Kobané üzerinde ince hesaplar

Kobaneye2Kobané’de yoğunlaşan IŞİD saldırıları YPG güçleri öncülüğünde büyük oranda geriletilip, uluslararası arenada büyük bir coşku ve sempatiyle karşılanmışken, emperyalist güçler ve uşak iktidarlarının Kobane için geliştirdiği gerici emeller de yoğunlaşmış durumdadır

HABER MERKEZİ (02-11-2014)- Kobané’de devam eden gerici kuşatma ve YPG öncülüğünde geliştirilen direniş dünya gündeminin üst sıralarında tartışılmaya devam ediyor. Suriye’de dördüncü yılına yaklaşan iç savaş sonrası Batı Kürdistan (Rojava)’da Kürt ulusuyla beraber Aleviler, Araplar, Süryaniler vs. diğer birçok mazlum millet ve inançtan insanların kendi öz güçleriyle yarattığı kazanımlara yönelik başlatılan saldırılar son zamanlarda IŞİD adlı gerici-barbar çete aracılığıyla devam ettiriliyor. Gerici kuşatma ve katliam saldırılarının son iki aydır yoğunlaştığı alan ise Kobané.

IŞİD tarafından ağır silahlarla kuşatma altına alınan ve sürekli olarak her an düşeceği beklentisi oluşan Kobane’de YPG önderliğinde muazzam bir direniş sergilenerek kent korunmaya devam ediliyor. YPG öncülüğünde geliştirilen direniş bütün dünyada büyük bir etki ve sempati yaratmış durumdadır. Türkiye- Kuzey Kürdistan, Avrupa ve diğer birçok ülkede Kobane direnişiyle dayanışmak için yüz binlerce kişi sokaklara çıkmakta, destek ve dayanışma eylemleri düzenlemektedir. YPG direnişi ve uluslararası boyuta varan dayanışma ve destek eylemleri emperyalist güçler ve başta TC gibi uşak iktidarların Kobane üzerindeki hesaplarını bozmuş durumdadır. Kobane, Batı Kürdistan, Güney Kürdistan ve Suriye’nin diğer bölgelerinde IŞİD, El Nusra, ÖSO gibi gerici- barbar çeteler çocuk, kadın, yaşlı demeden hunharca katliamlar gerçekleştirdiğinde, bizzat bu güçleri eğitip güçlendiren, her türlü desteği sunan ABD, Fransa, TC, Suudi Arabistan, Katar… gibi emperyalist güçler ve uşakları sevinç naraları atıp Esad ve Kürt ulusal güçlerinin yenilgiye uğrayıp boşalan alanın kendi gerici emellerine kalacağını hesap ediyordu. Suriye’de Esad yönetimi için birkaç haftalık ömür biçen Erdoğan faşisti, Kobane için de ‘düştü düşecek’ diyerek faşist-gerici düşmanlığını alenen ifade ediyordu. Bütün hesapların Esad’ın kaybedeceği ve Batı Kürdistan’ın direnemeyeceği üzerine kurulduğu oyun, aradan geçen zaman içinde büyük bir bozguna uğradı. Şimdi bütün oyuncuların kendilerini yeniden konumlandırması gereken bir durum söz konusudur. İşte bu yeni durumdur ki gerici güçlerin asıl niyetleri ile reel politika arasında sıkışan dengesiz tavır ve açıklamalarına yol açan, Kürtlere karşı büyük bir kin içerisinde olan ve her dönem imha-inkar politikası güden TC devletinin şimdiki temsilcisi Erdoğan ve partisi AKP, mızmızlansa da efendileri ABD emperyalistlerinden aldığı talimatlar gereği politika değişikliğine gitmek zorunda kaldı. Kobane ve bütün Batı Kürdistan üzerinde istediği sonucu elde edemeyen emperyalist güçler şimdi TC, KDP ve ÖSO gibi uşak güçleri aracılığıyla kaleyi içten ele geçirip kendilerine itaat edecek bir yönetim şekillendirmeye çalışıyor.

Peşmerge ve ÖSO Kobane’de

Kobane direnişinin yarattığı etki ve emperyalist güçlerin IŞİD’le başaramadığı gerici politikalarının sonucu olarak ABD öncülüğünde kurulan koalisyon güçlerinin ‘yardımları’ sonrası şimdi de Peşmerge ve ÖSO kuvvetleri Kobane’ye gönderilerek sözde ortak çalışma süreci başlatılmış oluyor. IŞİD saldırılarının en yoğun yaşandığı dönemde sınırlarını Rojava’daki Kürtlere kapatan, hendekler kazma talimatı veren ve PYD- YPG’ye yönelik sert eleştiriler sunan Barzani yönetiminin, efendileri ABD emperyalistlerinin yeni politik hesapları doğrultusunda sembolik bir gücü Kobane’ye göndermesi, yine başta ABD ve AB emperyalistleri olmak üzere TC ve diğer bazı uşak rejimlerin güdümündeki ÖSO isimli gerici- barbar çetenin kısa bir süre önce YPG’yle kurduğu ortak güçler dışında, Kobane’ye askeri güç göndermesi, TC’nin geçişlere izin vermesi vs. gelişmeler Kobane üzerindeki gerici politik hamlelerin sadece birkaçını içeriyor. Gerici güçlerin diğer tüm meselelerde olduğu gibi Kobane konusunda da sergiledikleri riyakâr tutumlar peşi sıra gelmeye devam ediyor. Öyleki kullandıkları dil ve üslüp dahi hegemonyacı zihniyeti ortaya koymaktadır. Zira Kobane’ye Erdoğan’ ın özellikle ve altını çizerek Ayn el Arab demesi buna işarettir. ‘IŞİD neyse PKK’de PYD’de odur’ diyen Erdoğan ve partisinin aşağıdaki söylemlerinin büyük bir riyakârlık örneği olduğu su götürmez bir gerçektir. BBC’ye verdiği bir mülakatta TC Başbakan’ı Ahmet Davutoğlu, Peşmerge’nin Kobane’ye geçişine ilişkin sorulan soruya şöyle cevap veriyor: “Açık konuşmak gerekirse, bu yeterli olmaz fakat Kobani’nin yalnız olmadığını göstermek bakımından psikolojik olarak önemli. Kobani’yi kurtarmak, son iki aydır uluslararası toplumun sloganı; ana mesajı oldu. Ama bunun ne anlama geldiğini, Kobani’yi kurtarmanın ne olduğunu tanımlamalıyız. Kobani’yi kurtarmak, Kobani’de yaşayan sivillerin kurtarılması demekse, oradaki insanların çoğu zaten Türkiye’ye geldi ve güvendeler. Sadece insanlar değil, hayvanlar, araçlar bile Türkiye’ye getirildi. Kobani’den Türkiye’ye 200 bin kişi geldi.

Diğer ülkeler Kobani’ye kara birliklerini göndermek istemedikleri için kente yardım etmenin tek yolu barış amaçlı ya da ılımlı güçler göndermek. Peki, bu güçler kim? Peşmerge. Şu an anayasal olarak Irak ordusunun parçası olan Peşmerge ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO). Türkiye, Irak Peşmerge güçlerine ve bizim için Suriye halkının gerçek temsilcisi ve sahadaki ılımlı güçler olan ÖSO’ya yardım etmeye hazır olduğunu ve Türkiye üzerinden Kobani’ye geçebileceklerini beyan etmişti.”

BBC: “Ama Suriyeli Kürtler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ÖSO güçlerinin Kobani’ye gideceği yönündeki açıklamasına mesafeli yaklaştı, hatta bazıları buna tepki gösterdi; ÖSO savaşçılarına ihtiyaçları olmadığını ve kendilerine danışılmadığını öne sürdü.”

Ahmet Davutoğlu: “Suriyeli Kürtlerin kim olduğunu tanımlamak önemli. ÖSO’nun içinde de savaşan Kürtler var. Ayrıca yalnızca PYD’yi değil Barzani’nin partisi KDP’yi destekleyen Kürtler de var. Eğer PYD Suriyeli Kürtler olarak değerlendiriliyorsa, PYD’nin geçen üç yılda rejimle işbirliği yaptığını ve rejimin Suriye halkına saldırmasına yardım ettiğini unutmamalıyız. Ayrıca PYD, son bir senedir IŞİD’le yan yana yaşıyor, Suriye içindeki diğer Kürt gruplara baskı uyguluyordu. Şimdi bu yardımı kimin almaya hazır olduğunu tanımlamamız gerekiyor. PYD, cepheye çok sayıda Peşmerge gelmesini istemiyor ve ÖSO’yla işbirliğine yanaşmıyor. Peki, bizden ne bekliyorlar?’’

Mevcut sürecin izlediği rota

Davutoğlu’nun bu söylemleri büyük bir riyakârlık örneğidir. Ağızlarını her açtıklarında Kürt ulusuna olan öfkelerini kusan AKP kadrolarının Kobane için gerçek anlamıyla bir barış ve çözüm isteyeceğine inanmak çocukluk olacaktır. ABD’nin politik hesapları ekseninde geliştirilen yeni sürece uygun hareket etmek zorunda kalan TC’nin, yakaladığı ilk fırsatta Kürt düşmanlığını bir kez daha pratikleştireceğinden kuşku yoktur. Türk hakim sınıfların muhalif kliklerinden MHP ise tekçi faşist Türk devletinin geleneksel- tutucu zihniyetini sürdürürken bir yandan tezkere vb üzerinden mevcut AKP Hükümeti- İktidarına desteğini esirgemezken, diğer yandan ise Erdoğan ve onun hükümetini eleştirmekten geri durmamaktadır. Ve hatta MHP üye ve taraftarlarını sokağa çıkmama noktasında sözde uyararak yaşanan gelişmelerden sorumluluk sahibi olmadığı algıları yaratmaktadır. Faşist Türk hakim sınıfların parlamentodaki ana muhalefet partisi CHP’nin ise Rusya emperyalizminin uşağı Esad azınlık diktatörlüğüne desteğini beyandan öteye fazla bir yönelimi söz konusu değildir. Her ne kadar çıkarılan tezkereye desteklerini sunmasalarda tekçi faşist Türk devlet karakterini esas olarak sürdürerek Türkiye- Kuzey Kürdistan’daki ezilen ve sömürülenlere karşı tekçi faşist zihniyetini devam ettirmektedir. AKP’sinden CHP ve MHP’sine, hükümetinden muhalefetine kadar Türk hakim sınıf klikleri PKK, PYD ve tabii ki Kobane’ye her ne kadar kısmi biçimsel farklılıklar ortaya koysalar da özünde aynı tekçi çizgi ve yönelime sahiptir.

Güney Kürdistan’da yapılan Duhok Anlaşması’yla PYD- YPG’nin tavizler vermesi sonrası KDP ve AKP politikalarında değişiklikler yaşanmaya başlandı. ABD’nin hem hava saldırıları ve hem de Peşmerge ile Kobane’yi siyaseten kuşatma altına almasının yanında TC, Fransa gibi güçler de özellikle gerici- barbar ÖSO ile bu süreci işletmek istiyor. Bütün akbabalar Kobane üzerine üşüşmüş durumdadır. Böylesine aleni ve riyakâr bir kuşatma politikası karşısında Kürt ulusal güçlerinin ise gerekli tedbir ve yaklaşımları sergilemedikleri görülüyor. Kendi özgüçleriyle IŞİD gericiliğini durdurup gerileten PYD- YPG’nin siyasi hamleleri ise adım adım emperyalistler ve onların gerici-uşak iktidarlarının denklemine yaklaşmaktadır. Suriye’de üç buçuk yıldır her türlü vahşet ve katliama imza atan, bizzat emperyalist güçler tarafından kurulup Suriye’ye gönderilen ve içinde birçok gerici- barbar çetenin bulunduğu ÖSO gibi gerici bir güç ile YPG güçlerinin geliştirdiği ortaklık oldukça tehlikeli bir sürece işaret ediyor. Özellikle Alevi, Süryani, Hristiyan, Ezidi vd. halklara karşı geliştirdiği vahşi katliamlarla adını duyuran ÖSO gibi gerici-barbar bir çeteyle, YPG’nin geliştirdiği ve büyük bir memnuniyetle duyurduğu ortaklıkları, ezilen halk kitlelerinde büyük bir endişe ve korkuya yol açmış durumdadır. YPG komutan ve sözcülerinden olan Polat Can’ın El Cezire’ye verdiği röportajda söylediği şu sözler durumun vahametini anlamaya yetiyor: “Biz YPG ve ÖSO olarak Suriye’nin birer parçasıyız. Aramızda ittifak oluşturup beraber çalışıyoruz, bu bizim kendi işimiz, yani Suriye halklarının işi bu, Erdoğan’ın meselesi değil. Onun ÖSO adına konuşması doğru değil. Çünkü ÖSO’nun kendi sistemi, kendi komutanları var, onlar kendi adlarına konuşabilir. Hukuki olarak da yabancı bir ülkenin cumhurbaşkanının kendi ülkesindeki rejime karşı savaşan bir ordu hakkında açıklamalar yapması, kararlar alması doğru değil. İkinci bir nokta, Kürt halkını kabul eden, Suriye’de insan hakları ve demokrasi için savaşan bir ordunun destekçisiyiz biz. Efrin’de, Halep’te, Kobanê’de ve daha birçok yerde müttefikliğimiz devam ediyor. Bildiğiniz gibi bundan iki ay önce Fırat Volkanı’nı kurmuştuk. ÖSO’nun bu grupları hâlâ ‘Fırat Volkanı’ adı altında Kobanê ve şehit verdi, yaralıları var. Beraber direnmeye devam ediyoruz.’’

Yukarıdaki ifadeler ve mevcut gelişmelerin yönü göstermektedir ki değişen şartlar ve değişen ilişkiler adı altında hiç de olumlanacak ve masum gösterilemeyecek uzlaşma ve ittifakların daha da geliştirileceğidir. En başta da çok kutuplu emperyalist bloklar eksenli gerici ilişki ve ittifaklar temelindeki gelişmeler olacaktır ki onca yaşanan tarihi acı tecrübeler bağlamında kurda kuzuyu teslim etme babında emperyalist kapitalizmde çeşitli çözüm arayışlarının ezilen ve sömürülenlere esasta bir şey kazandırmayacağı bilinmelidir. Burjuva medeniyetçi paradigmanın ve onun her bir parçadaki haksız karşı- devrimci tarih, düşünce, çizgi ve yönelimlerinin manipülasyonları ve tekelciliğine meyleden uzlaşma ve çözüm yönelimi yanlıştır ve kabul edilmemelidir.

http://www.halkingunlugu.org/