Şahin yoldaş, komünist devrimci ruhu dolu dolu yaşayıp yansıtan ve bunu bilinçli zeminde ideolojik-teorik temelde billurlaştırarak temsil eden, önder vasfını katıksız biçimde gösteren bir yoldaştı Partili yaşamında mütevazı olduğu kadar yaratıcı ve ilerletici yanıyla da öne çıkan örnek bir yoldaştı SHS’deki kararlılığı, cüreti, geliştirici çabası ve yaratıcı yetenekle birleştirdiği çalışmalarıyla tam bir önderdi. Savaşın her türlü sorununa kafa yoran, inceleyerek dokümanlaştıran özelliği parti siyaseti ve yöneliminde de önemli katkılar yaratıyordu. O yorulmak bilmeyen bir devrimci, durmak bilmeyen bir savaşçı, aman tanımayan bir kavgacı, üretken bir komünistti. Şahin yoldaştan öğrenmek, cüretini kuşanmak, ileri çıkan dava adamlığını komut almak biz yoldaşlarının ertelenemez görevidir. Görevdir çünkü giderek amansızlaşan ve acımasızlıklarla büyüyen bir mücadelede, kural tanımayan azgın faşist bir düşmanla savaştayız. Bu savaşı, Şahin yoldaştan, Doktor, Mercan, Fırat ve Şiar yoldaşların kavga miraslarından öğrenerek ve bu mirası ilerleterek yürütebiliriz
HABER MERKEZİ(25.09.2017)-Sınıfsız Toplum İçin Halkın Günlüğü’nün 5.Sayısında yayınlanan ‘’Giderek amansızlaşan kavganın Şahin’leri ölümsüz yoldaşların ardından’’ başlıklı makaleyi okurlarımızla paylaşıyoruz.
‘’Yeniden anıyor, komünist mücadelelerini binkez daha selamlıyoruz. Şahin yoldaş şahsında devrim ve komünizm mücadelesinde düşenlerimizi unutmayacağız, unutturmayacağız! Onların savaşı yoksul dünyanın esaret dünyasına karşı savaşıdır. Onların cüreti köhnemiş dünya gericiliğine kesilmiş hükümdür. Cüret ve kararlılıklarını kuşanacak, onlarla savaşacak, onların savaşını zafere dek sürdüreceğiz. Biz yoldaşlarına düşen budur!
Ekmeğini kazanma uğruna milyonlarca işçi, emekçi, yoksul insan ağır bedeller ödüyor. Yaşamsal hakkına uygun olarak sesini yükselten bu emekçi insanların en şanslı olanları yarı-aç, yarı-tok, vahşi sömürü ve zulümkar baskı çarkı içinde yaşamla ölüm arası sınırda güvencesiz ve geleceksiz bir yaşama mahkûm yaşıyor. Biraz daha şanssız olanları buna ek olarak mahkeme kapılarını aşındırıp bu baskı cenderesinde süründürülüyor, soruşturma-kavuşturma ve tahkibat çemberinde hırpalanıp ensesinde boza pişirilenler olarak evle mahkeme arasında yaşamını tamamlıyor. Bunlardan daha şanssız olanları ise, bir öncekilerden biraz daha sesini yükselterek anayasada tarif edildiği ölçüde demokratik hak-hukuku gereği yönetenlere (iktidara) eleştiri yürütüp hakka sahip olmanın bilinciyle hareket ediyor ki, bunlar ekseriyetten mahkeme safhalarını tanımadan hapishane duvarlarıyla gününü geçirip böyle yaşıyorlar. En şanssız olanlar ya da şansını-kaderini eline almakta da kararlı olup bilinçli-örgütlü bir duruşla bu baskıcı, zulümkar ve faşist düzene isyan ederek mücadele edenler ise, yönetenlerin hapsetme tercihinden daha çok öldürme tercihine maruz kalıyorlar. Bunlardan silahlı mücadele ve savaş yürütenler ise, neredeyse istisna tanımadan hepsinin yok edilmesi hedeflenerek alenen kurşunlanıp katlediliyor, havadan yağan bombalarla, roketlerle paramparça edilip doğrudan imha ediliyor. Kısacası, anladığımız biçimde normal yaşamlarını sürdüren geniş toplumsal kitlelerin sömürüden öteye baskı ve zulme maruz kaldığı, her türlü acının reva görüldüğü, çocukların aç-bilaç kaldığı, sorgusuz sualsiz sokaklarda kurşunlandığı bir düzenden ve iktidar şartlarından bahsedildiği mevcut faşist koşullarda, komünist ve devrimcilerin, faşist şiddet ve işkenceden geçirilmesi, hapsedilmesi, kurşunlanıp katladilmesi, hele devlete karşı silahlı savaşa başvuranların bu faşist iktidar tarafından doğrudan imha hedefi haline getirilerek en acımasız biçimde ağır teknolojik silahlarla yok edilmesi çok daha anlaşılır durumdur.
Bütün bunlar, faşist hâkim sınıflar devleti ve siyasi iktidarlarına karşı silahlı mücadele ve savaşın ne kadar zorunlu ve meşru olduğunu gösteren ve doğrulayan şartlardır da. Yani, gerici sınıflar ya da daha somut olarak komprador tekelci burjuva sınıf faşist devleti ve siyasi iktidarlarının varlığı ya da geniş halk kitlelerine uyguladığı baskı, sömürü, zulüm ve faşist şiddet, devrimci savaş ve silahlı mücadelenin de varlık gerekçesidir. Özü şudur; hâkim sınıfların uyguladığı gerici faşist şiddete karşı devrimci şiddet kullanılmak zorundadır. Bu, faşist hâkim sınıfların dayattığı bir zorunluluktur. Devrimci mücadele ve bu mücadelenin değişik biçimleri, devleti elinde bulundurup iktidar eden sınıfın karakterine, yönetim biçimine, siyasi sistemine uygun olarak nitelik edinirler. Devrim ise, devleti gasp ederek elinde tutup bu makineyi geniş halk kitleleri üzerinde bir baskı aracı olarak kullanan gerici sınıfın elinden alıp gerçek sahiplerinin eline veren siyasi bir eylemdir ve siyasi iktidarın ele geçirilmesini konu alan bu eylem tabiatıyla bir zor-şiddet hareketidir. Zira, devlet ve iktidar imtiyazlarını elinde bulunduran sınıf kendi rızasıyla bu kanlı sömürü saltanatı ve imtiyazlarını bırakarak düşmanı olduğu sınıfa vermez.
Proletarya ve emekçi sınıfların kurtuluşundan başlayarak nihayetinde tüm insanlığın kurtuluşuna uzanan bu tarihi mücadelede, bu uğurda, milyonlarca işçi, emekçi, devrimci ve komünist ağır bedeller ödeyerek ölümsüzleşti. Proletarya partisi de aynı tarihi savaşımda yüzlerce savaşçısını, onlarca kadro ve önderini şehit verdi. Şahin, Mercan, Doktor, Fırat, Şiar yoldaşlar da aynı uğurda canlarını feda ederek ölümsüzleştiler. Bu ölümler kuşkusuz ki, anlamlı ve yücedir. Evet bağımsızlık, demokrasi, devrim, sosyalizm ve komünizm uğruna ölümsüzleşen her devrimci uğruna düştükleri amaç açısından aynı değerdedir. Ne ki, bireylerin tarihteki rolü de bilinen ayrı bir gerçektir. Aynı biçimde bireyin tarihsel olarak somutta oynadığı rol de önem arz eder. Bunun gibi, verdiğimiz ağır kayıplarda Proletarya partisinde oynadığı rol açısından Şahin yoldaş özel bir önem taşır. Bireyin tarihte oynadığı role benzer olarak, Şahin yoldaşın proletarya partisi ve SHS bakımından üstlendiği görev ve sorumluluklarla, oynadığı rol bakımından ileri gelen bir önemdedir. Şüphesiz ki, ölümsüzleşen her yoldaşımızın anlamı, değeri büyüktür, devrime ve partiye katkıları önemlidir. Lakin, proletarya partisinin kendi şartları açısından, Şahin yoldaşın oynadığı rol ve üstlendiği görevler ona özel bir önem yüklemektedir. Bu anlamda Şahin yoldaşın kaybı proletarya partisi açısından özellikle ağır ve önemli bir kayıptır.
Şahin yoldaş, proletarya partisinin yeni yönelim ve çizgisinde doğrudan rol oynayan, SHS’nin yürütülerek geliştirilmesinde birinci derecede belirleyici etkiye sahiptir. Onun parti sekretarya üyesi olması bir rastlantı değil, oynadığı rolün ürünü ve sonucuydu ki, bu görevi onun kaybının parti açısından özel bir önem ve anlam taşımasını koşullar. Bu, aynı süreci omuzlayan yoldaşların rolleri ve emeklerini yadsımak anlamına gelmez. Bilakis Şahin yoldaşla birlikte aynı görev ve sorumlulukları üstlenen ve SHS’nin pratik çalışmasının öznesi olan diğer yoldaşlarımızın emeği ve rolü de büyüktür.
Düşenlerin miraslarından öğrenerek kavgalarını yürütebiliriz
Şahin yoldaş, komünist devrimci ruhu dolu dolu yaşayıp yansıtan ve bunu bilinçli zeminde ideolojik-teorik temelde billurlaştırarak temsil eden, önder vasfını katıksız biçimde gösteren bir yoldaştı. Partili yaşamında mütevazı olduğu kadar yaratıcı ve ilerletici yanıyla da öne çıkan örnek bir yoldaştı. SHS’deki kararlılığı, cüreti, geliştirici çabası ve yaratcı yetenekle birleştirdiği çalışmalarıyla tam bir önderdi. Savaşın her türlü sorununa kafa yoran, inceleyerek dökümanlaştıran özelliği parti siyaseti ve yöneliminde de önemli katkılar yaratıyordu. O yorulmak bilmeyen bir devrimci, durmak bilmeyen bir savaşçı, aman tanımayan bir kavgacı, üretken bir komünistti. Şahin yoldaştan öğrenmek, cüretini kuşanmak, ileri çıkan dava adamlığını komut almak biz yoldaşlarının ertelenemez görevidir. Görevdir çünkü, giderek amansızlaşan ve acımasızlıklarla büyüyen bir mücadelede, kural tanımayan azgın faşist bir düşmanla savaştayız. Bu savaşı, Şahin yoldaştan, Doktor, Mercan, Fırat ve Şiar yoldaşların kavga miraslarından öğrenerek ve bu mirası ilerleterek yürütebiliriz.
Ölümsüzleşen her yoldaşımızdan olduğu gibi Şahin, Mercan, Doktor, Fırat ve Şiar yoldaşların komünist mücadele pratiklerinden, devrime bağlılıklarından, feda ruhu ve sarsılmaz inançlarından öğrenmek elzemdir. Elzemdir çünkü, günümüzde ölüm pahasına ağır bedel ödemeyi göğüsleyenler, hatta devrimciliğin olağan bedellerini göze alarak mücadeleyi omuzlayan kararlı devrimcilerin sayısı düne göre daha da azalmakta, feda ruhuyla devrim ve halka yaşamlarını adayan tavır daha ender görülmektedir. Elzemdir çünkü, devrimci dava uğruna tereddütsüzce ölüme yürüyüp onu ikilemsiz kararlılık ve cesaretle karşılayan günümüzün “bir avuç” kavgacılarındandırlar. Onlar her türden barbarlığa, vahşi savaş ve saldırganlığa, düşmanın teknik-teknolojik taktik üstünlüğü ve imha hareketlerine karşı, ileri çıkarak bedenlerini siper eden ve faşist gerici savaş saldırganlığına “kaygısızca” meydan okuyan devrimci savaş cephesinin savaşçılarıydı. Onlardan öğrenmek elzemdir çünkü, Onlar faşizmin karabasan gibi toplumun üstüne çökerek yarattığı zifiri karanlığı, tam da bu karanlık kuşatmanın ortasında derin halk sevgisiyle beslenen komünizm davasına bağlılıkları ve sergiledikleri devrimci feda ruhuyla yırtıp aydınlatan birer meşale, aynı koşullardan peydahlanan yılgınlık, pasifizm ve karamsarlığın her türünü paramparça eden cüretkar militan duruş ve kararlı savaş bayrakları olarak yükseldiler ölümsüzlüğe’’
http://halkingunlugu1.org/