Basel’de emperyalist saldırganlığa karşı direniş etkinliği

baselde-etkinlik 1İDHF, İsviçre’nin Basel şehrinde, “Emperyalistlerin ve İşbirlikçilerinin Yaşamın Her Alanındaki Saldırılarına Karşı; Örgütlenelim, Birleşelim, Direnip Kazanalım” şiarıyla etkinlik gerçekleştirdi

BASEL (03-11-2015) – İsviçre Demokratik Haklar Federasyonu (İDHF), “Emperyalistlerin ve İşbirlikçilerinin Yaşamın Her Alanındaki Saldırılarına Karşı; Örgütlenelim, Birleşelim, Direnip Kazanalım” şiarıyla etkinlik gerçekleştirdi. İDHF’nin 1 Kasım Pazar günü Basel’de düzenlediği etkinlik programı sempozyum ve müzik bölümüyle gerçekleştirildi. Saat 13:00’de başlayan etkinlikte, Amed, Suruç ve Ankara garında katledilenler şahsında devrim ve sosyalizm mücadelesinde yaşamını yitirenler için saygı duruşu yapıldı. Yapılan saygı duruşu ve açılış sunumunun ardından, her dilden ezgileriyle Serenat Ezgican sahne aldı.

Müzik bölümü sonrası, sempozyum gerçekleştirildi. Sempozyuma, araştırmacı-yazar Haluk Gerger, Avrupa Barış ve Demokrasi Meclisi (ABDEM) adına Ali Ekber Pektaş, Kürt Toplum Merkezi’nden Sabri Agir ve Sınıf Teorisi adına Kazım Cihan katıldı.

Haluk Gerger: “Başkanlık sistemi nazizmdir.!”

İlk olarak ABDEM adına söze başlayan Ali Ekber Pektaş, uluslararası alanda emperyalist güçlerin saldırıları, Alevilerin sorunlara nasıl yaklaştığı, Alevilerin HDP çatısı içerisindeki bileşenliği ve Kobanê ile ilgili konuştu.

Pektaş konuşmasında: “Bölge Bermuda üçgeni durumundadır, Suriye’de Esad bir diktatördür ancak Esad karşıtı olduğunu söyleyenler Esad’ı aratır durumdadır. Uluslar arası güçlerin desteğiyle özellikle Aleviler katliamlardan geçirilmiştir, Özgür Suriye Ordusu buna örnektir. Kobanê’nin özgürlük mücadelesi vesilesiyle bir araya gelen iradeyi selamlıyoruz.” diyerek konuşmasına şöyle devam etti:

“AKP, bir devlet olgusu konumundadır, ve başkanlık sistemine gitmek AKP’nin birincil istemleri arasındadır. AKP’nin savaş konseptiyle hareket ettiği süreçte seçimlerin yenilenmesinin amacı buradan gelmektedir.”

İkinci olarak söz alan araştırmacı-yazar Haluk Gerger; uluslararası emperyalist stratejiler, emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin yönetememe krizi ve dalaşları, IŞİD terörü ve Türkiye/ Kuzey Kürdistan seçimleri üzerine bir konuşma gerçekleştirdi.

Gerger konuşmasında: “ABD, yeryüzünün efendisi ve tanrısı, Ortadoğu’yu yeniden oluşturmaya çalışarak, bölgeyi kan gölüne çevirerek yarattığı bu kaos ortamı içinde krizi daha derinleştiriyor. Emperyalizmin krizi sadece dış politika krizi değildir, çok boyutludur ve aynı zamanda ABD’nin de içini kemiren bir zincirdir. İran nükleer silah antlaşmaları yapıyor, çünkü bu sistemin içinde tutma uğraşı ve siyasetidir. Rusya ile aralarındaki çelişkiler yine bu sistemin içindeki çelişkiler olarak anlaşılmalıdır. Emperyalistler, kaostan yeni bir dünya yaratmak için her bir aktöre ayrı ayrı roller biçmektedir. DAEŞ, en başlıca araçlardan ve aktörlerden biridir. Rusya’nın müdahalesi, sistem içindeki paylaşım mücadelesinin bir parçasıdır.” diyerek konuşmasının devamında şunları vurguladı:

“Ortadoğu’daki toplumsal dinamikler, Kürdistan’ın 4 parçasının birleşmesi mücadelesi emperyalistlerin ve bölgedeki tüm gerici güçlerin hedefi durumundadır. Bu anlamda Türkiye proletaryasının stratejik ittifakı, UKKTH durumuyla ittifakı büyük bir gelişmedir. Gündelik mücadeleler içinde olmak bizim görevlerimizdendir, ancak bu düzlemde kalmak, demokratizme hapsetmek reformizmdir. Güncel mücadeleler içinde olmak ve desteklemeyi reddetmek de bir o kadar tehlikeli bir durumdur ve sağcılığa oturur. Analiz ve teşhislerin bir amacı olmalıdır, Leninist bir ‘Ne yapmalı-Nasıl Yapmalı’ sorularının analizi sağlam bir zeminde olmalıdır. Komünistler, ideolojik ve örgütsel bağımsızlığın, kurtuluşun nihai hedefini reçetenin başına yazmalıdır” vurgusunu yapan araştırmacı-yazar Haluk Gerger, emperyalizmin her yönetememe krizinde çözüm olarak başkanlık sistemi ( tek adam diktatörlüğü) ve dışarıya açılma-genişlemeyi çare olarak gördüğünü, Türkiye/Kuzey Kürdistan’da başkanlık sisteminin kaçınılmaz bir nazizim olduğunu, bu anlamıyla Osmanlı Türk İslam sentezinin sistemin büyük krizinin aşılması için başvurulan bir siyaset olduğunu belirterek konuşmalarını sonlandırdı.

Kazım Cihan: “Kobanê, dünyanın karanlığına saplanmış hançerdir.!”

Sempozyumda 3. konuşmacı olarak Kürt Toplum Merkezi adına Sabri Agir, uluslarası güç birliği ile yaratılmış IŞİD’e dur denildiği gün olarak nitelendirdiği 1 Kasım Kobanê günü vesilesiyle direnen halkları selamlayarak konuşmasına başladı. Agir konuşmasında: “Dünyada yaşanan siyasal kriz artık toplumları yönetemiyor. Dipten gelen dalga üste kendini yeni bir yaşam modeli olarak dayatıyor. Sisteme bu modeli dayatan ezilenlerin mücadelesidir.

ABD-Rusya başta olmak üzere emperyalistler dünyayı yeniden bir dizayn etme çabasındadır. Ortadoğu’nun üç merkezi bulunmaktadır. İdeolojik, kültürel, siyasal merkezleridir. Suriye siyasal model olarak sunuluyordu. ABD-Rusya’nın Suriye’de oluşacak yönetim modeline bu denli müdahil olması katılması bundan ileri gelmektedir. İdeolojik modeli ise Suudi Arabistan temsil etmektedir. İslam dünyasının kabesi konumundadır. Kültürel olarak da Mısır’dır. Emperyalist güçler tarafından bu üç merkeze müdahalede bulundular ve geleceklerini bu merkezler üzerinden dizayn etme gayreti içindedirler. Krizler doğal felaketler değildir, krizler insan eliyle bilinçli olarak yaratılır, yaratılmıştır. Kriz denilen sosyolojik olay kapitalizmin ortaya çıkardığı bir durumdur. Eğit donat projesinin iflası krizleri iyi okumayışlarından kaynaklanmaktadır.” diyerek konuşmasını bitirdi.

Sempozyumda en son konuşmacı olarak Sınıf Teorisi adına Kazım Cihan: “Kobanê, dünyanın karanlığının, ulusçu-dinci-gerici-cinsiyetçi gericiliğinin kalbine saplanan hançerdir. Kobanê 21. yüzyılın direniş kalesi, gericiliğin böğründen ortaya çıkan yeni Stalingrad’dır. Parçalanmış Kürdistan gerçekliğine, Kürdistan’ın inşasında birleşmesinde açılmış bir koridordur. Kobanê’yi selamlıyoruz. Bağımsız, birleşik, sosyalist Kürdistan’ın kurulması son derece elverişlidir. Özerk yönetim istemleri yerindedir. Kürt-dil-yasa biçiminde formüllerle açıklanamaz, bir ulusun devletleşme gerçekliğidir.

Kürt ulusal mücadelesi tarihinde en önemli dönemindeyiz. Bizler dostlarımızla diplomatik bir duruş içinde olmayacağız, bağımsız-ideolojik çizgimizi savunacağız ama dostlarımızla bir rekabet içinde olmayacağız. Son saldırıların hedefi bellidir, hedef Kürtler, devrimciler, sosyalistlerdir. Bunlar tesadüf seçilen hedefler değildir. İnkarcılığın fıtratından olan buydu, bunları yaşıyoruz. Katiller biliniyor, biliyoruz. Seçimler ve parlamento meselesinde nasıl yaklaştığımızı biliyorsunuz. Egemenler hangi kesim idare etsin diye, neye rıza göstereceğimizi anket ediyor. Bu anlamda bunun ne olduğunu, parlamentonun misyonunu da biliyoruz. Ama biz mücadelenin bu sahalarında olmamalıyız diye bir fikre sahip değiliz, 7 Haziran seçimlerine bakıldığında ortaya çıkan irade iptal edildi. Bugüne kadar söylediklerimiz bizzat, fiili tescillendi. Zaten savaş stratejileri vardı yedeğinden bir erken seçimi gündeme getirdiler. Gündeme getirilenin bir çöküşün saldırganlığı olduğunu bilmekle beraber burada fiili gerçekleştirilen bir darbe gerçekliği içerisinde bütün devrimci-demokrat güçlerle beraber yürümenin sorumluluğunu taşıyoruz. Seri katil Türkiye Cumhuriyeti’nin savaş mekanizması çıkmazdadır. Şunu diyorlar, katilleri biliyorduk da, ama hukuk gereği yakalayamıyorduk. Bilinçli bir savaş yürütüldüğünü biliyoruz, sarayın ecdadı yeşil gladyo çetelerine karşı devrimci-demokratların ittifakını stratejik mesele olarak görüyoruz.” diyerek konuşmasını bitirdi.

Sempozyumun ardından Kawa Urmiye sahne alarak, halaylar eşliğinde kitleyi coşturdu. Program akışı içinde DHF-HDP ittifakı İzmir Milletvekili Adayı Derya Öz ve DHF-HDP ittifakı İstanbul Milletvekili Erdal Ataş ile ayrı ayrı bağlantı gerçekleştirildi. İDHF’nin gerçekleştirmiş olduğu ve kitlesel katılımın sağlandığı etkinlikte en son Abdal-Haluk Tolga İlhan’ın sahne aldığı müzik bölümünün ardından etkinlik sonlandırıldı.

baselde-etkinlik 2baselde-etkinlik 4

 

 

 

 

 

baselde-etkinlik 3baselde-etkinlik 5