki benzer şeyler yapıldı ama alınan önlemler bu hileleri minimize ederek etkisizleştirdiğini söylemek mümkündür.

Ve seçimin parlak başarısı olarak ittifak çatışı HDP! Evet, seçimin en gerçek, en anlamlı, en parlak ve Kürt ulusuna önemli avantajlar sağlama kuvveti veren başarı HDP’ye aittir. HDP, AKP’nin tek başına iktidar olmasını olanaksızlaştıran başarının adresi ve öğesidir. Elbette bu sonuç faşist devlet gerçeği ile faşist yönetim gerçeğini değiştiren bir anlam taşımamaktadır. Fakat AKP sultası altındaki faşist diktatörlüğün daha da derinleşerek yeni saldırganlıklar dönemine geçmesini önleme açısından önemlidir. İşte bu başarı HDP ittifakı temelindeki HDP’nindir. Hemen belirtelim ki, HDP’nin bu açık başarısında demokratik, devrimci ve sosyalist güçlerle yapılan ittifak önemli bir zemin olmuştur. Bu bağlamda başarının esasta ortak bir başarı olduğuna dikkat çekmek, ders ve tecrübe edinmek açısından hayati önemdedir. HDP’nin bizzat örgütsel dinamiği kuşkusuz ki bu ittifakın tayin edici gücüdür. Ancak başarı ortak bir başarı olduğu için HDP’yi diğer ittifak güçlerinden, ittifak güçlerini HDP’den ayrı değerlendirmek doğru olamaz.

Yukarıda değindiğimiz gibi, bu başarıdan ders almak önemlidir. Hem Kürt Ulusal Hareketi ve hem de diğer güçler bu tecrübeden gerektiği gibi öğrenmek durumundadır. Kürt Ulusal Hareketi bu seçimde kimi eksikliklere rağmen olumlu zeminde ortaya koyduğu demokratik, devrimci ve sosyalist güçlerle ittifak yapma doğrultusunu asla yitirmemelidir. Kendisine uyguladığı veya uygulayacağı kapalı kapıcılık HDP ve dolayısıyla Kürt Ulusal Hareketi lehine değil, bilakis aleyhinedir. Yani, uzun süredir gerilere ittiği eski yaklaşımını, “Türk Solu” tarzındaki küçümseyici, öteleyici ve hatta hakaret ve sözlü saldırılara varan tutumunu köklü olarak terk etmeli, dost güçleriyle arasına koyduğu kendi aleyhine olan engelleri bu tecrübeler ışığında köklü biçimde ortadan kaldırmalıdır. Dışındaki demokratik, sosyalist vb. güçlerin iradesine karşı hassas olmalı, bu iradelerin bağımsızlığını gölgeleyecek yaklaşımlardan uzak kaçmalı ve hakarete varan tüm yaklaşımlardan uzak durmalıdır. Kendisini dostluk çerçevesinde eleştiren, hatta bazı durumlarda kendisinden ayrı duran veya düşünen siyasi iradelere karşı demokratik tahammülünü genişletmelidir. Ki bugün esas olarak olumlu zeminde olduğu açıktır ama bunun daha da geliştirilmesi ve özellikle de eski tavırlarına dönüşten mutlak biçimde uzak durmalıdır. Bütün bunlar seçim başarısının ihtiva ettiği anlam ve somut kazanımın sunduğu lehteki durumun tecrübeleri olarak telakki edilmelidir. Ortaya çıkan sonuç dost güçlerin mümkün olan her zeminde birleşmesini, iyi ilişkiler içinde olmasını ve demokratik normlarını geliştirmesini emretmekte, göstermektedir.

Genel olarak halka dayanmak, kendi gücüne, bu kapsamda dost güçlere dayanmak esastır. Kalıcı stratejik olan güç ve destek budur. Burjuva faşist düzen partilerinden gelen oylar gerçekte ödünçtür. Ve burjuva partilerden çeşitli sebeplerle gelen oylar kuşkusuz ki geri gitmeye başından itibaren adaydır. Faşist düzen partileri tüm temsiliyetleriyle dostlarımız değil, halk düşmanları olarak düşmanlarımızdır. Ayrım çizgilerimiz ne kadar net ve ne kadar tutarlı olursa gücümüz o kadar sağlam ve kararlı olur, asla geri gitmez! Dolayısıyla dayanacağımız güçleri doğru tarif etmek gelecek açısından önemlidir. Sınıf tavrı ve yaklaşımımızı siyaset adına iğdiş edemez, sınıflar üstü bir siyaset yaklaşımı benimseyemeyiz. Evet, parlamentoda temsil edilenler olarak AKP, CHP ve MHP halk düşmanı karşı-devrimci partilerdir. Bunları dost olarak adlandırmak siyaset adına da olsa halk düşmanlarını dost görmektir ki, bu ilkesel bir hatadır. Kabul edilemez. Kaldı ki, bu partilere dönük dost söylemini kullanmanın hiçbir zorunluluğu da yoktu.

Aynı biçimde demokratik, devrimci ve sosyalist güçler de benzer tecrübeler, dersler çıkararak öğrenmelidir. Son derece mümkün ve olanaklı olan dost kuvvetler arasındaki ittifak ve çeşitli birliklerin bu güçlerin boy göstererek kitlelere güven vermesi, somut güç haline gelerek faşist saldırganlıkları vb geçici de olsa engelleme olanaklarını sağlayabilecekleri, Kürt ulusu karşısındaki sorumlulukları başta olmak üzere, diğer azınlık ve inanç grupları dahil tüm ötekileştirilenlere karşı devrimci görevlerini daha etkin ve somut kazanımlarla ortaya koyup yerine getirebileceklerini bu tecrübeyle bir kez daha somutluk kazanmıştır. Her pratik öğreticidir. Bu pratikten de öğrenilmelidir. Parçalı ve dağınık güçlerle gerici faşist saldırılara karşı etkili bir mücadele ortaya konulamayacağı tecrübeyle sabittir. Bunun gibi, ortak paydalarda buluşarak oluşturulan ittifak veya göreli de olsa oluşan birliklerin somut saldırganlıklar karşısında kazanımlar elde eden kuvvete dönüşerek devrimci rol gösterdiği açıktır, bu açıkça görülmüştür.

Dahası bu güçler de faşist düzen partilerine giden halkın ve çeperi durumundaki kitlenin oylarını bu partilerden koparıp almak durumundadırlar. Tıpkı Dersim özgülü esasında Demokratik Haklar Federasyonu’nun yaptığı gibi. Dersim’de istisnasız olarak vekil çıkaran CHP bu seçimde DHF’nin etkili tavrıyla vekil çıkaramamış, adeta kalesi denilen yerde sıfır çekmiştir. Ancak bu, DHF’nin nüfuz ettiği oyları tamamen CHP’den kopardığı anlamına gelmez. Dolayısıyla bu çalışma temposu ve yönelimi süreklileştirilerek CHP’nin Dersim’de aday çıkarmasına bir daha olanak tanımama keskinliğiyle hareket etmelidir.

Öte taraftan, parlamentodan bir kürsü olarak yararlanma gibi taktik siyasetleri dogmatikçe yorumlayıp yasalcılığa, sağcılığa, tasfiyeciliğe çıkaran anlayışların geri prangaları söküldüğü gibi daha köklü olarak sökülmelidir. Devrim lehine olup amaçlarımızla çatışmayan tüm mücadele biçimleri ve araçlarının devrimci taktik temelinde kullanılmasının önündeki dar yaklaşımlar terk edilmelidir. Seçimlerde ortaya konulan demokratik, devrimci ve sosyalist perspektif performansı ve somut gerçek olan kazanım göz ardı edilmeden öğrenim edilmelidir. Elbette parlamento vb. mücadele biçim ve araçları doğru devrimci siyasetle ele alınmadığı takdirde bir tuzağa dönüşüp düzen içine taşıyabilir. Bu tehlike genel olarak vardır. Fakat bu tehlikenin bilincinde olarak hareket etmek tehlikeyi savuşturan devrimci bilinç ve siyasetin gücü olarak tayin edicidir. Sağ tehlike var korkusuyla kullanabileceğimiz, devrimin hizmetine sunabileceğimiz araç ve biçimleri reddetmemiz devrimi sınırlamaktan başka işlev görmez. O halde belli araç ve biçimlerin objektif olarak sağ tasfiyeci tehlikeyi ihtiva etmesine rağmen, bu bilinç ve devrimci anlayış, siyaset ve stratejik yaklaşımlarımızın gücüne güvenerek bu araçları kullanmaktan kaçınmamalıyız. Ancak bunun sorunlu ve zorlu bir süreç olacağı açıktır. Mevcut tablo da HDP demokratik bir Sonuç olarak; burjuva düzen partileri hükümet kurma kriziyle karşı karşıyadır. Buna karşın gerici hakim sınıflar düzenlerinin bekası için ve gerici çıkar eksenli pazarlıklar sonunda illa bir hükümet biçimi ortaya koyacaklardırparti olarak ve milletvekili sayısı itibarıyla Türkiye-Kuzey Kürdistan’ın 3. büyük partisi konumuyla mevcut gelişmeler bağlamında hükümetin oluşmasında kilit konumdaki partilerdendir. Burjuva faşist düzenin siyasi krizini aşma hedefi bizler açısından söz konusu değildir, olamaz da. Bilakis siyasi krizin derinleştirilmesi devrimi-devrimci güçlerin gelişmesine uygun zemindir. Dolayısıyla HDP’nin de esasta mevcut tavır ve duruşunu koruyarak siyasi krizin aşılmasında rol oynamaktan uzak durması devrimci tutum olarak tercihimizdir. Açıkçası, olası bir koalisyon hükümetinde yer almamalı, özellikle AKP ile olası bir koalisyona evet dememelidir! İlkeli duruş ve tutum bunu gerektirir. Tek başına hükümet olması koşullarında elbette ki bu reddedilecek bir durum değildir. Ancak koalisyon ortağı olarak oluşturulacak faşist bir hükümetin ortağı olmamalıdır. Başta HDP çatısı altındaki ittifakı ve adaylarımızı destekleyen çeşitli ulus ve azınlıklardan devrimci halk kitleleri olmak üzere, seçimlerde aktif çalışma yürüterek olumlu sonuçta rol oynayan DHF aktivistlerine ve DHF-HDP adayını destekleyen tüm dostlarımıza seçim başarısı ve çalışmaları vesilesiyle teşekkür etmeyi görev sayıyoruz.

http://www.halkingunlugu.net/