Güneşe Uğurladıklarımızın Ardından

Parisli komünarların barikatlarda tutuşturduğu isyan ateşini dalga dalga büyüterek Rusya da çarlık despotizmine karşı baş kaldıran ve Sosyalizme emin adımlarla yürüyen, Mao yoldaşın o büyük çağrısıyla burjuva karargahları ‘’bombalayan’’ kahraman işçi sınıfı ve köylülerin göklere çektiği kızıl bayrağı nesilden nesile aktaran ölümsüz kahramanlarımızı bir kez daha sevgi ve minnetle anıyoruz.

Sınıflar arası antagonist çelişkiyi felsefi boyuttan somut yaşamsal boyuta taşımak biz Komünistler için hayati önemdedir. Felsefi-ideolojik, politik ve siyasi anlamıyla bol naralar atarak sınıf mücadelesin de lafazanlık yapmak yerine onu’’ bilmek yapmaktır’’ bilinciyle pratiğe geçirmek, savaşta cüret kavgada ısrar bayrağını göndere çekmek geçmiş süreçlerde olduğu gibi bugünde hep aynı hayati önemde olmuştur. Maoistlerin Parti-Ordu- Cephe stratejisinin devrimde ki en önemli silahları olduğunu bilince çıkartarak dağlarda ve şehirlerde kavgaya atılan, bu uğurda bir an olsun tereddüt etmeden kahramanlıklar yazan yoldaşlarımız tarihin ak sayfalarına iz düşmüşlerdir. İşte Mesut ve İsyan yoldaşlarda bu mücadele de bilinçlerini kavganın pratik sahalarında daha da berraklaştırmak ve kavgayı dahada yukarılara taşımak için Maoist Parti saflarına katılmış iki sıra neferiydiler.

Coğrafyamızın zengin tarihinden geliyordu köklerimiz,  Şeyh Bedreddinlerden, Torlak Kemal ve İnce Mehmetlerden. Ermeni devrimci Paramazın attığı ilk tohumdu bu topraklarıyeşerten ve köklerimizi besleyen.  Atmış sekiz devrimci gençlik kuşağı gelir aklıma her genç devrimci ölümsüzleştiğinde,çünkü gençtir silah elde toprağa düşenlerimiz ve ısrarcısıdır Mahirin Denizin İbrahimin Mazlumun bıraktığı şanlı kavganın.

Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın bıraktığı mirası veMarksist- Leninist- Maoist çizgiyi savaş alanlarında hayata döken, kavgayıyükselten birer sıcak nefes olmuştur İsyan ve Mesut yoldaşlar. Mesut yoldaş Maoist Partinin zorlu bir sürecinde katılmıştı gerillaya, bazı süreçler gerillaiçin daha fazla güç ve irade istemektedir, Mesut yoldaşta böylesi süreçtekatılarak örgütüne ve yoldaşlarına karşı duyduğu sorumluluğuyla hepimize örnekolmuştur.

Mesut yoldaşla ilk karşılaşmamız Dersim’in serin bir sonbahar gecesi olmuştu. Uzun süredir bir bölgede belirli faaliyetler içingörevlendirilmiş ve yaz sürecinin önemli bir bölümünü orada geçirmişti. Akşam üstü olmasını bekliyoruz, havanın kararmasıyla birlikte yola çıkıyoruz ve uzun bir yürüyüşün ardından gece yarısı yoldaşların kaldığı noktaya doğru yaklaşıyoruz, aramızda anlaşabildiğimiz tarzda ıslık çalmaya başlıyor komutan yoldaş ama cevap yok biraz daha çalıyoruz, daha sonra sessiz bir şekilde cevap bekliyoruz, evet aynı tarzda çalan ıslıkla cevap geliyor ve aynı anda ay ışığı altında belli belirsiz ince bir gölge beliriyor, yaklaştıkça suratında çocuksu bir gülüşle Mesut yoldaş, yanında Cenk yoldaş sarılıp selamlaşıyoruz daha sonra selamlaşma hal hatır sorma faslı, düşman hareketliliğine dair bilgi alışverişinde bulunuyoruz.  O arada komutan yoldaş ‘Mesut yoldaş hazırlan benimle geliyorsun’  diyerek araya girdi, o anda Mesut yoldaşın gözlerine yansıyan mutlu bir gülüş, uzun bir aradan sonra farklı alanlara çıkmanın ve diğer yoldaşları da görmenin heyecanı okunuyor bakışlarından.  Ayrılırken vedalaşma esnasında bir dahagörüşeceğimizi bilmeden savaş koşullarının verdiği duyguyla kucaklaşıp ve dalaşmıştık. Tabi gelecek süreçte uzun süre beraber kalacağımızı bilmeden…aradan bir ay kadar  geçtikten sonra kışüslenmesi için bir alanda toplanmaya başlıyoruz ve Mesut yoldaş bağlı olduğu birimile birlikte o bilindik gülüşüyle sırtında kendisi kadar  ağır olan bir çantayla çıkıp geliyor, o zayıf görünen fiziğine rağmen sırtına BKC (biksi) silahını alır beline şeridini bağlar ve çantasına da biksi mermilerini doldurur ancak hiç ses çıkartmadan yükü omuzlar yürürdü.  Fiziki olarak zayıf olmasına rağmen inancı ve kavga ısrarı onu güçlü kılardı.

Üslenme alanına erzak çekme vb. çalışmalar başlamıştı havalar değişken, kimi zaman sis var kimi zaman günlerce yağmur, bazen bir anda güneş açıyor bu yüzden çalışmalar her zaman aynı tempoda yürümüyordu, her fırsatta çalışmaları hızlandırmaya çalışırdık.

Yük taşırken, depodan malzeme almaya giderken vs. aynıpatikada yoldaşlarla ya yan yana yürürdük ya da karşılaşırdık, Mesut yoldaş, yoldaşlarla her karşılaşmasında yoldaşlara takılır uzaktan laf atar veya sohbet ederdi.  Yaşam da moral motivasyonu nasılsaçalışmalarda daha hassas ve moralli olmaya çalışırdı. Kamp çalışması ve üslenmefaaliyeti esas anlamıyla bittikten sonra son kar yere düşene kadar ve belli birölçüde yağana kadar güvenlik gerekçesi ile kampa girmeme kararı alınmıştı, bundan kaynaklı kampdan önceki son günlerimiz esasta dışarıda mevzilenmede geçmekteydi, Mesut yoldaş biraz yüksek bir yerde Biksi silahının başında ben ve Cenk (Eren Tali) yoldaşta onunla aynı mevzideydik, 3 kişilik dar bir mevzi dehareketsiz bütün gün sadece dürbün atarak ve keşif yaparak geçiyordu. Bu zamandiliminde nöbetin dönüşümünü fırsat bilerek montuna sarılıp uyuklamak o soğuktanormal geliyordu tabi. Kimi zaman esprilerle moral bulur kimi zaman birbirimizin kırdığı potlarla alay eder gülerdik, bazen genel sohbet havasında geçerdi zamanımız.  Tabi en güzel yönlerinden biriside dürbün atarken karşı tepede dürbün atan yoldaşla aynı anda birbirimize bakmamız ve el sallayıp selamlaşmamız olurdu.

Bir sabah kahvaltı sonrası telsizden radyo dinlerken yağışların yakında geleceğini öğreniyoruz ve buna göre hazırlıklarımızı yaparak konumlanıyoruz. O gün farklı yoldaşlarla farklı mevzide konumlanmıştım ve birtane kar tanesi bile düşmemişti yere, bir yandan mutlu olurken öbür yandan üzülüyorduk, hazırlıklar tamamen bitmişken bir operasyon dalgasını istemiyorduk, eğer yağış olmazsa operasyon ihtimali devam ediyordu, ama bir yandan da o yüksek karların altında aylarca kalmak vardı, birde karın az yağıp erken kalktığı ve kışın erken bittiği bir ihtimal, ama bu son  ihtimal Dersimde hiç tutmuyor, sanki her kış birbiriyle yarışırcasına ağırlaşıyordu sanırım.

Bir gün sonra Mesut ve Cenk yoldaşlarla aynı mevzide günlük rutinimizde nöbet tutuyoruz, gökten hafif ama lapa şeklinde kar taneleri düşmeye başladı, oldukça yavaş olduğu için çok önemsemedik, aynı hızda yağmaya devam etti ve yine çok önemsemedik hızlanırsa nasıl olsa giderdik, hem karın azolduğu zeminde iz yapmak tehlikelidir gerilla için. Tabi beklerken baktık ki her taraf bembeyaz ve kar hızlanmaya başladı, mevziyi toplayıp hazırlık yapana kadar karın yükseldiğini ve diğer birimlerinde yavaş yavaş çekildiğini fark ettik, Cenk ve Mesut yoldaş sakin tabi ben o havaya çok alışkın olmadığım için içimde bir tedirginlik, ama sonuç olarak mevziden çıkıp kamp alanına gidene kadar kar diz boyunu aşmaya başlamıştı, bata çıka birbirimize kar topu ata ata kampa ulaştık, kapıdan girdiğimizde bizden önce gelen yoldaşların yağıştan yararlanarak sobayı yaktığını ve çayı da bardaklara doldurup dağıttığını görünce hepimiz az önce bıçak keskini soğuğu unutup diğer mevzilerden gelen yoldaşlarla sohbet ederek çaylarımızı yudumlamaya başlamıştık bile.

Aradan bir yıl kadar geçen zaman dilimi, farklı yoldaşlarla farklı alanlarda gerillanın rutin bir faaliyeti içerisindeyiz, farklı örgütten bir siper yoldaşımızla sohbet ederken haberleri aktarıyor, bir anda aklına gelen bilgiyi paylaşıyor hızlıca ‘’yoldaşlar sizin arkadaşlar Ovacık’ta pusuya düşmüş ve iki yoldaş şehit düşmüş haberiniz varmı?’’ haberlere göz gezdiriyoruz hızlıca, Mesut ve İsyan yoldaşın resimleri çıkıyor karşımıza sonra partimizin açıklaması… esmer gülüşleri ve hayat dolu bakışlarıyla İsyan ve Mesut yoldaşların 26 Eylül 2017 tarihinde düşman pususuna giren birliğimizin bu pusuyu yararak çıktığını ancak İsyan ve Mesut yoldaşların bu pusuda ölümsüzleştiğini öğreniyoruz.

2017 yılında mücadele ısrarı ve inançlarıyla, cesaretleriyle bizlere ölçüt olan Şiar ve Fırat yoldaşlar, Şahin, Mercan ve Doktor yoldaşlar, Munzurların doruklarında yürek yüreğe verip düşmanın saldırılarına direnerek ölümsüzleşen Deniz, Lori , Cenk ve Savaş yoldaşları ve ismini sayamadığımız nice Devrim ve Komünizm savaşçılarını saygı ve minnetle anıyoruz.

Cem Gürgül (MESUT) ve Özcan Öner (İSYAN) yoldaşların anısına… 

Kazım Lori – Halkın Günlüğü okuru