ADHK; Güney Kürdistan’da ki Referandumu Destekliyor, Sonucuna Saygı Duyuyoruz

Bütün uluslar için tam hak eşitliği; ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı temelinde; Güney Kürdistan’da ki Referandumu Destekliyor, Sonucuna Saygı Duyuyoruz

ADHK (26-09-2017) Bilindiği gibi 25 Eylül günü, Güney Kürdistan’da Kürt ulusu 5 milyon seçmeniyle referandumda bağımsızlık için oy kullandı. Aynı gün netleşen sonuçlara göre, sandıktan yüzde 93 oranında bağımsızlığa evet sonucu çıktı.

Bu referandum açık, gizli, utangaç politik devlet, parti ve örgütleri, şovenizm cephesinde Kürt düşmanlığı temelinde, adeta tesbih tanesi gibi yanyana dizdi.

“Dünya 5’ten büyükdür” diyen, “mazlumların” sahte sesi  faşist Erdoğan, 5 büyükle yanyana “referandumun asla kabul edilemeyeceğini” buyurdu. Efendileriyle şımarık kölelerin sesi aynı koroda bir birine karışarak, Kürdün Bağımsızlık referandumuna karşı şovenist nakaratlara eşlik ettiler.

Bu iki yüzlü ahlaksız cephe, IŞİD dostu faşist Erdogan’la, ona karşı Kürtleri cepheye süren emperyalist “IŞİD düşmanı” 5 büyükleri BM çatısı altında bir araya getirdi. Kürtler “referandum yapamaz” ortak sözüyle nerdeyse hergün açıklamalar yaptılar.

Emperyalist haydutların uşağı TC ve temsilcisi Erdoğan’ın, “Devletlerin dostları olmaz, çıkarları olur” pragmatik çizgide bir araya gelip, Kürtlere parmak sallamasında tabiki anlaşılmayacak bir şey yok.

Anlaşılamaz olan Türkiye Kuzey Kürdistan’da adında “Komunist”, “Özgürlük ve Demokrasi” olan “sol”, reformist partilerinde referanduma “ayıp” gözüyle bakıp, siyasal ahlak dersi vererek, içlerindeki şovenizmi kusmaları oldu. TKP ve ÖDP açık ve net olarak referandumun karşısında konumlandılar.

Daha trajik olanıysa Kuzey’li Kürtlerin “ama” ile başlayan itiraz cümleleri kurup, Güney parçalarının “bağımsızlık için” yaptıkları bu referanduma iştahsız, ihtiyatlı yaklaşmaları oldu.

Ne varki tüm bu kuşatmaya karşın, referandumu ertelemeyen Güney Kürdistan Kürt yönetimi, geri adım atmayarak, 25 Eylül günü sandığa gidip, yüzde 93 evet oyuyla, en demokratik, en meşru hakkını kullandı.

Bizler ulusal sorunun tarifi, tanımı, somut koşullarda nasıl ele alınıp çözüleceğine dair, tüm ilkesel perspektifimizi Türkiye Kuzey Kürdistan Devrimci Hareketi’nin bu konuda ki mederi iftiharı olan İbrahim Kaypakkaya’dan alıyoruz. Onun bu sorunun çözümüne dair en tutarlı yaklaşımı, her türden şövenizmle aramıza kalın çizgiler çekmemize neden oluyor. Bu çizgiden asla taviz vermeyeceğiz. Bu dogmatik bir savunu değil, somut ta, an’da karşımıza çıkan Refarandum sorununa dair canlı gerçeğe bağlı olarak ortaya çıkan devrimci bir savunudur.

Güney Kurdistan’ın ayrı bir ulus olarak, Irak merkezi hükümetiyle birlikte yaşayıp yaşamayacağına, Kendi Kaderini Kendisinin Tayin HAKKI çerçevesinde karar vermesi, kendilerinin en demokratik hakkıdır. Boşanma hakkı olmayan bir evliliği, değil bir ulusa, iki eşe dahi anlatamazsınız.

Referandum sonucunda ortaya çıkacak statünün niteliği ve ittifaklar ilişkisi, bu temelde halkların  sosyalist geleceğine dönük olumlu yönden desteklenmesi, olumsuz durumda zor kullanmadan devrimci eleştirisi başka bir şey, ayrılıp ayrılmayacağına dair kaderini belirleme HAKKI başka bir şeydir.

Sonuç olarak her türden şövenist cepheye karşı, Güney’li Kürtlerin referandum hakkını savunuyor. Yüzde 93’le bağımsızlığa Evet diyen iradelerine saygı duyuyoruz.

Bu konuda ki ilk ve son sözümüzü Kaypakkaya yoldaşa bırakıyoruz;

“Bütün uluslar için tam hak eşitliği; ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı; bütün ülkelerin işçilerinin [ve ezilen halkların] birleşmesi.”

– Kahrolsun Emperyalizm Ve Her Türden Şövenizm !

– Yaşasın Bütün uluslar için tam hak eşitliği !

-Bütün Ülkelerin İşçileri Ve Ezilen Halk/Ulusları Birleşin !

ADHK (Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu)