ADKH: “Ölümlerimiz Bedelimizdir, Zafere Yenilgiler Sizin!”

İnsanı kendi sesine kapamak,
Kapamak yapayalnızlığına
Azaltmak insanlığın bir yanını,
Düşü, yüreği, aklı koparmak
Adı ne olursa olsun tek anlam taşır:
İşkence!
İşkence onura yönelik bir iş,
Ey elinde kalemi olan, ey karar gücü,
İşkence suçtur, ceza değil,
Hücre, işkencedir!*

ADKH

19-22 Aralık 2000’de, 20 hapishaneye eş zamanlı gerçekleştirilen “Hayata Dönüş(!)” adıyla yapılan kanlı operasyonda, 28 devrimci tutsağın hayattan koparıldığı hapishaneler katliamının 15. yıldönümündeyiz.
20 Ekim 2000’de devrimci tutsakların F tipi hapishaneleri protesto etme amacıyla başlattığı süresiz açlık grevi (SAG), 19 Kasım 2000’de ölüm orucuna dönüştürüldü. Dönemin devlet yetkililerince burjuva medyada yapılan kara propagandalarla devrimci tutsakların ölüm orucu direnişlerine kara çalınmaya çalışıldı. Tüm bu kara propagandalara karşın, devrimci tutsakların içerideki bu can bedeli onurlu direnişi dalga dalga dışarıya yayıldı. 19 Aralık sabahında 10 bin askerin katıldığı, hapishaneler katliamında devlet, helikopterlerle, ağır makineli silahlarla, kimyasal gaz bombalarıyla, dozerlerle görevini yerine getiriyordu.AB’nin de sponsorluğunu yaptığı, F tipi hapishanelerini-hücrelerini, 5 yıldızlı otele benzeterek yere göğe sığdıramayan faşist TC devleti, “sahte oruç” diyerek karaladığı ölüm orucu direnişini katliama boğarak “kanlı iftar” diyecek kadar manipülasyonda sınır tanımadı. Ama “bizler zafere mahkumuz” diyenlerin kararlı duruşuyla alınmak istenen devrimci irade teslim olmadı. 28 devrimci-komünist tutsağın katledildiği, yüzlercesinin zorla müdahale sonucu sakat bırakıldığı 19-22 Aralık hapishaneler katliamı öncesinde olduğu gibi sonrasında da hem içeride hem dışarıda direniş devam etti. 2000-2007 arasında açlık grevleri ve ölüm oruçlarında 122 devrimci-komünist ölümsüzlüğe erişti.

Ne bu katliam ilkti ne de hapishanelerindeki tutsakları katledecek kadar korkan, çaresizleşen sadece TC devletiydi. 1981’de İRA militanlarının başlattığı açlık grevinde Bobby Sands ile beraber 10 devrimci tutsağın ölümsüzleşmesi, ve keza yine 1988’de İran’da beş ay içinde sayılarının 30 binle ifade edildiği politik kitle katliamlarından tutalım da Almanya’da RAF militanlarının direnişlerine varana kadar hafızalarımızda yer edinen yakın tarihten bir kaç örnektir.19-22 Aralık hapishaneler katliamında olduğu gibi, düşman her direnişi kırmak ve bulandırmak için karalamaya başvurmuştur. Tıpkı RAF militanlarının intihar ettiği söylemleri gibi, Amed, Ulucanlar, Ümraniye ve Buca’da ya içerde silah bulundurup örgüt eğitimi yaptıkları ya da isyan çıkardıkları manipülatif açıklamaları gibi.Gerçek şudur ki; hiçbir karalama ve çamur atma politikaları kullandıkları kimyasallarla yaktıkları, kurşunlayarak öldürdükleri tutsakların direnişlerini tarihten asla silemeyecek.
Devrimci tutsakların varlığı her zaman sistemin kendisi için tehlike arz etmiştir, Bu nedenle devlet, öldürdükçe çoğalanları yenebilmek için öldürmeden de tabutlara koyarak yenmeyi hedeflemektedir.Hasta tutsaklar da bunun en çarpıcı örneğidir.Devlet o gün hapishane katliamlarında onbin askeri ve modern silahlarıyla öldürmeyi başaramadığı yüzlerce devrimci tutsağı bugün Adli Tıp raporlarına rağmen tahliye etmeyerek ölümlerine seyirci kalmaktadır.
Biz, Avrupa Demokratik Kadın Hareketi olarak; ilerici-demokrat herkesi hasta tutsakların sesi olmaya, tecrite, sürgünlere ve hak gasplarına karşı daha fazla direniş örmeye çağırıyoruz.19-22 Aralık hapishaneler katliamını bir kez daha protesto ederken, can bedeli direnişleriyle ölümsüzlüğe uğurladığımız alnı kızıl bantlı, her biri onur abidesi olan yoldaşlarımızı bir kez daha saygıyla anıyoruz.

19-22 Aralık’ı Unutmadık, Unutturmayacağız!
İçeride-Dışarıda, Hücreleri Parçala!
Hasta Tutsaklara Özgürlük!
Yaşasın Devrimci Dayanışma!

(Not: Açıklama başlığı: Komünist önder Cüneyt Kahraman’a aittir.
Şiir: Sennur Sezer-F Tipi Cezaevleri İçin İtirazımdır)

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi
Aralık 2015