Cumhura cumhursuz seçim oyunları!

cumhur

Gazetemizin 86. Sayısında Kazım Cihan’ın “Cumhura cumhursuz seçim oyunları” başlığını taşıyan köşe yazımızı okurlarımızla paylaşıyoruz

HABER MERKEZİ (26.07.2014)- “Türkiye-Kuzey Kürdistan’da Ağustos ayında gerçekleştirilecek tekçi faşist Türk devletinin başının kim olacağına yönelik cumhurbaşkanlığı seçimler süreci yeni ayrışma ve netleşmelerle devam etmektedir.

Gerçekten cumhurun çıkarlarını temsil eden bir önderliğin tesisi midir yapılmak istenen? Yani gerçekten halkın çıkarlarını savunanlar ile halk düşmanlarının yarışacağı ve devletin de bu çerçevede kimin tarafından tesis edileceğinin doğrudan ya da dolaylı olarak halka sorulacağı bir seçim durumu mudur söz konusu olan? Kesinlikle hayır. Tüm burjuva seçimlerinin biçimsel içeriklerinin ötesinde bu seçim onlarla kıyaslanamayacak ölçüde tam bir komedi ve tam bir burjuva orta oyunudur.

Durum şudur; faşist diktatörlüğün tekçi egemenlik sisteminin yürütülmesinin başına egemen sınıf kliklerinden hangi adayın getirileceği meselesidir tertiplenen. Elbette burada dost güçler içerisinde değerlendirdiğimiz HDP’nin de bir adayı vardır. Bu aday kesinlikle halk kapsamı dahilindedir. Ancak biz Maoist Komünistlerin itirazı söz konusudur.Yukarıda tam da bahsettiğimiz tekçi devletin meşrulaştırılmaması gerekirken, bu seçim oyununa dahil olmak açıktır ki devletin demokrasi maskesine objektif olarak hizmet edecektir. Bu açıdan adaylar arasında ayırım yaparken, Maoist Komünistlerin boykot ettiği tam da bir seçim oyunu ve aldatmacısıdır. Kaldı ki bu seçimler parlamento ya da yerel seçimlerle de aynı şekilde ele alınıp tasavvur edilemez. Parlamentodan yararlanma ve bu vesileyle seçimlere girip girmeme tamamıyla taktik bir sorundur. Kaldı ki bu taktik soruna katılım gösterildiği süreçlerde kendi bağımsız ideolojik ve siyasi duruşumuzla mevzilenme, kazanma durumunda da yine aynı şekilde muhalif ve kendi politik iktidar perspektifini muhafaza ve savunma pozisyonunda kalınabilmektedir. Ancak burada tartışılamaz ve hiçbir şekilde değiştirilemez bir devletin temsilcisinin kim olacağı sorulacak ve seçilecektir. Böyle bir devletin başına adı ne olursa olsun gelecek her isim, faşist devletin cilalanmasının ötesinde hiçbir hükmü olmayan bir örtü görevinden öteye gidemeyecektir. Kaldı ki Türk Sünni egemenlik sisteminin bu seçimlerde Kemalist faşist bir rakibi bile yoktur. Ekmeleddin ve Tayyip, aynı davanın ve aynı tarihin iki figürüdür. CHP- MHP faşist partilerinin baştan itibaren iflasını ilan ettikleri bir gerçekliktir. Ki büyük ihtimalle tekçi faşist Erdoğan hegemonyasının tasdikinden ibaret olacak bu seçim, sonu belli olmayan bir macera durumu da göstermemektedir. Torbalı ‘hukuk devleti’nin Erdoğan markası bir hilafet krallığı gibi bu seçimlerde onaylatılmak istenmektedir. Selefi kardeşleriyle fetihçi strateji “Rabia” vizyonuyla tek millet- bayrak- vatan devletini Kemalistlerle zorunlu ittifak temelinde yeniden tanzim etme yönelimiyle sahnededir. Yürüyen, dinci muhafazakar bir İttihatçılıktır. Ayakkabı kutuları, havuzlu rüşvet, yolsuzluk ekonomisinin sıfırlanmaya çalışılan paraları, ezilenler için Soma mezarlığı kararlılığının ifadesidir. Sorulan da şudur; buyrun seçin. Şimdi, “sorumsuz cumhurbaşkanı” hukuki güvencesiyle, başbakanlık da dahil tüm mevzilerin Erdoğan tekeline dahil edilmesi operasyonuna ileri kitlelerin ciddi bir itirazları da vardır. Bu itirazlarla birleşecek doğru çizgi boykottur. IŞİD geçişlerine istasyon şefi olan T.C. sadece lojistik değil savaş organizatörlüğüyle de suçüstü yakalanmıştır.

Böyle bir gerçeklikte seçime “halkçı- demokrat” vs bir taraf olarak girdiklerini söyleyen dostlarımız, büyük bir yanılsama içerisindedir. Devlet kurma hakkı, tüm ezilen ulusların ve tam hak eşitliği tüm milliyetlerin tartışılamaz hakkıdır. Maoist Komünistler, merkez ve uyruk milletler perspektifini kararlılıkla reddeder. Resmi her bir millet, dil, tarih, düşünce, inanç, bayrak ayrıcalığını ve tekelini reddeder. Parçalanmış Kürdistan gerçekliğinde “ben her parçanın çerçevesinde devlet sınırlarına itiraz etmiyorum’’ diyen Kürt milli iradesine ipotek koyan bütün hegemonyalara karşı çıkar. Soma işçisinin, Roboski’nin Kürt çığlığının, Türkiye- Kuzey Kürdistan’ın ve dünya kadının, ezilen inançların zındık görülerek kıyımına karşı ezilen ve emekçi her toplumun eşit, özgür ve gönüllü birliğini yükselten proleter enternasyonalist bayrağıyla bu seçimlerde boykot perspektifiyle varız var olacağız.”