DKH: “Zafer sloganları atacağımız günleri getirmenin zamanıdır”

DKH yazılı bir açıklama yaparak, “Tüm kadınları 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde; cinsel, ulusal ve sınıfsal sömürüye karşı mücadele alanlarını güçlendirmeye, kadın mücadelesi üzerinde tahakküm kurmak isteyen ataerkil, kapitalist sistemin temsilcileri ve üreticileri olan Erdoğan/AKP zihniyetine karşı alanlara çağırıyoruz!” dedi

DKH (20-02-2018) Demokratik Kadın Hareketi (DKH) yaklaşan 8 Mart’a ilişkin “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ve kadın belleğine dönüş” başlıklı bir açıklama yayınladı.

Yapılan açıklamada, 8 Mart’ın ataerkil sistem içerisinde, insan haklarından yoksun olan ve yok sayılan kadının mücadelesinde bir dönüm noktası olduğu belirtildi ve şu ifadelere yer verildi; “Öyledir çünkü, salt bir kadınlar günü söyleminden çok daha fazlasını ifade etmektedir. Kadın bilincini, sosyalist bir çizgiye taşıyarak, kadınlara mutlak kurtuluşun yolunu açmaktadır.” denildi.

8 Mart yıllarca süren kadın mücadelesinin ürünü

Açıklamada 8 Mart’ın hangi tarihsel koşullarda doğduğu ve yıllarca süren kadın mücadelesi şöyle ifade edildi; “Kadın hareketinin, ilk olarak İngiltere’de, Sanayi Devrimi’yle ortaya çıkması ve sufraget(oy hakkı savunucusu kadınlar)’lerin mücadeleleri, kadınların bir cins olarak ezilmelerinin farkına varmalarının sonuçlarıdır. İngiltere’nin ardından ABD’de kadın hakları yükselişe geçmiştir ve bunu Fransız Devrimi ile hareketlilik kazanan kadın hareketleri izlemiştir. Ancak İngiltere, ABD ve Fransa merkezli gelişen kadın hareketleri, orta sınıf ağırlıklı kadın hareketleridir ve bu hareketler içerisinde piramidin en altında kalan kadınların sesleri ve talepleri yoktur.

1871 Paris Komünü yenilgisinden sonra, işçi hareketinin merkezi Almanya’ya kaymıştır. I. Enternasyonal’den sonra, kadın hareketleri de sosyalist bir çizgide gelişmiştir. Alman Sosyal Demokrat Parti lideri Bebel, 1878’de yazdığı “Kadın ve Sosyalizm” kitabında, kadınların eşit haklara ancak Sosyalizm’de erişebileceğini savunurken, kadınları kendi kurtuluşları için mücadele etmeye çağırmıştır. Çünkü Bebel, kadınların kurtuluş mücadelesinin, işçilerin kurtuluş mücadelesi ile birlikte yürütülmesini savunmaktadır.

  1. Enternasyonal’de kadın ve işçilerin özerk hareketleri, parti içerisinde sorun olarak görülmekte, kadın mücadelesi bu süreçte “burjuva kadın hareketi” olarak nitelendirilerek kadınlara karşı cephe alınmaktadır ancak, mücadelenin doğası, parti içerisinde de, ezilenin kazanması ile sonuçlanmıştır ve kadınlar özerk mücadele çizgilerini parti içerisinde oturtmuşlardır. Şüphesiz ki, bunun parti içerisinde başarılmasına en büyük katkıyı sağlayanlardan biri de Clara Zetkin’dir.

ABD’nin New York kentinde, dokuma fabrikasında, kadınların eşit işe eşit ücret talebiyle, 16 saatlik çalışma koşulların 10 saate indirilmesi için greve başlayan kadınlar, 8 Mart 1857’de fabrikada çıkan yangında fabrikaya kilitlenerek katledilmişlerdir. Bu katliamda, 129 işçi kadın yaşamını yitirmiştir. Bu katliamın ardından, Clara Zetkin, 1910’da II. Enternasyonal’e 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak ilan edilmesi önerisi sunmuştur. 8 Mart “Dünya Kadınlar Günü” 1957’de ise Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilmiştir.

“Alanlarımızı terk etmedik ve etmeyeceğiz”

8 Mart’ın Türkiye/Kuzey Kürdistan’da ‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ olarak kutlandığı ifade edilen açıklamada, 8 Mart’ın emekçi kadınların kanıyla yazıldığı, kadın mücadele belleğinin birikimi ve kapitalist-ataerkil sistemin 8 Mart’ta katledilen kadınları unutturma çabasına, sosyalist kadın mücadelesinin içinin boşaltılmasına bir tepki olduğu vurgulandı.

Açıklamada devamla şu ifadeler yer aldı; “Zira, II. Enternasyonal’in ilanından 47 yıl sonra 8 Mart’ın, Birleşmiş Milletler tarafından tekrar ilan edilmesinin amacı, günün anlamının ve değerinin boşaltılmasından başka bir amaç gütmemektedir.

Kapitalist ideolojinin Türkiye-Kuzey Kürdistan’da da benzer yaklaşımlar ve tutumlar içerisinde olduğunu, geçtiğimiz yıllarda, 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde gerçekleştirilen saldırılar ve tutuklamalarla gözler önüne serilmektedir. 8 Mart alanlarına saldırılar, kadınlara yönelik gözaltıların gerçekleştirilmesinin tek gayesi, şiddet ve korku rüzgarları estirerek, kadınları kazandıkları sokaklardan süpürmek, mücadelemizi sindirmek istemleridir. Ancak, boşuna bir çabadır. Bizler, bulunduğumuz her alanı devrimcileştirme görevini üstlenmiş kadınlar olarak, alanlarımızı terk etmedik ve etmeyeceğiz!

Türkiye-Kuzey Kürdistan’da yükselişte olan milliyetçi-muhafazakar Erdoğan/AKP iktidarının, devrimci ve sosyalistlere yönelik uyguladığı yok sayma, hapis, tecrit , cinayet ve katliamlar, yasaklamalar ve tutuklamalar artarak devam ederken. Bu politik hava içerisinde haklarından ilk olarak vazgeçirilmek isteneler de yine kadınlardır. Kadınların can ve kan bedeli kazandığı haklar bir bir ellerinden alınmaya çalışılmakta, kadın mücadelesi sekteye uğratılmak istenmektedir.

“Zafer sloganları atacağımız günleri getirmenin zamanıdır”

Açıklamada, devamla şu ifadelere yer verildi;

“Erdoğan/AKP iktidarının kanlı politikaları milliyetçilik ve muhafazakarlık kisvesi altında yürürlüğe sokulurken, gerek Efrin İşgali’nde, Kürt kadınların bedenlerinin “teşhir” edilmesi, gerek hapishanelerde kadınlara uygulanan istismar ve tecrit, gerici söylemlerin yükseltilmesiyle ayyuka çıkan ensest, çocuk istismarı ve çocuk yaşta doğumların paravan sağlık kuruluşları tarafından kamuoyundan gizlenmesi girişimleri, işçi grevlerinin yasaklanması, artan kadın cinayetleri, yasama, yürütme ve yargının tek elde toplanmasıyla gelen demokratik hak ihlalleri, akademisyen ihraçlarıyla müdahale edilen eğitim sistemi ve akabinde eğitimde metalaşmanın giderek artması, cinsel yönelimlere uygulanan baskılar, yok saymalar, bir bütün insan hakları ihlalleri AKP iktidarının ataerkil, kapitalist sisteme tutunma çabalarından başka bir şey değildir.

Ancak, tüm bu saldırılar karşısında, geçmişe dönüp mücadele belleğimizi yokladığımızda tek çıkış yolumuzun direnmek olduğunu bize hatırlatmaktadır. Çünkü, ezilenlerin zincirlerinden başka kaybedecekleri bir şey yoktur. Tarihimiz direnerek kazandıklarımızla bunca zenginken, kazanacağımız bir dünya olduğunun bilincinde olan sosyalist kadınlar olarak, şimdi tam zamanıdır yoldaşlar! Kendimizle bugüne getirdiğimiz bin yılların ezilmişliğini kusmanın, Clara Zetkin ve ardıllarının açtığı yolda zafer sloganları atacağımız günleri getirmenin zamanıdır!

Demokratik Kadın Hareketi olarak, tüm kadınları 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde; cinsel, ulusal ve sınıfsal sömürüye karşı mücadele alanlarını güçlendirmeye, kadın mücadelesi üzerinde tahakküm kurmak isteyen ataerkil, kapitalist sistemin temsilcileri ve üreticileri olan Erdoğan/AKP zihniyetine karşı alanlara çağırıyoruz!”