Bir Kere Daha, Süren Savaş Üzerine! – Rıza ÖZEN

Küresel güçlerin imalatı olan ve Ukrayna üzerinden sürdürülen savaş, vahşi kanlı yüzü ve tüm yıkıcılığıyla devam ediyor.

Sanırım Karl Marx’ın şu özlü sözüyle yazıya başlamak, içinden geçtiğimiz tarihsel süreci ifade etmek, anlatmak ve de anlamak adına daha anlamlı ve yerinde olacaktır.

“İnsan kalabilmenin tek yolu, insanlık dışı bu sisteme karşı savaşmaktır” diyor uluslararası işçi sınıfı ve ezilen dünya halklarının dostu, öğretmeni ve bilimsel sosyalizmin kuramcısı ve önderi olan Karl Marx.

Çünkü biliyor ki, eşitsizlikler dünyasının temelini ve kendisini, insanlık dışı bu sistem oluşturuyor. Baskı ve sömürüyü bu sistem oluşturuyor. Açlığı, yoksulluğu, sefaleti, talan ve vurgunculuğu bu sistem üretiyor. Savaşların temeli ve kaynağı bu sistemin kuruluş felsefesi ve varlık nedeninden kaynaklanmaktadır. Tarih boyunca olan ve şimdi de devam eden bütün saldırı, işgal, katliam ve soykırımlar mülkiyetçi egemen sistemlerin ürünü ve eseri olmuştur.

Ve bundandır ki, bugün her türlü kötülüğün kaynağını oluşturan ve temelini teşkil eden emperyalist-kapitalist dünya gericiliği ve onu oluşturan tüm varyantlarına karşı mücadele edilmeden, savaşılmadan ve sistemi bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırmadan, insanlık nihayi özgürlük ve kurtuluşa varamayacaktır. Ve bu sistem var olduğu sürece savaşlar, çatışmalar ve bogazlaşmalar, insanlıga ve doğaya kıyımlar devam edecektir.

Devam eden savaşta, savaşın korkunçluğunu, yıkıcılığını, her boyutta yarattığı tahribatı görüyor ve yaşıyoruz. Şimdiden binlerce  ölüm, üç milyonu aşan yerinden yurdundan edilmiş ve mülteci durumuna düşürülmüş insanlar. Kentler  ve yerleşim alanları ve insan yaşamı için kurulan alt yapı tahrip ediliyor, doğa tahrip ediliyor. Yine en büyük acıyı ve zorluğu çocuklar ve kadınlar çekiyor.

Kullanılan bombalardan, silah ve patlayıcılardan ve de kimyasallardan ölümlerle birlikte insan, hava ve toprak zehirleniyor ve kirleniyor.

Ölüm kusan, silahları, bombaları füze, helikopter ve uçakları yapmak için silah fabrikaları harıl harıl çalışıyor. Kasalarını doldurdukça, şişirdikçe silah tekellerinin patronları açgözlülükle  ve hararetle gelecek yeni siparişleri bekliyor ve zevkle el ovuşturuyorlar. Genelde dünyada ve özellikle kriz ve çatışma bölgelerinde, bugün  Ukrayna ve çevre devletlerinde olduğu gibi müthiş bir silahlanma yarışı ve furyası hızla devam etmektedir. Devletler halklarının ekmeğinden, aşından, en temel insani ihtiyaç ve haklarından kısarak ve çalarak, halkları soyup soğana çevirerek silah satın alıyorlar veya kendileri üretiyorlar.

İşçiler, emekçiler, ezilen tüm yığınlar ve halklar üzerinde adete günün yirmi dört  saati; milliyetçi, şöven ve ırkçı politikalarla yığınları zehirleyip yönlendirerek ve kitleleri arkasına takarak ve karşı tarafı da şeytanlaştırıp, ne kadar büyük düşmanı olduğunun propagandasını yaparak ve içerde de halk üzerinde her türlü baskı ve zulümle diktatörlükler kurarak, kendi çıkarları için halkı savaşa sürüklüyor egemenler sınıflar.

Bugün Ukrayna üzerinden süren savaş bir kere daha altını çizerek ifade edelim ki, emperyalistler ve emperyalist bloklar arası süren bir savaştır. Gerici ve haksız, emperyalistlerin çıkarlarına ve onların isbirlikçi uşaklarının çıkarlarına hizmet eden bir savaştır. Bundan önce de konuya dair yazdığım makalelerde ifade ettiğim gibi; bu savaş ABD’nin Ortadoğu’da tetikciliğini yapan İsrail’in korumacılığı ekseninde, Rusya’yı sıkıştırma ve zayıflatma, İran’ı kuşatma ve esas stratejik hedefi olarak belirlediği Çin’i sınırlama ve durdurma ve genel anlamda da ABD liderliğindeki batılı emperyalist ittifak NATO’nun  genişleme siyasetidir.

Durum ve izlenen siyaset tam da bu iken, peki ABD ve batılı emperyalist ittifak dünya kamuoyuna ne diyor, ne yapıyor ve nasıl propaganda ediyor?

Tüm dünyaya ikiyüzlüce gerçekleri tersyüz eden, tümüyle kendi çıkarları temelinde yalan, dezenformasyona dayalı ve psikolojik savaş yöntemlerini kullanarak ve karşı tarafın iletişim kanallarını teknik olarak engelleyip yasaklayarak kara propaganda yapıyor.

Sanki başta ABD olmak üzere, batılı emperyalist güçler Kore’den başlayıp Vietnam, Yugoslavya, Kafkaslar, Irak, Suriye, Libya, Filistin, Yemen ve Afganistan ve de tüm Ortadoğu coğrafyasını harabeye ve kan gölüne çevirmediler. Sanki bu ülke ve coğrafyalarda ki saldırı ve işgallerinde arkalarında milyonlarca ölü ve yaralı bırakmadılar. Milyonlarca insanı yerinden yurdundan ederek göç yollarına düşürmediler.

Tarih boyunca dünya ezilen halklarına saldırı ve düşmanlıkta sınır tanımayan bu katliamcı ve soykırımcı katil sürüleri, şimdi kalkmış Ukrayna meselesinde “demokrasi ve insan hakları,batı degerleri” gibi kavramlar üzerinden pişkinlik ve ikiyüzlülükle özgürlük ve demokrasi havariliği yapıyorlar. Ukrayna’yı buna zorlayan, sürükleyip ateşe atan siz değil misiniz? Ukrayna halkına bugün Rusya’nın yaptığı gibi, en büyük kötülüğü yapanlardan biri de siz değil misiniz ve uşak işbirlikçiniz faşist Volodimir Zelenski ve ekibi değil mi? Dolayısıyla yazının başında da ifade ettiğim gibi, emperyalist haydutlar ne kadar gizlemeye ve üzerini örtmeye çalışırlarsa çalışsınlar, bu savaş halklara karşı, emperyalisler arası hegemonik bir savaştır.

Batılı emperyalist ittifak ve devletler mülteci sorunu konusunda da tam bir ikiyüzlü politika izlediler. Ortadoğu, Afrika, Latin Amerika ve Asya’dan gelen mültecilere karşı tavır ve tutumlarına bakın ve bir de Ukrayna’dan gelenlere karşı tavır ve sahiplenmeye bakın ve hatta Ukrayna’dan mültecilerin içinde olan siyahlara, Romanlara ve azınlıklara karşı tavır ve tutuma bakın. Avrupa çapında milliyetçi, şöven ve ırkçı yaklaşımlar hemen kendini ele verdi ve veriyor.

Oysa esas ve temel olan, dünyanın neresinde olursa olsun, milliyetine ve dini inancına bakılmaksızın, savaş ve çatışma ortamlarında yerinden yurdundan edilen, sürülen insanların yaşam ve sığınma haklarının savunulmasıdır. Çünkü bu en temel insani bir  haktır.

Mart Ayı,

Mart ayındayız. Mart ayı biçok tarihsel ve toplumsal olayları bağrında taşıyan bir aydır. Bu ayda yazılan bir yazıda bunları kısada olsa anmadan, değinmeden geçmek olmazdı.

8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü gibi bir tarihsel mücade ve direniş gününü tüm görkemliliğiyle geride bıraktık.

6 Mart 1978 de devletin kontra güçlerinin öğrencilerin üzerine bomba ve silahlarla saldırarak devrimci oğrencileri katledildiği bir gün.

12 Mart Gazi direniş ve katliamının günü.

16 Mart 1988 Halepçe-Kürt katliamının yıl dönümü.

30 Mart Mahir ile yoldaşlarının Kızıldere direnişi ve katledilmeleri.

Bu katliamları lanetlerken, mücadele ve direnişleri önünde bir kere daha saygı ve minnetle eğiliyorum.

Yine bu ayda, 18 Mart Uluslararası Politik Tutsaklarla Dayanışma Günü  var. Dünya ezilen insanlığının onuru ve yüzakı olan devrimci politik tutsakları sahiplenmek, savunmak, onların ideallerini yaşamak ve yaşatmak bugünün ve geleceğin güncel görevidir.

21 Mart Newroz

Başta Kürtlerin ve Ortadoğu halklarının mücadele, diriliş ve direniş bayramını kutluyor ve selamlıyorum.