Eleştiri Tarzı ve Eleştiride Kişilik

Özellikle, iş yapmaktan sakındığı halde, akıl vermekten geri durmayan uslanmaz eleştiriler ‘‘boş teneke‘‘ sesinden ileri geçmezler Bunlar, güven ve itibar görmez, bir eleştiri tesiri de ortaya koyamazlar Hata ve eksiklikleri kendine basamak edinen ama iş yapmakta varlık göstermeyen, bunu amaç edinmeyen ve objektif çözümler sunmayan ya da alternatif üretmekle alakalı olmayan eleştiriler gerçekte karşılıksız eleştirilerdir Bu yöntem düzeltilmek durumundadır.

PERSPEKTİF (21-08-2020) Eleştiri üzerine tartışma yürütmek, hem genel anlamda, hem de özel şartların öne sürdüğü gereksinimler temelinde bir ihtiyaçtır. Eleştiri, çelişmelerin varlığı boyunca objektif ve sübjektif olarak devam eden ve yaşam sürecinin tümünde daim kalan düşünsel veya siyasi bir etkinliktir. Çelişkiden ibaret olan sosyal-siyasal yaşam ve maddi-manevi yaşamsal aktivite devam ettiği sürece, eleştiri bu sürecin kaçınılmaz ya da kopmaz bir parçası olarak gündemde olur. Özellikle sınıflı toplumlar gerçeğinin ürünü olan devrimci sınıf mücadelesinin yürürlükte olduğu koşullarda, eleştiri, ideolojik-teorik-siyasi aktüalite ve toplumsal eylem sürecinin tümünde, yaşamsal değerde stratejik bir ihtiyaç olarak yer alır. Öyle ki, eleştirinin geçerli ya da ihtiyaç olmadığı bir tek toplumsal süreç, bir tek siyasi hareket ve bir tek ideolojik-teorik-örgütsel formasyon gösterilemez, yoktur. Bu stratejik önem ve nüfuzla birlikte, evrensel geçerliliğe de sahip olan eleştiri silahı ya da eleştiri mekanizmasının, özüne uygun olarak kavranıp doğru uygulanması ötelenemez bir ihtiyaç, kaçınılmaz bir görevdir. Ki, bu, doğrudan bir demokrasi anlayışı ve devrimdeki samimiyetin göstergesi ve ölçütüdür. ‘‘Bir partinin ciddiyeti hatalarına karşı yaklaşımında açığa çıkar.‘‘ sözü tam da bunu kanıtlar…

Eleştiri meselesini dar veya geniş yelpazede incelemek mümkündür.  Yani, eleştirinin ele alınmasında gündeme gelen somut sorunları konu etmekle birlikte, meseleyi daha genel muhtevada ele almak da gereklidir. Eleştiri nedir, nasıl ele alınır, amacı nedir? Eleştiri kültürü, eleştiri tarzı, eleştirinin kullanılma biçimi ve eleştiride hedef, eleştiride yöntem, eleştiride objektif ya da sübjektif olma, eleştiriyi bastırma ve eleştiri hakkı, eleştiri özgürlüğü gibi geniş içerik, eleştiri tartışmasında sadık kalınması gereken çerçeve olarak ifade edilebilir. Bu ayrıntıya inmek için öncelikle eleştiri kavramını açıklamak, yani eleştiriyi tanımlamak isabetli olur.

Eleştiri bir ideolojik mücadele mekanizmasıdır ” 

En genel tasviriyle eleştiri, ideolojik-siyasi-örgütsel-kültürel v.b. zeminde sistemleşmiş çizgi ya da rüşeym halindeki nüanslar arasında olmak üzere her nitelikte beliren farklılıklar ya da ayrılıklar zemininde birbiriyle çelişen tarafların veya çelişkili  görüşlerin doğru-yanlış ikileminde mücadele halinde bulunmalarıdır. Buna göre eleştiri, her nitelikte zıtlar-karşıtlar-tezatlar arasındaki mücadele ve çelişkinin ifadesidir. İki fikir veya iki davranış arasında, bilimsel yetenekten alınan ikna gücüne dayalı olarak yanlışın deşifre edilerek doğru lehine düzeltilmesi veya doğruluk iddiasıyla dışındaki görüşü yanlış değerlendirerek değiştirme mücadelesine girme eylemidir eleştiri. Bundan hareketle, eleştiri bir ideolojik mücadele mekanizmasıdır demek gerçeği ifade etmek olur.

Eleştiri, şüphesiz ki bir karşı çıkış, bir itiraz ve bir müdahale ya da değiştirme tutumu olarak, doğru ile yanlış arası mücadelede bir araç ve bir yöntemdir. Bu mücadele, şayet antagonist uzlaşmaz karşıtlıklar arasında ise, mücadelenin niteliği zoru barındırır. Yöntemleri de buna göre biçimlenir. Yok, mücadele uzlaşmaz olmayan karşıtlar arasında ise, mücadelenin niteliği tamamen barışçıl olur. Bunun da yöntemleri tamamen barışçıl olur. Birinci durumda zora dayalı değişim, ikinci durumda ise iknaya dayalı düzeltme ya da değişim esas ve geçerli olur. Anlaşıldığı üzere, iki durum birbirinden nitel ve öz olarak ayrışır. Ki, bu, bir sınıf tutumu ayrışımı ya da ideolojik-siyasi ayrışım ekseninde devrim ile karşı-devrim ayrışımına oturur ve doğrudan bir ilke sorunu olarak karşımıza çıkar. Öyle ki, temelde ayrışan bu iki tutum, her iki tutumun başvuracağı yöntem, araç ve biçimlerde de esaslı ilke farklılıklarını gündeme getirir. Dolayısıyla, birinin karakteri eleştiri olarak ideolojik mücadele çerçevesinde kalırken, diğerinin karakteri eleştiri sınırını aşarak siyasi mücadele mizacında biçimlenir…

Eleştiride ilke meselesi iki açıdan yorumlanır. Birincisi, halk arasındaki çelişki ve sorunların giderilmesine dönük eleştiride, asla zor-şiddet ve kaba yöntemler kullanılmaz. Bu ilke sorunudur. İkincisi, düşmanla halk arası çelişki ve sorunların giderilmesine dönük eleştiride, eleştiri esasta zor ve şiddet yöntemlerini içeren bir eylem ve siyasi mücadele olarak biçimlenir. Bu da bir ilke sorunudur. Düşmanla halk arasındaki çelişkinin çözümünde zor-şiddet metodunu reddetmek ne kadar yanlış ve devrimci tavra yabancılıkla bir ilke sorunuysa, halk arasındaki çelişkilerin çözümünde zor-şiddet metoduna başvurmak da o kadar yanlış ve devrimci tavırdan uzaklaşan bir ilke sorunudur… Şiddet barındıran mücadele siyasi mücadeledir. İdeolojik mücadele ise, şiddet barındırmaz ve siyasi mücadele biçiminde yürütülmez. Eğer ideolojik mücadele ilerleyerek bir siyasi iktidar sorununa dönüşmüş ise, elbette burada ideolojik mücadele değil, esasta siyasi mücadele geçerlidir. Lakin ideolojik mücadelenin geçerli olduğu koşullarda siyasi mücadele geçersizdir. İdeolojik mücadele koşullarında veya ideolojik mücadelenin geçerli olduğu koşullarda siyasi mücadele ve yöntemlerine başvurmak ilke sorunu düzeyinde yanlıştır…

Eleştirinin iknaya dayalı düzeltme ve değiştirip-dönüştürmenin barışçıl mücadele aracı olarak ideolojik mücadele (çizgi mücadelesi) silahı olarak anlam taşıması, onun esasta devrim içi geçerliliğini kanıtlar veya bu geçerliliğinden ileri gelir. Eleştirinin siyasi mücadele unsuru olarak zor ve şiddete dayalı değiştirme aracı olma niteliği ise, onun devrimle karşı-devrim arasındaki geçerliliğini tanıtlar ve bu geçerlilikten ileri gelir. Ki, bu durumda, eleştiri esasta eleştiri değil, zor-şiddet içerikli siyasi mücadelenin bir biçimidir… Birinde, eleştiri ideolojik mücadele sınırlarını aşmadan tamamen barışçıl çerçevede kalıp, ikna temelli değiştirip dönüştürmeyi, eğitip düzeltmeyi amaçlar, diğerinde ise siyasi baskı, zor ve şiddet öne çıkar ki, bu eleştiriden öteye siyasi mücadeleyle karşıtını yok etmeyi amaçlar.  Eleştirinin bu iki muhteva veya karakteri, eleştirinin üzerinden yükseldiği çelişkilerin niteliği veya karakterinden beslenir. Düşmanlar arası çelişki, zor yoluyla çözülür. Dostlar arası çelişki ise, ideolojik mücadele/eleştiri yoluyla çözülür… Buna karşın, uzlaşmaz olmayan halk arasındaki çelişkilerin çözümünde (veya eleştiri metodunda) yanlış yol-yöntemler izlenirse, bu çelişkilerin de antagonist uzlaşmaz çelişkilere dönüşmesi mümkün olabilir. Kaba uç örnekle açıklarsak; halk arasındaki sorunların veya çelişkilerin çözümünde şiddete başvurulursa ve özellikle de bu şiddet sistemli olarak uygulanır ve genel bir yönteme dönüşürse, burada çelişkinin zora dayalı çözümü esas hale gelir ki, bu çelişkiyi antagonist uzlaşmazlığa taşır. Bu tehlikedir; dost-düşman ayrışımını bulanıklaştırandır…

Özcesi, içerik belirleyici ama biçim de içeriğin yansıması olarak eleştiriye nitelik verir. Eleştiride amacın önemli olması, yöntemi önemsizleştirmez. Bilakis, eleştiride yöntem/biçim, eleştirinin içeriğiyle örtüşme veya bu içerikle çatışma zemininde gösterdiği etkiyle son derece önemlidir. Dolayısıyla, eleştiri silahı üzerine yapılacak tartışmada, eleştirinin içeriği ve amacı ile eleştirinin biçimi ve yöntemi karşı karşıya konulamaz bir bütünlüğü teşkil ederler. İkisinden biri hatalı ve yanlış olursa, eleştiri doğru işlev görmez, amacına doğru orantılı hizmet etmez ve yıkıcı-tahripkar mecraya sürüklenmekten kurtulamaz… İlke sorunu hatalı yöntemlerle de gündeme gelir. Taktiklerin stratejiyi kemirmesi tam da budur. Kullanılan yöntemler, amaca veya ilkeye uygun olmaz ise, amaç veya ilke aşınmış-aşındırılmış olur. O halde, eleştiri, ideolojik mücadele veya çizgi mücadelesinde, kullanılacak yöntem ve  biçim asla küçümsenemez. Eleştiri yöntemi ilkeye uygun olmak durumundadır…

“Eleştiri hakkı ve özgürlüğü, ancak demokratik zemin ve meşru mekanizmalar içinde değerlidir”

Eleştiri, hataları düzelterek doğrulara ulaşmada, doğru ile yanlışı ayrıştırarak doğru çizginin tesis edilmesinde, hatalardan ders çıkararak onları tekrarlamamada ve dolayısıyla gelişip ilerlemede etkili ideal bir silahtır. Bu silahın yozlaştırılması, devrimci örgütü, işçi sınıfı ve emekçi halk kitlelerini önemli bir silahtan yoksun bırakmaya, değişim-dönüşüm ve ilerlemeyi sabote etmeye, nihayetinde hataları koruyarak sürdürmeye yol açar. Eleştiri silahının doğru kullanılıp bilimsel zeminde güçlendirilmesi ise, hatalardan kopma dinamizmini sağlayarak gelişip ilerlemeye hizmet eder…

Eleştiri özgürlüğü ve eleştiri hakkı baskı altına alınamaz, ortadan kaldırılamaz. Eleştiri hakkında doğru-yanlış tartışılamaz. Eleştiri özgürdür, özgür olmalıdır. Eleştirinin baskılanması veya alenen bastırılması kabul edilemez. Eleştiri, KP’lerin bir gelişme dinamiği iken, eleştiri özgürlüğü veya hakkı KP’lerin demokratik-merkeziyetçilik ilkesine bağlı demokratiklik ilkesidir. Eleştiri, KP’lerin ayırd edici üstün özelliklerindendir. Bundandır ki, eleştirinin her türüne açıktır KP’ler. Kapalı kapıcılık benimsenemez, uygulanamaz. Eleştiri, olmazsa olmazdır. Ama eleştiri mutlaka özeleştiriyle bütün olmalıdır ki, onun gerçek anlamı bu bütünlük içinde ifade bulur. Özeleştiriden yoksun salt eleştiri tutumu sorunlu ve eksik eleştiri kavrayışıdır. Dahası, eleştirinin her biçimi veya her eleştiri de mutlak biçimde doğrudur denilemez. Eleştiride seçici olmak, sadece objektif eleştiri yürütmek için değil, eleştirinin objektif-sübjektif olarak ayrıştırılması içindir de. Eleştiri istisnasız olarak özgürdür. Ama bu eleştirinin, demokratik meşru mekanizmalar içinde yürütülmesi şarttır. Eleştirinin karşılanmasında eleştirinin doğruluğu-yanlışlığı analiz edilmesi gereken zorunlu bir ayraçtır. Eleştiri özgürdür, eleştiri haktır ama bu eleştiriyi değerlendirmek, yanlışını-doğrusunu ayrıştırmak da başka bir haktır. Bu yapılmaksızın, eleştiri silaha dönüştürülmemez, özeleştiri bütünlüğüne taşınamaz.

Eleştiri özgürlüğü, demokratik normlara göre iradeleşmiş ortak yasa ve kurallar tarafından çizilen işleyiş ölçüleri içinde anlaşılmak durumundadır. Eleştiri özgürlüğü burjuva özgürlükçü anlayışla yorumlanamaz. ‘‘Eleştiri haktır, özgürdür‘‘ gerekçesiyle, ulu orta eleştiri yürütülemez. Karalama, teşhir ve deşifrasyon tarzında hiç yürütülemez. Paylaşılan yetki, görev ve sorumluluklar çerçevesinde, eleştiri özgürlüğü de sınırlılıklar taşır. Herkes kendi organında, demokratik mekanizmalar içinde ve uygun araçlar üzerinden eleştirisini dile getirir. İsteyen istediği yerde eleştirme hakkı ve özgürlüğüne sahip değildir. Eleştirinin hatalı-yanlış yapılması, yani demokratik zemin ve meşru mekanizmalar dışında yürütülmesi, eleştiri muhatabına savunma hakkı tanımamakla, bu muhatap hakkında tek taraflı suçlamalarla önyargıların yaratılmasıyla, aynı muhatap hakkında güvensizliklerin yaratılmasına yol açmakla ve yapılan haksızlıkların telafi edilememesi ya da tahripkar yaralar açmasıyla vb vs ciddi olumsuzluklara yol açar. O halde, eleştiri hakkı ve özgürlüğü, ancak demokratik zemin ve meşru mekanizmalar içinde değerlidir…

“Küçük-burjuva egonun tatmini için yapılan eleştiri şölenlerinin kıymeti hiç yoktur”

Eleştiride objektif olmak bilimin ve bilimsel dürüstlüğün gereğidir. Ki, yalnızca ve yalnızca bilimsel ölçülere sahip objektif eleştiri devrimci rol oynayabilir. Eleştirinin ikna gücü bilimselliğinden, dürüstlüğünden ve objektifliğinden ileri gelir. Yapıcı eleştiri hatayı gösterendir. Hatayı göstermekle birlikte bilimsel doğruyu gösteren eleştiri ise, ikna ederek eğiten ve değiştirip-dönüştürendir. Ama en önemlisi de, doğruyu göstermekle birlikte, doğruyu yapan ve doğru davranan eleştiri tutumudur. Bilimsel samimiyet ve dürüstlük burada açığa çıkar ki, eleştirinin en büyük ikna gücü bu tutarlı eleştiri zemininde gündeme gelir. Samimiyet, dürüstlük ve tutarlılıktan yoksun eleştiri, her şeyden önce inandırıcı olmaktan uzak ve güven vermekte cılız kalır. Dürüstlük ve samimiyet testi son tahlilde pratiktir. Söz ile eylem tutarlılığı göstermeyen eleştiriler objektif olamazlar. Objektif olmak, gerçek karşısında hakem rolü üstlenmekle olmaz. Gerçek herkes tarafından görülebilir, görülmeye açıktır. Fakat önemli olan görülen gerçeğin değiştirilmesine dönük tutum almaktır. Objektif eleştiri bu tutarlı bütün içinde anlam bulur. Sübjektif eleştiriden sakınılmalı ve aleni eksikliklerin kullanılarak kişisel zaaflara perde yapılmasından vazgeçilmelidir…

Özellikle, iş yapmaktan sakındığı halde, akıl vermekten geri durmayan uslanmaz eleştiriler ‘‘boş teneke‘‘ sesinden ileri geçmezler. Bunlar, güven ve itibar görmez, bir eleştiri tesiri de ortaya koyamazlar. Hata ve eksiklikleri kendine basamak edinen ama iş yapmakta varlık göstermeyen, bunu amaç edinmeyen ve objektif çözümler sunmayan ya da alternatif üretmekle alakalı olmayan eleştiriler gerçekte karşılıksız eleştirilerdir. Bu yöntem düzeltilmek durumundadır…

Küçük-burjuva egonun tatmini için yapılan eleştiri şölenlerinin kıymeti hiç yoktur. Eleştirinin sakız edilmesi şudur; ortak iradece veya genel tarafından bilinen ve kabul gören hata ve eksikliklerin bıkıp usanmadan tekrar edilmesidir; sadece nakarat edilmesi ama bir tek eksikliğin giderilmesi için pratik bir tek adım veya çabanın sergilenmeksizin sürekli eleştiri yapılmasıdır. Tribün düşkünlüğü ya da gösteriş merakı yabancısı olmadığımız bu eleştiri tarzının tipik tutumudur. Eksiklik ve hatalar üzerinden eleştiri salvolarıyla kendi zayıflıklarını gizleme çabası bir başka tutumudur bu eleştiri tarzının. Hep eleştiren ve her kesi eleştiren ama kendisini hiç görmeyen ve gözlerden sakınmaya çalışan, hiç birşeyi beğenmeyen ama hiç birşey de yapmayan eleştiri tutumu aynı tarzın profilidir. Cılız da olsa bu profil vardır… Bu profilin terk edilmesi şarttır…

Eleştiri mekanizması genel mekanizmanın parçasıdır ve bu genel mekanizma içinde yapıcıdır, devrimcidir. Demokratik ve meşru zemini bırakarak, işleyiş dışı davranışa tamah eden ve düşmana açık araçlar üzerinden aleni deşifrasyon yürüten  eleştiri tarzı yıkıcı ve bozucu olandır. Demokrasiyle birlikte merkeziyetçiliği yok eden bu tarz alabildiğine tahripkar ve tartışılmaya muhtaç zararlı bir tarzdır. Terk edilmesi elzemdir… Öç alma, sıkıştırıp ezme, mahkum edip burun sürtme, teşhir edip küçük düşürme, deşifrasyon yapma, kendini ispat etme, anlamsız kaygılarla pozlara girme tarzındaki eleştiri biçimleri eleştirinin yozlaştırılması kadar, ciddi zararlara yol açan bozuk kültürün ürünleridir. Terk edilmeleri elzemdir…

İki eleştiri kültürü, tutumu ve tarzından bahsetmek mümkündür. İsterse her iki eleştiri biçimi aynı eksiklikleri dile getirmiş olsun, yine de bu iki biçim arasında nitel fark vardır. Çünkü iki eleştiri tarzının dillendirdiği eksiklikler benzer ve hatta aynı da olsa, ikisi arasında kaygı ve yöntem tamamen farklıdır. Dolayısıyla amaç ve tutarlılık da farklıdır. Arkasındaki duruş da..

Bu eleştiri tarzından biri, eleştirirken sadece suçlamakla meşgul olur, diğeri eleştirirken daha iyisini yapmakla… Biri, kişisel kaygılarla eksiklikleri eleştiri olarak kullanırken, diğeri kolektif kaygısıyla eksiklikleri eleştirir. Biri, durumunu kotarma amacıyla eksiklikleri bayrak edip eleştirirken, diğeri eksikliklerden duyduğu samimi rahatsızlıkla eleştirir. Biri, eksiklikleri dezavantajlarını kapatmak için eleştirirken, diğeri kolektifin eksikliklerini gidermek için eleştirir. Biri, kendisini saklamak için genel-geçer eksiklikleri köpürtüp arkasında kaybolmak amacıyla eleştirirken, diğeri bundan bihaber tamamen devrimci duygularıyla eksiklikleri dillendirir. Biri, kötüleyerek kötülüğün haberciliğini yapan tellal gibi çevresine bakıp yankı yaratmak ve onay almak için eleştirirken, diğeri buna tenezzül etmeden sadece eleştirerek bir şeyleri düzeltmek için eleştirir. Biri, hiç bir şey yapmadan sadece eleştirirken, diğeri yaparak eleştirir. Biri, objektif olarak karamsarlık ve güvensizlik yaymak için eleştirirken, diğeri kolektifin her parçasıyla daha iyi olması istemiyle eleştirir. Biri, çok bilen ve akıl veren pozisyona geçip ahkam keserken, diğeri işleri kolektif iradeyle rayına koymak için eleştirir. Biri, demokrasiyi, disiplini, işleyişi iğdiş ederek internet gibi sanal ortamlarda düşmana açık eleştiri yürütürken, diğeri meşru zemin ve mekanizmalar içinde kalan tam bir sorumlulukla eleştirir. Biri, eleştiri adına iş yapanları hedefleyip iş yapmaktan düşürmeye yönelirken, diğeri iş yapanları çoğaltmaya yönelir. Biri, sorumluluk taşımadan sorumsuzca eleştirirken, diğeri sorumluluk duygusuyla eleştirir. Biri, devrimciliği lafazanlık, eleştiriyi boşboğazlık ve hatta eğlence bellerken, diğeri eleştirinin ciddiyetine uygun eleştirir. Bunlardan biri lafazan, diğeri devrimcidir…

İki tarz arasındaki bu nitel ayraçları çoğaltmak mümkün ama bu kadarı yeter. Her iki eleştiri kültürü, eleştiri tarzı, eleştiri sorumluluğu ve nihayetinde eleştirideki devrimci kaygı ve amaç bakımından makas ağzının son derece genişçe açık olduğu yukarıdaki tutumlarla sabittir. Birinci tarzın kesinlikle ötelenmesi ama ikinci tarzın kıskançlıkla benimsenmesi ihtiyaçtır. Özellikle devrimci faaliyetlerde bulunan ve bizzat devrimcilik yapan devrimcilerin eleştiri adı altında yıpratılarak zayıflatılması kabul edilemez bir aymazlıktır. Dahası, bunu devrimcilik yapmayanların yapması çok daha dramatiktir. Nihai ölçü pratiktir. Kimler devrim için çalışıyor, kimler neler yapıyor ya da yapmıyor? Bakılması gereken esas halka budur. Temel ölçüt budur. Doğru yapmak veya yanlış yapmak, eksik olmak ya da yeterli olmak, bunların hepsi anlaşılır ve devrim içi meselelerdir. Oysa, devrimcilik yapmak ile yapmamak tamamen iki ayrı nitel tavır ve sorumluluktur. Devrimcilik yapmadan hata yapmayanları değil, devrimcilik yaparak hata yapanları yeğ tutmalıyız. Hatalı bir devrimci, bin mükkemmel lafazandan değerlidir…