Geçici görevle meşrulaştırılan sürgünlere dur denilmeli

Ankara (29 Mayıs 2013) Sağlık emekçisi ve SES işyeri temsilcisi KONUK, isteği dışında bir yere görevlendirildi

Çankaya İlçe Sağlık Müdürlüğü’nde çalışan Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İşyeri Temsilcisi Mahmut KONUK’un işi isteği dışında değiştirildi. 4 yıldır geçici görev adı altında burada çalışan KONUK’a, görev tanımı dışında işler yaptırıldı ve birgün görevini yapamadığı ileri sürülerek bir başka yere, Dikmen Toplum Sağlığı Merkezine geçici görevle gönderildi.

Görev tanımı dışında çalıştırılan KONUK, Çankaya İlçe Sağlık Müdürüne göre görevini yapmamış

Ankara/Çankaya İlçe Sağlık Müdürü Muhammet Fatih TAŞLIÇAY’ın, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İşyeri Temsilcisi Mahmut KONUK’a görev tanımı dışında işler vermesi, daha sonra da hiçbir hukuki işleme gerek duymadan, “görevini yapmadığı”nı ileri sürerek Sağlık Müdürlüğüne geçici görevinin iptali için yazı göndermesi, yeni bir sürgünün de başlangıcı oldu.

Ayrımcı uygulamalara tabi tutulan KONUK’un sendikal hakları da engelleniyor

18 Mart 2013 tarihinden bu yana geçici görevli olduğu yeni işyerinde çalışan KONUK, muhalif kimliğinden dolayı ayrımcı uygulamalara tabii tutulduğunu, kendisine idare tarafından mobbing uygulandığını, sendika temsilcisine tanınan hakkın geçici uygulamalarla işyerinden uzaklaştırılarak ortadan kaldırıldığını, SES temsilcisi olarak sendikal hak ve özgürlüklerin kısıtlandığını ifade ediyor.

Son yıllarda yapılan yasal düzenlemeyle bugün binlerce kamu çalışanı geçici görev adı altında süründürülüyor

KONUK, sorunun sadece kendisini ilgilendiren bir sorun da olmadığını, sayıları yüzlerle, binlerle ifade edilen kamu çalışanının son yıllarda yapılan yeni yasal düzenlemelerle birlikte geçici görev adı altında keyfi uygulamalarla onurlarının kırıldığını, sürüm sürüm süründürüldüklerini, yıllardır kanıksanan, meşrulaşan bu uygulamaya karşı ciddi bir mücadele verilmesi gerektiğini vurguluyor.

Saldırılardan yılmayan KONUK her Pazartesi günü Çankaya Kaymakamlığı önünde eylemde

KONUK, kendisine reva görülenleri bir sendika üyesi, temsilcisi, bilinçli bir yurttaş, muhalif kimliğe sahip bir insan olarak kabullenmiyor. Mücadelesini her Pazartesi saat: 16:30’da, Çankaya ilçe Sağlık Müdürlüğü önüne taşıyarak yıldırmaya dönük saldırılara boyun eğmeyeceğini göstermeye çalışıyor.

26 Mayıs günü Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi KONUK’la dayanışma içindeydi

26 Mayıs 2013 tarihinde, Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi tarafından Mahmut KONUK’la dayanışmak amacıyla, “IRKÇILIĞA, AYRIMCILIĞA, MOBBİNGE, KADROLAŞMAYA, BASKI VE SÜRGÜNE KARŞI” eylem çağrısına, İHD Ankara Şube Yönetim Kurulu Üyeleri, Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi Aktivistleri, Alınteri okurları, akademisyen Sibel ÖZBUDUN ve yazar Temel DEMİRER katıldı. Önce oturma eylemi ve devamında basın açıklaması gerçekleşti.

Yazar Temel DEMİRER, Çankaya Kaymakamlığı önünde KONUK için konuştu

Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi adına yazar Temel DEMİRER’in eylemi izleyen devletin resmi ve sivil silahlı güçlerine dönerek; “notunuzu iyi alın” şeklinde uyarısıyla başladığı konuşması, bir bütün olarak aşağıdadır;

“Mahmut KONUK’un bugün karşılaştığı uygulama bize hiç yabancı gelmiyor, hatta son derece “aşina” geliyor. Hayatın değişik alanlarına her gün binlercesiyle karşılaştığımız değişik türlerden “ayrımcı” uygulamalardan sadece bir tanesi.

Bir sabah işe geliyor ve ona deniyor ki;

-“Sen artık burada, bu işte çalışmayacaksın”!

-“Neden?”

-“Ben öyle uygun gördüm”!

-“Görevimi mi savsakladım? Görevimi kötüye mi kullandım? Birine karşı bir suç mu işledim? Yolsuzluk-hırsızlık mı yaptım?”

-“Hayır ama benim takdir hakkım”!

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

Birileri sana sormadan, senin iradeni yok sayarak hangi işi nerede yapacağına , ya da yapmayacağına karar veriyor.

Biraz kurcalıyorsun; altından despotizm çıkıyor, keyfilik çıkıyor, “kendi kadrosunu kurma” (ırkçı-gerici kadrolaşma) isteği çıkıyor, baskı çıkıyor, “mobbing” çıkıyor, işin ucu ırkçılığa – ayrımcılığa kadar uzanıyor.

6 ay önce Çankaya İlçe sağlık Müdürlüğüne atanan Muhammet Fatih TAŞLIÇAY gelir gelmez; “ben sendi kadromu kuracağım” ve eski personele de; “kendinize yer bulup tayin için dilekçe verin…” diye baskı yapıyor.

Sanki bir kamu kurumuna atanmış bir kamu yöneticisi değil de özel malikanesi ya da ticari şirketini dizayn etmeye gelmiş bir sahip!

Neo-liberal politikalarla Sağlık alanını en uç noktaya kadar ticarileştiren ve parçalara ayıran AKP Hükümeti Kamu Sağlık Kurumlarını yerli-yabancı sermaye gruplarına peşkeş çekerken yönetim kadrolarını da cemaat – tarikat kadrolarına paylaştırmakta, bu kadrolar da babalarının çiftliğine adam seçer gibi sağlık emekçilerini diledikleri yere göndermektedirler.

Mahmut KONUK’u biz 20 yılı aşkın süredir Kamu Emekçilerinin fiili ve meşru sendikal mücadelesi içinden, insan hakları ve düşünce özgürlüğü için verdiği mücadeleden, sokakta nerede bir mücadele varsa emekçileri ve ezilenlerin yanında-içinde saf tutmasından tanıyoruz. Ona yapılanların rastlantı olmadığını da biliyoruz.

Mahmut KONUK yoldaşımızdır, devrimci sosyalist fikirlere sahiptir ve hayatın içinde her yerde dik durmasını bilmiştir. Ona yapılan sıradan-olağan karşılayıp yapanın yanına kar bırakmayacağız. Biz onu üçbuçuk ırkçı-gerici kadroya, cemaatçilere-tarikatçılara yem etmeyeceğiz.

Muhammet Fatih TAŞLIÇAY ve ırkçılık-ayrımcılık yapan diğer görevliler hakkında soruşturma açılıp onlar görevden alınana kadar dayanışma eylemlerimiz devam edecektir.

Mahmut KONUK yalnız değildir.

Ayrıca buradan bugün grevde olan THY işçilerine, işten atıldığı için direnen Trabzon’daki ve diğer yerlerdeki taşeron sağlık işçilerine bütün devrimci dayanışma duygularımızla güçlü bir selam.

KAPİTALİZM VE FAŞİZM YENİLECEK DİRENEN EMEKÇİLER KAZANACAK – MAHMUT KONUK YALNIZ DEĞİLDİR – YAŞASIN DEVRİMCİ DAYANIŞMA – YAŞASIN SINIF DAYANIŞMASI”

KONUK’la dayanışma eyleminden HAVA – İŞ ve Dev. Sağlık – İş üyelerine selam

Gerçekleştirilen dayanışma eyleminde, “DİRENEN HAVA – İŞ ÇALIŞANLARINI VE TRABZON’DAKİ TAŞERON SAĞLIK EMEKÇİLERİNİ SELAMLIYORUZ, MÜCADELENİZ MÜCADELEMİZDİR” pankartı açılmış, Mahmut KONUK’la dayanışmanın yanında grevdeki HAVA – İŞ üyeleri ile Trabzon’da taşeron şirketin işten attığı için direnişe geçen Dev. Sağlık – İş üyeleri de selamlandı.

Sloganlar saldırıları protesto etmek için haykırıldı

Pek çok dövizin taşındığı Mahmut KONUK’la dayanışma eyleminde, “IRKÇI GERİCİ KADROLAŞMAYA HAYIR – DİRENE DİRENE KAZANACAĞIZ – ZAFER DİRENEN EMEKÇİNİN OLACAK – BASKILAR BİZİ YILDIRAMAZ – SÖZ YETKİ KARAR ÇALIŞANLARA” sloganları haykırıldı.

Mahmut KONUK’un sürgün öyküleri yeni değil, 1995’lere kadar uzanıyor

Şu anda İHD Ankara Şube Yönetim Kurulu Üyesi olan Sağlıkçı Mahmut KONUK’un yaşadığı sürgünler, uğradığı saldırılar anlatılanlarla ve geçtiğimiz birkaç ay ile de sınırlı değil. Aslında anlatılan öykünün geçmişi 1995’lere dayanıyor. Kürtlerin yaşadığı köylerin yakıldığı, insanların zorla göçettirilip yurdundan yuvasından uçurulduğu, faili meçhul adıyla seri cinayetlerin işlendiği o karanlık dönemi çoğumuz hatırlarız. O günlerde yine dostum Mahmut KONUK, konuğum olmuş, “Sürgünün öteki adı: Mahmut KONUK…” başlığıyla başından geçenleri Dev. Maden – Sen’in yayın organı, “Maden İşçilerinin Sesi” dergisine yansıtmıştım.

KONUK’un yaşadıkları binlerce KESK’li kamu çalışanlarının yaşadıklarıdır aslında

1 Ekim 1995 tarihini taşıyan KONUK’la röportaj, KESK’li muhalif bir kamu çalışanının başına gelenler açısından önemliydi. Yaşanılan bir tarih vardı ve bunu kayda geçirip görünür kılmak gerekiyordu. Çünkü, bu öykü o dönemde inançla, kararlıca mücadele eden yüzlerce KESK kadrosunun ortak çalışma yaşamı öyküsü sayılabilecek bir özelliğe sahipti.

Sürgünün öteki adı: Mahmut KONUK;

KONUK’un ilk sürgün yıllarında kızı Evim 13, Rengin 11 ve Berfin 5 yaşındaydı

“1957 Siirt/Kurtalan doğumlu, Evin (13), Rengin (11) ve Berfin’in (5) babası. Van Sağlık Kolejini bitirdikten sonra kamu çalışanı olarak ilk defa 1975 yılında açıktan ataması kura ile Amasya’ya çıkıyor. “Beca”iş’le Hakkari/Çukurca’da göreve başlıyor. 3.5 yıl Çukurca’da görev yapıyor. “İhtiyaca binaen” Bağışlı Bucağına atanıyor. Bağışlı’ya vardığında yetkililer birden “ihtiyaç olmadığını” anlıyor ve Şemdinli’de “acil ihtiyaç” var gerekçesiyle hemen Şemdinli’ye gönderiyorlar. Orada çok az bir müddet kalıyor ve 1979’da Kurtalan’ın bir Köyünde KONUK’a “ihtiyaç” duyuluyor, gönderiliyor. Daha bir ay dolmadan Sason’da “ihtiyaç” hasıl oluyor ve Sason’a gönderiliyor. 2.5 yıl Sason’da görev yapan KONUK, 16 Eylül 1980’de gözaltına alınıyor. 33 gün sonra serbest bırakılır, ancak Sason’da değil Eruh’un Fındık bucağı’nda görevlendirilir.

Ankara Gazi Üniversitesi, Basın-Yayın’da okuyan KONUK’un öğrenimi aksamaktadır. Daha sonra Ankara’da 100. Yıl İşçi Sitesi Sağlık Ocağı’nda 1983 yılı başında göreve başlar. 1984’te ANAP iktidarının Sağlık Bakanlığı talimatıyla “solcu avı” başlar. Ankara/Dikmen Öveçler Sağlık İstasyonuna sürülür. Israrlı çabaları sonucu tekrar bir önceki işyerine döner. 1989 yılında Ankara/Balgat 12 Nolu AÇS/AP Merkezine sürülür.

Kamu çalışanlarının sendikal örgütlenme çalışmaları başlamıştır. KONUK buradaki yerini alır. Tüm Sağlık – Sen Ankara İl Temsilcisidir. 25 Aralık 19917de Çankırı7ya sürgün edilir. Gerekçe, “verimli çalışmamak”(!)… 25 Aralık 1991 günü Sağlık Bakanlığı önünde 70 – 80 kişiyle “kitlesel” basın açıklaması yapması, ardından fiili zorlama ve Sağlık Bakanı Yıldırım AKTUNA ile görüşme yapılır. Sürgün kararı iptal edilir. 1992 Kasım ayı başında Yozgat’a sürülür. Gerekçe, sendikanın duyurularını işyerine asmak. Tekrar Bakanla görüşülüp sürgün durdurulur. 6 Mayıs 1993’te Ankara İhtisas Hastanesi’nin sağlık memuruna “acil ihtiyaç” duyması nedeniyle buraya sürülür. KONUK, artık hem Tüm Sağlık – Sen Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesidir, hem de işyeri Temsilcisi. 23 Temmuz 1993’te işyeri bahçesinde davullu zurnalı kitlesel basın açıklaması, yemekhane konuşmaları, sendika propagandası ve bildiriden sorumlu tutulur. “Büyük suçlu” ilan edilir ve tabii ki hastanenin anında KONUK’a ihtiyacı da kalmamıştır.

Nallıhan devlet Hastanesi’nde “acil ihtiyaç” doğmuştur. 18.8.1993 günü artık “Nallıhan yolcusudur.” Açtığı davadan “yürütmenin durdurulması” kararının çıkması, tebligatın yapılması ve geri dönüşü 6 ay’ı geçer. Tebligatın geldiği gün 10 gün öncesinden alındığı belli olan yeni bir atama kararı kendisini beklemektedir. Güya Mahkeme kararıyla geri döndüğü Ankara Yüksek İhtisas Hastanesinde 7 Mart 1994 günü bir dakika dahi çalıştırılmadan “başlayış” ve “ayrılış” yazıları birlikte tebliğ edilir. Yeni “görev” yeri Ankara/Etimesgut – Yapracık Köyü Sağlık Ocağıdır. (KONUK’un sürgünlerinde süper bir hızla çalışan bürokrasi ve anlayış ne yazık ki aynı hızı Ozan Ruhi Su’nun yurtdışında tedavisi için gerekli izinin çıkarılmasında göstermemiş, haftalarca, aylarca sallayıp engelleyerek ölümüne neden olmuştur.) Ankara’ya 30 km. uzakta ulaşımı olmayan bir köy. Bu esnada “Etimesgut – Sincan” bölgesinde “kolera” patlak verir. Sağlık Bakanlığı bu “terörist” hastalığı halktan gizleme telaşındadır. Kırk yıllık kani olmuştur fani misali kolera’da “akut bağırsak enfeksiyonu” olmuştur. Halka karşı sorumluluk duyanlar bunu kamuoyuna açıklar ve yetkililer tarafından “vatan haini” ve “bölücü” ilan edilir. Artık görevlendirmeler “illegal” yapılır, yazılı emir rafa kalkar, “sözlü” emirler uygulanır. KONUK görev emrini “ısrarla yazılı” istediği için “vatan haini”dir. Sağlık Bakanlığı’nın politikalarını eleştirmek, savunmasında “kolera”dan söz etmek affedilmez bir suçtur. KONUK bu suçu işlemiştir. Geriye bakıldığında dosyasının bir hayli “kabarık” olması da bunun nasıl bir “vatan haini” olduğunu ispatlamaktadır. Bu nedenle işten atılması gerekir. Yüksek Disiplin Kurulu’na verilir ve ifade için çağrılır. Ancak aksilik bu ya, kamuoyu duyarlı kılınmıştır. Yüksek Disiplin Kurulu toplantı tarihleri kamu çalışanlarının eylem takvimi ile çakışır. 21 Nisan, 16 Haziran ve 20 Haziran 1995 gibi… Sonuçta Sağlık Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu KONUK’un avukatı Oktay POLAT’ın hazırladığı savunmayı dinler. Aradan geçen günler içinde hala kendisine ulaşan bir karar yoktur. Mahmuk KONUK’un hikayesi aslında KAMU ÇALIŞANLARININ GELİŞİMİNİN ÖYKÜSÜDÜR BU GÜNE… Bizim yazmamızın nedeni de çalışanlar işyerlerinden, insanlar evlerinden, yurtlarından sürgün edilmesinler diyedir.

Elbette bunun özlemden yaşama dönüşmesi gerekir. Bunun yolu da işçi ve emekçilerin çözüme yönelik ortak politikalar üretip, hayata geçmesinde yatmaktadır.”

Cezaevinden çıkan KONUK’a işi verilmedi, bir süre hükümlü kadrosuyla belediyede çalıştı

KONUK’un öyküsü bunlarla da sınırlı değil. Zira, insan hakları savunucusu olmasından kaynaklı hakkında verilen hüküm ve yattığı hapishane de var. Sonrasında Sağlık Bakanlığı işe başlatmayınca Çankaya Belediyesi’nde bir süre ‘hükümlü işçi kadrosu’nda çalışması söz konusu. Yılmayıp mücadeleye devam edince, “memnu hakların iadesi” devreye giriyor ve yeniden kamu çalışanı olarak Sağlık Bakanlığı bünyesinde çalışmaya başlıyor.

KONUK’un çocukları sıkıntıyla geçen yıllar içinde büyüdü, baba ve annelerinin gurur duydukları birer evlat olarak yaşamdaki yerlerini aldı

Evet, Mahmut KONUK’un üç çocuğu vardı ve bu sürgün yıllarında eşi Sevin’in sorumluluğu daha da arttı. Kendisi de bir sağlık çalışanı olan eşi, onlara hem ana hem baba oldu. Üstelik eşini her zaman doğru anladı, moral verdi, mücadelesinde hiç yalnız bırakmadı.

KONUK’un çocukları hukukçu ve mühendis oldular, sosyolog olma yolundalar

Çocukları merak edenler çıkabilir aramızda. O günlerde 13 yaşında olan Evin şimdi bir hukukçu ve Ankara’da Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Şube Yönetim Kurulu Üyesi. 11 yaşında bir çocuk olan Rengin Jeoloji Mühendisliğini bitirdi, TMMOB / Jeoloji Mühendisleri Odası’nda Yönetim Kurulu Yedek Üyesi. 5 yaşındaki Berfin ise şu anda Ege Üniversitesinde Sosyoloji birinci sınıfta öğrenci.

Artık insanlar sürülmesinler, çocuklar özgür bir ortamda güle oynaya büyüsünler, şekerde yiyebilsinler

18 yıldır sürgün bir kamu çalışanı Mahmut KONUK, hem de sürüm sürüm süründürülenlerinden. Artık insanlar işinden, evinden, köyünden, yaşadığı kentinden sürülmesinler… Çocuklar sürgün babalarının, annelerinin özlemiyle değil, özgür bir ortamda gülerek, oynayarak, şeker yiyerek büyüyebilsinler. İnsanlar insanca yaşayabilsinler…

28 Mayıs 2013

Yılmaz Kızılırmak