Engebeli Yolda İlerleyen Devrim Yürüyüşü ve Yürüyüşümüz İçin…

Avantajlarımızı kaldıraç yapmak mantıklı, onları yok saymak mantıksızdır. Kazanımlarımızı arttırmak komünist ahlakımız; onları baltalamak da kendimize düşmanlığımız olarak siyasi ahmaklıktır.

Felsefe ve bilimimizin kuramcı filozofları Marks ve Engels yoldaşlar, kapitalist sisteme ve mülkiyetin tüm geriliklerine büyük bir meydan okuyuşla insanlık tarihinde çığır açıp, “Dünyayı yorumlamak yetmez, aslolan onu değiştirmektir” aforizmasıyla toplumsal alt-üst oluşun meşalesini yakarlarken, “zincirlerinden başka kaybedecekleri bir şeyi olmayan” modern devrimci sınıfı, ‘‘Bütün ülkelerin işçileri birleşin” çağrısıyla yoksulluk ve sefaletleri paradoksal olarak üretenlerinde büyüyen dünyanın işçi ve emekçilerini kendi kaderini ellerine alması için tarihsel çağrıda bulundular.

Avrupa kıtasında bir heyula gibi dolaştıktan sonra doğuya yönelen komünizm arayışı ilk bayrak dikişini Asya kıtasına yaptı. Büyük Ekim Devrimiyle tarihe açılan “emperyalizm ve proleter devrimler çağı” nın kapısı o andan sonra yerkürenin her yerinde ezilenlerin kutup yıldızı görevini üstlenirken, bu şavkıyışın önünde görülen ilk iki sima proletaryanın büyük öğretmenleri Lenin ve Stalin yoldaşlardı. Ve “Tayin edici olan teknik değil, insandır”, ‘‘emperyalistler kağıttan kaplandır” diyen Mao Zedung yoldaş, yoksul Çin ülkesinden 1949 devrimiyle yanıt verdi tarihsel çağrıya. “Gerçek kahraman halk kitleleridir” ve “Revizyonist karargahları bombalayın” şiarıyla başlattığı Büyük Proleter Kültür Devrimi atılımıyla bir kez daha aydınlatıp ileri taşıdı devrimler tarihini. Devrim akımı patlak vererek sarmaladı toplumları ve emperyalist gericiliğin kanlı zincirini kırarak ilerledi devrimler pratiği…

Geçici yenilgiyle tanışsa da sosyalizm, Paris Komünü ile devrimci sınıflar belleğine kazınan siyasi iktidar mücadelesi, Rusya ve Çin büyük devrimlerinin rüzgarıyla dünyanın %3’ünde galebe çalan silsileden kopmayarak kazanım ve ilerlemeler kaydedip günümüzün aktüel mücadelesi olmaya devam etmektedir.

Sınıflar ve Sınıf Çelişkileri Tüm Keskinliğiyle Çıplak Bir Gerçektir

Sınıfların, sınıf çelişkileri ve sınıf mücadelelerinin tarihe karıştığı, emperyalist kapitalist sistemin tarihin son gelişme aşaması olduğunu ileri sürerek tarih çarpıtıcılığıyla tarihin sonunu ilan eden emperyalist neo-liberal zırvanın bir safsatadan ibaret olduğu günümüzde cereyan eden sınıf mücadeleleri tarafından çürütülürken, proleter sınıf örgütüne dayanan mücadelemiz de sınıf çelişkileri ve mücadelesinin devam ettiğini katıksız biçimde ortaya koyan canlı şahitliktir…

Sınıf mücadelelerini demagojik burjuva manipülasyon ve ideolojik saldırılarıyla tasfiye edip hegemonyalarını sonsuz kılmaya çalışan emperyalist-kapitalist burjuvazinin mesnetsiz yalanlarına karşın, dinamik olan sınıf mücadeleleri devrimin esas akım olduğunu alenen bağırmaktadır… O halde, geçmiş devrimci tarihte yaşanan sınıflar mücadelesi ve bu arenada gerçekleştirilen devrimci eylemler, bugün de keskin sınıf çelişkileri zemininde devam eden sınıflar arası mücadele sahasında tartışma götürmez biçimde geçerlidir. Tersini iddia etmek gerçek dünyadan kopuk olan idealizmin katıksız sefaletinden ibarettir.  Sınıflar ve sınıf çelişkileri tüm keskinliğiyle çıplak bir gerçek olup, devrimlerin nedeni ve kaynağı olmaya, sınıf mücadelelerini gündemde tutmaya devam etmektedir.

Sınıf ve sınıf çelişkileri gibi, devrim de teori-pratiğiyle somut siyasi bir olgudur. Mücadele de görevleri ve araçlarıyla soyut değil, canlı bir organizmadır. Bütün bunların öznesi olan sınıf ve insan da bu konseptin kopmaz bileşeni olarak kanlı-canlı bir gerçektir. Sınıfı ve sınıftan insanları bir araya getiren, mücadele ve örgütlenmeye sevk ederek siyasi forma sokan yegane ihtiyaç, ortak sınıf çıkarına denk gelen sınıf egemenliğine dayalı siyasi iktidar veya devrim ihtiyacıdır. Sınıf devrimi olarak siyasi devrim mutlak ve zorunlu bir ihtiyaçtır. Dünyanın köhne prangalardan kurtularak özgürleşmesi devrimlerin eseri olacaktır ki, bu devrimlerin gerçekleşmesi devrim örgütü aracılığıyla verilecek büyük kitlesel mücadelelere muhtaçtır; bununla mümkündür.

Tarihin pası tarihi devrimlerle silinmiştir. Tarihin yeniden parlatılması ise yeni devrimlerle olacaktır. Devasa güçleriyle gerici sınıflar dünün savaşlarında yenilgiye uğratılmıştır. Bir kez daha yenilmeleri tamamen mümkün olmakla birlikte, yenilmeleri de zorunludur. Sınıflar mücadelesi yasası, gerici sınıfların devrimci yoldan tasfiye edilmesini şart koşarken, emperyalizm ve proleter devrimler çağında bu görevi proletarya ve emekçi sınıflara yükler. Proletarya sınıf örgütlenmesi veya örgütü aracılığıyla yöneteceği mücadeleyle bu görevi yürütür, yerine getirir. Paris komününden itibaren icra edilen bu büyük tarihsel görev tamamlanmış değil; saldırı ve savunma süreçleriyle dinamik süreç olarak sürmektedir…

Bugünkü Mücadele Varlığımız, Sınıflar Mücadelesi Tarihinin Bir Parçası ve Tutarlı Devamıdır!

Komünist öznemizin kurucu önderi olan Kaypakkaya yoldaşın komünist çizgisinden devralarak geliştirdiği teorik zemin ve siyasi mücadele dinamiğiyle, Marksist otoritelerin çağrıda bulunduğu tarihi mücadelenin adeta günümüzdeki izdüşümüdür. Komünizmin evrensel ilkeleri ve MLM bilimine dayanan ideolojik-teorik-siyasi karakteriyle Maoist öznemiz, dünya komünist hareketinin önemli bir parçası, tarihsel mücadelenin kararlı bir bölüğüdür. Komünist önderlik vasfıyla somut devrimimizin öncü kıtası, politik savaş kurmaylığıdır.

Maoist öznemiz, tarihsel çağrının bir yanıtı olarak Türkiye-Kuzey Kürdistan’da enternasyonalist proletaryanın bayrağını yükselten proleter nitelikte bir özne; benimsediği evrensel komünist normlar ve bu ilkeler ışığında billurlaşan genel ve özel niteliği başta olmak üzere, somut devrimin teori-pratiği ve tüm ideolojik-siyasi perspektifinde ortaya koyduğu programı ve genel siyasi çizgisiyle, coğrafyamız devriminde iddialı ve ileri komünist mevziyi temsil eder. Coğrafyamız devrimci hareket tarihi, öznemizin ağır bedellerle omuzladığı büyük mücadelelere tanıktır. Bu mücadele pratiği, devrim ısrarı ve mücadele kararlılığının da aynasıdır. Bugünkü mücadele varlığımız, bütün özellikleriyle dünya ve coğrafyamız sınıflar mücadelesi tarihinin bir parçası ve tutarlı devamından başka açıklanamaz…

Proleter devrimciler olarak demokratik-merkeziyetçi normlarla biçimlenip sıkı örgütsel ilkeler ekseninde billurlaşarak irade-eylem birliğimizi ifade eden komünist özne zeminindeki buluşmamız, diyalektik ve tarihi materyalist felsefeye dayanan MLM ideoloji bilimi tarafından açıklanan sınıflar mücadelesi yasasından feyz alan siyasi sınıf tavrının eseridir. Sınıflar mücadelesindeki varlık gerekçemizle koşullanan bu birliğimiz, proleter sınıf tutumuyla tarihsel mücadele sorumluluğunu omuzlama bakımından anlamlıdır.

Komünist toplum amacına angaje olan siyasi iktidar mücadelemiz Kaypakkaya orijinli genel siyasi çizgi ve MLM teorik doğrultunun kabulüne dayalı ideolojik-siyasi bir birlik olma karakteriyle son derece anlamlıdır. Bu anlam, sınıfsız-sömürüsüz-sınırsız dünya toplumu olan komünist toplum amacı ve bu uğurda proleter devrimlerle sosyalist toplumun inşa edilerek geliştirilmesi görevinden daha geri bir anlam taşımaz; bu tarihsel görevdeki mücadeleyi, daha somut olarak devrim ve mücadele yoldaşlığını ifade eder.

O halde, nihai amaç ve buna bağlı biçimlenen somut görevlerin gerçekleştirilmesinde stratejik araç olarak değer taşıyan Maoist öznemizle örgütlü mücadele varlığımız ve birliğimiz, alelade bir konumlanış ve pozisyon alış olarak telakki edilemez. Bilakis, sınıf temeline, tarihin materyalist kavranışından doğan gelecek ufkunda birleşen yoldaşlığa, ezen-ezilen sınıf çelişkisinin devrimci yoldan çözümünün gerektirdiği sorumluluğu gönüllü omuzlama tavrı ve siyasi ideolojik ilkeli çizgi ve ilkeler temeli üzerindeki birliktir.  Bu gönüllü, bilinçli ve iradi zemin, her boyut ve nitelikte görev ve sorumluluklar taşıma özelliğiyle yüklüdür…

Devrimin kaderini kader olarak benimsemiş ve partimizde birleşmiş olan bizlerin sakınacağı bir görev ve zorluk yoktur, olamaz. Devrim ve mücadelenin her badiresi, göğüslenmesi gereken her bedeli ve aşılması gereken her sorunu bizimdir. Asgari yükümlülükleri değiştirme pratiğiyle ölçülü olan komünist devrimcilerin, zorluklarla biçimlenen devrim görevleri karşısında yorgun düşmesi tasavvur edilemez. İnsana özgü tükenmeyen tek enerji bilimsel karaktere haiz olan devrimci enerjidir. Devrimci enerjiyi görevlere sindirip geniş kitlelere yayarak harekete geçirmek ve devrime dönüştürmek üzere sürekli kılmak, her parti aktivistinin tabii sorumluluğudur. Parti aidiyeti taşıyan her kes/her yoldaş bu bilinç ve kararlılıkla hareket eder, sorumluluk taşır. Partinin her sorumluluk ve iddiası, tabii olarak her parti militanın görev ve sorumluluğudur…

Bugün, bir dizi olumluluğun yanı sıra, birçok yetmezlik ve zayıflıktan söz etmek, hatta ciddi sorunlardan bahsetmek genel olarak doğrudur. Olumlulukları büyütmek ve olumsuzlukları azaltarak küçültmek devrimin mantığına uygun olmakla birlikte, günün temel görevidir de. Yapılması gereken ve yapılacak çok iş, çok görev vardır, sorun bunlar içinde öncelikli olanı saptamak ve onların üzerinde yoğunlaşmaktır.

Her sürecin temel sorunu ya da öne çıkan görevi-görevleri vardır. Köklü ve komplike sorunları bir çırpıda aşıp geride bırakmak gerçeğe aykırıdır. Bunun için, esas sorunu veya sorunlar üzerinde belirleyici rol oynayan sorun veya sorunları tespit ederek işe koyulmak ve hepsine olmasa da gerçekleştirilebilecek olan görevlere eğilmek, genel sorunların çözülmesi perspektifiyle önem taşıyan parçalardan hareket etmek en doğrusudur.

Bu bağlamda;

Örgüt ya da örgüt eksenli sorunlarda odaklanmak temel ihtiyaçtır. Örgüt sorununda kolektif irade ve çabanın ortaya koyulması atlanamaz bir yöntemdir. Zenginlik ve güç kolektivizmin eseridir. Kolektif uyumla sorunları çözmeye çalışmak başarıya götüren en temel yöntemdir.

Örgütsel ya da kolektif kaidelerin tam bir disiplin içinde uygulanarak yerine getirilmesi, örgütsel işleyişin egemen kılınması ve örgütsel karar ya da politikaların savunularak sahiplenilmesi ve uygulanması es geçilemez sorumlulukların başında gelir.

Bunun başarılabilmesi için, örgüt bilinci, kültürü ve tavrının geliştirilerek ilerletilmesi elzemdir. Sağlam bir örgüt bilinci ve pratikleşmiş kültürü oturmadan, irade-eylem birliği sağlam tesis edilemez, örgütsel görevlerin yerine getirilmesi de sağlanamaz. Bu bilincin muntazam düzeyde gelişmesini bekleyemeyiz. Örgütsel disiplin ve normların bağlayıcılığını egemen kılarak, örgüt bilincini pratik seyir içinde geliştirebilir, irade-eylem birliği zemininde ilerleyebiliriz.

Çalışmalarda veya görevlerin yürütülmesinde, basit-sade ama somut görevler belirleyen bir plan şarttır. Görev ve çalışmalar planlanmadan başarılı olarak yürütülemezler.

Kazanımların korunarak geliştirilmesi bilince çıkarılması gereken önemli sorunlardan biridir. Birikim ve kazanımlar üzerine oturmayan çabalar yeteri kadar başarılı olamaz. Geçmişin birikim, kazanım ve tecrübelerini çalışmalarımızda ilerlemenin dayanağı yapmalı, onlar üzerinde gelişmeliyiz. Kazanımlar korunmadan motivasyon korunamaz, yeni kazanımlara adım atma cüreti gösterilemez. Avantajlarımızı kaldıraç yapmak mantıklı, onları yok saymak mantıksızdır. Kazanımlarımızı arttırmak komünist ahlakımız; onları baltalamak da kendimize düşmanlığımız olarak siyasi ahmaklıktır

Kazanma siyaseti unutulmadan yürütülen çalışma ve görevlerde perspektif alınmalıdır. Kazanmaya dönük olmayan, somut kazanım hedeflemeyen ve kazanma olasılığı olmayan hiçbir çalışma başarılı olamaz.

Zaman içindeki olanakların devrimci tarz ve doğrultusunda iyi kullanılması küçümsenemez bir gereksinimdir. Güçlerimizi doğru organize edip planlı çalışma yürüterek bu gereksinimi karşılamak, devrimci sorumluluk ve görevdir. Bu sorumluluk ve görevi yerine getirmek tamamen mümkündür. Fakat bütün bunlar için, ideolojik kırılma ve aşınmaları düzelterek, parti ve devrime güven zemininde bilimsel inancı geliştirmek elzemdir…