Cumartesi Anneleri, sağanak yağmura rağmen eylemlerinin 751’inci haftasında Şırnak’ta gözaltına alınarak kaybedilen Mehmet Ertak’ın akıbetini sordu Ertak’ın 27 yıl önce kaybedildiğini belirten Cumartesi Anneleri, “Ertak’ı arama mücadelesinden vazgeçmeyeceğiz”
HABER MERKEZİ (17-08-2019) Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 751’inci haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, bir kez daha polis tarafından engellendi. Polisin annelere engel olması üzerine, eylem İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta gerçekleşti. Polis tarafından ablukaya alınan sokakta Cumartesi Anneleri, üzerinde kayıpların fotoğraflarının olduğu tişörtler giyerek, gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarıyla karanfil taşıdı. Eyleme, Hakların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Hüda Kaya ile Musa Piroğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili Sezgin Tanrıkulu’da destek verdi.
Bu hafta Şırnak’a bağlı Rezuk mezrasında 20 Ağustos 1992’de gözaltına alınarak kaybedilen 32 yaşındaki Mehmet Ertak’ın akıbeti soruldu.
Hanife yıldız’dan polislere tepki
Açıklama yapılmadan önce gözaltına alınıp kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, sokağı ablukaya alan polislere tepki gösterdi. Yıldız, “Yeter bizlere bunu yaptığınız. Bizi bu sokağa sıkıştırdınız ama burada bile yerimizi daraltmak için çabalıyorsunuz. Arka tarafa geçin” dedi.
Yoğun yağmur altında gerçekleşen bu haftaki açıklamayı İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon Üyesi Sebra Arcan yaptı.
Ertak’ın akıbeti soruldu
32 yaşındaki 4 çocuk babası Mehmet Ertak’ın Şırnak’a bağlı Rezuk mezrasında yaşadığını hatırlatan Arcan, “Bölgedeki bir kömür ocağında işçi olarak çalışan Ertak, daha önce 2 kez gözaltına alınarak ağır işkenceler gördükten sonra serbest bırakılmıştı. 20 Ağustos 1992 tarihinde, aynı iş yerinde çalıştıkları 3 akrabası ile birlikte işten eve dönmek üzere yola çıktı. Bindikleri araç kontrol noktasında resmi giyimli polislerce durduruldu. Kimlik kontrolü sonrasında Mehmet Ertak gözaltına alınarak Şırnak Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü” ifadelerini kullandı.
Başvurular sonuçsuz kaldı
Ertak’ın 3 akrabası ile birlikte gözaltına alındığını, 6 kişinin ise Ertak’ın gözaltında işkence gördüğüne tanıklık ettiğini vurgulayan Arcan, “Baba İsmail Ertak savcılığa başvurdu. Tanıklar gördüklerini savcıya anlattı. Olay soru önergeleriyle Meclise taşındı. Ancak ailenin yaptığı tüm başvurular sonuçsuz kaldı. Mehmet Ertak’ın gözaltına alındığı inkâr edildi. Şırnak Emniyet Müdürlüğü emrinde sorgu elemanı olarak çalışan Jitem personeli Murat İpek, 1997 yılında yaptığı itiraflarında; ‘Mehmet Ertak’ı Şırnak Emniyet Müdürü Necati Altuntaş ve Terörle Mücadele Şubesi Müdürü Mehmet Kaplan’ın emriyle öldürüp gömdük’ dedi. Yaptıkları tüm infazların dönemin ‘OHAL Valisi Ünal Erkan’ın bilgisi dahilinde gerçekleştiğini’ söyledi” diye konuştu.
AİHM: Ertak işkence sonucu öldü
İç hukukta kapatılan dosyanın AHİM’e taşınmasını engellemek için ailenin avukatı Tahir Elçi’nin gözaltına alındığını hatırlatan Arcan, tehditlere rağmen davanın AİHM’e taşındığını belirtti. Arcan, “AİHM, ‘Ulusal düzeyde gerçekleştirilen soruşturma bağımsız yürütülmemiş, etraflı bir soruşturma yapılmamış ve başvurucunun müdahil olmasına izin verilmemiştir’ tespitinde bulundu. Mevcut delillerin Mehmet Ertak’ın gözaltına alınıp işkence sonucu ölmüş olduğuna hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar yeterli olduğu sonucuna vardı. Türkiye’yi yaşam hakkını ihlalden oy birliği ile mahkûm etti” diye belirtti.
“Toplumsal hafızamızda yer etsin diye bir kez daha açıklıyoruz” diyen Arcan, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Mehmet Ertak’ın kaybedilmesinden; dönemin, Şırnak Emniyet Müdürü Necati Altuntaş, Terörle Mücadele Şube Müdürü Mehmet Kaplan, Şırnak Tugay Komutanı Mete Sayar, OHAL Valisi Ünal Erkan sorumludur.”
‘Mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz’
Ertak’ın gözaltında kaybedilişinin 27’nci yılında bu inkar ve cezasızlığın son bulması ve Ertak’ı arama mücadelesinden vazgeçmeyeceklerini altını çizen Arcan, “Kaç yıl geçerse geçsin Mehmet Ertak’ın kaybedilmesinden sorumlu olanların yargılanmalarını ve cezalandırılmalarını talep etmekten vazgeçmeyeceğiz. Kayıplarımızdan ve kayıplarımızla buluşma mekanımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz. Suskunluğun olduğu yerde utanç vardır, susmayacağız!” diye konuştu.
‘Hakikat bir gün size geri döner’
Daha sonra söz alan CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise, “Ertak’ın avukatı rahmetli Tahir Elçi AİHM’e başvuru yaptı. AİHM tarafından dosya Ankara Adliyesi’nde kütüphane duruşma salonuna dönüştürülmüştü. Elçi gözaltına alınabilirim diye çok önemli bir belgeyi bürosunun demir kapısının pervazına saklamıştı. Nasıl diyeceksiniz? Kare bir biçimde demirin boşluğuna Mehmet Ertak’ın dosyasında gözaltına alındığına dair tutanağın bir örneğini oraya saklamış. Ama bu dosyadaki bu belgenin bir örneği ise daha sonra savcılık dosyasından çıkartılmış. Ama bir vesileyle Tahir Elçi bu dosyaya bakarken o belgeyi görmüş. Onun örneğini alıyor ve saklıyor. Gözaltına alındı, tutuklandı ve ağır işkence gördü. Mehmet Ertak dosyasında Tahir Elçi tanıklığa gelen ve tutanakta imzası olan yüzbaşıya ‘Bu belge sana ait mi diye?’ soruyor. Yüzbaşı, ‘Hayır olamaz bu belge nereden çıktı? Biz bunu çıkartmıştık’ diyor. Ve oradaki görevli duruşma salonundan görevlilerin yardımıyla çıkartılıyor. O yüzden hakikati saklamayın, bir gün hakikat size geri döner. Bir kez daha hem Mehmet Ertak’ı anıyoruz, hem de Tahir Elçi’yi anıyoruz” diye konuştu.
Tanrıkulu polislere seslendi
Tanrıkulu konuşmasından sonra yoğun yağmurdan dolayı sokağın kenarında bulunan dükkanların saçaklarına ıslanmamak için sığınan polislere de seslenerek, “Yağmura ve kara rağmen biz hak arayanlar hep burada olduk. Ama siz bir yağmurda hemen saklandınız. Bu da size kapak olsun” dedi.(MA)