Derya İshak Yazdı: Muzaffer Oruçoğlu ve Karşı Devrim

Nedamet çukurunda debelenen bazı kesimler linç faşizmine başvuruyorlar. Gerçeğin kendisiyle değil, gölgeler üzerinde kavga yürütüyorlar.

Yaşar Değerli, Fehmi Altınbilek yeni görünüm altında yeniden sahnede. 1970’lerin Kontrgerilla ve dönemin faşist devletinin en gözde işkenceci katillerinin yaptıkları işkenceler, belli şahsiyetler tarafından tekrar psikolojik bir savaş aracı olarak piyasaya sürüldü. Eğer bu şahsiyetlerin aklı ile bir problemi yoksa ve zır cahil değillerse, kullandıkları yöntem, işkencecilerin ruhunu canlandırmaktan öte bir anlam taşımaz. Ve bunlar, işkenceyi bir şiddet unsuru olarak yeniden üretmekte; faşist faili değil, işkenceye maruz kalan mağduru suçlamaktadırlar. İşkencecilerin yazdıkları fezlekeler üzerinden, onlar gibi devrimcileri suçlamaktadırlar.

Dolayısıyla; hareketle problemi olan, maskesini indirerek meydana gelsin. Yeter ki, düşmanın zırhına, copuna, fezlekesine dayanmasın. Nedamet çukurunda debelenen bazı kesimler linç faşizmine başvuruyorlar. Gerçeğin kendisiyle değil, gölgeler üzerinde kavga yürütüyorlar. Çağın ve bir dönemin artıkları olan bu kesimler, eline bulaşmış pislikle sağa sola saldırıyorlar; ne tutarsa misali!

Bunların bir kısmı dönemin keskin devrimcileridir. Harekete “sağcı” derler; neden “yakmıyor, yıkmıyorsunuz” mealinden şeylerle keskin solcu edasına girerler. Bunların bir kısmı ise belki başından beri hiç devrimci olmamıştır.

Kendi fezlekesine, polis ifadesine atıf yapmaz; başkalarını yaftalar, direnenin direnişini anlamsızlaştırır; devrimci olanı buharlaştırırlar. Kitlenin ve tabanın geri yanına seslenirler.

Devrimci ruh hali herkesi sarmalamışken, devrimcilikte kimseye söz hakkı vermezler. Fırsatını kollayarak gerileme ve çözülme dönemlerinde her türlü saldırganlığa girişirler. Devrimci hareketi hem pratik hem de ideolojik anlamda anlamsızlaştırmaya ve sıradanlaştırmaya çalışırlar. Gelmiş geçmiş olumlu değerlere “efsane” derler. Kapitalizmin çürümüş post kısmına mensuplar. Görevleri, olumlu olanı olumsuzlamak, devrimci olanı karşı devrimci hale getirmek, hareketin moralini bozmak, bozguncu ortamda kendilerine ihtiyaç yaratmaktır.

Bozgunculuğu dedikodu ile nesnel bir temele kavuşturmaya çalışırlar. Bu ortamda hem sızmak hem de yıkmak için can atarlar. Ne koparırlarsa…

Yüz Çiçek Sorunu

Kontravari-karşı-devrimci tutumları eleştiri adı altında meşrulaştıramayız. Söz konusu komünist harekete saldırı olunca, şu veya bu nedenle düşmanlaşmış bireyler, içerik ve amaca bakmaksızın bunları alkışlamaktadırlar. Neymiş efendim, “eleştiri özgürlüğü” ve “muhalif olma hakkı”ymış. “Nerede kaldı yüz fikir yarışsın yüz çiçek açsın” anlayışıymış. Fehmi Altınbilek, Yaşar Değerli’nin ruhunu canlandırmanın neresi “yüz fikir”dir.

Faşizmi linç kültürüyle çevremizde üretmenin neresi iyidir. Hangi konuda ideolojik eleştiri yapmışlardır. Hangi meselelerde teorik-bilimsel-felsefi bir katkı sunmuşlardır. Nerede siyasal bir program-strateji, taktik üzerine ilerletici bir tartışma yürütmüşlerdir.

Bunların hepsini dikkate almak durumundayız. Eleştiri farklı şeydir. Hareketleri itibarsızlaştırıp zayıflatmanın yollarını aramak farklı bir şeydir. Bozgunculuk, yalan, iftira, hile; fırsat kollayarak çözülme yaratmak; hareketleri kışkırtarak çatışmanın eşiğine getirmek veya ittifakları bozmak için çabalamak burjuvazinin-karşı devrimin sınıf tavrıdır. Bunu unutmamalıyız.