‘Denizler götürülürken hiçbir şey yapamadık’

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamına tanıklık edenlerden Tuncer Sümer o geceyi anlattı

Haber Merkezi (06-05-2018)  Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilişlerine tanıklık edenlerden Tuncer Sümer, “5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece zincir sesleri duyduk. Arkadaşlar ‘Denizler gidiyor’ dedi. Kendilerini göremedik. Sonra Deniz ‘Allahaısmarladık arkadaşlar’ diye seslendi. Hiçbir şey yapamadık” diye konuştu.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilmelerinin üzerinden 46 yıl geçti. Deniz Gezmiş’in idam sehpasında söylediği “Yaşasın Kürt ve Türk halklarının kardeşliği” sloganı bugün alanlarda yankılanırken, 68 kuşağından yazar Tuncer Sümer, “Deniz içimizdeki en hareketli arkadaşımızdı. Uzun boyuyla, sevimliliğiyle, esprileriyle bilinirdi. Onun en önemli özelliği şaka yapmaktı. Devrime olan inancı çok büyük ve karizmatik biriydi. Onu tanıyıp da sevmeyen ya da devrimci hareket içerisinde onunla birlikte yürümeyen kimse yoktu. İstanbul’da 68 gençlik hareketleri başladığında Deniz tartışmasız liderdi. Kendiliğinden öne çıkmıştı. Kimse ona ‘gel sen lider ol, bu iş yap’ dememişti. Güzel konuşurdu. Konuştuğu zamanda kitleleri peşinden sürüklerdi” sözleriyle Deniz’i özetledi.

‘YUSUF İNANÇLI BİR GÖREV İNSANIYDI’

Sümer, Yusuf Arslan’ı da “İnançlı ve kararlı bir görev insanıydı” diye tanımlayarak, “ODTÜ’de kısa boyuyla, tıknaz vücuduyla, devamlı güleç yüzüyle bizim için çok sevimli biri arkadaştı. Çok iyi araba ve motosiklet kullanırdı. Nerede yapılması gereken bir iş varsa kimseye sormadan gidip yapardı” diye anlattı. Hüseyin İnan’ın ise, Yusuf ve Deniz’den daha farklı olduğunu dile getiren Sümer, “Hüseyin az konuşan, ciddi duran, iyi gözlem yapan, güvenebileceği insanları kazanmaya çalışan ve de kazanan bir arkadaştı” dedi. Gezmiş’in kimsenin emrine ve boyunduruğu altına girmediğini vurgulayan Sümer, yalnızca İnan’ın sözünü dinlerdi, diye belirtti.

‘SİYASİ İRADE İSTEDİĞİ İÇİN İDAM EDİLDİLER’

Sümer, kendi yargılaması sürerken Denizlerin idam kararının Meclis’ten geçtiğini hatırlatarak, “5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece zincir sesleri duyduk. Arkadaşlar ‘Denizler gidiyor’ dedi. Kendilerini göremedik. Yalnızca sesler geliyordu. Sonra Deniz ‘Allahaısmarladık arkadaşlar’ diye seslendi. Hiçbir şey yapamadan öylece bekledik. Koğuşta 35-40 kişiydik. Hiç uyumadık. Hiçbir zaman kabullenemediğimiz bir şey olarak kaldı. Hakimler, savcılar daha sonraları bu yargılamanın haksız olduğu ve idamlık bir şey olmadığı konusunda beyanlarda bulundular. Çünkü onlar idamlarını gerektirecek hiçbir şey yapmadılar. Tek bir kişiyi öldürmediler. Yalnızca siyasi irade öyle istediği için idam edildiler” diye konuştu.

‘ONLAR DÖNÜŞÜMÜ SAĞLAYACAK KİŞİLİKLERDİ’

“Bugün yaşıyor olsalardı ne Türkiye böyle olurdu nede biz” diye devam eden Sümer, şunları söyledi: “Çünkü onlar dönüşümü sağlayabilecek özelliklere sahip insanlardı. Üretici, yaratıcı ve hiçbir kişisel çıkar gözetmeyen kişilerdi. Şimdi ise  kişisel çıkarların ön planda olduğu bir dönemin içindeyiz.  Türkiye’yi kurtarmak gibi bir amaçları, idealleri yok. O dönem bizim mücadele ettiğimiz, karşı çıktığımız bir dönemdi. Bugünkü Türkiye’den daha iyi bir Türkiye’ydi. Devrimciler bu kadar çok katledilmese, onların önü açılsaydı bu noktaya gelmezdi.”

‘SONUÇ YILLAR BOYU İÇİMİZE İŞLEDİ’

Dilbilimci Necmiye Alpay da Denizlerin idam kararından sonra yaptıkları eylemi şu sözlerle hatırlattı: “Fransa Türkiyeli Öğrenciler Birliği (FTÖB) olarak en kalabalık toplantılarımızdan birini yapıp, Denizlerle ilgili idam kararının kaldırılması talebiyle Fransız halkından imza toplamak ve açlık grevine başlamak kararını aldık. İlk grev, beş ya da altı kişinin katılımıyla, FTÖB lokalinde yapıldı, bir hafta sürdü. Hayatımda katıldığım ilk açlık grevidir. Hemen ardından, kırk kadar kişinin katılımıyla, birkaç günlük bir grev daha yaptık. Fransız gazeteciler yakın ilgi gösterdiler, Nihat Erim’i sorularıyla sıkıştırdılar ve onun ‘geri alınmaz adımlar atmayacağız’ sözünü manşet yaptılar. Haberi bize FTÖB lokalinin bulunduğu apartmanın üst katında oturan 68’li kadın komşu getirdi, radyodan duymuştu. Doğrusu, inanmıştık. Ankara’ya dönüp ziyaretlerine gittiğimde, mezarlarını öpen gecekondulu kızlar gördüm. Sonuç yıllar boyu içimize işledi.”

‘KİTLELERLE BİRLEŞEN İLK DEVRİMCİ HAREKETTİ’

Denizlerin arkadaşlarından Nuran Ağırnaslı da, “Taylan Özgür’ün ölümünden sonra bu mücadelenin legal yollarla olmayacağını söylemiştik. Bir kıvılcım olalım istedik. Arkasının geleceğini düşündük. Öyle de oldu. Solun bu kadar kitleselleşmesi Denizlerin, Mahirlerin mücadelesiyle oldu” dedi.  Ağırnaslı, 5 Mart 1971 tarihinde Denizlerin arandığını hatırlatarak, “Güvenlik güçleri, Denizlerin ODTÜ’de saklandığına dair istihbarat almış. Okulu basmaya geldiler. ‘Burası THKO’nun alanıdır. Buraya giremezsiniz’ denilerek 8 saat boyunca çatışma yaşandı. Yurtların duvarları delik deşik olmuştu. Radyolar o gün  ‘ODTÜ’de gerillalar 8 saat direndi’ diye geçmişlerdi. Büyük bir özgüven vardı. Türkiye’de kitlelerle birleşen ilk devrimci hareketti” diye konuştu.

‘YAŞANANLAR DERİN İZLER BIRAKIYOR’

Denizlerin idamından sonra büyük bir travma geçirdiğine dikkat çeken Ağırnaslı, şunları söyledi: “Yaşananlar çok derin izler bırakıyor. 12 Mart THKO davasında bir yıl kadar cezaevinde kaldım. Sonra babam yurt dışına göndermek istedi. İçimden gelmedi. Burayı bırakamadım. Çok uzun yıllar ODTÜ’ye gidemedim. O yüzleşmeyi kendimde bulamadım.” (Mezopotamya Ajansı)