Ahmet Zeki Çimen yoldaş (Proleter)’ın anısı mücadelemize ışık tutuyor!

AHMET ZEKİ ÇİMEN (PROLETER) YOLDAŞ; (01-12-1940 / 17-02-1993) aramızdan ayrılışının 25’inci YILINDA ANILARIYLA YAŞIYOR, YAŞAYACAK!

Mustafa Çalışkan (21-02-2018) Bedenen aramızdan ayrılan yoldaşları anımsamak, anmak ve yazmak, gelecek nesillere örnek olması bakımından önemli ve bir o kadar gerekli. Çünkü; kaypakkaya geleneğimizin ve devrimci mücadelenin geçmişinde, bu yoldaşların KATKILARI VE BÜYÜK EMEKLERİ YATIYOR !

İşte bunlardan biri de Proleter yoldaştır. Giresun da doğan Ahmet Zeki yoldaşın ailesi bir süre sonra Zonguldak’ta yaşamak üzere göç ederler. ilk gençlik yılları ve eğitim süreci Zonguldak’ta geçer ve okulu öğretmen olarak bitirir. Öğretmen olan Proleter, Almanya’ya geldiği 1965 yılından, ölüm tarihine kadar bir işçi olarak çalıştı ve üretimden hiç kopmadı. Proleter adı ve nitelemesi ona verilen bir lütuf değildi. Aksine üretim de ve devrimci çalışmalarla geçen yaşamı örnekti. O halka ve devrime karşı sorumluluklarını eksiksiz yerine getiren gerçek bir PROLETER Dİ!  O, Kaypakkaya geleneğinin önemli bir kadrosu, değeri ve emektarıydı. Onu anarak, ondan öğrenmek bir elzem. Hemde benim için, onun öğrencisi olarak, onu anlatmak bir Onur dur…

NE KADAR YAŞADIĞINIZ DEĞİL, YAŞAMINIZA NELERİ SIĞDIRA BİLDİĞİNİZ ÖNEMLİ!

Proleter yoldaş genç yaşta başlayarak yaşamına çok şeyler sığdırdı.

Kendi kaleminden okuyalım:

“Aşağı yukarı 68’den bu yana sol hareketle dirsek teması içindeyim.

Çok çocuklu bir işçi ailesinden gelmem hasebiyla çevremdeki zenginlere karşı kıskançlık ve bilinçsiz bir kinle büyüdüm. O sıralar liseye giden öğrenciler arasında Nazım’ın bazı şiirleri teksir edilen kâğıtlardan okunuyordu. Aralarında tanrının varlığı yokluğu tartışması –yüzeysel de olsa– ateşli bir tartışma olarak yürüyordu. Bu bende evimizdeki tutucu yapıyla çelişmelerin yavaş da olsa su yüzüne çıkmasını beraberinde getiriyordu. Onbeş yaşıma geldiğimde allahsız olup çıkmıştık. Pederim beni defalarca afaroz ederek, adımı “Hristo” olarak değiştirmem gerektiğini bile söylemişti. Bir defasında iyi laf eden birini bulup getirerek “tanrısızlığın kötülüğü” konusunda özel telkin seansı bile ayarladı zavallı… Heyhat, direnmemi kıramadılar.

Delikanlılık döneminde ülkenin fakirliği konusunda düşünceler filizlenmeye başladı. DP iktidarının son yıllarında ateşli bir CHP’ci olup çıktım. Bu dönem yüksek öğrenim gençliğinin hareketleri beni reformist yöne doğru çekmeye başladı. 27 Mayıs darbesinde darbecileri haklı görüp destekliyordum.

O sıralarda askere alınarak güneydoğuya tayin edildim. Kürtlerin acınacak durumunu görünce onlara “neden bu devlete isyan etmiyorlar?” diye kızmaya bile başladım. Eğitimden geçtiğimiz günlerde yedeksubay öğretmenlerin tertiplediği bir yürüyüşü haber alan tugay komutanının birliğe “alçaklar, vatan hainleri, komünistler” diye bağırması, gayet haklı ve maaşların azlığıyla ilgili bir yürüyüşe paşaların tahammülsüzlüğünü gösteriyor ve bende “hak istemek komünistlikse, ben komünistim arkadaş” düşüncelerinin gelişmesine yol açıyordu. O komutanın sözleri komünizme olan ilgimi oldukça arttırdı diyebilirim. Cumhuriyet’te çıkan kimi yazıları, bu arada Çetin Altan’ı daha başka türlü, bir tiryakiliğe varan bir iştiha ile incelemem o döneme rastlar. Vietnam savaşının getirdikleri beni iyice sola çekmeye başladı. Yavaş bir tarzda o yıllarda ortaya çıkan TİP’in görüşlerini benimsiyordum.

1965 yılında işci olarak yurtdışına çıktım. Almanya’ya gittim. Büyük bir firmada çalışmaya başladım. Maksadım bir kitapçı dükkânı açacak kadar bir sermayeyi biriktirebilmekti. Olmadı. Birahanelerde, sohbetlerimizde sosyalizmin meziyetlerini ileri saydığım kişilere anlatarak oyalanıyordum. Deniz Kavukçuoğlu ile tanışıp diğer birkaç arkadaşla Türkiyeli Devrimciler Halk Ocağı’nı kurana dek ‘çalışmam’ ve gelişmem işte böyle oldu. Aydınlık dergisi etrafında kolları sıvadık.”(1)

Proleter; CHP, TİP, TİİKP (Aydınlık) serüveninden sonra Yurt dışında, 1974 yılında TKP/ML ile tanışır. Adı geçen yazıda yine kaleminden okuyalım;

“TİİKP’de olduğumdan, İK’nın görüşlerini öğrenir öğrenmez, TKP/ML saflarında yerimizi alarak bilhassa Sıksaç’ın marifetiyle den den içinde likidatörlüğe başladık. (Burda Prol’ün yine kendine has ironisiyle, ‘Sıksaç’ dediği, geçenlerde yitirdiğimiz ‘Kel’imiz Ali Yavuz Çengeloğlu’dur. O sözü geçen dönemde Prol’ün çalıştığı bölgede faaliyet yürütüyordu.) Meğer çoğunluk da bizim gibi düşünüyormuş. Şafakçıların hesabını görmek zor olmadı.” “1975–1978 arasında, TKP/ML’in bölgesel döneminde yurtdışında önemli görevler üstlendi. Birinci Konferans ertesinde, TKP/ML içinde YD Bölge örgütünde, en üst kademede yer aldı. ” (adı geçen yazı) Proleter askerlik yıllarında komutanların “komünizm düşmanlığı”karşısında komünizme sempatizanlığı başlar.Yine askeriye de “Kürt düşmanlığı” karşında Kürt Ulusunu savunur. Adım adım CHP,TİP den koparak TİİKP üzerinden devrimci düşüncelerle tanışır ve TİİKP -TKP/ML Ayrışmaşında ,TKP/ML saflarında yer alarak,yönetici kademelerde görev alır. Tabiki böylece Hayalindeki “kitabcı dükkanı” da güme gitmişti. Hayali,umudu ve varlığı sosyalizm, komünizm ve TKP/ML olmuştu. Öyle ki en ağır koşullarda görev üstlenerek… 12 Eylül askeri faşist cuntanın en ağır koşullarında Dersim de yapılan TKP/ML nin 2.Konferansına üç yurtdışı delegesinden biri olarak seçilir. Ve hiç tereddüt etmeden 2.Konferansa katılır. İkinci konferans sonrası, bugün talihsiz ve anlamsız bulduğum ayrışma da Bolşevik Partizan saflarında yer alır. Proleter, sosyalizm ve komünizm ideallerine inanan gerçek bir dava adamıydı.

ESAS VE TALİ İLİŞKİSİNDE ESAS VE TEMEL YÖNLERİ ÖNE ÇIKARILARAK Onu anmak, ondan öğrenmekle olur….. “Proleterin üç ayırt edici özelliği, devrimci çalışmalara damgasını vurdu”, tespitinde bulunsak hiçde abartı olmayacaktır. Birincisi; iyi bir örgütçü, İkincisi; iyi bir kitle adamı… yani”kitlelerden kitlelere ” çizgisine sahip oluşu. Üçüncüsü; iyi bir sevk ve idare kabiliyeti yani… iyi bir yönetici. Kitlelere hitap tarzı. Onların anlayacağı dilden sade, öz ve ikna edici…Sohbetleri hoş ve neşe doluydu. Bu sohbetleri O, demokratik kurum da örgütlenmenin bir aracı olarak görürdü. Örgüt, sevk ve idare de disiplinli davranır, bizim gibi gençleri hep ön plana çıkararak ders ve deneyim sahibi olmamızı ısrarla sağlardı. Buna somut bir örnek; o yıllarda bugün anlam sız ve yanlış bulduğum Komkar gecesini işgal eyleminde bir arkadaşımız tutuklandı. Kurumumuzda toplanıp, durum değerlenmesi yaparak bildiri çıkaracağız. Pro kalemi eline aldı 2-3 saat geçti bildiri yok. “yav pro bildiri ne oldu” dediğimde, ” bre hemşerim sen yaz.” deyince, “Ben yazamam, hiç yazmadım ki”dedim. Israrı üzerine yazdım. Bildirinin sonunda ki  ……  arkadaşımız derhal serbest bırakılsın ! sloganına yönelik “bre hemşerim niye derhal? dize sordu. Bende “işte derhal, fazla yatmasın diye ” yanıtladım. Buna tebessümle gülmüştü. Ve bir kaç düzeltme yaparak bildirimi onaylamıştı. Aslında o gün ben ilk bildirimi yazmıştım. Yani beni bildiri yazmaya teşvik etmişti. Yine o dönemde, Parti bütün organlarda SBKP-B, ÇKP, AEP, Parti tarihleri, Stalinin Kadrolar politikası üzerine eserler okunarak özetleniyordu. Bana da Stalinin kadro politikası düştü. Okudum ve özetini notlar halinde organa sundum. Tabiki birşeyin altını özel olarak çizmiştim. Stalin’in “dünya halklarının şerefine yoldaşlar” sözünün.O dönem alkol yasaktı ve kurumumuzda yılbaşı yaklaşıyordu ve alkol talep edenler vardı. Ben organ da Stalinin kadro politikasının özetini detaylı bir şekilde sundum. Sunumum beğenilmişti. Pro gündemi kapatmak isterken, ben araya girerek, ‘Pro yş bir sorun daha var’ diyerek, Stalin den o alıntıyı okudum. Bak, Stalin dünya halklarının şerefine, diyor. ‘O zaman bizde yılbaşında alkol verelim’… önerime ısrarla karşı çıktı. Ama uzun tartışmadan sonra herkese sadece bir bardak şarap da anlaşmıştık ve böylece yasağı delmiştik.

Bu ve benzer anıları çoğaltmak mümkün. Sadece çarpıcı ve o günkü durumumuzu ifade ettiği, bakımından manidar buldum. Ama herşeye rağmen Pro’muzu kırmazdık. Kıramazdık ki.Onun sıcaklığı,hele o bıyık altında gülüşü, duruşu ve sevecenliği bunun önüne geçerdi. Proleter yoldaş gerçekten de bir halk adamı olduğu kadar, iyi bir örgüt adamıydı. Örgüte sonsuz bir güven azmiyle çalışarak bizlere güven veriyordu. Onun SOSYALİZM VE KOMUNİZM UĞRUNA yaşamı, mücedelesi ve fedakarlığını hiç unutmadık, unutmayacağız.

Bu anlatıyı Sinan Demirci yoldaşın sözleri ile noktalayalım ; “Büyük inancın, bağlılığın, fedakarlığın, kararlılığın ve bilincin bu gösterişsiz simgesi, Proleter Ahmet Zeki Çimen bundan 25 yıl önce bir kalp krizi sonucu aramızdan sonsuzluğa ayrıldı. Sosyalizm mücadelemize büyük emekler vermiş, birçok arkadaşımızın yetişmesine önayak olmuş mütevazi ve nüktedan bir yoldaşı bu 25. ölüm yıldönümünde saygı ve özlemle anıyoruz.”

Not:Ahmet Zeki Çimen’in(Proleter) Mezarı Merkez ZONGULDAK Inağzı  mezarlığında BULUNMAKTADIR. Yolu Zonguldak’a düşen dostlar bir karanfille ziyarette bulunmak isterler belki de… Mustafa Çalışkan 19.02.2017

(1) (Kaynak:  BP’nın Ahmet Zeki Çimen (Proleter)in kendisi ile ilgili verdiği yazı -16.2.2003 Proleter 10.yıl anmasın da ‘Herşeye rağmen’ dergisi açılış

simurg-news.com