Dersim Belediyesi’ne Çapsız Eleştiriler ve SMF Hazımsızlığının Çöp Siyasetine Dayanan Hazin Öyküsü!

Çevreci mücadele ve gelişmeleri, demokratik çalışma ve ilerlemeleri vb. vs. ideolojik-kültürel asimilasyon unsuru gören sığlıkla, mitralyözler ve İHA’larla gerçekleştirilen kıyım ve asimilasyona paralel olarak yürütülen ‘‘okul’cu kıyım ve asimilasyonun bir türevi gören ve belediyeyi bunun üzerinden eleştiriye tabi tutması, eğer ilkel milliyetçiliğin dar refleksini resmetmiyorsa, çaresiz bir şuur yitimidir

BAKIŞ CAN (29-08-2020) Dünya yanar, bölgemiz gerici savaşa hasredilerek insanlar kıyımlardan geçirilir, Türkiye-Kuzey Kürdistan görülmemiş baskı, sömürü ve zulme tabi tutularak yoksulluk ve acı içinde kıvranır ama birileri bu zulüm içinde bile gözlerini Dersim’deki belediyeye dikmekten geri durmaz. Kadınlar her gün katledilir, çocuklar ölür-öldürülür, insanlar açlık içinde yaşar, tolum geleceksizliğe mahkûm edilir, ulus ve azınlıklar milli zulmün en barbarına tabi tutulur, esaret zincirleri kol gezer coğrafyamızda, ölüm oruçlarında avukatlar ölür, tutsaklar hapishanelerde işkencesiz gün geçirmez, kan ve göz yaşı eksik olmaz, acı ve ıstırap eksik olmaz coğrafyamızda. Ama bu birileri Dersim belediyesiyle meşgul olmayı ihmal etmez. Bu durum normal midir? Asla! SMF’nin Dersim belediyesini kazanması bu birilerinin kimyasını değiştirmiş, ruh hallerini feci şekilde bozmuştur. Devresel dalgalar şeklinde gündeme gelen hezeyanlar, adına eleştiri de konulsa, bu ruh hali ve hazımsızlığın sancılarıdır.

İşte bu sancılardandır ki, Dersim belediyesi ve başkanına dönük, teşhir, karalama ve yıpratma saldırıları ilgili kamuoyunun birinci gündemine oturmuş durumdadır. Elbette, bu eleştiri ya da saldırılara asıl yanıtı Dersim belediyesi ve başkanı verecektir. Neler olup bittiğini bu birinci ağızlar bizlere sunacaktır. Neden sokaklar temizlenmiyormuş, nasıl kirleniyormuş, eleştiri ve saldırıların altındaki özel veya genel sebepler nelerdir, belediyenin bütçe durumu ve bunun işler-projeler yürütmeye etkileri, diskalifiye edilen kayyımın belediyeye bıraktığı borç ve yükümlülüklerle mücadele etmenin şartlarını, bu yetmezmiş gibi dost cephenin yarattığı zorluklar ve bunlarla mücadele etmenin ne demek olduğunu vb. vs. muhatap belediye ve başkanı kamuoyuna dönük açıklamayla elbette herkesin bilgisine sunacaktır. Ak-kara belli olacaktır.

Buna karşın dışarıdan bakan olarak, yapılan haksızlıklara kayıtsız kalamadık, kalamazdık. Ama bahis konusu hazımsızlar kümesinin çirkin tarzına düşerek tartışmayı çirkin üslupla körükleyip gerilimleri kaşımaktan uzak tutumla, devrimci bilinç ve sorumlulukla davranma çabasıyla. Bu önemlidir çünkü, niyeti bozuk olanların oyununa düşmemek ve onları boşa çıkarmak en doğrusudur. Ve çünkü duygularla değil, akılla hareket etmek gerekli olandır. İlgili herkesin üslubuna dikkat etmesi aynı derecede şarttır.

Belediye hizmetlerine ya da başkanın başarılarına yaklaşım, belediyenin karşı karşıya olduğu yönelim ve bu yönelime bağlı olarak yüz yüze bırakıldığı olanaklara, sınırlılık ve imkansızlıklara, esasta bütçesizliğe, hem de başkan ve müdürlerin danışmanlarıyla birlikte maaşlarını alamadığı-almadığı objektif şartlardan bağımsız olamaz. Öte taraftan, aynı yaklaşım, belediye ve başkanın yaptığı hizmetleri de objektif yaklaşımla teslim etmekle ve yapılmayanlarla yapılanları kıyaslayarak ortaya koyulabilir. Başarıları, olumlulukları, yapılanları görmeden sadece eksiklikleri öne çıkarmak ve bura üzerinde debelenmek art niyetlilik değilse, kör bir sübjektivizmdir.

Mevcut eleştirilerde dürüst yaklaşım görülmese de, yıpratma amacı güdülse de, SMF’nin bunlara karşı tutumu, haklı-haksız her eleştiriyi demokratik bir hak olarak değerlendirip, hoş görü ve eleştirileri anlama zemininde cevap olmak durumundadır. Soğuk kanlı olmak ama geleceğe dönük çalışmalardan kopmamak esastır. Buna karşın niyetli yaklaşım ve tavırları deşifre edip, haksız eleştirilere yanıt olmaktan da kaçınamaz. Tıpkı, bizlerin demokratik-devrimci belediyeyi ortak devrimci kazanım olarak sahiplenip, maruz kaldığı haksız ve gerici yaklaşımlara karşı kayıtsız kalmadığımız gibi.

Erken seçim tartışmalarının eksik olmadığı bugünlerde gündeme getirilen, yıpratıp yıkmaya dönük eleştiri furyası rastlantı olmayıp manidardır. Çöp siyasetiyle siyasi hesaplar gütmektedirler. Önce sokağa çöp at, sonra sokakta çöp var diye feryat et! İşte çöp siyaseti, ‘‘Minareden at beni, in aşağı tut beni‘‘

‘‘Bir şey yapılmıyor‘‘ iddialı sözüyle başlayan niyetli-niyetsiz eleştiriler, ‘‘sokakları pislik götürüyor‘‘ şeklindeki cılız gövdede somutlanarak sadece çapsızlık ve gövdesizliklerini değil, hakkaniyetli objektif tutumdan yoksun oluşlarını gösterip, dostane eleştiri özelliğini de gölgelemektedir. Bu durum, öyle ya da böyle dost güçler arasındaki ilişkilere yansıyor, belli çevre içinde gerginliklere de yol açıyor. Çünkü bu eleştiri furyası bilinçli bir hedef ye da plan temelinde niyetli-yapay olarak gündeme taşınıyor. En önemlisi de bu tarz, dostlarla dostça, düşmanla düşmanca konuşma prensibinden yoksun oluşuyla tahripkâr oluyor. Saldırı, teşhir ve karalama ruhu taşıyan bu eleştirel eğilimin arkasında anlaşılmaz olduğu kadar tuhaf da olan hazımsızlığın yattığı gerçek iken, bu hazımsız kümenin etkileyerek yedeklediği çevrelerin de koroya katıldığı inkâr edilemez. Hazımsıza köçek olan bu etkilenmiş çevrenin, etkilenme derecesinin bazen bencil menfaat ve beklentilerinin karşılanmamış olması, bazen de kişisel sorun ve hesaplarla nitelendiği söylenebilir.

Öyle ki, Musa Tur’u saymazsak, köyü, Ali Ekber Yürek, Ali Uçar, İmam Utan gibi komünist ve devrimcileri ölümsüzlüğe uğurlamış olan Mehmet Yürek, belediye başkanıyla yaptığı görüşmeleri anlattıktan sonra, bu görüşmelerde konuşulanların gerçekleşmemesini müteakiben belediyeye gidip nasıl bağırıp-çağırdığını safça anlatmaktadır. Bu kadar öfkelenmesinin tek sebebi sokakların ‘‘temizlenmemiş ‘‘olması olamazdı. (Not edelim ki, Kayyımın yönettiği belediyeye de gidip öyle bağırıp-çağırdığı mutlaka olmuştur Mehmet Yürek’in) Hibe araç temini için istediği telefonu Mehmet kirveye vermemeleri de büyük bir kabahattir(!?) Zira Mehmet Yürek’in telefonu yoktu ve başka bir yerden tahmin etmesi de mümkün değildi.

Bir yönetimi, sorumluluk taşıyan herhangi bir muhatabı ya da rakibi, haklı-haksız çeşitli vesile ve nedenlerle eleştirmek, muhalefet etmek ve hatta görevsizlik atfederek ‘‘çekil ‘‘taleplerini ileri sürmek mümkün ve belli ölçüler içinde olmak kaydıyla olağandır. Ne ki, bu eleştiri, muhalefet ve boykot tutumlarının niteliği, üslubu, yöntemi ve katı keskinliği, muhatabımızın dost mu, düşman mı olduğuna göre biçimlenir. Eleştiriyi yıkıcı, tahripkâr ve kaba biçimlere taşıyarak, pratik tavır-tutuma dönüştürmek, yalnızca öfke duyduğumuz dışımızdaki hasımlarımıza karşı geçerlidir. Dostlarımıza dönük ise, yapıcı, iknaya dayalı, ilerletici ve yardımcı olma özüne oturur eleştiri ve teşhir, karalama, zayıflatarak gözden düşürme şeklindeki kaba tutumlara girmez; tenezzül de etmez. Lakin görülüyor ki, etkilenmiş kesim içinde öfke o kadar sınırsız ve kontrolsüz ki, mevcut başkana karşı, giden kayyımı(valiyi) destekleyeceğini beyan etmekten çekinmeyen bir yabancılaşmaya işaret edecek kadar büyüktür bu öfke. O kadar aymaz ve sorumsuz ki bu tuhaf kültür, başkana devrimi geliştirme sorumluluğu yükleme şuursuzluğuna düşerek, bunu demagoji malzemesi yapmaktan sakınmamaktadır.

Bu yabancılaşmayı içinin derinliklerine kadar sindirmiş olan hazımsızlar kümesinin yeminli üyelerinden biri olarak niyetine uygun demagoji yapan zat ise, mitralyözlerle başlayıp SİHA’lara kadar gelen, gerillayı süpürüp meydanı temizleyen boş laf salatasından hayli satır sonrası, meramına geliyor.

Belediyeyi ve başkanını bal komünizmi, fasulye, patates, çevrecilik, modernitelik vb.vs. komünizmi olarak alaycı eleştiriye tabi tutan bu hazımsız, muzdarip olduğu kabızlığına uygun olarak çöp siyaseti yürütmenin ilerisine geçemeyerek, her halükârda eleştirdiği belediyenin gerisine düşmektedir.

Şuursuzluk bu ya, devletin saldırılarını, sürecin zorluklarını, bu sürecin ürünü olarak öne çıkan unsurları belediyeye yüklerken, diğer taraftan sürece uygun ya da açılan alanda kendiliğinden ve toplumsal duyarlılıklar temelinde öne çıkan, demokratik güçlerce de desteklenip yürütülen ve yürütülmesi isabetli olan çevreci vb. vs. olumlu çalışma ve gelişmeleri kötü bir şeymiş gibi gösterip ya da bu algıyla belediyenin ‘‘okul‘‘ kıyımına uygun olarak getirdiği veya ön ayak olduğu kemlikler olarak fatura ediyor belediye-başkanına. Çevreci mücadele ve gelişmeleri, demokratik çalışma ve ilerlemeleri vb. vs. ideolojik-kültürel asimilasyon unsuru gören sığlıkla, mitralyözler ve İHA’larla gerçekleştirilen kıyım ve asimilasyona paralel olarak yürütülen ‘‘okul’cu kıyım ve asimilasyonun bir türevi gören ve belediyeyi bunun üzerinden eleştiriye tabi tutması, eğer ilkel milliyetçiliğin dar refleksini resmetmiyorsa, çaresiz bir şuur yitimidir.

Uzatmayalım; eğer karanlık bir dünyamız yok ve ezilenler cephesinde saf tutma samimiyeti ve sorumluluğu taşıyor isek, yıpratıp yıkmaya çalıştığımız Dersim belediyesinin kendimize ait bir kazanım olduğunun idrakine bir an önce varmalıyız. Demokratik, devrimci, halkçı bir yerel yönetimin, ezilen yoksul cepheye zararı değil, faydası vardır. Çöp mü, genel muhteva ve anlam mı? İşte soru bu. Bunu ayrıt edemeyenlere diyecek bir şeyimiz yok.