Ortadoğu dersleri

Bizim coğrafyamızda bugünlerde ABD’den dersler, “bir IŞİD ile kaç kuşun vurulacağı” üstüne.

1950’lerin ilkel Hollywood kovboy filmleri için şöyle denirdi: “Esas oğlan” “masum kız”ı “kötü adamlar”dan kurtarır ama sonunda da onların yapamadığını kendisi yapar- ama bu kez kızın rızasıyla!

Ya da yakın siyasi tarihten bir örnek verebiliriz. Taliban, Reagan için “özgürlük savaşçısı”ydı. Amerikan silahlarıyla Amerika’nın ayırdığı alanlarda Amerikalı hocalarca eğitildiler. Sonra, gün geldi, ABD Afganistan’ı Taliban’dan “kurtardı.”

ABD, bugün de, Ortadoğu’yu IŞİD’den “kurtarıyor.”

Amerika işin kolayını bulmuş; Frankeştayn’ı yetiştirip ortalığa salıyor, sonra da “kurtarıcı”yı oynuyor; “ondan kaçan kapanıma düşsün” diyor. Karlı iş doğrusu. Elbette kendi oyununa düşme, silahın ters tepmesi gibi sorunlar da olmuyor değil ama borsa ülkesinde risksiz kar yok. Girişimci ruhu az riskle çok kar etmeyi öngörüyor, hiç risk almamayı değil.

Şimdi yakından bakalım. IŞİD’in Amerikan Devleti’ne verdiği tek bir zarar gösterilebilir mi? Herhalde kafası kesilen Amerikalılar bu kategoriye girmez. ABD sözcüsü zaten söylüyor: “IŞİD doğrudan Amerika’ya tehdit oluşturursa vururuz” dedi geçenlerde. Bir “tehdit” o da gösteremiyor.

Yararlarıysa IŞİD macerasının saymakla bitmez.

– İran’ı nasıl terbiye ettiğini gördük. Can düşmanı saydıkları Barzani’ye bile silah vermiş Mollalar.

– Yüzüne gözüne bulaştırıp neredeyse İran’a kaptırdığı Irak’ta da yol aldı ABD. Her şeyden önce, Maliki’den kurtuldu ve ülkeyi en azından hükümet düzeyinde yeniden “dizayn” etme imkanına kavuştu. Bu işten meşru direniş de zarar gördü.

– “Hazırol“da biraz kıpırdanan Türkiye’nin de hizaya sokulduğunu görüyoruz.

– Güney’deki Kürtler de, ABD istekleri doğrultusunda, kendilerini “merkezi hükümet”e bağlayan bir senaryoya katılmak zorunda kaldılar. Bağımsızlık projesinin, “kendi başına askeri-politik güç oluşturma zemini” bakımından “yetersiz” olduğu imajı neredeyse Kürtlerin kendilerinin algısına bile yerleşti. Böylece Kürtler en hassas yerlerinden vuruldular, en meşru haklarından yoksun bırakılmanın argümanlarıyla kuşatıldılar içten ve dıştan. Üstelik, sadece Irak’ta “merkezi hükümet’e değil, özellikle Türkiye’ye de mecbur ve mahkum oldukları yönünde bir başka yanılsama yaratıldı. Ne büyük bir tuzak ve ne hazin bir durum. Amerikalılar yarın Rojava’yı da Esad güçleri ve Türkiye ile “kurtarma”ya kalkarsa, artık “ört ki ölem” demekten başka bir çare de kalmayabilir.

– Kendisi bakımından hepsinden de önemlisi, ABD Bölge’ye yeniden, istediği ölçülerde, askeri müdahalede bulunma ve silahla yerleşmenin zeminini oluşturmuş oldu. Şimdilik öncelik hava saldırılarında. Yarın Türkiye üzerinden bir NATO Müdahale Gücü’ne de sıra gelirse kimse şaşırmasın.

– Başka yararlar da var elbette. Sadece silah stokları erimiyor, ekonomi genel olarak durgunluktan çıkıyor. Dünya karışınca her yerden sermaye Amerika’ya koşuyor, ekonomi canlanıyor, dolar değerleniyor, dünyanın nimetleri ucuza kapatılıyor. Petrol fiyatının yükselmesi artık daha çok Amerika’nın rakiplerini vuruyor. Gevşeyen iç disiplin vidaları yeniden sıkılıyor, “yüzde 99” korku belasına, militarist propaganda ve şovenizmin etkisiyle geri çekilirken “yüzde 1” rahatlıyor. Dışarda da, başta Avrupalılar, ikircikli tüm “Batı Bloku” tıpış tıpış ABD’nin arkasında saf tutuyor…

Siyonist ortakla birlikte Bölge’deki temel Amerikan stratejisi, Ortadoğu’yu sürekli bir kaos ortamı içinde felç halinde tutmak. Türkler buna “iti ite kırdırtmak” diyor. Amerikalılar daha nazik; “yumurtaları kırmadan omlet yapılamaz” diyorlar. Bunun jargondaki Condoleezza Rice’dan kalma teknik terimi, “yaratıcı kaos” (“constructive chaos”): Halklar birbirini kırsın ve efendiler omletlerini yesin…

ABD’den “dersler” böyle.

Peki ya tarihin dersleri?..

Kendini kurtaramayanların, başkalarınca kurtarılınca, nasıl sefil bir varoluş içine düştüklerinin acıklı örneklerini tarih dersleri bize öğretiyor.

Hayat ve tarih bize gerçek kurtuluşun derslerini de öğretiyor.

İlk ders olarak diyebiliriz ki, Ortadoğu’nun sömürge düzenekli düzeninin çökertilmesi kurtuluşun ilk adımı olabilir. Bu noktada, bu düzenden müşteki iki halkın, Filistinlilerin ve Kürtlerin, mücadelesi öne çıkıyor. Ötekilerin şimdilik ya zaten niyetleri yok, ya da imkanları, kapasiteleri, yetenekleri. Bu bakımdan Kürt ve Filistin direnişi yaşamsal önemde.

Bir Filistin Devleti’nin kurulması, düzenin dengelerinde sarsıntıya neden olup kimi gedikler açabilir ama, tarihsel bir haksızlığı kısmen azaltmanın dışında, iki nedenden dolayı tek başına radikal bir değişim anlamına gelmez. Birincisi, Ortadoğu Düzeni’nin son düzenlenmesinde zaten böyle bir devlete cevaz vardı, yani burada antagonistik bir çelişki yok. Aslında bu, düzenin devamı için bir sigorta niteliğindeydi. İkincisi, cari proje kapsamında bir Filistin Devleti kurulursa, Filistinlilerin genel bölge düzeninde değişiklik talepleri de kalmaz, onlar da büyük çoğunlukla bu düzenin bir parçası olmakla yetinirler. Filistin milliyetçiliğinin Arap milliyetçiliğiyle kardeşliği böyle olumsuz bir sonuç doğuruyor.

Kürtlerin durumu ise farklı. Ancak her parçada, koşullara göre, özerk-federe-bağımsız Kürdistanların kurulmasıyla bölgesel düzende kökten değişim ve dönüşümlerin tektonik sarsıntıları ortaya çıkabilir. Ortadoğu cehennemine giden yolların taşları yerlerinden böyle oynar, genel statükonun toptan tasfiyesi de böyle başlar. Bölge halklarının kurtuluşuyla Kürtlerin özgürleşmesi arasındaki organik bağlar tam da bu nedenle ortaya çıkıyor.

ABD, bir IŞİD taşıyla pek çok kuş vuruyor, kölelik cehennemine giden uğursuz taşları döşüyor. Özgürleşmiş bir Filistin, hele hele bir Kürdistan ile de, bölgenin tüm ezilenleri, pek çok zalim vurur, kurtuluşa giden yolları açar.

Yeter ki, Filistinliler direnmeyi sürdürsün, başka mazlumlara, örneğin Kürtlere, yüreğini kapatmasın; yeter ki, her parçada Kürtler sağlam dursun, milli haklarından bir milim geri adım atmasın; ve yeter ki, onların her milliyetten dostları, insanlık görevlerinden, mazlumla karşılıksız dayanışmadan, ortak mücadeleden kaçınmasın…

Tarihin ve hayatın dersleri de işte böyle buyuruyor…

Haluk Gerger

30.08.2014