AKD;  #AşağıBakmayacağız

Gözlerinin İçine Bakarak, Kâbusları Olmaya Devam Edeceğiz

Kızlarım, oğullarım var gelecekte.

Herbiri vazgeçilmez cihan parçası Bir umudum sende anlıyormusun – A.Arif

Uzun yıllar AKP’de çalışmış eski bir milletvekili adayı olan Profösör Dr. Melih Bulu, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından, 02 Ocak 2021’de Boğaziçi Üniversitesi’ne Rektör olarak atandı.

Boğaziçi Üniversitesi’nin yerleşik demokratik kültürüne ve özerk/ özgür üniversite anlayışına sahip çıkmak için, öğrenciler, kayyum rektör atamasına karşı direnişe geçtiler. Direnişin karşısında polis müdahelesiyle gözaltılar başlayınca, Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, öğretim üyeleri, emekçileriyle tek yürek halinde kararlı bir direniş başlattılar. LGBTİ öğrenci derneğinin sergisinde, Kâbe resminin yere konulması bahane edilerek, direnişi çarpıtmak, hedef şaşırtmak için, “bir kesimin değerlerini alenen aşağılama, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” iddiasıyla, LGBTİ+’lar hedef gösterildi ve kolluk güçleri tekrar saldırdılar. Öğrencilerin ve akademisyenlerin haklı direnişleri, kısa zamanda, başta İstanbul olmak üzere Ankara, İzmir, Antalya vb farklı şehirlerdeki üniversitelere de yayıldı, LGBTİ+lar, kadın örgütleri, aileler, ilerici, devrimci kesim, öğrencileri sahiplenince eylemler sokağa taştı. Direniş sürdükçe, devletin saldırıları da giderek şiddetlendi. Gözaltılarda çıplak arama, LGBTİ+ bireylere, kadınlara cinsel taciz, cinsel içerikli işkenceler yine devreye girdi.

Neden Boğaziçi Üniversitesi?

Boğaziçi Üniversitesi dünya çapında tanınan ve kabul edilen üniversiteler arasındadır. Ayrıca ülkenin ilk Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu’na sahip üniversitelerindendir. Diğer birçok üniversitenin aksine, bu komisyonda çeşitli alanlardan uzmanlarla birlikte, Kadın Araştırmaları Kulübü’nün ve LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün temsilci bulundurma hakkı bulunmaktadır. Yani üniversitede herhangi bir eşitsizlik, taciz ve şiddet durumunda kadınlar ve LGBTİ+lar bu topluluklar aracılığıyla başvuruda bulunabiliyor, öğrencilerin talepleri bu temsilciler aracılığıyla iletilebiliyordu. Ancak bu durum, tıpkı İsatanbul Sözleşmesi gibi, faşist Erdoğan ve şürekasının “muhafazakar bir toplum yaratma” hedeflerini baltalamaktaydı.

Dolayısıyla; Bulu’nun Erdoğan tarafından “Rektör” olarak Boğaziçi Üniversitesi’ne atanmasındaki amaç, denetim altına alamadıkları akademi dünyasını ele geçirerek, bilime müdahele etmek, bilimin gerici prangalar altında ezilmek istenmesidir. Özünde gerici bir dünya görüşünün, akademi ve bilim alanlarına hakim olma çabasıdır. Tıpkı eğitim müfredatından evrimi kaldıran gerici dünya görüşü gibi. Tıpkı “toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramının müfredattan çıkarılarak yerine “cinsiyet adaleti” kavramının yerleştirilmeye çalışılması ve üniversiteler bünyesindeki Kadın Araştırmaları Merkezlerinin “Aile Araştırmaları Merkezleri”ne dönüştürülme çabası gibi. Kısacası Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılan rektör ataması homofobik, transfobik, kadın düşmanı, kayyumcu politikalarla, üniversiteleri zapturapt altına alarak muhafazakar bir toplum yaratma hedefini yakalama amaçlıdır.

Baskının ve Zulmün Olduğu Yerde Direniş Meşrudur;

Halkın iradesini yok sayarak HDP Belediyeleri’yle başlatılan kayyum atamaları, AKP-MHP iktidarının kontrolü dışında kalan her yapıyı denetleyebilmek için topluma dayatılmaktadır.

Ancak Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin, onların dayatmalarına, talimatlarına boyun eğmeyeceğini hesaba katamadılar. LGBTİ+ ve kadın öğrencilerin “Aşağı bakmayacağız! Gözlerinin İçine Bakarak, Kâbusları Olmaya Devam Edeceğiz” deyip direnişi harlayacaklarını, üniversitelerin bilim yuvaları olarak onların hayallerini gerçekleştirecekleri yerler olamayacağının dersini vereceklerini hesaplayamadılar. LGBTİ+’lar ve kadınlar başta olmak üzere toplumun her alanına ayar çekmeye çalışmayı görev bilen Erdoğan ve şürekasına karşı, toplumsal muhalefet giderek büyümekte. Bu muhalif güçlerin bir parçası olarak, “Faşizme Karşı, Birleşelim, Örgütlenelim, Mücadeleyi Yükseltelim” şiarıyla biraraya gelen BİRLEŞİK  MÜCADELE GÜÇLERİ, 04.02.21 Perşembe günü, kuruluş deklerasyonunu açıklamak istediklerinde, bir kez daha polisin gözaltı saldırılarıyla karşı karşıya kaldılar. Ancak yine her defasında olduğu gibi direniş kazandı ve açıklama yapıldı.

Avrupa Kadın Dayanışması olarak, saldırıların en yoğun olduğu ama kitlelerin de inadına yeni mücadele yöntemlerini yarattıkları bir süreçte oluşturulan Birleşik Mücadele Güçleri’ni selamlarken, yeni bir mücadele ağının kuruluş sevinciyle, kadınları; Boğaziçi Direnişi’ni bulunduğumuz Avrupa coğrafyalarında sahiplenerek onların sesi olmaya, dayanışmayı büyütmeye çağırıyoruz.

#BoğaziçiDirenişiOnurumuzdur

#Yüzünü yerden kaldırmayanlar, gökkuşağının renklerini göremeyecekler!

#HerYerBoğaziçiHerYerDireniş

#BuDahaBaşlangıçMücadeleyeDevam

Avrupa Kadın Dayanışması