Dersim katliamı tanığı; Tecavüz edilen kadın, çırıl çıplak ağaca bağlanarak, açlıktan ve susuzluktan ölüyor

Dersim katliamının hayatta kalan sayılı tanıklarından Emoş Bakıray, ilerleyen yaşına rağmen yaşananların sürekli aklında olduğunu belirterek, “Katliamı kemiklerime kadar hissediyorum” dedi

DERSİM (15-11-2018) Dersim katliamının hayatta kalan sayılı tanıklarından Emoş Bakıray, ilerleyen yaşına rağmen yaşananların sürekli aklında olduğunu belirterek, “Katliamı kemiklerime kadar hissediyorum. Ölmeden önce son isteğim ve talebim, devletin Dersim katliamı ile yüzleşmesi, hesap vermesidir” dedi.

Türkiye tarihinin en büyük ve en kanlı katliamlarından biri 1937-38 yıllarında Dersim coğrafyasında yaşandı. Yaşanan acılar üzerinden 81 yıl geçmesine rağmen yaşananlar hala unutulmazken, katliama ilişkin devlet nezdinde bugüne kadar bir soruşturma yürütülmedi. Katliamda idam edilen Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin nerede olduğu bilinmezken, katliamın tanıkları da yıllar içinde yaşları itibariyle bir bir yaşamını yitirdi. Katliamın hayatta kalan sayılı tanıkları da yaşları itibariyle o dönemde yaşananları hatırlayıp, anlatmakta zorluk çekiyor.

94 yaşına kadar alanları terk etmedi

Mezopotamya Ajansı’ndan Semra Turan’ın haberine göre, Katliamın hayatta kalan sayılı tanıklardan olan 96 yaşındaki Emoş Bakıray, katliam sırasında 15 yaşındaydı. Ailesi ile birlikte Dersim merkeze bağlı Turişmek köyü Robaik mezrasında yaşayan Bakıray, anne, baba ve kız kardeşi ile mağaralara sığınarak katliamdan kurtulabildi. Şuanki ismi Meytan olan köyde kızı ile birlikte oturan Bakıray, kamuoyu tarafından da bilinen politik bir tanık. Bakıray, yaşamı boyunca kentte yapılan tüm eylem ve etkinliklerin en ön safralarında yerini alarak o dönem yaşananlarla yüzleşilmesini talep etti. Bakıray, son 2 yıldır sağlık sorunları nedeniyle köyünden çıkamıyor.

Hafızası diri

Köyünde görüşmeye gittiğimiz Emoş Bakıray, bizleri görür görmez “Yarın Seyit Rızaların idam günü bu nedenle mi geldiniz” diye sordu? Bakıray, yaşının ilerlemesine rağmen evine gelen her konuğa yaşananları anlatarak, o dönemde yaşananların unutulmasının önüne geçmeye çalışıyor.

‘Anlatacaklarım sözlü tarih olacak’

Dersim katliamını anlattığında etkisinde kaldığı için kızı röportaj vermesi taraftarı olmasa da Emoş Bakıray, “Anlatacaklarım bir gün sözlü tarih olacak. Ölmeden önce son bildiklerimi anlatayım” diyerek, çocuğuna karşı çıktı.

‘Kendi dilimde iyi anlatırım’

Bakıray, katliamı anadili olan Kürtçenin Kirmanckî lehçesi ile daha iyi anlatacağını belirterek, “Siz bizim dili belki bilmezsiniz, istiyorsanız Türkçe anlatabilirim. Yeter ki Dersim katliamı her yerde yazılsın” diyor. Bakıray’ın katliama dair anlatmak istedikleri ise yaşananları son nefesine kadar anlatıp devletin Dersim ile yüzleşmesi talebini ortaya koyuyor.

‘Önce silahlar toplandı’

Yaşlı olmasına rağmen ülkede ve Dersim’de yaşanan gelişmeleri de yakından takip eden Bakıray, şunları anlattı: “1937’de 15 yaşındaydım. Bizim köyde 80’e yakın hane vardı. Askerler katliam öncesi köyümüze gelerek silahlarımızı istiyorlardı. Bu dağ başlarında ne yapıyorsunuz? Sizleri daha güzel yerlere götüreceğiz diyerek, aslında katliam hazırlıklarını yapıyorlardı. O dönemde bizim tarafta 12 aşiret silahların toplanılması ve devlete verilmesi için halka çağrılar yaptı. Halk çağrılara uyarak silahlarını devlete verdi. Silahlar verilir verilmez, birçok bölgeden yüzlerce insanı toplayıp, Robaik de bulunan beyaz dağa götürüp bir birine bağlayarak çoluk çocuk katlettiler. Kadınlar askerler tarafından tecavüz edilerek katlediliyordu. Ancak ismini hatırlamadığım bir kadın, güçlü olmasından kaynaklı karşı çıktı. Ona da önce tecavüz ediliyor, daha sonra çırıl çıplak edilerek ağaca bağlıyorlar. Kadın açlıktan ve susuzluktan ölüyor. O katliamdan sonra kimse teslim olmadı ve mağaralara sığındı. Biz de aylarca mağaralarda yaşadık. Öylece kurtulduk.”

‘Mağaralara zehirli bombalar atıldı’

O dönem bir diğer katliamın Laç Deresi’nde yapıldığını belirten Bakıray şöyle devam etti: “400’e yakın insan oradaki mağaralarda gizleniyordu. Devlet oraya giremediği için önce oradakilerle görüşmeler sağladı. Mağaradakileri temsilen ilk olarak bir kişi gönderildi. Ancak o bir kişi aradan geçen günlere rağmen bir daha geri gelmedi. Ardından mağaralara zehirli bombalar atılarak, oradaki bütün insanlar katledildi. Daha sonra da aynı yöntemi Kutudere bölgesinde uyguladılar. Deman ve Haydaran aşiretleri orada gizleniyordu. Orada bulunan herkesi de kıyımdan geçirdiler.”

Seyit Rıza’ların cenazeleri yakıldı mı?

O dönemde öldürülenlerin hiç birinin cenazesine ulaşılmadığını söyleyen Bakıray, özellikle idam edilen Seyid Rıza ve arkadaşlarının da cenazelerine hala ulaşılamadığını hatırlatarak, “O dönemde insanların bazıları Seyid Rızaların cesetlerinin yakılarak külünü de baraja döktüklerini söylüyordu. Bazıları ise cenazelerin bir dereye atıldığını söylüyordu. O dönemden bu yana Seyid Rızaların cenazelerine ulaşılmadı” dedi.

‘Kökünden kesilse de 10 dalda filizlenir’

Yaşanananrı “insanlık dışı” ve “vahşet” olarak tanımlayan Bakıray, tüm yapılan zulme rağmen Dersim’in bitirilemediğini ve insanların da o dönem yaşananları unutmadığını dile getirdi. Bakıray, “Dersim 1937-38’de yaşananları unutmadı, unutmamalı da. Dersim yaşanan katliamı asla unutmayacak. Ne yapsalar da Dersim halkı meşe ağacı gibidir. Kendisini yeniden yeniden yeşertir. Bir kökünden kesseler, 10 daldan filizlenir” diye konuştu.

‘Dağlarımız hala bombalanıyor’

O gün yaşananların benzerlerinin bugün de yaşatıldığını dile getiren Bakıray şöyle devam etti: “Dersim katliamı hala sürüyor. Dağlarımız hala bombalanarak, yakılıyor. İnsanlar köylerinde rahatça gidip yaşayamıyorlar. Dersim’de herkesi işten çıkardılar. Selahattin Demirtaş’ı boş yere cezaevine attılar. Demirtaş bu ülkede barış istiyordu. Neden cezaevine atıldı? Dersim katliamı gece gündüz aklımda, katliamı kemiklerime kadar hissediyorum. Ölmeden önce son isteğim ve talebim, devletin Dersim katliamı ile yüzleşmesi, hesap vermesidir. Ülkemizde hala savaş sürüyor. İnsanlarımız katlediliyor. Ölmeden önce onca zulüm, vahşet ve baskının yaşandığı topraklarımızda barışı görmek tek dileğimdir”

MA / Semra Turan