Muhalefetin tümü başkanlık sistemine karşı olup, eski parlamenter sistemi geri getirmeye dönük bir siyaset ve yaklaşım sergilemekteydi Erdoğan ise, İngiltere görüşmelerine uygun olarak, ABD emperyalizmiyle tazelediği anlaşmalar çerçevesinde bunların çıkarlarının bekçiliğini yapacağını garanti etmiş olmalı ki, başkanlık sistemini benimseyerek ısrarla getirmek isteyen Erdoğan seçim sonuçları ne olsa da iktidarda tutuldu bu haydutlar tarafından. Seçim gecesi yaşanan ilginçlikler ve seçimler öncesi görülen siyasi tabloya karşın Erdoğan’ın seçimi kazanması bu derin ilişkiyi, aslında daimi olan ilişkiyi açıklamaktadır; emperyalist haydutlar tarafından seçim zaferi öyle ya da böyle Erdoğan’a bahşedilmiştir
BAKIŞ CAN (03-07-2018) Burjuva seçimlerin demokratik olmadığını söylemek katıksız bir doğru ama bilineni tekrar etmektir. Seçimlerin eşit şartlarda gerçekleşmediği, bağımsız iradeye dayalı bir tercih ve tezahürden uzak olduğu, halk kitleleri veya seçmenin iradesini yansıtmadığını söylemek de genel geçer bir doğruyu tekrarlamaktır. Dolayısıyla burjuva seçimlerin bir demokrasi oyunu, kitlelere dönük göz boyama, aldatmaca olup, faşizme çekilen bir maske ve burjuva bir prosedürden ibaret olduğu su götürmez doğrudur. Bütün bunlarda proleter devrimci siyaset açısından bir sorun yoktur; telaffuzu sadece doğruyu tekrar etmektir. Doğru ne kadar tekrar edilirse o kadar çok anlatılmış olur. Tekrarda bir beis yoktur. Ama doğrunun sulandırılmasında ve bilinen klişelerden ileri gitmeyen tekrarda beis vardır. Özellikle de doğrunun başka bir doğrunun karşısına dikilmesinde ya da doğruların tezatlık içinde ele alınmasında irice bir sakınca vardır. ‘’Bir tek Gül’e sahip olanlar her şeyi diken görürler.’’ Doğruyu tekleştiren veya tek doğruya saplanıp kalanlar diğer doğruları görmezler ki, statik düşüncenin yuvası tam da budur. ‘’Eğer burjuva seçimler bir oyundan ve faşizmi maskelemekten ibaret ise seçimlere girmenin manası ve mantığı nedir?’’ diyerek seçimlere katılmaya dönük taktik siyaseti sorgulayan ve seçimler sürecini(seçimleri) devrimci mücadele ve çalışmalardan tecrit eden anlayışlar her şeyi diken gören tek doğrucu tutucu anlayışlardır. Seçimlerin tüm karakterine karşın devrimci mücadeleye hizmet eder tarzda ele alınıp çalışmalar yürütülmesinde sakınca yok, devrimci mücadele adına fayda vardır. Bunlarda tekrar yeğdir; yeğdir çünkü sorun devrimci mücadeleyi tek doğruya indirgeyerek sınırlayıp yeteneklerinden yoksun bırakan sığ anlayışlar mevcuttur, ve bunlar objektif olarak ilerlemenin önünde engel olan anlayışlardır. Burjuva seçimlere bildik gerekçelerle katılmamayı prensip olarak benimseyen tavır artık geride bırakılmak durumundadır. Sorun taktik siyaset sorunudur ve şayet mesele taktik siyaset meselesi ise, doğru yaklaşım sorunu somut bir mesele olarak kavramaktır; somut koşullara ve duruma bağlı olarak bu taktik siyaset saptanmalıdır. Doğru olan budur. Bunda tartışmaya yer yoktur. Burjuva minderleri burjuvazinin aleyhine kullanma koşulumuz varsa ve kullanmamız anlamlıysa bundan çekinmeden kullanmalıyız…
Geride bıraktığımız seçimlerde doğru orantılı bir sonuç çıkmadı. Bütün gelişmeler, veri ve göstergelerin işaret ettiğinin aksine sonuçlar çıktı. Enteresan bazı sonuçlar da gündeme geldi. Bunlar bir rastlantı olamaz, değil de. Rastlantılara değil, maddi ve teorik gerçeklere inanırız. Karpuz çekirdeğinden kabak olmaz, karpuz olur. Eğer karpuz çekirdeğinin ekildiği yerde kabak çıkmış ise, orada bir sorun var demektir. Ya karpuz çekirdekleri yerine kabak çekirdekleri yanlışlıkla ekilmiştir ya da olan kabak değil karpuzdur ama ‘’bizim çiftçi’’ karpuzlara kabak demektedir. Bu seçimlerde de ‘’kardeşim tohum karpuz da olsa siz kabak’a razı olacaksınız, zira bizim kabağa ihtiyacımız var’’ demiştir malum ‘’toptancılar’’ tarafından. ‘’Seçmenin oyuna bunlar ne para eder ki’’ diyenler olabilir. Ancak ‘’parayı basanın düdüğü çaldığı’’ bir dünyada yaşadığımız, haydutlar dünyasında demokrasi oyunu oynadığımız unutulmamalıdır. Yani, seçmen oyları-tercihlerinin baskı ve korkutma gibi nedenlerin ötesinde parayla satın alınarak değiştirildiği imkânsız değil, bilakis dağıtılan paralardan, yaz günü dağıtılan kömürlerden ve makarnadan da anlaşılacağı gibi tamamen mümkündür. Vaatler, aflar, vergi barışı vb vs şeklindeki rüşvetler de oyları yönlendiren-tercihleri değiştiren bir unsurdur. Yoksulluğun olduğu, paranın insani değerlerin yerine geçtiği, gücün parada olduğu ve güce tapıldığı toplumlar gerçeğinde rüşvetlerin de tehditlerin de geçerli olduğu inkar edilemez. Kısacası seçmen tercihlerinin manipüle edilmesi son derece mümkün ve çıplak gerçektir.
En önemlisi de bu seçim sonuçları bir ilk denebilecek bir tuhaflığa tanıklık yaptı. Erdoğan ve AKP güruhu dışında hiçbir parti ve cumhurbaşkanı adayı seçim sonuçlarından hemen sonra yapılan geleneksel açıklama tavrından kaçtı. Sanki belli pazarlıklardan sonra bir açıklama yapmayı uygun gördüler gibi bir tablo ortaya çıktı. Yenilginin moral bozukluğuyla açıklama yapmaktan sakınmış olabilirler elbet. Ancak bütün parti ve adayların aynı tavrı sergilemesi ilginçtir. İnce’nin Tv’de program yapan bir gazeteciye telefondan mesaj atarak yenilgiyi kabul ettiğini açıklaması da bu ilginçliklerdendir. Ertesi gün basının karşısına geçip açıklama yapan Kılıçdaroğlu’nun, İnce’nin tersine, ‘’ne seçim zaferi, ne kutlaması, niye kutlayacağım…’’ vb vs seklindeki tavırla Erdoğan’a ve seçim sonuçlarına dönük sergilediği tutum da aynı ilginçliği yansıtmaktadır. Özcesi seçim sonuçlarındaki ilginçliklerin tümü bizleri seçimlerde bir zahir noktanın olduğuna götürmektedir. Bu ne olabilir ya da nedir?
Yukarıda ifade ettik ki, seçimler bir prosedürdür, göstermeliktir ve halkın-seçmenin bağımsız iradesini yansıtmamaktadır. Bu sadece oyların rüşvetle, parayla, kitlelere verilen korku ve uygulanan baskıyla sınırlı bir durum değildir. Aksine daha gizemli veya gizli gerçeğin bir yansımasını ifade etmektedir. Nedir o gizli gerçek? Seçim sonuçlarının seçmen oylarıyla belirlenmeyip başka güçlerce kararlaştırılmış olmasıdır. Başka güçler o toptancı-talancı haydutlardır. Yani emperyalist beylerdir. Seçim sonrası ilginçliklerin arkasında da bu haydutlar ve rollerinin yattığı söylenebilir. ‘’Kardeşim seçmenin oyu Erdoğan’ı değil, başkasını gösterebilir ama bizim çarkımızın dönmesi için Erdoğan, daha doğrusu başkanlık sistemi gereklidir. Ve buna itiraz etmeyeceksiniz’’ vb vs söylenmiş olabilir ağababaları tarafından. Emperyalist sermayenin seçim aşamasında da seçim sonuçlarına müdahale aşamasında da devreye girip istediği iktidarı getirme, istemediğini götürmesi tamamen mümkündür; mümkün olmanın ötesinde emperyalist haydut dünyada bu bir gerçektir. (Eğer seçimlerin demokratik olup kitlelerin iradesinin tezahürü olduğunu söylemiyorsak… Eğer söylemiyorsak, o halde sonuçları bu haydutların, büyük sermayenin tayin ettiğini kabul etmeliyiz…) Açık ki, uluslar arası ve yerli büyük sermaye, daha pürüzsüz, daha kolay ve bürokratik engellere takılmadan sınırsızca at oynatıp talan yürütmek istiyor. Sermayenin çıkarı buna uygun bir sistemi gerektiriyor. Bu sistemi sürdürecek, temsil edecek kimse onu iktidarda tutar ya da getirir; isterse seçimlerde sonuçlar farklı çıksın, bu sonuçları istediği iktidar lehine değiştirir. Hatta şantaj, tehdit ve komplolarla da bunu yapar; şayet seçimler öncesi akıttığı paralar seçmen oylarını yeterince değiştirememiş ise…
Muhalefetin tümü başkanlık sistemine karşı olup, eski parlamenter sistemi geri getirmeye dönük bir siyaset ve yaklaşım sergilemekteydi. Erdoğan ise, İngiltere görüşmelerine uygun olarak, ABD emperyalizmiyle tazelediği anlaşmalar çerçevesinde bunların çıkarlarının bekçiliğini yapacağını garanti etmiş olmalı ki, başkanlık sistemini benimseyerek ısrarla getirmek isteyen Erdoğan seçim sonuçları ne olsa da iktidarda tutuldu bu haydutlar tarafından. Seçim gecesi yaşanan ilginçlikler ve seçimler öncesi görülen siyasi tabloya karşın Erdoğan’ın seçimi kazanması bu derin ilişkiyi, aslında daimi olan ilişkiyi açıklamaktadır; emperyalist haydutlar tarafından seçim zaferi öyle ya da böyle Erdoğan’a bahşedilmiştir. Erdoğan yeminli uşaklığını sürdürmekle birlikte, emperyalistlerin yeni talan politikalarına uygun aktör olmayı kabul ederek efendilerine garanti etmiştir. Seçimlerdeki karanlık noktanın izahı ve seçim sonuçlarının her şeyin tersine çıkması böyle açıklanabilir. Komplo teorisi gibi görünen bu değerlendirme aslında emperyalist haydut dünyanın çıplak gerçeğidir. Kokuşmuş gericilikte bütün bunlar yaşanmaktadır. Darbeler yapmaktan sakınmayanlar, şantaj ve tehditleri haydi-haydi yaparlar. Talancı çıkar ve emelleri neyi gerektiriyorsa onu yapmaktan sakınmazlar. Göbek bağıyla bağımlı olan yerli gericiliklerin bağırıp çağırması ise boş bir nara ve tam bir komedidir. Verdiği ödünlere ve sözlere bağlı kalmasın fazla kalmadan tepetaklak olur Erdoğan… Ki, bu da uzak değildir. Erdoğan’ın verdiği sözleri yerine getirmesi pek kolay olmayacaktır. Çünkü emperyalist dengeler hala yerli yerine oturmuş değildir. İki yakasını iki hayduda kaptırmış olan Erdoğan’ın birinden destek görmesi, ötekinden köstek görmesi anlamına gelecektir. Ve çünkü bıçağın kemiğe dayandığı ekonomik-siyasi toplumsal şartlarda Erdoğan’ın verdiği sözleri yerine getirmesinin büyük toplumsal sancıları kaçınılmazdır. Toplumsal kitlelerle ağır şartlarda karşı karşıya gelen bir iktidarın kitle desteğinden yoksun kalarak iktidardan düşmesi de kaçınılmazdır. Emperyalist haydutların göstermelik de olsa, destekledikleri iktidarın kitle desteğine sahip olmasını isterler. Kitle desteğini yitirmiş olan iktidarın selefi iktidar emperyalist haydutlarca B planı olarak muhtemelen ve genellikle hazırdır.
Gazete Patika