‘Ezilen halklar hiç bir koşulda çaresiz değildir’

DHF ADHK logoDemokratik Haklar Federasyonu (DHF) ve Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu (ADHK) Genel Seçimlere dair açıklama yayınladı

HABER MERKEZİ (07-04-2015) – Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) ve Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu (ADHK) 7 Haziran’da yapılacak olan Genel Seçimlere ilişkin ortak bir açıklama yayınladı.

Yapılan açıklama da seçimlerin esas mücadele alanlarını güçlendiren bir çalışma alanı olarak ele alınacağı vurgulanırken, “Tüm çalışanlarımızı ve dostlarımızı bu bilinçle her alanda mücadeleyi yükseltmeye ve gerici güçleri parçalama ve geriletme temelinde ilerici-sosyalist-devrimci-demokrat-yurtsever güçlerin ortaklaştığı HDP’ye güç vermeye çağırıyoruz.” denildi.

Açıklamanın tam metni şu şekilde;

“Zengindir, iş-aş verecek, iyi adamdır, bizdendir, buranın çocuğudur, alternatif yok” devri bitti

7 Haziran 2015 günü yapılacak olan Genel Seçim yaklaşırken siyasi gündem doğru orantılı olarak seçim sürecine endekslenmiş durumdadır. Burjuva parti liderlerinin karşılıklı salvo atışları tehditler düzeyinde seyretmektedir. Bu seçimin alışılmış seçimlerden daha farklı biçimleneceği açıktır. AKP iktidarı bu seçimleri mutlak kazanma hedefiyle hareket etmekte ve hukuklu- hukuksuz her yolu açıkça kullanmaktan sakınmamaktadır. Anayasaya göre tarafsızlık yemini ederek devleti temsil sıfatıyla göreve başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan tüm gelenekleri alt üst edip yeminini de ‘’unutarak’’ adeta AKP sözcüsü olarak genel seçim propagandalarına dâhil olmuş, böylece partiler arası seçim yarışını muhalefet aleyhine AKP’nin ise lehine olmak üzere burjuva manada da olsa eşitsiz hale getirmiştir. Seçimlerin şeffaf, hilesiz ve demokratik şartlarda gerçekleşmeyeceği bizzat cumhurbaşkanı tarafından alenen paraf edilmiştir. Devlet bürokratı olan MİT müsteşarı Hakan Fidan’ın görevinden istifa ederek AKP’den milletvekili adayı olacağını açıklaması ve geri çekilmesi AKP’nin devlet kurumlarını arkasına alarak seçime girdiğini kanıtlayan başka bir örnektir. Elbette bu durum AKP’nin devletteki veya devlet olarak kurumsallaşmasını perçinleyen bir resimdir de. AKP’nin hiç de tesadüf olmayan bir isabetle azgın baskı ve azılı faşist iç güvenlik yasasını seçimler öncesine denk getirmesi de her türden muhalefeti sindirip kendisine dönük eleştiri ve siyasi teşhir propagandaları ile eylemsel pratikleri susturma amaçlıdır. Ve şüphesiz ki, seçimleri mutlak kazanma gayesinden bağımsız olmadığı gibi, korkusunun da bir tezahürüdür denebilir. Ama her halükarda devlet imkânlarını seçimi kazanmak için seferber edip bencil çıkarları uğruna kullandığı açıktır.

Siyasi ve politik arenadaki gelişmeler dikkate alındığında seçim sürecinin gerici klikler arasında keskin dalaş eşliğinde yüksek hararetle geçeceği söylenebilir. Öte taraftan seçim sonuçlarının dengeleri bozan yeni siyasi süreçlere gebe olduğu da kuvvetle muhtemeldir. En azından Kürt Ulusal Hareketi ve/veya Kürt Ulusal Sorunu açısından yeni siyasi sürecin aktüel olacağı söylenebilir ki, bu da doğrudan devlet ve iktidara nüfuz edecektir. AKP’nin seçimde birinci parti olarak çıkması, seçim sonuçlarının yeni bir siyasi sürece gebe olduğu gerçeğini değiştirmez. Özcesi seçimin birçok açıdan yüklendiği anlam ve yürütülen tartışmalar ışığında oldukça sıcak bir atmosferde geçeceği anlaşılmaktadır. Seçim sonuçlarının da aynı biçimde sıra dışı ve anlamlı olacağı mevcut tartışma ve gelişmeler içeriğinden anlaşılmaktadır.

Kuşkusuz ki, komprador tekelci burjuva kliklerin komplodan hileye, vekil transferi ya da satın almadan seçim rüşvetine, demokrasi havariliğinden bilumum seçim vaatlerine kadar uzanan yalan ve iki yüzlülükten ibaret geçmiş seçim klasiği bu seçim sürecinde de izlenen sahne olacaktır. Demokrasi, özgürlük ve insan hakları gibi argümanların tamamen demagojik biçimde kullanılarak halk kitlelerinin manipüle edilmeye çalışılması da burjuva oyunun bir perdesi olarak sergilenecektir.

Mevcut seçim sürecinin bağrında taşıdığı özgünlükleri dikkate alan AKP iktidarı siyasi hedefleri doğrultusunda muhalefet ve halk kitlelerini koyu faşist baskı altına alan yasalar çıkarmakta, devlet kurum ve olanaklarını iktidar hedefi doğrultusunda kullanarak avantaja dönüştürmektedir. Dahası, seçimin taşıdığı özgün muhteva, süreci daha keskin tartışmalara, komplolara, gözaltı ve tutuklamalara ve politik manevralarla birlikte tam bir kaos ve karmaşaya hapsedecektir.

Genel seçimin Başkanlık sistemiyle anlamlandırılması ve cumhurbaşkanının da seçim tartışmalarına alenen taraf olarak katılması, AKP’nin seçimleri mutlaka kazanma arzusunu koşullayan seçim ile başkanlık alakasının dışında var olan diğer sebepler, HDP’nin bağımsız adaylar taktiğini değiştirerek parti olarak seçimlere girme kararı gibi nüanslar bu genel seçimin diğer seçimlerden farklı olarak taşıdığı özgünlüğün en açık göstergeleridir. Bu seçimin önemli özgünlüklerinden biri de demokratik devrimci ve sosyalist güçlerin genel bir ittifak eğilimine girmesidir.

Genel seçim, hükümet ve iktidarın el değiştirmesi ya da var olanın devamı bağlamında komprador tekelci burjuva partiler arasında önem kazanır-kazanmaktadır. Demokratik devrimci ve sosyalist güçlerin burjuva seçimlerle iktidara gelme olanağı devlet ve yönetim biçimi faşist olan bizimki gibi ülkelerde yoktur. Devlet ve yönetim biçiminin bu karakteri, devrimci sınıf veya demokrasi ve sosyalizm güçlerinin iktidara gelmesine olanak tanımayan niteliktedir. Özel mülkiyet sisteminin oluşturduğu devlet aygıtının tüm kurumlarıyla ezilenleri baskı altında tutması gerçekliği, faşist baskı ve yasaklar, seçim sisteminin gerici ve anti-demokratik olması, seçim barajının %10 olması, olanak ve imkanlardaki eşitsizlikler, seçim hileleri, demokratik devrimci ve sosyalist güçlerin sistemli ve azgın bir baskı altında olması, çalışmalarının çeşitli biçimlerde yasaklanıp engellenmesi gibi bir dizi gerçeklik demokratik seçim koşullarının olmadığını, dolayısıyla da bu şartlarda eşit bir yarışın olamayacağı gerçeği ile birlikte düzene alternatif sınıf partileri ya da güçlerinin seçimler yoluyla iktidara gelmesinin önündeki faşist devlet ve yönetim kaynaklı engellerdir. Bu bağlamda seçimlerde komprador tekelci burjuva klik temsilcileri veya partileri “kazanırlar”. Genel seçimin bir oyun ve aldatmaca olduğu, hatta halk kitlelerinin hangi klikçe ezilip sömürüleceğine karar verme mekanizması durumunda olduğu tartışma götürmezdir.

Ancak buna rağmen seçimler demokratik devrimci ve Sosyalist güçler için ilkesel olarak boykot edilecek bir siyasi süreç olarak değerlendirilemezler. Bilakis, komprador tekelci hakim sınıflar ve bilumum gericilerin siyasi teşhirinin yapılmasıyla birlikte, siyasi iktidar hedefli devrimci mücadele ile demokratik kazanımların elde edilmesi–reformlar uğruna verilen demokratik mücadelenin geliştirilmesi, kitlelerin bilinçlendirilerek örgütlenmesi için seçimler süreci, kullanılması gereken uygun siyasi bir süreçtir. Düzenin ve hakim sınıfların siyasi teşhirinin yapılması gerçeği bile tek başına seçim sürecine katılmak için yeterli bir sebeptir. Elbette siyasi teşhirin yeterli gerekçe olması, her seçime somut şartlar dikkate alınmadan mutlaka girilir-girilmelidir anlamına gelmez, gelmemelidir. Seçimlere girmek veya boykot taktiği uygulamak, ittifak yada bağımsız adaylarla girmek tamamen somut ve güncel bir siyasettir ve bu siyasetin biçimi esasta somut güncel şartlar tarafından belirlenir.

Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) ve Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu (ADHK) olarak seçime salt AKP hükümeti-iktidarına karşıtlık temelinde girme tavrında değiliz. Elbette AKP hükümeti-iktidarı somutta iktidar olma özelliğiyle öncelikli hedef durumundadır. Ancak seçimlerdeki politikamız sadece AKP karşıtlığıyla biçimlenmez. Bilakis CHP, MHP ve diğer düzen ve onun tüm temsillerine karşı bir teşhir ve karşı duruşu ifade eder. Bundandır ki, seçim çalışmalarımız devlet ve hakim sınıfların teşhirine dönük bir propagandayı da ihtiva edecektir.

DHF ve ADHK olarak seçime katılma siyasetimizde öncelikli olan yaklaşım ya da tavrımız tüm dost güçler veya ittifak yapmanın mümkün olduğu güçlerle demokratik temelde bir ittifakla seçime girmekti. Gelinen aşamada bu ittifak esasta başarılmış durumdadır.

DHF ve ADHK olarak genel seçimlerde programımıza uygun olarak bir faaliyet içerisinde olacağız. Bütün seçim süreci boyunca yürüteceğimiz çalışmalarda istisnasız olarak tüm düzen partilerini teşhir ederken, ortak adaylarımızı mutlak biçimde sahipleneceğiz. Bir tek insanımızın bile şu veya bu sebeple de olsa düzen partilerine oy vermesine müsamaha göstermemeliyiz. Hemşericilik, aşiretçilik, bölgecilik, ahbaplık, akrabalık, grupçuluk ya da kısımcılık vb vs tüm burjuva, geri- feodal bağlar geriye itilerek, işaret ettiğimiz geri ve feodal değer yargıları ve ilişkiler nedeniyle faşist partilere ve adaylarına oy verme durumuna düşmemeliyiz. “İyi adamdır, bizdendir, buranın çocuğudur’’ şeklindeki tüm geri duygusal yaklaşımlar konusunda halk kitleleri aydınlatılarak DHF ve ADHK’nın da içinde bulunduğu ilerici-devrimci-demokrat-sosyalist güçlerin ittifakı olan HDP ‘ye oy vermeleri sağlanmalıdır.

Genel politikamız tüm demokratik, devrimci ve sosyalist güçlerle ittifak etmektir. Özellikle içinden geçilen siyasi süreç ve şartlar ittifakları daha fazla ihtiyaç haline getirmektedir. Yapılan ittifak da bu politikamızın bir sonucudur. İttifak politikamız büyük güç-küçük güç ölçütünü esas alan hatalı görüşten beslenmemektedir. İttifak siyasetimiz belirttiğimiz çerçevedeki “küçük-büyük” bütün güç ve kurumlar için istisnasız olarak geçerlidir. Örgütsel gücü ne olursa olsun her demokratik, devrimci ve sosyalist kurumla ittifak yapmayı önemsiyoruz. Yapılan ilkeli ittifakla birlikte geri ve feodal değer yargıları üzerinden halk kitlelerinin aldatılmasıyla faşist partilere giden oylar kurutulmalıdır.

Toplumsal güçler siyasi süreç ve gelişmelere kayıtsız kalamazlar. Bu anlamda demokratik güçlerin kazanımlar sağlamasını önemser ve küçük hesaplara tenezzül etmezler. Demokratik şartlarda olmak kaydıyla tüm devrimci demokratik güçlerle ittifak yapmaya açık olduğumuzu ifade ederken, İttifak kayıtsız şartsız bir destek ve entegre olma anlamı taşımadığını da tüm toplumsal güçlere bir kez daha hatırlatıyoruz.

Ezilen Halklar Hiç Bir Koşulda Çaresiz Değildir: “Zengindir, iş-aş verecek, iyi adamdır, bizdendir, buranın çocuğudur, alternatif yok” devri bitti. İşçi ve emekçiler, ezilen milliyetler, ezilen inanç kesimleri, kadın ve LGBTİ’ler kendi kaderlerini ellerine alan kendi belirledikleri programlarla, kendi adaylarıyla süreci karşılamalarından başka çıkar yol kalmamıştır.

Demokratik Haklar Federasyonu ve Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu bu bilinçle genel seçimleri asıl mücadele alanlarını güçlendiren bir çalışma alanı olarak ele alacaktır. Kesintisiz olarak sürdürdüğümüz demokratik haklar mücadelesinin sesini daha geniş kitlelere ulaştırmanın araçlarından bir olarak kullanacağımız genel seçim sürecini, söz, yetki ve kararın kitlelere devredildiği, adil-paylaşımcı-eşitlikçi-özgür bir dünya yaratmanın, emek cephesinin temel haklarını savunmanın, milliyetler-cinsiyetler-inançlar-ırklar arasında tam hak eşitliğinin sağlanmasının, doğa merkezli, çevreci bir siyasetle bilimin, sanatın özgürce geliştiği yaşanılır bir dünya yaratmanın arenasına çevireceğiz.

Tüm çalışanlarımızı ve dostlarımızı bu bilinçle her alanda mücadeleyi yükseltmeye ve gerici güçleri parçalama ve geriletme temelinde ilerici-sosyalist-devrimci-demokrat-yurtsever güçlerin ortaklaştığı HDP’ye güç vermeye çağırıyoruz.”