Cerablus Gerçekleri

cerablus gereklerŞimdi Cerablusta Faşist Türk devletinin bir nöbet değişimi operasyonu söz konusudur Dün, IŞİD üzerinden ablukaya aldıkları bu bölgeyi şimdi, ÖSO denen cihatçı koalisyonun kontrolüne vermek çabasındadırlar Şüphesiz bu girişiminde, ABD ve AB nin desteğini de aldılar Bir yönüyle Rusya-Şam ve İran”ı da dengelediler. Kısacası amaç açıktır. Birleşik Kürdistan’ı boğazlamak! Kürdistan’da bu yönlü bir demokratik sürecin önüne set çekmek. Kendilerinin üretimi olan IŞİD paketinin tıpkı El Kaide gibi kontrol dışına cıkma vaziyetine karşı bazı sızlanmaları olsa da durum IŞİD’le bir savaş durumu değildir. Nitekim anahtar teslimi misali IŞİD’in tek mermi atmadan bölgeyi boşaltıp ‘’TC”nin yeni nöbetçilerine devretmesi meseleyi anlamak için yeterlidir. Cerablusa IŞİD’i yerleştiren Türk egemen sınıflar devletidir. Kürdistan koridorunu dün bunlar üzerinden kapatma çabasındaydılar. IŞİD’e karşı gerçek özgürlük savaşcısı olan Kürdistan ve Kuzey Suriye Demokratik Güçlerinin hamleleri karşısında artık bu durum sürdürülemez hale geldi. Membiç düştü, Rojava ve Kuzey Suruye’de ulusalcı, mezhepci değil, yerinde özyönetim ve halkların birlikte yaşama iradesi olan kantonal model ile yeni bir alternatif yaşam ortaya çıktı.

HABER MERKEZİ (01.09.2016)-Kürt ulusal hareketinin de yer aldığı Suriye Demokratik Güçlerinin büyük bir hamle ile Mimbiçi ele geçirmesi, kuzeyde demokratik bir yönetim alternatifi için kantonların birleştirilmesinde önemli bir atılımdı. Bu atılım Türk egemen sınıflar devleti için ise bir dehşetti. Vekillerinin koridoru bu vesile ile darbe almış oluyordu. Ayrıca en önemlisi statikocu-gerici bölge devletlerinin Kürdistan’ı zoraki kendi sınırları içerisinde tutmak ve hegamonyalarını sürdürme sistemi darbeleniyordu. Türk egemen sınıfları devleti icin ise Rojava kantonlarının birleşme durumu kuzeyde emsal bir hareket olarak yeni bir durumu tetikliyordu. Üstelik doğu Kürdistan”da da harekât yeni bir ivme kazanmıştı. Birleşik Kürdistan mevcut maddi gerçekligin bir trendi olarak fiili bir olguydu. Dünün emperyalist yapılandırma statikosu fiilen çökmüştü.  Geleneksel sistem sürdürülemez durumdaydı. Emperyalistler bile bu maddi gerçeğin farkındadırlar. Dolayısıyla onlar sistemlerini yürütmek açısından güncelleştirme vaziyeti içindedirler. Statikocu bölge devletleriyse “toprak bütünlüğü” adına geleneksel politikalarında ısrar etmektedirler. Şam, Bağdat, Tahran, Ankara rejimleri bu vesile ile düşman kardeşler olmalarına rağmen Kürt hareketi karşısında birlik çalışmaları yürütmektedirler. Türk egemen sınıflar devleti öteden beri Karkamş, Kilis, Antep gibi alanlarda bütün techizatlarıyla zaten bir yığınak yapmak durumundaydı. Vekâlet savaşı sürdüren islamcı kardeşlerin çıkmazı açıktı. Dün, MİT üzerinde planladıkları bir kac roket gerekçesiyle Rojava”ya saldırı için Karkamış” a düşen roketler, stratejik operasyonun gerekçesi haline getirildi. Sözde IŞİD”e karş bir hareket başlatmışlardı. Bu tamamıyla uluslar arası destek amaçlı bir meşrutiyet manipülasyonudur. Asıl saldırı hedefi bellidir. Rojava kazanımlarını boğmak- kantonların birleşmesini engellemek! Zira Fırat Kalkanı dedikleri harakat ismi dahi durumu anlamak için yeterlidir. Öteden beri dillendirdikleri, Kürt ulusal hareketi ve müttefiklerinin Fıratın batısına geçmelerini engellemek işgalin önemli stratejik hedeflerinden biridir.

Şimdi Cerablusta Faşist Türk devletinin bir nöbet değişimi operasyonu söz konusudur. Dün, IŞİD üzerinden ablukaya aldıkları bu bölgeyi şimdi, ÖSO denen cihatçı koalisyonun kontrolüne vermek çabasındadırlar. Şüphesiz bu girişiminde, ABD ve AB nin desteğini de aldılar. Bir yönüyle Rusya-Şam ve İran”ı da dengelediler. Kısacası amaç açıktır. Birleşik Kürdistan’ı boğazlamak! Kürdistan’da bu yönlü bir demokratik sürecin önüne set çekmek. Kendilerinin üretimi olan IŞİD paketinin tıpkı El Kaide gibi kontrol dışına cıkma vaziyetine karşı bazı sızlanmaları olsa da durum IŞİD’le bir savaş durumu değildir. Nitekim anahtar teslimi misali IŞİD’in tek mermi atmadan bölgeyi boşaltıp ‘’TC”nin yeni nöbetçilerine devretmesi meseleyi anlamak için yeterlidir. Cerablusa IŞİD’i yerleştiren Türk egemen sınıflar devletidir. Kürdistan koridorunu dün bunlar üzerinden kapatma çabasındaydılar. IŞİD’e karşı gerçek özgürlük savaşcısı olan Kürdistan ve Kuzey Suriye Demokratik Güçlerinin hamleleri karşısında artık bu durum sürdürülemez hale geldi. Membiç düştü, Rojava ve Kuzey Suruye’de ulusalcı, mezhepci değil, yerinde özyönetim ve halkların birlikte yaşama iradesi olan kantonal model ile yeni bir alternatif yaşam ortaya çıktı.

Burada elbette bazı çizgi problemleri vardır,  fakat bunlar şimdiki makale tartışmamızın konusu değildir. Egemenler bu demokratik alternatiften müthiş korktular. Savaş sonrası süreçte bu işi baltalamak için denklemde bende varım, bende özneyim yönelimiyle işgal startı verdiler. Türk egemenlerinin IŞİD”le “savaşı’’  tiyatroyal bir danstır. Özellikle 15 Temmuz sonrası tüm kurumları gibi çöken silahlı kuvvetlerine bir kahramanlık payesi ihtiyacı da vardı. Hazır emperyalistlerden de destek sağlanmışken bu işe girişi verdiler. 15 Temmuz darbe içinde bir darbe durumudur. Tüm burjuva muhalafet AKP önderliğinde birleştirilmişken, emperyalist destek sağlanmışken vekil güçler yerine kendileri de sahneye çıktılar. Şimdi bölgesel 3. dünya savaşnın bir haksız savaş öznesi durumuna gelmişlerdir ve daha büyük bir bela ile karşı karşıya kalmşlardır.

Türk devlet kurumları büyük bir kriz içindedir. Zaten göstermelik olan TBMM hükümeti, kanun hükmünde kararname uygulamalarıyla tamamiyle devre dışı bırakılmıştır. Kısacası Kürt kazanımlarının ve kantonların kuşatılıp tasfiyesi temel yönelimdir. Tamda Yavuz Selim”in Mercibadik savaşına denk getirilen bu işgal, çok açık söyluyoruz ki rahat yüzü görmeyecektir- görmemelidir.

Murroy Boochin”in anarşizmle Komünizmin birleştirilmesi yada karaştırılması olarak tarif edilecek demokratik konfaderalizm, demokratik ulus anlayışı elbette fikir olarak ciddi bir tartışma konusudur. Ancak şunu diyebiliriz ki Komünizm, ezilen ulusların meşru demokratik taleplerini koşulsuz savunurken, hiç bir dönem ulus devlet fikriyle hareket etmedi. Yerel ve yerinde yönetim, bölgesel özerklik onun başından itibaren temel fikriydi. Tekçi-üniter, merkezi bir cumhuriyet fikrine asla sahip olmadık. Asağıdan yukarıya konseyler, meclisler, komünler yönelimi temelinde merkezileşme, Maoist Komünistlerin ana fikriydi. Tartihsel uygulamalar açısından zorunluklardan kaynaklanmış eski biçimler teori değildir. Teorinin şifreleri bunlardır. Bu şifreler demokratik Ortadogu-Balkanlar konfederealizmine de, dünyanın her bir yanında da böyle bölgesel devrimlere de açıktır. Bu perspektifle Rojava kazanımlarının savunulması ve yayılması için geniş bir birleşik cephe ihtiyactır. Halkların Birleşik Devrim Hareketi bu konuda ileriye atılmış tarihi bir adımdır.

http://www.halkingunlugu.org/