Merkez üssü Maraş olan ve Türkiye / Kürdistan’ın 10’dan fazla ilinde etkili olan deprem sonucu binlerce insanımız yaşamını yitirirken, on binlercesi de yaralandı. Hala göçük altında ne kadar insanın olduğu, ne kadarının hayatını kaybettiği, ne kadarının kurtarılmayı beklediği ise bilinmemektedir.
Kapitalist sistem altında deprem gibi doğal afetlerde tüm insanlığa eşit bir biçimde yansımıyor. Ezilenler, işçi sınıfı ve emekçiler bu tip doğal afetlerden en çok etkilenen yoksulları oluşturuyor. Kapitalist kar hırsıyla yayılan çarpık kentleşme, kapitalist şirketlerin rant alanına dönüşen konut alanı, doğanın alabildiğine azgın sömürüye tabi tutulması, bir avuç kapitalistin cebinin şişirilmesiyle sonuçlanırken, milyonlarca işçi ve emekçiler için ise birer mezarlığa dönüşüyor.
Tüm burjuva iktidarların yaptığı gibi AKP-MHP faşist saray rejimi de on yıllara varan yıkım politikalarıyla sadece kır ve kentleri yaşamını yıkıma uğratmakla kalmadı, aynı zamanda tüm sosyal hakların yoğun sömürüye tabi tutulması, sağlığın özelleştirilmesi, kamu yararına faaliyet yürüten tüm kurumların altının boşaltılması ve talan merkezleri haline getirilmesiyle halklarımızı depremin açık kurbanları haline gelmiştir. Bugün hala göçük altında kalan binlerce insanımızın olması, kara kış ortasında milyonlarca işçi emekçinin sokakta kalmak zorunda kalması, yeterli barınma olanaklarının olmaması, depremin öldüremediği yaralılarımızın hastahanelerde hizmet yetersizliği, ilaç bulunamaması vs nedeniyle yaşamını yitiriyor oluşu bu gerçekliğe işaret etmektedir.
Halklarımızın adalet ve özgürlük talebine devlet şiddetiyle karşılık veren faşist rejim, kamu kaynaklarını da Kürt halkına karşı yürüttüğü kirli savaşa akıtarak sosyal olduğu kadar, ekonomik olarak da halklarımızı yıkıma sürüklemektedir.
Tüm bunlar bu faşist devletin halklarımızın acılarına merhem olmak şöyle dursun, halklarımızın birbirinin yaralarını sarma istem ve girişimlerine ise ket vurmaya çalışmaktadır. Bu nedenle gün faşist iktidardan halklarımız için adım atacağını bekleme günü değil, deprem bölgesindeki halklarımızla dayanışmayı yükseltme günüdür.
Bizler ADGB olarak Avrupa’da yaşayan tüm yerli ve göçmenleri Türkiye ve Kürdistan’da, Rojava ve Suriye`de yaşanan depremle dünyada felaketi yaşamak zorunda bırakılan halkımızla maddi ve manevi paylaşımı yükseltmeye, ezilenlerin birbirinin yaralarını saracak yegane kuvvet olduğu gerçekliğiyle hareket ederek dayanışma inceliğini göstermeye çağırıyoruz. Tüm ilerici, demokratik kurum ve kuruluşları Avrupa’nın değişik ülke ve kentlerinde “Kriz Masaları” oluşturarak, deprem bölgesindeki halklarımızın acil ihtiyaçlarını karşılamak için harekete geçmeye çağırıyoruz.
Avrupa Demokratik Güç Birliği