Seçimler… İttifak… ve genel yaklaşımımız!

dhf secimlerKürdistan il-ilçesinin işgalci faşist kuşatmayla izole edilip ağır silah ve uçaklarla ateşe tutulup harabeye çevrildiği, en büyük saldırganlıkların gerçekleştirildiği bugünkü şartlarda, ‘oy’un karşısına bebek-insan yaşamı koyan Erdoğan’a dur denileceği muhakkakken, bu seçimlerin faşist saldırganlığa karşı, somutta da AKP/Erdoğan faşizmine karşı başarıya taşınması tarihsel önemdedir”

HABER MERKEZİ (06.10.2015)-7 Haziran genel seçimlerinden sonra ucu açık bırakılan seçimler denemesinin şimdiki ayağı olan 1 Kasım seçimlerine fazla zaman kalmadı. Bu erken genel seçimlerin nasıl kararlaştırıldığı, kimin planlayarak halk kitleleri ve muhalefet partilerine dayattığı, ne amaçla ve ne için dayatıldığı, nasıl planlanıp hangi hesaplar için ‘’milli irade’’ denilen toplumsal kitlelerin tercihlerini yapmış olmasına karşın yeniden ve keyfiyetle kendilerine dayatıldığı tüm toplumca bilinmektedir. AKP’nin tek başına iktidar olmasıyla başkanlık sistemi birbirine bağlı olmakla birlikte, başkanlık sistemi ile hırsızlıkların yargılanması/yargılanmaması, dolayısıyla Erdoğan’ın hırsızlık çetesiyle yargılanması durumu, bunun da ötesinde seçimler hesabından bağımsız olmayan savaşın azılı faşist saldırı ve katliamlarla gündemleştirilmesi gelişmeleri birbiriyle alakalı bitişik gelişmeler düzlemidir. 7 Haziran genel seçimlerinde bu zemindeki halkalarda istediği sonucu alamayan, başının üstünde sallanan ‘’Demokrasi kılıcının’’ altında olduğunu gören ve bütün bu zeminde kendisini bekleyen tehlikeyi savuşturamayarak kritik eşikte duran Erdoğan’ın söz konusu korku ve kaygıları nedeniyle bir diktatör keyfiyetiyle koalisyon hükümetini kurdurmadığı ve başından beri erken seçimleri planlayıp tüm topluma dayattığı abartısız doğrudur. Ne ki toplumun iradesini tanımayıp topluma dayatmalarda bulunan, alenen ‘’400 milletvekili verseydiniz durum farklı olurdu’’ diyerek tehditte bulunarak baskı oluşturan, dolayısıyla başlatılan çatışma-savaş sürecinin kendisi tarafından başlatıldığını itiraf eden, böylece iktidar ve iktidar ya da başkanlık sistemi altında kendisini korumak için katliamlar yapıp çatışmalarda insanların ölümlerine neden olan bir zorbaya toplumun daha fazla tahammül etmeyerek bu seçim sonuçlarıyla daha ağır bir ders vereceği görülecektir. Öte taraftan HDP’nin başarısını geliştireceği, en azından elde ettiği başarıyı koruyacağına da tanık olacaktır bu seçimler.

AKP/Erdoğan faşizmine dur de

Erdoğan’ın gerici emelleri ve seçim başarısı uğruna Kürt ulusuna adeta soykırım uygulanıp bebek ve yaşlıların içinde bulunduğu toplu katliamların gerçekleştirildiği, Varto, Cizre ve diğer birçok Kuzey Kürdistan il-ilçesinin işgalci faşist kuşatmayla izole edilip ağır silah ve uçaklarla ateşe tutulup harabeye çevrildiği, en büyük saldırganlıkların gerçekleştirildiği bugünkü şartlarda, oy’un karşısına bebek-insan yaşamı koyan Erdoğan’a dur denileceği muhakkakken, bu seçimlerin faşist saldırganlığa karşı, somutta da AKP/Erdoğan faşizmine karşı başarıya taşınması tarihsel önemdedir.

Kürt ulusuna ırkçı, milliyetçi, faşist ideolojinin güdümündeki askeri saldırı ve savaşla uygulanan milli baskı, zulüm ve katliamlar ortadadır. Bu saldırı konseptinin Kürt ulusunun ezilerek yok edilmesine, ulusal varlığına yöneldiği, Kürt ulusunun zulüm ve katliamlar marifetiyle ezilip teslim alınmak, dolayısıyla tüm iradesinin yok edilmek istendiği, tutuklamalarla birlikte oy kullanılmasının engellenerek ulusal varlığının tasfiye edilmek istendiği, siyasi ve fiziki linçlere maruz bırakılarak yaşam hakkının ağır saldırılar altında ortadan kaldırılma pratiğinin sergilendiği açıkça ortadayken, Kürt ulusuna uygulanan kıyımın soykırımdan geri kalır bir yanının olmadığı açıktır. Bir taraftan faşist saldırı ve katliamlarla yürütülen bir savaş devredeyken, diğer taraftan da bu faşist terörün gölgesinde duran seçimler veya özellikle Kürt seçmen iradesinin yansımasının her türlü baskı ve terörle engellenmek istendiği seçimler gündemdedir. Bu seçimlerin adil bir seçim olmadığı ve olamayacağı her bakımdan açıktır. Bu şartlarda yapılacak seçimlerde Kürt ulusuyla ortaklaşmanın zorunlu bir görev olmanın ötesinde devrimci bir sorumluluk olduğu tartışmasızdır. Ortaklaşmanın bir önemi de özetle ifade etmeye çalıştığımız faşist terör diktasının geriletilmesi veya ona karşı ortak mücadelenin sergilenerek etkin bir direncin ortaya koyulmasındadır. En azından “dikensiz gül bahçesinde’’ olmadıklarını pratik yanıtla ortaya koyma açısından bu ortaklık-ittifak büyük önemdedir.

Bu seçimlerde daha fazla ter dökmenin, daha yoğun bir çalışma performansı ortaya koymanın ve daha inatçı bir iradeyle seçimlere yüklenmenin gerekli olduğu açıkken, bu seçim dönemi ve seçim çalışmalarının daha büyük baskılarla karşı karşıya olduğu, dolayısıyla daha büyük özveriler ve belki bedeller pahasına seçimlerde bir kez daha ‘’zafer’’ kazanmanın zorunlu olduğu bilince çıkarılmalıdır. Büyük baskıların yaşandığı ve yaşanacağı muhtemel olan zorlu bir seçim süreci yaşanacağı, AKP/Erdoğan güruhunun mevcutta uyguladığı baskılardan, seçim hilelerinden, entrikalardan vb. kolayca anlaşılmaktadır. Azametli ama başarısı son derece anlamlı bir seçim süreci olacak…

7 Haziran genel seçimlerinde, hem yapılan çalışmalar aşamasında ve hem de elde edilen sonuçlar itibarıyla küçümsenemez bir kazanım, tecrübe ve başarının sağlandığı bilinmektedir. Genel bir başarıdan tereddütsüzce söz ederken, bu başarının dayandığı birçok nedenden de söz edilebilir. Fakat 7 Haziran genel seçimlerindeki başarının en anlamlı yanı olmakla birlikte, bu başarının güçlü bir dinamiğinin ittifak pratiği olduğunu tespit etmek doğrudur. İttifak pratiğinin kazanılan başarıda önemli bir rol oynadığını kabul etmekten öteye, bunun bir zorunluluk olduğu kavranmak durumundadır. 7 Haziran genel seçimleri tecrübesinden öğrenerek 1 Kasım seçimlerinde de ittifak politikasının benimsenip pratikleştirilmesi yerinde ve isabetli bir siyasettir.

Sınıf mücadelesini büyütelim

Seçimlerin devrimci bir kurtuluş olmadığı açıkken, AKP/Erdoğan sultasından kurtulma, hiç değilse bu faşist sultaya bir çelme takma, dolayısıyla bu faşist güruhun giderek derinleşen azgın saldırılarına dur diyerek, halk kitlelerinin gücünü ortaya çıkarma açısından taktiksel bir süreç ve yalnızca taktik bir mücadele biçimi olduğu görülmek durumundadır. Seçimlerle devrim gerçekleştirme, iktidarı yıkma ve ele geçirme, devrimci iktidarlar tesis etme, demokrasi getirme gibi bir hayalimiz yoktur. Bu mücadele ve kazanımlarla gerici sınıf düzeninin değişebileceğini, iyileşebileceğini, demokratikleşebileceğini vb. sananlar proleter devrimci politika ve sınıf siyasetinden mahrum olan burjuva reformistlerdir. Fakat devrim ve demokrasi getiremeyeceğimiz doğruyken; demokratik mücadele ve kazanımları, demokratik mevzi ve sınıf mücadelesini göreli de olsa ilerletebileceğimize kesinlikle inanmakta, bunu amaçlamaktayız. Ki, bu taktik mücadele biçimleriyle genel devrimci mücadelenin desteklenerek ilerletilebileceğine, dinamiklerinin geliştirilebileceği, bu mücadelede birikimler edinilip bir yığın tecrübe ve deneyimler elde edilerek sınıf mücadelesinin hizmetine sunulabileceğine kesinlikle inanmaktayız. Bu mücadele biçimleriyle siyasi kazanımlar elde edilebileceği de yaşanan tecrübelerle sabittir. Kısacası taktiksel önem arz ettiğimiz seçimler siyaseti taktiğiyle stratejik beklenti ve hedefler peşinde olmadığımız açıkken, stratejik hedeflerimiz doğrultusunda kazanımlar elde ederek ilerlemeler sağlayacağımız konusunda da bir o kadar netiz.

Seçimlere ittifak politikası ve pratiğiyle girilmesi elde edilecek kazanım ve mevziler açısından ciddi bir önem taşır. İttifak biçiminde girilecek seçimlerde faşist AKP/Erdoğan gericiliğinin geriletilmesi mümkün olacaktır. Bunun anlamı, HDP’nin barajı aşarak AKP’nin gerekli olan veya ihtiyaç duyduğu milletvekili sayısına ulaşamaması ve dolayısıyla pratikte gerici hedeflerini gerçekleştirememesinde ifade bulmaktadır. Bu bakımdan seçimler taktiği ve buna bağlı olarak ittifak politikası, pratik gerçekte HDP’nin seçimlere girmesi ile karşılık bulan zemindedir. O halde HDP’nin seçimlere girmemesi seçim taktiği ile yürütülen taktik mücadeleden kazanımlar elde edilmesi veya AKP/Erdoğan gericiliğinin geriletilmesi esas olarak zayıflayacak ve belki pratik anlamda karşılıksız kalacaktır.

HDP, Kürtlerin oy iradesinin yansımasını engellemeye ya da HDP oylarının düşürülmesine dönük uygulanan sandıkların taşınması hilesine karşı seçimleri boykot-protesto edebileceğini ifade etmektedir. Ki bu hileyle seçime girmek tam manasıyla anlamsızlaşabilir. Seçimlere girmenin alenen anlamsızlaştığı, bu anlamsızlaşmanın pratik olarak netleştiği, manipüle edilmiş olan seçimlere girmenin AKP iktidarından başka bir şeye yaramadığının kesinleştiği durumda kuşkusuz ki boykot tavrı doğru olacaktır. Kürt ulusunun ve bu zemindeki seçim ittifakının seçim taktiği ve buna bağlı kazanımlarda pratik olarak oynadığı belirgin rol açıkken, HDP’nin boykot tavrına rağmen seçimlere girmek, seçimler taktiğiyle hedeflenen kazanımları boşa çıkaracağı açısından da esasta anlamsız olacaktır. Ancak mevcut durumda seçimlere girme taktiği geçerli politikadır. Bu tartışmalardan hemen boykot tavrına dönüldüğü, seçimlerin boykot edileceği sonucu çıkarılmamalı ve çalışmalar zayıflatılmamalıdır. Tersi bir karar, yani boykot kararı alınmadan hiçbir çalışma gevşetilmemeli, hiçbir hazırlık ertelenmemelidir. Esas olan seçimlere girmedir. Boykot sözü sadece bir varsayımdır.

HDP genel demokratik taleplerle birlikte, esasta ulusal hak ve talepleri zemininde bir mücadele düzleminde olup, seçimler politikasını da bu düzlem ya da bulunduğu ulusal zeminde ele alıp biçimlendirmektedir. Siyaset ve taktikleri de bu temel üzerinde nitelenmektedir. Bizler, HDP veya Kürt ulusal hareketinin ulusal demokratik hak ve talepleri ile genel demokratik talep ve mücadelesinde örtüşen durumdayken, stratejik yönelimimiz bağlamında gerek demokratik mücadeleyi ve gerekse de seçimler taktiğini tamamen sınıf perspektifiyle siyasi iktidar mücadelesi özünde, buna endeksli ele almaktayız. Örneğin güncel siyaset veya güncel siyasi yönelimde Kürt ulusal hareketi ya da HDP, Türk hâkim sınıfları devletinin merkezi devlet yapısını hedefleyen mücadele itirazına sahip olmayıp, söz konusu merkezi devlete bağlı olarak Kürt ulusunun belli bir statüyü elde etmesine dönük bir siyasi hedefe sahiptir, mevcut durumda bunu temsil etmektedir. Özerklik ilanları da bu zeminde ifade bulmaktadır. Fakat sınıf perspektifine sahip olan bizler tam tersine adı geçen merkezi devleti yıkıp dağıtarak ortadan kaldırmayı hedeflerken, seçimler taktiği dâhil bütün demokratik mücadelemizi bu ana yönelime tabi olarak ele almakta, Kürt ulusunun sözü geçen statülerini savunmakla birlikte, esas yönelim olarak ulusun bağımsızlık hakkının tanınması, bu hakkın tanınmasının sağlanmasını vazgeçilmez görmekteyiz. Kısa özetle bizler ulusal sorunda Sosyalist çözümü esas alırken, HDP ise mevcut durumda burjuva çerçevede kalan bir çözüm zemininde bulunmaktadır. Özerklik meselesinde, yerel yönetimler meselesinde aramızdaki en temel farkın burada ifade bulduğunu söylemek mümkündür.

Seçimlere yaklaşımımız veya seçimler ve ittifak bağlamındaki yönelimimiz esas olarak bu ilkeler zemininde karşılık bulur. Fakat bütün bunlar, HDP/Kürt ulusal hareketiyle aramızdaki çizgi farklılıkları ve somut siyasetteki seçim taktiğinde taşıdığımız nüanslar kesinlikle ittifak politikamızı zayıflatan, ulusal soruna karşı görev ve sorumluluklarımızda bir tereddüde sebep olacak etkenler değildir. Tersine genel olarak ifade ettiklerimizin toplamı bu ittifakı gerektirmekte ve elbette seçim ittifakının ötesinde ortak zeminde ortak mücadelelerde dayanışarak buluşmamızı gerektirmektedir.

Her türlü eleştiri hakkı esasta saklı tutularak veya ittifak olarak geliştirilen sürecin tüm eksiklikleri esaslaştırılmadan seçimlere tüm gücümüzle yüklenmeli, kazanımlarımızı büyüterek AKP şahsındaki faşist saldırganlığı geriletmeliyiz! Halkın ve devrimin çıkarına olan budur. Kürt ulusunun ve genel demokratik mücadelenin çıkarına olan budur. Komprador tekelci burjuva sınıf ve kliklerin çıkarına olmayan da budur! Bu düzlemde hiçbir küçük hesap ve dar gurup çıkarları kaygısıyla hareket edilemez. Devrim ile karşı-devrimin çatışmasındaki bir raundun devrimci ve demokratik güçlerin lehine kazanılması esas alınması gereken kaygıdır. Ne ki, bu genel yaklaşım siyasi irade ve bağımsız çizgimizden ödün vermek anlamına gelmez. Siyasette esneklik, ilke ve stratejik yönelimde kararlı durmak aslolandır.

Seçimleri demokratik mücadele sahasında kullanılması gereken bir araç ve biçim olarak ele alırken, seçimler sürecine uygun seçim-ittifak eksenli bir yoğunlaşma somut siyasette tabii olandır. Fakat seçim-ittifak çalışmalarının iktidar mücadelemiz dışında tasavvur edilemeyeceği, bilakis buna hizmet etme temelinde ele alındığı unutulamaz. Bu bağlamda demokratik mücadele ve somutta seçimler sürecine uygun çalışmalar yürütülürken, iktidar perspektifli devrimci çalışmalarımızı öteleyemeyiz. Genel süreç devrimci eylem ve devrimci kitle hareketinin geliştirilmesini önemle talep etmektedir. Bu ihtiyaç ötelenemez. Taktik siyaset ve demokratik cephede seçimler çalışmasında yoğunlaşmak ve burada sağlanacak kazanımlarla silahlı savaş görevini geliştirmek bütünlüklü bir çalışma perspektifi olmak durumundadır. Sosyalist Halk Savaşı yönelimiyle bütün güçlerimizin her mücadele cephesinde aktif bir çalışma içinde olması şarttır. Seçimlerde başarı ve kazanımlar elde etmek, sokak eylemlerini geliştirerek kitleleri harekete geçirmek, gerilla savaşı ve Partizan Halk Güçleri (PHG) eylemliğini yükseltmek, aynı mücadele zemininde ortaya koyulan bütün bu pratikler Sosyalist Halk Savaşı’nı geliştirmenin karşılığıdır. Hiçbiri kayıtsız kalacağımız mücadele biçimleri değildir. Devrimci mücadele ve savaş, silahlı-silahsız bütün devrimci mücadele biçimlerini kapsayan bir konsepttir.

http://www.halkingunlugu.net/