Çok kutuplu emperyalistlerin rekabet savaşı sürüyor!

Iran2Gazetemizin 92 Sayısında yayınlanan “Çok kutuplu emperyalistlerin rekabet savaşı sürüyor!” başlığını taşıyan analiz yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz

HABER MERKEZİ (08-12-2014)- Bugün özellikle Ukrayna ve doğusundaki Kırım, Donetsk, Luhansk’deki gelişmelerde Mısır, Filistin, İsrail, Afganistan, Irak, Suriye, İran, Türkiye- Kuzey Kürdistan, dört parçaya bölünerek tarihi haksızlığa uğrayıp bugün birleşme ihtimalinin daha da güncel hale geldiği Kürdistan, Kobanê, Rojova ve dünyanın hemen bütün bölge ve alanlarına yönelik yaklaşımlar ve uygulanan politikalar, uluslararası bir niteliğe de sahip olarak çok kutuplu emperyalist bloklar arası güçlerin de yakınen ilgisine mazhar olmaktadır. Nitekim zaten geçmiş yaşanan ve gelişen bütün olguların aynı zamanda uluslararası bir muhtevaya da sahip olarak bugünlere kadar geldiğini göz ardı etmemeliyiz. Emperyalist kapitalizm bu emellerini ve uygulamalarını zaten hiçbir zaman terk etmedi ki. Rakip emperyalist güçlerin etkisi ve nüfuzundan kaynaklı olarak ancak yayılamadı ya da o kadar etki icra edemedi.

Sömürgeciliğin karakteristik özelliği

Çok kutuplu emperyalist bloklar arası güçlerin bir yedek sivil gücü yani piyonu olarak işlev gören Birleşmiş Milletler(BM), bilindiği gibi kendi içerisinde de bir güç ve paylaşım örgütlenmesi bağlamında nüfuz etmektedir. Başını ABD’nin çektiği emperyalist blok, Almanya ve Fransa emperyalistlerinin çektiği AB emperyalist blok ve Rusya ve Çin emperyalistlerinin çektiği Şangay Beşlisi olarak bilinen emperyalist blok güçlerin çok kutuplu emperyalist güçler olarak bugünkü dünyanın tasavvuru yapılabilir. Bu eksende Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi olan ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa emperyalistleri tamamen kendi emperyalist çıkarları temelinde bu kurumu kullanmaktadırlar. Her ne kadar daimi üye olarak bulunmasa da Almanya emperyalist devleti de politik sahada bu güçler arasında yerini almaktadır. Ve istisnasız olarak ifade edebiliriz ki bütün bu emperyalist güçlerin dünya genelinde kendi nükleer çalışma alanlarında ilk sırayı aldıklarını da hemen vurgulamak isteriz. Diğer bütün meselelerde olduğu gibi nükleer çalışmalar ve bunu önemli bir tehdit unsuru olarak çok kutuplu bloklar şeklinde konumlanan emperyalist güçlerin birbirlerine karşı kullandıkları da aşikardır. Gerçekten şakası bile insanlığı ve doğayı en genel ifadeyle yaşanabilir dünyayı ciddi olarak ürküten bir niteliğe sahiptir. Çünkü Hiroşima, Nagazaki, Halepçe vb vd yaşanan bütün tarihsel gelişmelerde göstermiştir ki emperyalist dünya tüm vahşiliğiye ciddi ve stratejik bir tehdittir. Bu yörünge içerisinde Şangay Beşlisi adıyla bilinen Rusya ve Çin emperyalist devletlerin önderliği ve inisiyatifinde hareket eden İran devletinin nükleer çalışmalarına yönelik de çok kutuplu emperyalist güçlerin engelleme ya da ilerletme rekabeti sürmektedir. Tıpkı Kuzey Kore vd’lerinde olduğu gibi. Uzun süredir devam eden görüşmelerin biri de 24 Kasım’da Avusturya Viyana’da gerçekleştirildi. Ve emperyalist güçler arasında aslında tamamen kendi çıkar ve nüfuzları için önemli görüş farklılıkları olarak kamuoyuna lanse edilen yönlerinden kaynaklı taraflar anlaşamadan toplantıdan ayrılmıştır. Hiç kuşku yok ki bu durumun bir kamuoyuyla paylaşılan bir de kapalı kapılar ardında Waşhington denilebilecek paylaşılmayan yanlar söz konusudur. Beş artı bir emperyalist güçlerin (ABD, Çin, Rusya, İngiltere, Fransa ve Almanya) İran’a yönelik yaptırımların kalkması karşılığında İran’ın nükleer çalışmasını sonlandırması temelindeki görüşmelerde anlaşmazlık sağlanamamıştır. Bu şekilde sağlanması pek olası da görülmemektedir. Çünkü Rusya ve Çin emperyalist devletleriyle iç içe geçmiş ve dünya genelinde bu düzlemde politikalar geliştirilen bir İran gerçekliği söz konusudur. Aynı zamanda İran gerici rejimi, çalışma programının enerji üretimini amaçladığını ve bunun da barışçıl olduğunu ileri sürerek nükleer bir çalışma yürütmediğini öne sürmektedir. İran rejimi, kapsamlı ve nihai bir nükleer anlaşmaya varılmasının içerisinden geçilen süreç itibarıyla imkansız olduğunu belirterek müzakarelerin uzayacağı sinyalini önceden belirtmişti.

Emperyalizmin küstah manevraları ve Ortadoğu

Bilindiği gibi P5+1 ülkeleriyle İran arasında yaklaşık bir yıl önce geçici bir anlaşmaya varılmış ancak nihai uzlaşma için görüşmeler sürerken süreç, 24 Kasım’a kadar uzatılmıştı. Özellikle IŞİD’in Irak, Suriye ve Kürdistan’daki gelişimi karşısında İran’la yakınlaşmak durumunda kalan ABD ve AB emperyalist devletlerinin İran’la müzakerelerin tamamen çökmesi ihtimalini de zayıflattığını vurgulamak isteriz. Daha önceki yakın süreçte defalarca IŞİD’e karşı ortak mücadele yapmak için ABD ve AB emperyalist devletlerine nükleer programıyla ilgili yaptırımların tamamen ortadan kaldırılması ve nihai bir anlaşmaya varılması şartını ileri sürmüştü. Bu noktada özellikle İsrail siyonist devleti ise müzakarelerin tamamen bitmesi ve yeni bir tarih verilmeyerek sürecin sonlandırılmasını istemektedir.

Beş artı bir emperyalist ülkelerin İran’la yaptırımlar ve sadece nükleer çalışmalara ilişkin değil aynı şekilde Suriye, Mısır, Libya, IŞİD, El-Kaide, İsrail, Filistin, Hizbullah, Lübnan vd meseleler üzerine de bizzat ABD olmak kaydıyla diğer emperyalist devletlerin de görüştüğü ve karşılıklı bir yumuşama süreci içerisine girdiği görülmektedir. Bu durum Mısır’daki Sisi darbesiyle ortaya çıkan gelişmelere, Müslüman Kardeşler, El Kaide, IŞİD, El- Nusra vb lerine yönelik politikalara kadar Suudi Arabistan’la yakınlaşmalar ve karşılıklı jestlere kadar bu şekilde tasavvur edilebilir. Zira İran Şii devleti Ortadoğu başta olmak üzere genel olarak mezhepsel düzlemde ciddi bir etkinliğe ve hareket alanına sahiptir ve bu statükosunu daha da geliştirerek korumaktadır. Rusya ve Çin emperyalist devletlerine rakip ABD ve AB emperyalist blok güçlerin özellikle geçici bölgesel politikaları ekseninde İran’a eli mahkum denilebilecek şekilde ihtiyaç duydukları ve yumuşak bir politik çizgi izledikleri günümüz koşulları ve gelişiminin gerçekliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumun belirli bir süre daha devam edebileceği söylenebilir.

Yaşanan gelişmeler de göstermektedir ki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi içerisinde olmak üzere dünya genelinde ve özellikle de Ortadoğu başta gelmek üzere bölgesel düzlemde çok kutuplu emperyalist blokların rekabet savaşı dolaylı ya da doğrudan çeşitli biçimlerde tatlı sert devam edecektir. Gerçek ve kalıcı doğru ve bilimsel çözüm hiçbir emperyalist devlet ve onun yörüngesindeki gerici rejimlerin tekelinde söz konusu olamayacaktır. Onların çözümden anladıkları tamamen kendi özel mülkiyet dünyaları ve azınlık diktatörlük sistemlerinin devamı ve kalıcılaştırma yönelimleridir. Ezilen dünyanın yoksullarının hiç ama hiçbir çıkarı olmayan emperyalist dünyanın nükleer savaş tehditleri karşısında çözüm alternatifi kesinlikle devrimci savaşı büyütmekten geçmektedir. Emperyalist dünya ve onun konseptine yaslanan bir çözüm ve çözülmeyle değil aksine dünya halkları ve ezilen uluslarının devrimci savaşlarıyla ancak nükleer savaş tehditleri de geriletilebilecektir. Emperyalizm bir bütün olarak geriletilerek bertaraf edilebildiği oranında onların tepesindeki bir avuç azınlık diktatörlükleri de tüm kökleri ve temelleriyle stratejik olarak devrimci savaşlarla ortadan kaldırılarak nükleer tehditleri de gerçekten bir şaka olarak yerini alacaktır.

http://www.halkingunlugu.org/