Sorun ne sadece Kürtlerin ve HDP’nin ne de basit bir milletvekilliği statüsünün desteklenmesi sorunudur Sorun faşizme, faşist iktidarın keyfiyetle sürdürülen baskılarına ve darbeci uygulamalarına, karşı direnme sorunudur Demokrasi mücadelesinin parçası, biçimindeki her demokratik tepki ve tavrın desteklenmesi görevdir
BAKIŞ CAN (18-06-2020) Kürt ulusu, tarihi boyunca benzersiz bir milli baskıya maruz bırakılmış, sistematik biçimde asimilasyon dayatmalarına tabi tutulmuş, imha ve inkar politikalarıyla katliam ve kıyımlarla iradeleşmesi sürekli bastırılmıştır. Osmanlı döneminde başlayıp ırkçı ve tekçi-faşist Kemalist Cumhuriyet Dönemi boyunca süren bu inkar asmilasyon ve kırım uygulamaları Erdoğan-AKP iktidarı döneminde ise zirveye taşınmıştır. AKP Erdoğan iktidarında bu ırkçı ve tekçi devlet politikasına siyasi linç eklenmiş, kürtlerin seçimlerle ortaya çıkan demokratik iradelerine her türlü keyfi yöntemle saldırılmış ve açık bir esaret dayatılmıştır. Ne var ki cumhuriyetin öngünlerinden başlayarak kimi ulus ve azınlıklar kıyım ve sürgün politikaları eşliğinde dramatik biçimde dağıtılıp kendileri için “tehdit” olmaktan çıkarılsa da Kürt ulusu bütün bu imha-inkar, işgal-ilhak ve asimilasyon saldırılarına karşın ulusal bilinç ve dinamizminden koparılamamış, örgütlü ulusal direniş ve mücadelesi sayesinde tarihten ve varoluş gerçekliğinden gelen meşruluğuyla bugüne gelebilmiş; bugün ise sürekli bir mili zulümle yüz yüzedir. Öyle ki bugün Kürt ulusunun maruz kaldığı milli baskının boyutu, milli baskı sınırlarını aşarak coğrafyasının tahribatı ve konjonktürel politikaların mezesi yapılarak uluslararası sorunların odağına oturtulmuş, çok daha köklü bir faşist terör niteliğinde kendi yasalarını da çiğneyen tam bir keyfiyetçilikle ulusal demokratik iradesinin çiğnenerek darbelere maruz bırakılmakta; amiyane deyimle nefes alması fazla görülerek, her kötülüğün her başarısızlığın her sorunun yegane sorumlusu ve suçlusu gösterilmek yoluyla ayyuka çıkan milli zulme meşruluk kazandırılmak istenmektedir.
Biçimde AKP-MHP zımni koalisyon iktidarı olan, özünde ise doğrudan Erdoğan’ın mutlak diktatörlüğü olarak hayat bulan mevcut siyasi iktidar hukuksuz ve keyfiyetçi olduğu kadar açık faşizmi süreklileştiren koyu baskıcı bir diktatörlüktür. Bu niteliği, kendi güruhu dışındaki tüm toplumsal kesim ve muhalefete uyguladığı hukuksuz faşist baskılarla sabitken kendi anayasa ve yasaları temelinde gerçekleştirdiği seçim sonuçlarını tanımama ve seçimlerde halkın veya ulusun oylarıyla seçilmiş olan belediye başkanları ve milletvekillerini hapsederek seçmenin iradesini gasp etmekle de tüm pervasızlığını ortaya koymaktadır.
Erdoğan iktidarı, Kürt ulusunun demokratik iradesini yansıtan HDP’nin genel eş başkanları, milletvekilleri ve yöneticileri dahil olmak üzere on bini aşkın Kürt’ü hapsetmiştir. HDP’yi baskı, tehdit ve şantajlarla sindirip teslim almaya çalışan Erdoğan iktidarı, hedefine ulaşamadığı için hukuksuz saldırılarını günbegün tırmandırmaktadır. Yarattığı ekonomik ve siyasal krizin istikrarsızlığını her geçen gün daha yakıcı hisseden Erdoğan, olası erken genel seçime dönük hazırlık ve hamleler gerçekleştirmektedir. Baskı ve saldırılarının HDP’yi de aşarak burjuva kliklere kadar genişlemesi onun seçim korkusunu, buna bağlı komplo ve oyunlar içinde olduğunu göstermektedir. HDP’nin seçimlerde oynadığı kilit rol başta olmak üzere muhtemel seçim ittifakında kendi karşıtı cephede yer alacağı düşüncesiyle HDP’nin üzerinde siyasi linç terörü ve baskısını arttırmaktadır. HDP’nin son olarak tutuklanan iki milletvekili ve devamının gelmesi muhtemel olan yeni tutuklama ve baskılar, HDP üzerinde basınç oluşturarak ve çalışma dinamiğini zayıflatarak etkisizleştirilmesini hatta bu baskılar yoluyla kendisine yedeklenmesini; bu mümkün olmasa bile karşıtı cepheden kopmasını amaçlamaktadır.
Erdoğan’ın baskı ve terörüne boyun eğmeyen HDP, hukuksuzca tutuklanan milletvekilleri şahsında maruz kaldığı faşist baskı ve iradesini gasp eden darbeye karşı demokratik tepki ve hakkını kullanarak son derece haklı, demokratik ve meşru zeminde “Darbeye Karşı Demokrasi Yürüyüşü” gerçekleştirmekte; üzerindeki ırkçı-faşist baskıyı protesto etmektedir. Tamamen barışçıl, demokratik ve tamamen meşru olan bu protesto hakkı ve tavrı dahi Erdoğan ve güruhuna kişiliksiz siyasi karakteriyle yedeklenmiş olan tüm kafatasçı çete ve Perinçek gibi faşist artıklardan teşekkül düşkünler korosu tarafından hazımsızlıkla karşılanıp provakate edilmek istenmekte, ırkçı-faşist güdülerle saldırıya maruz kalmaktadır.
Buna karşı, tüm ezilenler; Sosyalist, devrimci, aydın ve tüm ilericiler HDP’nin meşru demokratik tavrını olumlamakta, “Darbeye Karşı Demokrasi Yürüyüşünü” desteklemektedirler. Demokratik tepki ve hak arayışı zemininde gelişen demokratik hareketlerin desteklenmesi sadece baskı ve darbeye maruz kalanların desteklenmesi değil, demokrasi mücadelesinin bir parçası olarak açık faşizm iktidarına karşı mücadele tutumu olarak anlamlı. Sosyalist, devrimci, demokrat olmanın vazgeçilmez bir görevdir. Demokratik güçlerin asgari ortak çıkarları bu somut hareketlerde karşılık bulmalı, demokratik tepki azami bir çabayla ortaklaştırılmalıdır.
Sorun ne sadece Kürtlerin ve HDP’nin ne de basit bir milletvekilliği statüsünün desteklenmesi sorunudur. Sorun faşizme, faşist iktidarın keyfiyetle sürdürülen baskılarına ve darbeci uygulamalarına, karşı direnme sorunudur. Demokrasi mücadelesinin parçası, biçimindeki her demokratik tepki ve tavrın desteklenmesi görevdir. Faşizme ve faşist iktidara karşı her demokratik tavrın desteklenmesi görevdir. Baskı ve faşist darbeye maruz kalmış olan Kürt ulusu ve demokratik iradesinin, bu ulusun demokratik partisinin haklı ve meşru mücadelesini desteklemek, aynı zamanda milli baskı ve zulme karşı tavır almak tüm demokratların, her şeyden önce sosyalist ve devrimci kurumların görevidir.
HDP’nin talepleri haklı ve demokratik; Protesto yürüyüşü haklı ve meşrudur. Buna kayıtsız kalmak sorumsuzluktur. Yürüyüşün desteklenerek büyütülmesi ve başarıyla tamamlanması demokratik mücadele adına bir kazanımdır. Demokratik kazanım ve mücadele başarısı tüm demokratik güçlerin kazanımıdır. Demokratik kazanımlar devrim lehine, demokratik mücadele ve güçler lehinedir. Bunların desteklenmesinde tereddüt edilemez, edilmemelidir. Demokratik mücadele muhtevasıyla HDP’nin yanındayız, yanında olmalıyız…