Bir Kıvılcım Tüm Bozkırı Tutuşturabilir!

“Kürtçe hayat vermek anlamına gelen Amini’nin bir Anka kuşu olduğunu ve onun küllerinden İran kadınının yükseleceğini biliyoruz” (Elnaz Sarbar (İran kadın hakları aktivisti)

İsyanların fitilleyici ateşi en baskıcı ortamlarda/sistemlerde kutuplaşmayla başlar öncelikle. Baskı, yıldırma, yok etme politikaları diyalektik öze uygun karşıtını doğurur, karşıtıyla beraber var olur ve evrensel çaptaki yakıcı çelişkiler/sorunlar kıvılcımı fitilleyen nokta ile beraber evrensel boyuta yayılma/sıçrama gücünü her daim bağrında taşır.

Günlerdir mücadele kıvılcımının tutuşturulduğu İran’da “kadın, yaşam, özgürlük” sloganları yankılanıyor ve kuşkusuz ki bu yankılanış ve haykırışlar evrensel çapta yükselen desteklerle sesine yanıt buluyor

13 Eylül’de tatil için gittiği Tahran’da kamusal alanda “örtünme kurallarına tam riayet etmediği” gerekçesiyle gözaltına alınan Mahsa Amini “ahlak polisi”nin şiddet ve işkenceleri sonucu üç gün boyunca hastanede kaldıktan sonra 16 Eylül’de yaşamını yitirdi.

43 yıldır şeriat kanunlarıyla yönetilen İran’da kadınlara dönük yıldırma-şiddet-katliam politikaları ilk olmadığı gibi sadece orta Doğu’ya has bir ezme-ezilme ilişkisi değildir kuşkusuz. Kimi rejim ve ya sistemlerde kadınlara yönelik baskı-şiddet-katliam politikaları daha katmerli, derin ve boyutluyken (İran, Afganistan gibi..); “demokrasi beşiği” gibi lanse edilen demokrasi havariliğine soyunan ülkelerde de (ABD-Almanya-Fransa vb.) kadınlara dönük ezme sömürme politikaları tırmanarak devam etmektedir.

Ortalama bir yıl önce yine bu aylarda yazı köşelerimiz Afganistan’ı Taliban yönetiminin özelde kadınlara yönelik baskı/şiddet/yok etme politikalarını ve bunlara karşı kadınların yılmayan mücadelelerini işliyordu. Ki Afganistanlı kadınların mücadeleleri hala devam etmektedir.

İsimler, tarihler, coğrafyalar şiddet politikalarının derinliği boyut açısından değişiklik arz etse de kadınlara yönelik şiddet-katliam politikalarını sistematik şekilde evrensel boyutta yaşanmaktadır. Yaşananların hiçbiri emperyalist kapitalist ataerkil sistemin cinsiyetçi politikalarından bağımsız ele alınamaz/alınmamalıdır. Ve Orta Doğu özelinde yaşananları da emperyalist kapitalist/ataerkil sistemin Orta Doğu konseptinin önemli tezahürlerinden biri olarak okumak lazım.

Bugünlerde ezilen kadınlar olarak kulaklarımızı, bilincimizi, yüreğimizi İranlı kadınlara dönmüş durumdayız. Mahsa Amini’nin katledilmesiyle İran’ın tamamına yayılan isyan dalgasına ve dünya çapındaki destek protestolarına tanıklık ediyoruz.

Bu isyan dalgasının ataerkil/kapitalist sistemin, kadınların kıyafetine yaşam tarzına müdahaleye ezme-sömürme ve cinsiyetçi politikalarına karşı yükselen “artık yeter” sesi olarak okumak gerekir.

Protestoların odağındaki temel özlem ve taleplerini ifade eden İranlı kadın protestocu Mina’nın sözleri ezilen tüm dünya kadınlarının özlem ve mücadele sesidir aynı zamanda, “özgür bir ülkeyi yeniden inşa edeceğiz” diyen Mina, sözlerine şöyle devam ediyor: “Mesela ben ne istiyorum? Bir şarkı okumak, dans etmek hatta koşmak istiyorum. Başörtüsü istemiyorum, elbiselerimi özgürce giymek istiyorum. İş ortamında baskıya, tacize, son verilmesini istiyorum. Erkek egemen bir toplumda yaşamak istemiyorum. Evde, işte sokakta onların sözü geçiyor. Maaşım bile erkek maaşından düşük. Müdür dahi olsam ben kadınım diye sözüm geçersiz sayılıyor. Neden çünkü o erkek. Bu düzen böyle devam edemez” (BirGün/24 Eylül)

İran bugün dünya kadınlarına umut taşıyor. Şeriatçı faşist sistemin tüm baskı-şiddet-korku politikalarına karşı susmayan, direnişi büyüten ve sistemi değiştirmeye kitlenen bir isyan dalgasıdır büyüyen. Bu isyan dalgasının yayılmasının önüne geçmeye çalışan rejim, ezilenlerin İran’daki sesini dünyaya duyuran sosyal medyaya müdahale etmekle, protestocuları katledip tutuklamakla uğraşırken; bizler başörtüleri olmadan sokağa çıkan, başörtülerini yakan sesini yükselterek özgüvenlerini her alana taşıyan, destek amaçlı saçlarını kesen, sokağa çıkan binlerce kadın oluyoruz şimdi.

İnsan en çok bastırılan kimliğiyle kendini var etmeye çalışır” der, Amin Maalouf. Sırf kadın kimliğinden dolayı binlerce yıldır (kimi sistem ve dönemlerde çeşitli esneklik ve hak kazanımları mevcuttur kuşkusuz; ki bunlarda binlerce mücadele ve bedel sonucu kazanılmışlardır) her türlü şiddete tacize, katliama sömürüye maruz kalanlar bugün kendini kadın kimliğiyle var etme mücadelesi yürütüyor.

Ve kuşkusuz ki; bugünkü kadının bilinci dünün çok çok ilerisindedir. Bu bilinçle bağlantılı girişilen mücadele örnekleri de dünden çıkarılan dersler ışığında örülüyor-büyüyor. Tüm gericilerin, ataerkil/kapitalist sistemin bunca korkusu ve saldırganlığı da bundandır, bunu biliyor ve korkularını büyüteceğimiz tekrar ediyoruz.

Bugün özellikle İranlı devrimci/komünistlerin ve uluslararası sosyalist kadın hareketlerinin omuzlarına büyük görevler düşmektedir. İranlı-Afganistanlı kadınların tutuşturduğu bu isyan dalgalarının aktif militanları olup; ateşi harlayacak, büyütecek yeni araçlar yaratmaları; öncü misyonunu tüm benliğiyle bu mücadelelerde yerlerini alarak kuşanmaları önemlidir.

İran sokaklarında yankılanan kadınların sesi, ezilen tüm kadınların/bizlerinde sesidir ve ezilenlerin bu haklı-meşru direnişlerini devrimci Maoist tutsak kadınlar olarak sahipleniyor ve coşkuyla selamlıyoruz!

halkingunlugu4.org/