Doğru ile Yanlışın Harmanından Doğru Birlik Anlayışı Çıkmaz!

Yeni Demokrasi gazetesinde, “Dağıtıcı ve Bölücü Pratiklerin Birlik Anlayışı Oportünisttir” başlığıyla yayınlanan yazı, özellikle birlik meselesini konu edinmesi bakımından ve dağınıklıkla biçimlenen karmaşık muhtevası itibarıyla çoklu muhatap bulmayı başarmaktadır. “Kendisine” dönük eleştiriler içeren ve kendisiyle çelişip söylem ya da anlayışlarını yadsıyan özellikleri nedeniyle de dikkate değerdir. Dikkate değer olmasının diğer bir yanı ise, içe dönük eleştirilerle dışa dönük eleştirilerin ilgili yazıda harmanlanarak tartışılıyor olmasıdır. Ki, bu durum, bazı eleştiri ve değerlendirmelerde hedeflenen muhatabın kim-ler olduğunu belirsizleştirerek okuyucuyu anlatılanı anlamakta zorladığı söylenebilir.

Buna karşın, meseleleri ayrıştıramayıp eleştirilerimizde isabet kaçırma riskini göze alarak anlayış düzeyinde tartışma yürütmeyi yeğliyoruz. Zira, ilgili yazıda somut konu ve iç meseleler ele alınmakla birlikte, bunlar anlayış düzeyinde tartışılmakta ve birlik dahil birçok anlayış sorunu ele alınmaktadır. Bundandır ki, bizler, anlayış sorununda kim muhataptır meselesinden ziyade, anlayışın doğruluğu-yanlışlığıyla ilgilenmeyi görev ve sorumluluk sayıyoruz. Mesele anlayışların eleştirisi olduğunda, tartışmaya muhatap olmak sınırlanamaz özgür alandır. Dahası, bizzat kendimize dönük olmasa da her anlayış tartışması ve eleştirisi üzerinden bir ideolojik-siyasi sataşma yapıldığı tespiti ve kabulüyle, söz hakkı kullanmayı olağan bir hak olarak telakki ediyoruz.

“Dağıtıcı ve bölücü pratikler” ifadesiyle, anlayış farklılığına bağlı gelişen iç örgütsel sorunların konu edildiği anlaşılmaktadır. Bu zeminde merkezi fikrin propaganda edilerek hatalı görülen anlayışların düzeltilmesine dönük yazıların yazılması anlaşılabilir bir durumdur. Fakat yazı içinde genel birlik anlayışının ele alınması veya eleştirilmesi başka muhataplara da seslenişi işaret ve ifade etmektedir. Bunda da esasta bir sorun yoktur; muhatabın belirsizliği veya muhatap konusunda karışıklık olması dışında. Meselelerin anlayış düzeyinde ele alınması yazıdaki iyi yandır ve bu başlı başına bir olumluluktur. Elbette anlayış ya da anlayışların doğruluğu-yanlışlığından bağımsız olarak olumludur.

Söylemeden geçemeyiz ki, birlik meselesinin konu edinilmesi, doğru ya da yanlış ele alınmasından ve yürüteceğimiz eleştirilerden bağımsız olarak, yazının en olumlu yanı ve belki de en değerli konusudur. Şimdi yazıyı biraz daha ayrıntılı inceleyip eleştiri ve değerlendirmelerimizi paylaşabiliriz. Bir anekdot daha düşmekte yarar var ki, yazıyı her bakımdan “ince eleyip sık dokuma” titizliğinde ayrıntılı eleştiriye tabi tutmadan, esasta, anlayış bağlamı taşıyan kaba hata ve yaklaşımlar üzerinden ele alacağız.

“Geliştirilmiş” yeni tipte birlik (çi)lerin doğuşu ve batışı

Birlik sorunu konu edilmesine karşın, birlik anlayışına dair derli-toplu bir yaklaşımın ortaya koyulmaması eksiktir; yazıyı zayıflatan ve birlik yaklaşımını dar çerçeveye hapseden sığ ele alış tarzıdır. Birliğin belirleyenleri nelerdir? İlke ve temel şartları nedir? Biçimi ve özü nasıl olmalı, neye oturmalıdır? Bunun gibi sorulara yanıt verilmemiş, bir tartışma yürütülmemiştir. Yalnızca veya esasta, halkın birliği-birleştirilmesinden bahsedilmiş, bunun etrafında dönülmüş ve birlik bu tekçi yaklaşımla izah edilmiştir. Bir taraftan toptancı, bir taraftan indirgemeci yaklaşımdır bu. Sorunludur. Ve elbette son derece soyut, yetersiz, cılız bir ortaya koyuştur.

Birlik konusunda ikinci değini ise, komünistlerin birlik sorunu olduğuna ve birliğin devrim açısından stratejik bir konu olduğuna dönük yaklaşımdır. Bu yaklaşım olumlu, değerli ve anlamlıdır. Fakat, bu olumlu yaklaşım, “… biz ‘birlik’ muvzuunu ‘akımların birliği’ ya da ‘kendini komünist olarak tanımlayanların birliği’, veya ‘aynı gelenekten gelenlerin birliği’ kapsamında değerlendirmeyi yanlış bulan bir tutuma sahibiz” biçimindeki başka bir yaklaşımla anlamsızlaştırılıp boşa düşürülmektedir. Devamla, “Bizim bu meseleyi ikili, üçlü birleşmeler eksenli ele almaktan uzak durmamızın ve değerlendirmelerimizde buna bir karşılık olmasının temel nedeni tam olarak budur.” dedikten sonra, “… halkın birliğini içeren gelişmeler hiç şüphesiz ikili, üçlü birleşmeleri gündeme getirebilir” noktasına gelmeleri, birlik konusundaki kafa karışıklığının yansımasıdır.

Birbiriyle çelişen anlayış ve yaklaşımlardan bahsederken tam da bunu kast ediyorduk… Hem ikili-üçlü birliklere yanaşmayacaksın ve hem de bunların gündeme gelebileceğini söyleyeceksin! Hangisi doğru, yani bu tarz birliklere uzak durmak mı, bu tarz birliklerin gündeme gelip geçerli olması mı doğru? Ve gündeme gelecek (ve gelen) bu birlikler karşısında tavrınız uzak durmak mı olacak, yoksa gündeme gelebileceğini haklı olarak kabul ettiğiniz bu birliklere yanaşacak mısınız? Bu bir çelişki ya da birlik konusundaki kafa karışıklığıyla yaratılan bir handikaptır. Buna yol açan temel yaklaşım ise, birliği halkın birliği ya da birleştirilmesi tekçiliğiyle ele alan sığ yaklaşımdır. Birlik anlayışının geliştirilmesi gerektiğine vurgu yaparken, kastınız, esasta birliği geleneğin parçaları ve komünistler arasındaki birlikten azade tutup halkın birliği noktasına kilitleyip dondurmak mıdır?

Birlik argümanını dar ve geniş anlamda olmak üzere, örgütsel birlik ve güç-eylem birlikleri, ittifaklar biçiminde iki nitel kategoriye ayırmak doğru olandır. Bu tarz birlikler anlayışına sahip değiliz derken, ifade edilenlerden biri de “akımların birliği”dir. Akımların birliği tamamen farklı bir konudur. Eğer akımlardan kasıt reformizm, revizyonizm, anarşizm, sendikalizm gibi MLM dışı akımlar ise, bunlarla örgütsel birlik elbette ki savunulamaz. Fakat bu akımlarla da politik mücadeleler zemininde ve bu mücadelelere dönük politik tutumlarına bağlı olarak, geçici ve şartlı olmak kaydıyla eylem birlikleri ve ittifaklar gerçekleştirilebilir. Eğer akımlardan, sosyalizmin güçleri, diğer devrimci halk güçleri ve siyasi hareketleri kast ediliyor ise, bunlarla, örgütsel birlik dışında, devrimin çıkarlarına uygun ortak paydalarda biçimlenen mücadele görevlerinde, ajitasyon-propaganda da serbestlik ve hem birlik hem bağımsızlık ilkelerine oturan, demokratik norm ve ilkelere dayanan güç-eylem birlikleri ve ittifaklar şeklindeki birlik biçimleri savunulabilir, savunulmalıdır da. Halkın devrimci birleşik cephesinin oluşturulması ve devrim cephesinin geliştirilerek güçlendirilmesi için, bu birlik biçimlerinin geliştirilmesi tercihimizden bağımsız olarak bir zorunluluktur; devrimin mantığına uygun olandır.

Birlik, sizin de zımnen değindiğiniz üzere aktüel ve dinamik bir sorundur. Komünistlerin bundan kaçma lüksü de yoktur; bunu esasta siz de söylemektesiniz yazınızda. Peki bu aktüel, dinamik süreç, uzun mücadele tarihinin ürünü olabilecek halkın birliğinin vuku bulmasına kadar ertelenip dondurulacak mı? Birlik tartışmalarının içinde olduğunuzdan bahsetmekte ve hatta birlik anlayışlarınızın tartışılmadığından vb bahsetmektesiniz. Yani birliğin aktüel ve dinamik bir mesele olduğunu her bakımdan kabul etmektesiniz. Ama bu birlik biçimlerinden uzak durduğunuzu söylemekten de sakınmamaktasınız. Dahası, halkın birliği tekçiliğine indirgediğiniz birlik anlayışıyla, somutta gelişen bu birlik gereksinimlerine nasıl yanıt olacaksınız? Gündeme gelebileceğini söylediğiniz bu birlikler karşısında nasıl pozisyon alacaksınız? Kabul edeceğiniz üzere, uzun bir mücadele birikiminin ürünü olabilecek halkın birliği-birleşmesi sürecine kadar bu birliklerden uzak mı duracaksınız? Durduğunuzu, dolayısıyla duracağınızı söylüyorsunuz; peki bu durumda neyi tartışıyorsunuz? Ya da hangi tartışmalardan tecrit edildiğinizi söyleyebiliyorsunuz? Zira, uzak durmayı tercih eden sizlersiniz. Madem somut, güncel, aktüel ve dinamik olan birliklerden uzak duruyor iseniz, neyi tartışacaksınız, tartışıyorsunuz? Şayet somut birlik ihtiyacı ve tartışmalarına yanıt olmayacaksa, birlik tartışmalarınızın anlamı nedir? Sadece bizim de anlayışımız var demek için mi? Bu ne halkın birliği sorununu çözer ne de başka bir birlik sorununu…

Halkın birliği nasıl gerçekleştirilecektir? Bilimsel teori-pratiğe dayanan kararlı bir devrimci mücadele ve bu mücadelenin stratejik ve somut ihtiyaçlarını karşılayacak devrimci siyasetle; devrimci halk güçlerini ilkeli birlik perspektifiyle birleştiren stratejik, taktik yönelimle; bütün bu süreçlerde devrimci teori-pratiğiyle güven veren ve rüştünü ispatlayan bir öncülük-önderlik çizgisinin hedef kitlede kabul görmesi ve kanıtlanması ya da kendisini kanıtlamasıyla gerçekleştirilecektir. Bunun uzun bir mücadele dönemini kapsayacağı ve hatta devrimin ön günlerine kadar uzayacak bir dönemde mümkün olacağı aşikardır. Bu dönem boyunca yaşanacak büyük ve ciddi sınavları hakkıyla geçip, ideolojik-siyasi nüfuzla ilgili kitleleri ve güçleri tesir altına alacak bir etkiyle ideolojik-siyasi-örgütsel-asgari çizgi bütününde otorite olmakla elde edilebilir bir sonuçtur halkın birliğini sağlamak.

Bu süreç basitten karmaşığa, küçükten büyüğe doğru uzun stratejik bir mücadeleyle inşa olunan devrimci gelişme seyri izlemeyecek midir? Hiçbir gelişme, ilerleme ve birikim sağlamadan halkın birliği ha diye mi oluşacak-oluşturulacaktır? İkili-üçlü birlikler halk güçlerini temsil etmemekte midir ya da bunlar halkın birliğinden azade midir? Komünistler veya gelenekten olanlar halkın birliği dışında mıdır? Bunlar sınıf dışı, halk dışı belirsiz güçler midir? Nispeten daha basit, daha ivedi ve olanaklı olan bu birlikleri gerçekleştiremeyenler ya da gerçekleştirmeyi öngörmeyenler halkın birliğini nasıl gerçekleştirecektir? “Kendine komünist diyenler” demekte ve bunlarla birlik anlayışına sahip olmadığınızı söylemektesiniz! “Kendisine komünist diyenler” derken, bunları komünist görmediğinizi söylemekte ve böylece bir kez daha komünistliğin mühür ve anahtarını elinize almaktasınız! Kendisine komünist diyenler değil de demeyenler mi komünisttir? Sizler de kendinize komünist demektesiniz? Sizin durumunuz ne olacak? Nasıl ve kim karar verecek? Sadece siz mi?

Sizin gibi başkaları da kendine komünist demektedir. Kendisine komünist diyen herkes komünist olamaz elbette. Ancak, komünistliğin evrensel ölçüleri, ilkeleri vardır ve komünistlik bunlara göre temsil edilir. Ama kendine komünist dediği için de önyargıyla bunları komünistlikten men edemez, dışına itemeyiz. Bu diyenlerden bazıları gerçekte komünist olamayacağı gibi, bazıları pekâlâ komünist olabilir. Ne ki, sizde bu kabul yok. Zira yalnızca biz komünistiz demektesiniz. Ve geriye kalanın topu oportünisttir! Bu görüş açısı kendisiyle kendisi dışındaki komünistler arasına set çeker ve kendisini tecrit etmekten kurtulamaz. Haliyle birlik konusuna da bu tekçi, ben-merkezci sekter yaklaşımla yanaşır. İyi ama bu yaklaşım tarzı alenen sorunlu ve hatalıdır…

Birlik anlayışının geliştirilmesi adına, yeni tip birlik anlayışını yukarıda eleştiri konusu yaptığımız kapsamda ele almışsınız. İkili-üçlü birlik anlayışından, gelenek güçleriyle, kendine komünist diyenlerle birlik anlayışından uzak olduğunuz ve tek tılsım olarak halkın birliğini mücadele içinde inşa etme biçiminde ortaya koymaktasınız. Birlik anlayışının geliştirilmesi bağlamında, yeni birlik anlayışı olarak sunduğunuz bu birlikçilik doğmadan batmıştır. Bu anlayışınızla bir tek birlik gerçekleştiremeyeceğiniz gibi, halkın birliğini asla geliştiremezsiniz. Zira halkın birliği ancak bu birlik süreçlerini takip eder. Halkın birliği devrim aşaması ya da öngünleridir ki, sağlam birlik anlayışı olmayanların sağlam devrim anlayışı da olamaz; devrimi gerçekleştiremezler…

Kaba meteryalizmin çözümsüzlüğü ve kendiyle çelişme

Yazıda mekanik anlayış ve formel mantığı deşifre eden tipik bir hata da şu çıkarsamada kendisini ele vermektedir. Ki, bunun belli eleştirilere cevaben kurgulandığı anlaşılmaktadır.  Ne diyor yazı; “Proletaryanın çıkarları açısından bakmanın ‘dar sınıf bakış açısı’ olamayacağına değindik. O halde bu çıkarları gerçekleştirmek üzere konumlanmış bir yapı da dar bakıştan mustarip olamaz” Buradaki iki cümleden birincisi “değindiği” şey bakımından tamamen doğrudur. İkinci cümle, “mustarip olamaz” bölümüyle doğru ama proletaryanın çıkarlarını gerçekleştirmek üzere konumlanan bir yapıda dar bakış açısının olamayacağı savı ise, tam manasıyla mekanik bir yaklaşım ve anadan doğma ampiriktir. Bu haliyle kaba metaryalist felsefeye dayanan anlayışın çözümsülüğü ya da handikabıdır. Evet, mustarip olmayabilir ama pekâlâ darbakış açısı taşıyabilir ki, birçok örnek bunu kanıtlar. Bunu inkâr etmek gerçeğe ve diyalektiğe aykırıdır. Şayet yazının mantığı doğru olmuş olsaydı, bilimi savunanların bilim dışı davranışları, görüşleri vb olmazdı. Yani asla hata yapmazlardı. Ama gerçek bunu reddeder; komünistler de sınıf da bilim de yanılgı tanır, hata barındırır, yanlış yaparlar. Özcesi, proletaryanın çıkarlarını gerçekleştirme çabası ve onun bakış açısına sahip olmak, dar bakış açısına düşmeme ve hatalar yapmamayı garanti etmez, mutlaklaştırmaz.

Sınıf bakış açısı meselesi, haklılıkla temel bir mesele olarak ortaya konulduğu gibi, birlik bağlamında da ele alınmıştır. Lakin, sınıf bakış açısı konusunda ortaya konulan bu görüş ve değerlendirmelerden sonra, yazı dönüp kurumsal temsiliyet anlamında kendisini de sınıf bakış açısından uzak olmakla eleştirmektedir. Sınıf bakış açısının önemi, ondan uzak olmanın yaratacağı sonuçlar, birlik anlayışına yansıması ve düşmanın bütünlüklü halinin anlaşılmaması gibi konularda yapılan değerlendirmelerin ya da söylenenlerin bir kısmı şöyledir;

“Dağıtıcı, bölücü tarzların gerçek kimliğini açık edebileceğimiz yer bu sınıf bakış açısından uzaklığıdır”

Bunun iç sorun ve tartışmalara atfen söylendiği anlaşılmaktadır. Bu, esasta bizlerin meselesi değildir. Fakat, anlayış ve ilke gibi temel sorunlar evrenseldir, bunlarda ne ulusal sınırlar ne örgütsel sınırlar ne de başka bir engel tanınamaz. Evrensel teori ve ilkelere dair sorunlarda kayıtsız olunamaz. Zira, ilke ve teoriye dair temel anlayışlar hiçbir tasarrufa ait değildir. Dolayısıyla bunlarda bir sorun görüldüğünde anlayış düzeyinde eleştiri yürütmek genel bir haktır.

Bizler için, esasta sınıf bakış açısına dönük vurgulara dikkat çekmek ve sonrasında ise sınıf bakış açısından uzak olmanın itiraf edilmesiyle ortaya çıkan tablonun izahı bakımından önemlidir. Öyle ya, “dağıtıcı, bölücü tarzların” kimliğinin açık edilmesi sınıf bakış açısından uzak olma yeri olduğuna göre, kabul edildiği üzere sınıf bakış açısından uzak olmanın aynı etkisi yazı şahsında kurumsal anlayış için de geçerlidir. Ki, ileri de yazının bu itirafı kendi sözlerinde görülecektir.

 “Sonuç olarak proletaryanın bakış açısından uzak olduğumuzda doğru bir birlik anlayışı üretmekte de esas olarak başarılı olamayız”

Burada kendisine dönük son derece doğru ve isabetli bir şey söylemektedir yazı. Nitekim, başarılı olamadıkları gibi, birlik konusunda doğru bir anlayış da üretememişlerdir. Dediklerine göre, bu, sınıf bakış açısından uzak olmayla alakalı mütalaa edilebilir bir durumdur. Buna tamamen değil, kısmen katılırız. Zira kurumsal anlayışın sınıf bakış açısından tamamen uzak olduğu görüşünde değiliz ama sorunlar taşıdığı görüşündeyiz. Yani, kurumsal yazı, son tahlilde kendilerinin de sınıf bakış açısından uzak olduklarını söylese de bizce bu abartılı bir tespittir.

“Onların saldırılarının bu bütünlüklü halinin anlaşılamaması aslında sınıf bakış açısından, sınıfsal analizden uzaklaşmanın, böylece bütünlüklü bir tutum geliştirememenin bir sonucudur”

Sınıf bakış açısından uzak olmanın, düşmanın saldırılarının bu bütünlüklü halinin anlaşılmamasına yol açtığı değerlendirilmiştir. Esasta bu da doğrudur.

Özetle, sınıf bakış açısı bu kadar önemli ve temel bir sorundur. Yazıda anlatılmak istenenin en azından bir bölümü budur. Sınıf akış açısında uzak olmanın yol açtığı sonuçlar veya sınıf bakış açısından yoksun olmanın yaratacağı sakıncalar konusunda daha fazla şeyler söyleyen yazı, sona doğru geldiğinde ise şunu söylemektedir;

“O halde açıklıkla ifade etmeliyiz ki sınıf bakış açısından bakmak dediğimiz şeyin uzağındayız, dolayısıyla bu uzaklığı ortadan kaldırmakla ilgili bir sorumluluğumuz olduğunu da görmeliyiz. Gerek sağ ve gerekse de sol oportünist hataların özü sınıf bakış açısından uzaklaşmanın ya da uzak olmanın ürünüdür”

“… açıklıkla ifade etmeliyiz ki sınıf bakış açısından bakmak dediğimiz şeyin uzağındayız …” şeklindeki bu itiraf, kendisiyle çelişmenin, kendini yadsımanın ve kendi muhataplarına atfettiklerinin yükünü üzerine alan bir beyandır!…

Sınıf bakış açısından uzak olduğunu yazıda alenen söyleyen kurumsal anlayış, yukarılarda bahsettiği sınıf bakış açısının yarattığı sonuçlardan ve sakıncalardan sorumlu olduğunu da samimiyetle itiraf etmiş, aynı sorumluluğu almış oluyor.  Mesela birlik konusunda doğru bir birlik anlayışının üretilmemesi bunlardan biridir. Ya da sınıf bakış açısından uzak olanların, bunun ürünü olarak düştüğü “dağıtıcı, bölücü tarz”ın sorumluluğunu fiilen alması ve kendisi içinde geçerli olması gibi. Kuşkusuz ki, bu, itirafla ortaya koydukları tablonun bir sonucudur; bizlerin yaptığı “dağıtıcı, bölücü” değerlendirmesi değildir. Ancak, birlik konusunda savunulan anlayış ve pratik tutumun objektif olarak dağıtıcı, bölücü olduğunu söylemek elbette mümkündür. Ve anlaşıldığı kadarıyla, bu, içerdeki anlayış ve eleştiriler karşısında da benimsenen tutumdur…

Daha da önemlisi, “Gerek sağ ve gerekse de sol oportünist hataların özü” nün, sınıf bakış açısından uzak olmaya dayandığını, bunun ürünü olduğu alenen söylenmektedir. Kısacası, sınıf bakış açısının uzağında olduğunu samimiyetle söyleyen yazı, aynı samimiyetle kendine has olan sağ-sol oportünist hatalarının da bu bakış açısından uzak olmalarının ürünü olduğunu zımnen beyan ediyor. Yukarıdaki paragrafın bir tercümesi budur, böyle yapılabilir…

Komünistlerin birlik amacı ve anlayışı olduğunu söylemeniz düne göre ileridir, bir o kadar da yakaladığınız doğrudur. Fakat, bu belirlemeye karşın, somut birlikler noktasında ortaya koyulan sübjektif yaklaşım veya değerlendirme bu belirlemeyle örtüşmemektedir. Yani, özünde, ileriyi gösterip geriye doğru adım atmaktır. Komünistler birlik anlayışı ve amacı dışında tasavvur edilemez demenin tamamen doğrudur. Ancak “komünistler”den kastınız yalnızca kendiniz olduğuna göre, bu söyleminizin doğruluğu tartışmalıdır. Zira, komünist olarak birlik amacı ve anlayışımız vardır demektesiniz ama ikili-üçlü birliklere uzak, gelenekten olanlarla ve kendisine komünist diyenlerle birlik anlayışına sahip olmadığınızı söylemektesiniz. Somut gerçek şu; sizin birlik amacınız ve anlayışınız esasta yoktur. İçerden ve dışarıdan gelen eleştirilern baskılanmasından kurtulmak ve bu baskıyı savuşturmak için, birlik amacı ve anlayışımız var demektesiniz hepsi bu. Söylerken de arkadan dönüp yadsımaktasınız. En azından tutarlı, samimi ve sağlam bir birlik anlayışınızın olmadığı söylenebilir.

Bugüne kadar iradi pratikle hangi birlik anlayışını ortaya koydunuz ve hangi birlik amacı güttünüz, hangi birlik çabası içinde oldunuz? En azından uzunca bir dönemdir böyle bir çaba ve girişiminiz, en önemlisi de anlayışınız yok! Neden? Çünkü, size göre sizin dışınızda komünistlerin olması kesinlikle mümkün değil. Anlayışınız da pratiğiniz de buna denktir. Lakin yaşamın ve ideolojinin bu kadar renksiz, monoton ve sadece belli bir azınlığa açık olup geri kalanların tümüne kapalı olduğuna nasıl inanabilirsiniz? Komünist teori-ideoloji bu kadar geçirimsiz bir toprak olabilir mi? Hiç kimseye “tesadüf” dahi etmez mi bu ideoloji? Çelişkilerin bunca keskinliğine, devrimci arayış ve mücadelelerin bunca yoğunluğuna, bilimsel gelişme ve bilgiye ulaşmanın bunca kolay olduğu koşullarda, ideolojik-teorik tartışmaların kapsamlı olarak yürütüldüğü devrimci sınıf zemininde nasıl olurda doğru sonuçlara ulaşmak olanaksız görülebiliyor? İdeolojinin, teorinin, ilkelerin bir tekele sahip olup başkalarına men edildiği nasıl düşünülebilir? Oysa, mevcut olanlarla birlikte, sizler dışında başkalarının da komünist teori ve ideolojiyi benimseyip temsil edebileceğini mümkün görmek, bizzat komünist teorinin öngördüğü gerçektir ki, sizlerin de bunu olanaklı görmeniz en doğrusudur. Hiç değilse, ortak köken ve geleneğin parçalarından olan yapılarda bunu olanaklı görmeniz gerekir. Aksi halde, bunlarla komünist ilke-teori-ideoloji ve hatta temel örgütlenme ilkesi konusunda taşıdığınız ayrılıkları izah etmeniz gerekir. En önemlisi de prensip olarak ayrılıkları değil, birliği perspektif aldığınızı beyan etmelisiniz.

Yazıda ortaya koyduğunuz anlayıştan çıkardığımız ya da muhtemel gördüğümüz kadarıyla, birlik ve halkın birliği çerçevesinde üst paragraflarda sual edilen, “nasıl yapacaksınız, nasıl gerçekleştireceksiniz” vb vs mealindeki sorulara cevaben; “biz savaşarak, mücadele ederek ve komünist kimliğimizle kendimizi güçlendirip halkın birliğini gerçekleştirme amacını güdüyoruz” diyeceksiniz. Ama bunun, sizlere sorulan sorunun yanıtı olmadığını sizler de çok iyi bilmektesiniz. Size sorulan somut birlik ihtiyacı karşısındaki tavrınız, anlayış ve yaklaşımınız nedir, birlik konusunda ne düşünüyorsunuz ne yapıyorsunuz ne öngörüyorsunuz? Hiçbir somut birliği benimsemeyen anlayışınızla halkın birliğini nasıl gerçekleştireceksiniz? Neden birlik konusunda somut, gerçekçi ve ikna edici bir şey söyleyemiyorsunuz? Mevcut anlayışınızın bilimselliğini iddia ediyorsanız neden sorulara yanıt olamıyor, soranları ikna edemiyorsunuz? Sorulan sorular bunlar ve yanıtlamanız gerekenler de bunlardır. Afaki söylemlerle somut talep ve ihtiyaçları ötelemeniz olası değildir. Sorulardan kaçmak için, salt söylem olarak, kendinizi kasten komünistlerin birlik anlayışı ve amacı vardır demektesiniz. Gerçeklerden kaçanlar ya gerçeklere yakalanır ya da duvara toslar. Yazıda düştüğünüz eklektizm ve karmaşa da bunun ürünüdür…

Birlik konusuyla en yakından ilgilenen yapı olduğumuz varsayımı ya da gerçekliğinden hareketle, birliğin oldukça zorlu bir iş olduğu, yazılıp anlatıldığı kadar kolay olmadığı ve gerçekten de sağlam bir irade ve bilimsel bir inanca, ısrar ve kararlılığa, bir o kadar da sağlam bir birlik kültürü ve kavrayışına sahip olmayı gerektiren bir dava olduğunu söyleyebiliriz. Ama devrim bağlamı nedeniyle birliğin yüce bir dava olduğu, uğruna büyük mücadeleler verilmesi gerektiği ve mutlaka başarılması gerektiği konusunda da bir o kadar iknayız. Zorlu olmasına, sabır ve kararlılık talep etmesine, haklı-haksız eleştiri ve suçlamalara muhatap kalmayı gerektirmesine, sağdan-soldan tırmıklayan zorlayıcı bahanelerin üretilip engeller büyütmesine, hatta riskler göze almayı gerektirmesine ve daha fazlasına rağmen, birliğin gerçekleştirilebileceğine kaniyiz; gerçek muhatapları arasında gerçekleştirilmesi gerektiğine kesinlikle iknayız.

Birlik konusunda yazıda ortaya koyduğunuz çelişkili, tutarsız ve hatalı cılız çerçeveden, komünist birlik görüşü temsil edilmez ya da sağlam bir birlik anlayışı çıkmaz. Eskiden ilkeli birlik başat sözünüz iken, şimdi birlik anlayışını geliştirme adına yazıda ortaya koyduğunuz anlayışla, bu eski birlik anlayışınızı geriye doğru çekerek daraltan zemine kaymaktadır. İkil-üçlü dar birlikler ya da gelenek güçleri ve kendine komünist diyenlerle birlik gibi dar birlik anlayışını reddederek, daha geniş birlik anlayışına sahip olduğunuzu söyleyerek ve bunu da halkın birliği zemininde tarif ederek, ortaya koyduğunuz bu yeni birlik anlayışınız kesinlikle eski birlik anlayışından fersah fersah geridir. Buna karşın, birlik tartışmalarına girmeniz ya da girmek zorunda kalmanız, birlik anlayışınızı geliştiren bir sürece vesile olabilir.

halkingunlugu4.org/dogru-ile-yanlisin-harmanindan-dogru-birlik-anlayisi-cikmaz/