Devrim için devrimcilerle birleşmek zorunludur…

Ve elbette bu birleşme ve büyüme siyaseti ilkelerde birleşen hareketlerin birliği çabasına taşınmalıdır Devrim, devrimcilerin birliğini talep eder, dağınıklığını, bölünmelerini, küçülmelerini değil

Bakış CAN (20-11-2019) Önce örgütlü devrimci-Komünist hareket sorgulamalı, kafa yormalı, mutlaka dert edinerek derman bulmalıdır tamam. Fakat bu hareketin her bir bileşeni, bu hareketi var eden her birey, her devrimci ve şüphesiz ki devrimci pozisyonunu sarsmış her devrimci de, kendi durumundan başlamak kaydıyla sorunu dert edinip kendisine sormalıdır. Nereye gidiyoruz? Ne istiyoruz, ne oluyor? Bu soruları sormalı ve içinde bulunduğu yolculuğu insani sorumluluk ve devrimci tasavvura göre sorgulamalıdır… Her şey bireycilik, bireysellik zemininde anlam kazanıyor ki, kapitalizmin temelidir bireycilik… Devrimci ve ilerici değerlerin yerini giderek bireyci kapitalist değerler alıyor. Oysa bu, gelişme yasasına, toplumların ve toplumsal değerlerin ilerleme doğrusuna ters bir yönelimdir. Yükselen değerlere aykırıdır, gerici değerlerin hortlamasıdır…

Çoğumuz farkına varmadığımız ya da keyif hane bireysel amaç ve özel uğraşlarla boşluğunu doldurmaya çalıştığımız büyük bir yalnızlık içindeyiz. Öyle bir yalnızlık ki, dipsiz ve belirsiz bir kuyu gibi içine almış çoğumuzu. İki arada-bir derede duranımız, bir ayağı orada-bir ayağı burada olanımız çok. Henüz tam karar verememiş olanlarımız da bir o kadar çok yani. ‘‘Varız ama yokuz, yokuz ama varız‘‘ gelmekle gitme ikilemi arasında bocalayanlarımız ve belki umut arayanlarımız ya da umduklarını bulamayanlarımız… Uzayıp giden bu zincir içinde halaydan kopanımız, ayrı ve uzak düşenimiz acı verecek kadar çok, anlaşılır olandan katbekat fazla… Öyle ki, arkamızda ‘‘neden götürüyorsunuz‘‘ diyecek birilerinin kalmadığı duruma doğru ilerliyor gidişat. Hepten kötü değil, her şey kötü değil ama olması gerekene kıyasla çok kötü. Direnenler, mücadele edenler var. Lakin çözülme, erime ve yumuşak tasfiye derin, çığ gibi büyüyor…

Ne demektir bu: 1)- Kapitalizmin mekaniği işliyor, içimize sızarak sinsice bizi kendi düzenine ekliyor. Toplumcu kolektivizm fikrini kemiriyor, bireyci bencilliği aşılıyor ruhlarımıza; beyinlerimize empoze ediyor kültürünü, şırınga ediyor ideolojisini… Farkına varmadan ilhak ediyor kapitalizm bizi… 2)- Devrimin örgütlü siyasi gücü azalıyor, enerji ve dinamiği zayıflıyor, bünyesi küçülüyor. Devrim gücünü burjuvaziye kaptırıyor, devrimci mücadele dinamiği tesirsizleşiyor. Üstün olan değerlerimize sirayet ederek tasfiye ediyor, yalnızlaştırarak yutulacak kolay lokmalar haline getiriyor kapitalizm bizi-bizleri… Örgütlülüğümüzü dağıtıyor, gücümüzü zayıflatıyor, umutsuzluk ve karamsarlık ekiyor saflarımıza. Potansiyelimizi gevşetiyor, dayanaklarımızı bir bir kırıyor…

Bütün bunlara karşın asla karamsar değiliz. Tasamız anda yaşanan veya yaşadığımız negatif durumun önlenmesi için iradi müdahalenin gerekliliğine uygun devrimci çaba göstermektir. Göz önünde cereyan eden kan kaybının önlenmesi için uyarıcı olmaktır. Karamsar değiliz çünkü ne kapitalizm ne de onun ideolojik sirayetiyle yaşanan bencillik-bireysellik insanlığa ve emekçi sınıflara sahte vaatlerden öteye bir şey sunmamakta, vermeyecektir de. İnsanlığın ve emekçi sınıfların refahı, özgürlüğü ve mutluluğu proleter devrimle, devrimci sınıf mücadelesiyle mümkündür. Kendi iktidarları altında mümkündür… Karamsar değiliz çünkü gelişerek ilerleyen insanlık, tarih ve bunlara ait değerler, geçici olarak gelişen ters orantılı eğilim ve falsoları er ya da geç düzelterek devrimci rotaya çekecek kuvvettedir. En önemlisi de, yoksul halkların devrimci mücadelesi ve devrimci halkların örgütlü güçleri bu ilerleme rotasında durmakta, stratejik konumlanışlarını korumaktadırlar… Ve bir kez daha karamsar değiliz ki, insanlığın devrimci potansiyeli her zaman egemen gericiliğin potansiyelinden çok daha kuvvetli, çok daha büyüktür. Geçici yenilgilere, tasfiyelere, dağılmalara ve ideolojik etkilenmelere karşın, sınıf bilinçli devrimciler kendi sınıf hareketinde birleşerek, sınıfı ve halkı birleştirerek devrim hareketini kendi gücüne kavuşturacaktır…

Yaşanan yalnızlık, yani gelişen bireysellik eğilimleri ve kendine yabancılaşma hali, kapitalist sistemin öğütücü etkisi içinde yanılgısını görerek özüne dönecektir. Kendiliğindenciliğe bırakılmayacak bu durum karşısında, devrimci eleştiri ve uyarının yürütülmesi proleter devrimciler için görev ve tarihsel sorumluluktur. Örgütlülüğün ve örgütlü mücadelenin zorunluluğu gerici toplumsal siyasi sistem şartları tarafından dayatılmaktadır. Bunun etkili olarak propaganda edilmesi şarttır. Ama örgütsüzlük-bireysellik karşısında örgütlülüğün ve örgütlü mücadele tavrının-bilincinin geliştirilip başarılmasında devrimci hareketin tutumu belirleyici olacaktır. Devrimci hareket kendi yakın tabanından başlamak üzere örgütlenmeyi ve örgütlü toplum bilincini pratikleştirmelidir.

Büyük hedefler için ‘‘küçük‘‘ adımlar

Bunun ivedi yolu ya da ilk görevi, örgütlülükten kopan devrimcileri yeniden örgütleme çabasından geçer ya da bunda somut adımlar atmaktan geçer. Özellikle devrimci hareketlerden kopup örgütsüz kalmalarına rağmen devrimci hareketlerin çevresinde kalıp esasta uzaklaşmayan devrimcilerin örgütlenmesi önem taşır. Bu örgütsüz bileşen, örgütsüzlüğün yarattığı boşluğu kahvehanelerde, özel yaşam kurma çabalarında, özel çevreler, arkadaşlıklar veya gruplar oluşturma biçimlerinde doldurmaya çalışmaktadır. Ancak bütün bunların esasta yanıltıcı olduğu ve yaşanan boşluğu doldurmadığı ve dolduramayacağı kesindir. Dolayısıyla örgütlemenin güçlü bir temeli vardır. Ne ki, güçlü devrimci rüzgarlar, sürükleyici mücadele ve pratikler olmadığı için bu kesimler aradıklarını bulamamakta ve belli bir güven sorunu yaşamaktadırlar. Büyük bir bölümü de devrimci hareketin zengin kurumsallaşması ve bu zeminde geniş yelpazeye hitap edecek kurumsal çalışma biçimleri olmadığı için kendilerini ifade edecek veya dahil olacak uygun zemin bulamamaktadır…

Güvensizlikleri, devrim mücadelesi veya sınıflar mücadelesi gerçeğinin kavranmasına bağlı bir bilinç sorunudur. Kaynak olarak mücadelenin zayıflığı vb. gösterilse de, bu güvensizliğin temeli sınıf mücadelesine yaklaşım ve bunun bilincindeki zayıflıktan beslenmektedir. Bu bilincin geliştirilmesi basit olmadığı gibi kısa sürede de sağlanamayacağı açıktır. Fakat pratik mücadelenin gelişmesi genellikle bu güvensizliği güvene dönüştüren bir etki göstermektedir. Küçük kazanım ve ilerlemeler bu etkiyi kanıtlamaktadır.

Pratik mücadelenin açığa çıkarılması veya güven verici olgu haline getirilmesi, sadece askeri eylem meselesi olarak anlaşılmamalıdır, öyle değildir. Örgütlü gücün büyütülmesi ve görülür çalışmaların ortaya koyulması, özellikle de bazı kazanımların elde edilmesiyle güvensizliğin giderilmesi mümkündür. Bu bağlamda örgütsüzleşmiş yakın kesimlere eğilerek bunların örgütlenmesi, örgütsel güç ve bünyenin büyütülmesine, dolayısıyla çalışmaların daha görünür hale getirilmesine yol açacaktır. Devrimci hareket bütün bunlarda somut bir çaba göstermeli, pratik adımlar atmalıdır. Lakin bu çabaya paralel olarak, örgütsüz kalmayı şu veya bu sebeple tercih eden veya etmek zorunda kalan devrimcilerin/yoldaşların kendi pozisyon ya da durumlarını gözden geçiren sorgulamaya girmesi de gereklidir. Zira son tahlilde belirleyici olan bu yoldaşların gönüllülük esasına dayanan kişisel tavırlarıdır. Örgütlenmenin ve mücadele etmenin şart ve sebepleri her zaman vardır. Bu zemine karşı örgütsüz kalmaları doğru değil, yanlıştır. Örgütsüz kalma kendi tercihleriyse bu tutum kesinlikle hatalıdır. Şayet tercihleri değil de zorunlu kalmışlarsa, bunun sebepleri muhataplarıyla tartışılarak sonuca bağlanmalıdır. Devrim her devrimcinin sorunudur ve sorumluluğudur. Devrim uğruna örgütlenmek ve örgütlenmek için engelleri kaldırmak, çaba göstermek bu sorumluluğun gereğidir…

Örgütsüz kalmış olan yoldaşlar üzerinde durmamızın sebebi açıktır; bu yoldaşların sayısı örgütlü olanlardan daha fazladır. Salt bu da değil, bu yoldaşların birikim ve tecrübeleri de küçümsenemez değerdedir. Yorulmuş olan, ayrılmış olan veya uzaklaştırılmış olan her yoldaş gecikmeden örgütlenme çabası ve mücadelesine girmelidir. Hareketimiz bu yoldaşlarla genel ilkeler çerçevesinde birleşmeye açıktır. Her bir mücadele alanındaki örgütsüz yoldaşların örgütlendiği pozisyonu hayal ettiğimizde meselenin önemi daha açık görülecektir. Her devrimcinin devrime, her yoldaşın da hareketine katacağı önemli değerler, tecrübeler ve katkılar vardır…

Ve elbette bu birleşme ve büyüme siyaseti ilkelerde birleşen hareketlerin birliği çabasına taşınmalıdır. Devrim, devrimcilerin birliğini talep eder, dağınıklığını, bölünmelerini, küçülmelerini değil…

Dağınık ve ayrı durma lüksümüz yok; devrime ihtiyaç duyanlar devrimcilerle birleşmek zorundadır!…