Deprem gerçegi, sonuçları ve ortaya çıkan gerçekler!- Rıza ÖZTUNÇ

İşçiler, emekçiler ve tüm ezilenler dünyası, mülkiyetçi egemenlik sistemi olan emperyalist- kapitalist sistem ve işbirlikçileri olan gerici-faşist devletler tarafından , vurguncu ve talancı bir sistem tarafından iliklerine kadar sömürüp, tarih boyunca ezilen dünya halklarına karşı  hertürlü katliam ve soykırımları yaşatırken; salgın, doğa afet ve felaketlerinde de yine en büyük ve ağır bedeli bu kesim ödemekte. Afetlerin felaketlere dönüştüğü yıkım ve katliamları da yine bu kesim en ağır bir şekilde yaşamaktadır.

Tüm dünyada ve küresel boyutta yaşanan Kovit 19 salgınında 6,5 milyonun üzerinde insan öldü. Gördük ,yaşadık ve tanıklık ettik ki, bu salğında yine dünyanın işçi ve emekçileri, tedavi, ilaç ve aşıya erişim sağlayamayan, bundan yoksun bırakılan yoksullar, ve yine bundan yoksun bırakılan geri devletlerin açları ve yoksulları kırıldı.Milyonlarca insanın öldüğü bu salğında hiç büyük zenginlerin, patronların, devlet yönetici ve temsilcilerinin öldüğünü duydunuz mu? Hayır. En büyük yıkımı, acıyı, çaresizliği ve ölümü yaşayanlar bu dünyanın ötekileri olan alt sınıf ve tabakalar oldu ve olmaya devam ediyor.

6 Şubatta Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli ve Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya, Elazığ  ve Suriye- Rojava’da büyük bir yıkım ve onbinlerce can kaybına neden olan, 7.7 ve 7.6  büyüklüğünde iki ayrı büyük depremlerde(toplamda 14 milyonu etkileyen) yine yoksul ve korunaksız insanlar can evinden vuruldu ve çok ağır bir darbe yedi. Sağlıksız ve sağlam olmayan yapılaşmadan dolayı şehirler adeta harabeye döndü ve yok oldu. Onbinlerce insan öldü, onbinlerce insan yaralandı ve yine onbinlerce insanın  da hala göçükler altında ölüme terkedildiği söyleniyor. Çünkü, Hatay belediye başkanı “sadece Hatay’da 20 binin üzerinde ölüm var” diyor. Resmi açıklamalar 40 binin üzerinde ama gerçek ölüm olayının 100 binin üzerinde olduğu farklı kaynaklarca ifade edilmektedir.

Bu depremin olacağı, depremin şiddetinin 7 nin üzerinde olacağı ve hatta bu depremin merkez üssünün  yeri dahi belirtilerek, bu bölgede büyük bir enerji birikiminin ve sıkışmışlığın olduğuna defalarca dikkat çekilmesi, birkaç yıldır bu işin uzmanları ve bilim insanları tarafından   uyarılar yapılmasına, mutlaka hazırlık yapılması ve önlemler alınması gerektiği uyarıları yapılmasına rağmen; devlet, olan bu deprem karşısında 3 gün boyunca harekete geçmemiş, geçememiş, dünyanın dört bir tarafından gelen arama-kurtarma ekipleri saatlerce hava alanlarında bekletilmiş. Ve kurtarılabilecek binlerce insanın enkazlar altında donarak ölmesine sebebiyet vermiştir.

“TC” devleti ve temsilcileri, deprem öncesi adeta bağırılarak yapılan tüm uyarılara kulağını tıkadığı ve hiçbir hazırlık yapmadığı gibi, deprem sonrası da ortaya koyduğu tavır ve tutumla halklarımıza düşman yüzünü tüm çıplaklığıyla göstermiştir.

Bu halk düşmanı yüzünü perdelemek ve gizlemek, böylesi büyük acı gün ve zamanda, tüm devrimci demokratik güçlerin tam bir seferberlik ruhuyla halkın yardımına koşan, yaralarını sarmaya koşan ilerici, devrimci ve sosyalistlerin insiyatif alma korkusunu yaşayıp, engellemek için hemen deprem bölgelerinde  3 aylık Olağanüstü hal ilan etti. Burada amaç gerçekleri gizlemek, halkın ortaya çıkan öfkesini engellemek,devrimci demokratik güçlerin büyük bir çaba- fedakarlıkla halkın yanına koşması, onların yanıbaşında olması,tırlar dolusu yardımlarla ihtiyaçları karşılamaya çalışması,adeta halkların yardımlaşmaya ve kucaklaşmaya koşması ve insiyatif geliştirmesi devleti ürkütmüştür. Dolayısıyla hemen Olağanüstü hal edip saldırıya geçmiş  devrimcilerin ve halkın kendi insiyatifinde yaptığı yardım seferberliğini engellemeye ve yardım merkez ve organizasyonlarına kayyum atama saldırısına geçmiştir.

Bunun yanında bütün mülkiyetçi devlet sistemlerinde, kritk süreçlerde devreye sokulduğu gibi; “hırsızlık ve yağmayı önleme” adı altında yabancı düşmanlığı üzerinden mülteciler hedef haline getirilmeye ve halkların kucaklaşmasını engellemek için paramiliter güçleri de devreye sokarak milliyetçi-ırkçı ve şoven bir dalga yaratmaya çalıştılar.Kendi kirli ve enkaz altında kalan halk düşmanı yüzünü gizlemek için devreye soktular bunu, ama fazla tutturamadılar.

Diğer taraftan halkın öfkesi ve isyanı karşısında ” bu afetler kader planında olan şeyler,dini inancımıza göre ölenlerin hepsinin yeri cennet” diyerek dini duygulara hitap ederek, bizim burda bir suçumuz yok diyerek halkın öfkesini yapıştırmaya çalıştılar veya “bu işte de bir hayır vardır” diyerek, Müslüman kitleye  din motifli laflar etmeye devam ettiler.

Sonuçta bilinen ve “geliyorum” diyen bir depreme  karşı önceden hiçbir hazırlık, tedbir-tüm uyarılara rağmen- almayarak, hatta önceden tespit edilmiş bazı riskli alanları para ve rant için riskli alan olmaktan çıkararak ve yapılaşmaya giderek, binlerce insana ev değil, adeta mezar hazırlayarak, doğal afeti felakete çeviren, aç gözlü para ve rant politikalarıyla büyük bir yıkımın, büyük bir tahribatın ve onbinlerce insanın katliamına sebeb oldular. Yüzbinlerce insanın aç açıkta kalmasına ve yaşamlarının alt üst olmasına, yaşamlarında ömür boyu sürecek travmalara neden oldular.

Tek dertleri ve amaçları, rantçı, soyguncu ve yağmacı düzenlerini ve saltanatlarını, ne pahasına olursa olsun sürdürmek olan faşist siyasal anlayış, devlet ve temsilcilerinden bunlardan başka birşey beklemek de zaten eşyanın tabiatına aykırıdır.

Dolayısıyla, bütün burjuva politika ve siyasetlerin toplumların tarihinde ve yaşamında açtığı derin yaralara, acılara ve katliamlara baktığımızda,

“Depremler, afetler değil,

Kapitalizm öldürür, Dayanışma yaşatır” demek zorundayız.

Çözüm; emeği, insanı ve doğayı devrimci siyasetin merkezine koyan, bilimsel düşüncenin ışığı,dili ve pratiğiyle hareket eden, doğayla barışık,doğa afetleri karşısında tamamıyla bilimsel bir pozisyon ve duruşta yer alarak, doğa olaylarına ve afetlere karşı  mücadele etmek,tedbirler geliştirmek temel anlayış ve görevimiz olmalıdır.

Sanıyorum böylesi bir dönemde tekrar;

Kapitalizm öldürür!

Sosyalizm yaşatır!

Deyimini kullanmak anlamlı olacaktır.