İstanbul’da ambulansa bindirilirken “Bizi diri diri yaktılar“ diyordu yanmış yüzüyle, eski halinden eser kalmamış genç bir siyasi tutuklu kadın. 20 cezaevine eşzamanlı düzenlenen operasyonla yapılan katliamı halka naklen kendi yalanları eşliğinde izletilmişlerdi. İlk kez katliama uğrayanların sesi “Bizi diri diri yaktılar“ sözcüğüyle bu genç kadının sesinden dünyaya yayıldı.
19 Aralık bir gündür; Bir yıldönümü… Takvimde bir yaprak… Muktedirlerin kan bayramı… 19 Aralık 2000 sistem içi hayatlara dönülmesi ve celladın hayranlıkla takip edilmesi için sallanan sopadır.
Yirmi zindana yirmi bin asker, yirmi bin gaz bombası, yirmi bin dipçik, binlerce mermi çekirdeği, kırk bin postal, onlarca iş makinesi ve ceset torbasıyla girişilen bir seferdir 19 Aralık. “Sahte Oruç Kanlı İftar” manşetiyle şakşaklanan bir dezenformasyondur.
Bütün güler yüzlü liberal maskelerin çıkarılıp keskin dişlerin gösterildiği bir tören alayıdır. “Hayata Dönüş” yaftasıyla piyasaya sürülen bir gözdağıdır. 19 Aralık devlettir. 19 Aralık katliamdır. ”Faşizmin ikiyüzlülüğünü çok iyi yansıtan “Hayata Dönüş” olarak adlandırılan bu saldırı sırasında, değişik cezaevlerinden toplam yirmi dokuz devrimci tutsak, kullanılan fosfor bombaları sonucu yanarak, kurşunlanarak ya da operasyona engel olma düşüncesiyle bedenini tutuşturarak ölümsüzleşti. Yüzlercesi ise yaralandı ve bunların çoğu sakat kaldı.
Görünürde yakılmak istenen devrimci tutsaklardı. Daha arka planında dışardaki sisteme karşı direnme azmini yakmayı hedeflemişlerdi. Kadınlar, gençler, emekçiler, Kürt Halkı ve bütün direnme dinamiklerinin mücadelesini geriye püskürtme misyonunu biçmişlerdi. Görünür gerekçesini ve hedefini cezaevleri ve cezaevlerindeki devrimci tutsaklar oluşturuyordu fakat onların ölümüne direneceğini asla teslim olmayacağını bilmezler mi? Bu belkide en iyi bildikleri şeylerden birisidir. Daha önceki cezaevleri direnişlerinden, katliamlarından onlar devrimci tutsakları iyi tanırlar. Faşizmin F tipi saldırısının asıl amacı, “Dışardaki yaşamın hücreleştirilmesiydi”. Bunu başarabilmek için, ‘devrimci öncülük ve önderlik’ boşluğunu derinleştirmenin yanında, devlet teröründen korku ve teslimiyet eğilimlerini körükleyecek bir ‘şok’ yaratma istemidir.
Katliamın siyasi sorumlusu dönemin başbakanı Ecevit’in, “Cezaevlerinde F tipi düzenine geçemezsek IMF programlarını uygulayamayız” sözü saldırının nedeni ve arkasında yatan amacı daha ne kadar açık itiraf edebilirlerdi ki.
Fakat 19 Aralık ve sonrası, asıl olarak tüm bu Nazilere rahmet okutan vahşete rağmen; sürüklendikleri çamurları daha sonra biriktirip, içilen limonlu suyun çekirdeğinden limon yetiştiren kadın tutsakları anlatır. Gazdan hepsi yerlere serilmiş elli kadar kadın tutsaklardan ilk kendine gelenin Enternasyonal marşını başlatması, her kendine gelenin ona eşlik etmesidir. Ve yüzlerce direniş öyküsünün de adıdır. Bu anlamda 19 Aralık katliam olduğu kadar, en elverişsiz koşullarda dahi direnme ruhunun kuşanılmasını anlatır. Ve ne içerde tek kişilik hücrelerde dahi yaşamları hücrelere hapsedebilmişlerdir, geçici durgunluk ve geri çekilmeler olsa da ne de dışarda “Yaşamları hücreleştirebilmişlerdir“
19 Aralık Cezaevleri Katliamını unutmadık! Unutturmayacağız! 19 Aralık Devrimci Tutsakların direnişi de unutulamaz!
Avrupa Kadın Dayanışması