Yeni Faşist Saldırılara Hedef Olan Tutsaklara Sahip Çıkalım!

devrimci-tutsaklarSivil faşist darbe altında ağır faşist saldırı sürecinin hüküm sürdüğü doğrudur Fakat bu sürecin görev ve sorumlulukları ya da yoğunluğu özgür tutsaklara dönük saldırılar karşısındaki görev ve sorumluluklarımızdan bağımsız tasavvur edilemezler Dışarıdaki sınıf mücadelesi ile içerideki sınıf mücadelesi bir birinden ayrılamaz İki alandaki mücadele ve görevleri tek mücadele ya da görevdir. Hatta hapishanelerdeki durum özgünlüğü itibarıyla daha hassas bir görevdir, daha hassas ele alınmak durumundadır. Dolayısıyla hiçbir gerekçeyle hapishanelerde yaşanan faşist saldırılara veya faşist baskı süreçlerine kayıtsız kalınamaz, kalınmamalıdır. Düşman ‘’savunmasız’’ veya ‘’rahat’’ hedef gördüğü düşmanına saldırmayı öncelikli olarak ele alır. Kesintisiz olarak sürdürülen faşist baskılar bunun kanıtıyken, tarihsel tecrübeler de bunu doğrulamaktadır. Bugün çeşitli gerekçeler ve yönetmeliklerle sinyali verilen baskı ve saldırı süreci de aynı şeyi doğrulamaktadır. Bu baskı ve saldırı sürecine karşı tutsaklarla dayanışma içinde yoğun etkinliklerle değişik biçimlerde protestolar, eylemler gerçekleştirmek ihtiyaçtır. Tutsaklarla daha fazla dayanışma ve her alanda, her bakımdan dayanışmak, içerde-dışarıda direniş ve mücadeleleri birleştirmek, büyütmek görevdir

HABER MERKEZİ(25.11.2016)-Hapishaneler faşist iktidarın en barbar ve en ağır insanlık dışı saldırılarına açık bir yara durumundadır. Bu yara tarihsel birikinti olarak kabuk bağlasa da bazen sessizce ve içten içe, bazen de oluk oluk dışa kanayan ama sürekli kanama halinde olan aktüel bir yaradır. Unutulması ve kaderine terk edilmesi yaranın ölümcül derinliğe inerek tahribatını büyütmesine yol açarken, diri dinamiğin sınıf mücadelesinden tecrit edilmesi gibi özel bir anlam taşır. Elbette yiten tutsaklar, tedavisi engellenerek katledilen ve insani yaşam dışına mahkûm edilerek, işkence ve insan onuruna aykırı bilumum uygulamalara maruz kalan tutsaklar gerçeği ise çok daha anlamlı bir tablo olarak karşımıza çıkar. Hoyratça ayaklar altına alınan insan onuru, siyasi kimlik ve kişilik hakları, en ağır şartlarda uygulanan tecrit ve izolasyon, son derece barbar bir keyfiyetle yok edilen yaşam hakkı, tutsakların stratejik konseptlerle maruz kaldığı zulmün en kaba birkaç biçimidir.

Orada insanlık ayaklar altına alınarak yok ediliyor. Orada sınıflar mücadelesi en zalimane biçimlerde yürütülüyor. Orada sınıflar mücadelesi gerici hakim sınıflar lehine olmak üzere en eşitsiz koşullarda yürütülüyor. Ama Orada devrimci sınıf mensubu tutsaklar canları pahasına ve en alasından işkencelere rağmen temsil ediyor sınıfını ve sınıfının direniş tavrını. Kah tedavi edilemeyerek bilinçli olarak ölüme terk edilerek kah kurşunlanarak katlediliyorlar, sistematik işkencelere tabi tutuluyorlar, tecrit ve izolasyona maruz bırakılarak direnç ve iradeleri kırılmaya çalışılıyor, onur kırıcı insanlık dışı muamelelere tabi tutuluyorlar ama Onlar teslim alınamıyor, direnişleri yok edilemiyor… Onlar yaşamları pahasına direniyor, Onlar insanlık onuru için direniyor, Onlar yoksul dünya için ve yoksul dünyanın geleceği için savaşıyor. Bundandır ki, Onları unutmak devrimci sınıf tavrı açısından büyük bir aymazlık, sınıf mücadelesine kayıtsızlık, son tahlilde insanlığa ihanet değerinde insani değerlere sırt dönmektir…

Özgür tutsaklar hapishanelerde devam eden barbar saldırı, işkence ve baskıların yeni biçimleriyle daha yoğun yüz yüzedir. Hapishanelerde baskı ve işkencelerin yeni boyutlara tırmandırılması anlamına gelen yeni yönetmenlikler yürürlüğe sokulmaktadır. Son olarak yürürlülüğe koyulan yönetmelikle tutsaklardan el-parmak izi almanın elektronik biçimine geçilerek, tutsaklara yeni bir baskı ve saldırı furyası başlatılmış-başlatılacaktır. Uygulama sadece yeni tutsak edilip hapishanelere getirilen tutsakları değil, içerde bulunan tutsakları da kapsamaktadır. Yani bu yeni elektronik uygulamaya geçmekle birlikte içerde bulunan tüm tutsakların el ve parmak izleri yeniden alınacaktır. Bu da parmak izi alma gerekçesiyle hücrelere saldırıların yapılması, avukat ve aile görüşüne çıkacak tutsaklara el-parmak izi alma dayatmasıyla baskı, saldırı ve işkencelere tabi tutulacakları anlamına gelmektedir. Oysa daha önce alınmış el-parmak izlerinin elektronik ortama çekilmesi-geçirilmesi mümkündür. Ancak faşist iktidarın tamamen keyfiyetçi zeminde yürüttüğü sivil darbe faşizmi, özgür tutsaklara daha fazla baskı ve işkence uygulamak için ya da özgür tutsakları teslim almak için yürüttüğü faşist konseptten sonuç alabilmek için bu yönetmenliği bahane ederek saldırılarını daha da ağırlaştırıp yeni bir saldırı süreci geliştirecektir. Dolayısıyla bunca ağır siyasi süreç ve gündeme rağmen, hapishanelere-tutsaklara dönük faşist baskı ve işkence politikalarına karşı kamuoyunu duyarlı hale getirmeye özel bir önem verilmelidir. Tutsakların esaret altında yaşadıkları mevcut baskı ve saldırılar yeni saldırılarla tırmandırılmak istenmektedir ki, bu süreç karşısında sessiz kalmak tutsakların daha ağır işkencelerden geçirilip daha fazla katledilmelerine seyirci kalmak anlamına gelecektir…

Sivil faşist darbe altında ağır faşist saldırı sürecinin hüküm sürdüğü doğrudur. Fakat bu sürecin görev ve sorumlulukları ya da yoğunluğu özgür tutsaklara dönük saldırılar karşısındaki görev ve sorumluluklarımızdan bağımsız tasavvur edilemezler. Dışarıdaki sınıf mücadelesi ile içerideki sınıf mücadelesi bir birinden ayrılamaz. İki alandaki mücadele ve görevleri tek mücadele ya da görevdir. Hatta hapishanelerdeki durum özgünlüğü itibarıyla daha hassas bir görevdir, daha hassas ele alınmak durumundadır. Dolayısıyla hiçbir gerekçeyle hapishanelerde yaşanan faşist saldırılara veya faşist baskı süreçlerine kayıtsız kalınamaz, kalınmamalıdır. Düşman ‘’savunmasız’’ veya ‘’rahat’’ hedef gördüğü düşmanına saldırmayı öncelikli olarak ele alır. Kesintisiz olarak sürdürülen faşist baskılar bunun kanıtıyken, tarihsel tecrübeler de bunu doğrulamaktadır. Bugün çeşitli gerekçeler ve yönetmeliklerle sinyali verilen baskı ve saldırı süreci de aynı şeyi doğrulamaktadır. Bu baskı ve saldırı sürecine karşı tutsaklarla dayanışma içinde yoğun etkinliklerle değişik biçimlerde protestolar, eylemler gerçekleştirmek ihtiyaçtır. Tutsaklarla daha fazla dayanışma ve her alanda, her bakımdan dayanışmak, içerde-dışarıda direniş ve mücadeleleri birleştirmek, büyütmek görevdir.

Yeni saldırı dalgası hapishane kapılarına dayanmıştır. Kamuoyunu duyarlı hale getirerek faşist saldırıların püskürtülmesi için öncelikle her devrimci ve sosyalist kurum sınıf bilinci ve tavrına uygu sorumluluk taşımalı, demokrat, aydın, ilerici her kişi ve kurumu tutsaklarla dayanışma sürecinin parçası haline getirmelidir.

http://www.halkingunlugu.org/