Bir kez daha sosyalist bir cephe yaratma zorunluluğu

mkp gerillaFaşist devletin halklara dönük vahşi saldırılarının artık kitlesel katliamlar boyutuna evirildiği bir süreçte; klasik, sistem içi ve pasifist tepkilerle karşı koymanın ciddiye alınacak ya da saldırılara cevap olabilecek bir hükmü kalmamıştır

HABER MERKEZİ (13-12-2015)- Gazetemiz yazarlarından Refik Demir’in 112. sayımızda yayınlanan ‘’ Bir kez daha sosyalist bir cephe yaratma zorunluluğu” başlıklı köşe yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz.

Daha öncesinden yine bu köşede sosyalist bir cephenin yaratılması zorunluluğuna dair fikirlerimizi paylaşmıştık. Nesnel durum, devrimci durum, halk kitlelerinin durumu ve devrimci güçlerin durumunun genel değerlendirilmesi üzerinden sosyalist bir cephe yaratmanın devrimci-komünist güçlerin önündeki kaçınılmaz görevlerden biri olduğunun altını çizmiştik… Yaşanan gelişmeler bu ihtiyacın ne kadar elzem ve zorunlu olduğunu bizlere bir kez daha berrak biçimde gösterdi. Faşist devletin halklara dönük vahşi saldırılarının artık kitlesel katliamlar boyutuna evirildiği bir süreçte; klasik, sistem içi ve pasifist tepkilerle karşı koymanın ciddiye alınacak ya da saldırılara cevap olabilecek bir hükmü kalmamıştır. Bunu vurgularken yaşanan gelişmelere karşı gösterilen demokratik duyarlılığı ve tepkiyi küçümsediğimiz anlaşılmamalıdır. Aksine bunun kendisi önemli ve doğallığında olması gerekendir. Bizlerin vurgulamaya çalıştığı nokta bununla sınırlı bir karşı çıkışın yaşanan keskin süreç karşısında son tahlilde bir anlam ve saldırıları püskürtebilecek bir mahiyet içermediğidir. Dolayısı ile keskin süreç bizlere keskin ve militan bir mücadele hattı ortaya koymamızı dayatmaktadır. Proleter devrimciler başta olmak üzere tüm devrimci güçler yaşanan keskin sınıf mücadelesinin ihtiyaçları ve bu minvalde yükselen devrimci duruma göre hazırlık yaparak konumlanmalı ve faşist devletin stratejik saldırılarına stratejik araçlarla konumlanarak cevap olmalıdır. Günün temel devrimci görevi budur. Bunu doğru okumayan ve buna göre konumlanmayan bir devrim hareketinin niyetlerden bağımsız olarak sağ tasfiyeciliğe kan taşımaktan başka hiçbir anlamı olmayacaktır. Devrimci şiddetin kahredici kudreti ve hesap sorma bilinci bugün kuşanılmayacaksa ne zaman kuşanılacaktır. Devrimci savaş mevzileri bugün esas alınmayacaksa ne zaman alınacaktır. Militan-devrimci bir kitle hareketi bugün yaratılmayacaksa ne zaman yaratılacaktır. Proleter öncü de dâhil devrim hareketinin üzerindeki sağ pasifist ölü toprağı bugün parçalanmayacaksa ne zaman parçalanacaktır. Dolayısı ile bugün başta stratejik araçlar olmak üzere bütün esas-tali mücadele biçimleri ve araçları devrimin ihtiyaçlarına göre ele alınmalıdır. Tüm örgütlerimiz ve olanaklarımız devrimi besleyen ve kan taşıyan bir içerikle ve yönelimle biçimlenmelidir.

Yukarıda belirtmeye çalıştığımız perspektif ve zorunlulukları karşılayacak ve cevap olabilecek yegâne çözüm yollarından biri kuşkusuz ki devrimci-sosyalist bir cephenin yaratılması olacaktır. Bu perspektif dışındaki tüm çabalar ve yönelimler niyetlerden bağımsız olarak süreci karşılayacak ve devrimci müdahalelerde bulunabilecek bir gerçeklikten yoksundur. Proleter öncü böylesi bir yönelimin öznesi olarak rol almalıdır. Bütünlüklü ideolojik, politik hattı, hareketin siyasal ağırlığı ve olgunluğu bu noktada devrimci bir misyon oynamasını koşullayan bir yerde durmaktadır. Toplumsal muhalefeti ve keskinleşen çelişkileri devrimci iktidar perspektifi ile örgütleyen ve devrime seferber edecek olan devrimci-sosyalist bir cephenin yaratılmasında proleter öncü seferber olarak harekete geçmelidir. Dönemin ruhuna uygun olarak esas politik hattını ve enerjisini bu devrimci yönelim ve kaygılarla biçimlendirmelidir.

http://www.halkingunlugu.net/