Düşmanına emanet bedenleriyle direnen tutsaklara selam olsun!…

Her şeyden de önemlisi, devrimci tutsakların mücadelesine sahip çıkmak, faşizme karşı çıkmaktır, insanlık onuruna ve kimliğine sahip çıkmaktır, politik kimlik ve kişiliğe sahip çıkmaktır, dirençlerimize ve devrimci direnişe sahip çıkmaktır Bu anlamda, devrimci tutsaklara uygulanan faşist baskı ve işkencelere arşı çıkarak devrimci tutsakların direnişlerini sahiplenmek bir insani sorumluluktur ki, bu sahipleniş aydın, ilerici, demokrat, devrimci, sosyalist, kısacası insanım diyen herkesi kapsayan bir yelpazede vücut bulmak durumundadır…

HABER MERKEZİ (07-09-2019) Faşist baskı kuşağının değişmeyen hedefleri olan zindanlar ve devrimci tutsaklar, emaneten bulundukları mekanların temel amaç ve niteliğine uygun olarak hemen her an, her gün ve kesintisiz biçimde en ağır baskıyla karşı karşıya olup kelimenin gerçek manasında baştan sona bir direniş olan yaşam sürdürmektedirler. Direniş destanlarının yazıldığı, yazılmasına vesile olan baskı, saldırı ve işkencenin eksik olmadığı koşullar altında yaşamaktadırlar.

Bu realiteye uygun olarak, hemen her gün zindanlarda işkenceye maruz kalan, hastalanarak ve hasta edilerek ölüm döşeğine dürülen, onur kırıcı saldırı ve baskılara uğrayan, elbette direniş ve mücadelelerine de konu olan haberler okumaktayız. Erdoğan-AKP iktidarının pervasızlaşan faşist baskıları zindanlarda da doğru orantılı olarak yükselmektedir. Zindanlarda ölen tutsakların sayısında büyüt artışlar gündeme gelmekte, ağır-ölümcül hastalar tedavi edilmeyip bilinçli olarak ölüme terk edilmekte, böylece faşist saldırılara paralel biçimde irade kırmaya dönük politikalar derinleştirilerek uygulanmaktadır. Tutsakların tecrit ve izolasyon koşulları altında tutulmalarıyla yetinmeyen Erdoğan-AKP iktidarı insan onuruna aykırı ağır baskı ve işkence uygulamalarıyla tutsakları teslim alıp kimliksizleştirmeyi hedefliyor. Keyfiyetçi hukuksuz uygulamalar, gayri insani politikalar ve işkenceler hapishanelerin rutin yaşam şartlarına dönüşmüş durumdadır…

Devrimci tutsaklar sınırlı olanak ve şartlar altında, insani hak, onur ve politik kimliklerine dönük gerçekleştirilen faşist saldırılara karşı direnmektedirler. Sınırlı sayıdaki duyarlı demokratik kurum ve tutsak aileleri bu direnişleri dışarıya duyurmak ve faşist baskıları teşhir etmek için değerli çabalar göstermektedirler. Ancak bu kapsamla sınırlı olan çabalar tüm değerine karşın faşist saldırıları püskürtmek için yeterli güç ve etkide değildirler. İlgili çaba ve mücadelenin geniş kitlelere yayılması ve geniş kesimlerce sahiplenip kitlesel direnişlere taşınması ihtiyaçtır. Bura mücadelesinin kurumsal örgütlülüklerle yürütülmesi ve örgütlü devrimci hareketin bilinçli politikalarla ele alıp geliştirmesi gereken mücadele önemindedirler. Çünkü, bu saldırılar ve mücadeleler istisna ya da bir döneme has değil, devrimci mücadele devam ettiği müddetçe sürekli gündemde olacak mücadele alanlarıdır. Bu nedenle daha ciddi, duyarlı politikalar ve kurumsal niteliğe ulaşmış örgütlü mücadelelerle ele alınmaları kesinlikle şarttır…

Her şeyden de önemlisi, devrimci tutsakların mücadelesine sahip çıkmak, faşizme karşı çıkmaktır, insanlık onuruna ve kimliğine sahip çıkmaktır, politik kimlik ve kişiliğe sahip çıkmaktır, dirençlerimize ve devrimci direnişe sahip çıkmaktır. Bu anlamda, devrimci tutsaklara uygulanan faşist baskı ve işkencelere arşı çıkarak devrimci tutsakların direnişlerini sahiplenmek bir insani sorumluluktur ki, bu sahipleniş aydın, ilerici, demokrat, devrimci, sosyalist, kısacası insanım diyen herkesi kapsayan bir yelpazede vücut bulmak durumundadır… Bu sahipleniş ve direnişi destekleme yelpazesini örmek için, sadece tutsakların çabası değil, örgütlü devrimci hareketlerin ciddi olarak görev edinmesini gerektirmektedir. Onlar’a ve direnişlerine sahip çıkmak devrimcinin ve devrimci hareketin kayıtsız kalamayacağı bir görevdir…

Tutsak edilerek esaret altına alınanlarımız sadece ve sadece bedensel olarak tutsak edilmiş, ruhen ve fikren, irade/iradi beyan ve meydan okuyan tereddütsüz tavırla en özgür olanlarımızdır. Dolay yoktur düşmanla aralarındaki karşılaşmada. Devrimci irade zırhıyla kuşanan direk mücadele mevzisi olarak dikilirler her türlü imkana sahip düşman karşısına. Düşmanlığını en çıplak, en gizsiz ve örtüsüz yaşayanlardır, tutsak edilse de mücadeleden koparılamayanlarımız…

Zulüm tiranlarının güç gösterisi ihtiyacında ve toplumu terörize ederek teslim alma saldırısında ilk akla gelenlerdir, O esarete alınmış ama yenilemeyenlerimiz. Düşmanına emanet edilmiş bedenleri ve yaşam haklarıyla rehin alınmış ama ipotek edilememiş direniş dirençlerimiz… Onlar ki, insanlık onuru için onurlu direnişlere imza atan ve siyasi kimlik ve kişiliklerini yaşamları pahasına koruyanlar… Onlar ki, baskı, işkence ve ölüm yakasından düşmeyenler… Ve Onlar ki, eğilmek bilmeyen baş, çökmek bilmeyen diz ve başı dik direniş çiçekleridirler… Yeri geldiğinde en vahşi işkencelere göğüs geren, yeri geldiğinde çıplak iradeleriyle doruklara dikilip bedenlerini açlığa yatıran ve bezen kurşunlanıp katledilen ama ölümü küçülterek ölmesini bilenlerdir Onlar…  Bazen toplumun üstüne çöken karabulutları dağıtan çığlık, bazen toplumun karanlığını aydınlatan ateşten ışık ve bazen katliamcı saldırganlığı gerilmiş göğüsleriyle ilk karşılayanlardır Onlar… Onların devrimci direniş tutkusunu kuşanarak direnişi dışarıya taşımak ertelenemez sorumluluk, devrimci görevdir…

Belki unutulan, belki unutulmayan ama unutulamaz olup, maalesef ihmal edilen mücadele kaleleri, eğilmez dirençlerimizdir Onlar. Devrimin stratejik mücadele mevzisinde onurlarından başka kalkanı ve iradelerinden başka siper ve silahları olmayan devrim savaşçılarıdır Onlar… Zulme set, insan onuruna saldırıda yıkılmaz benttir Onlar… Düşman tecridi ve izolasyonuna eklenen yetersiz sahiplenme gerçeğiyle ağırlaşan ‘‘yalnızlığa‘‘ karşın devrime sadık direnişte bir an bile tereddüt etmeyenlerdir Onlar…

İşte bundandır ki, özgür tutsaklara ve direnişlerine sahip çıkıp onlara uygulanan insanlık dışı tüm baskı ve işkencelere karşı çıkmak; devrimci mücadeleye sahip çıkmaktır, insan ve insanlık onuruna sahip çıkmaktır, insanlık adına sergilenen mücadeleye sahip çıkmaktır, son tahlilde insanlık onuru ve insani kimliğe sahip çıkmaktır… Devrimci görevdir, insani sorumluluktur…

Devrimci tutsakların devrimci tutkusuyla direnişlerini büyütelim…