Faşist diktatörlük teröre doymuyor!..

ADHK (1 Haziran 2013) Taksimin yeniden düzenlenmesi adı altında, bir yandan doğası katledilirken diğer yandan da muhalif kesimlerin seslerini duyurdukları alan olmaktan çıkarılmaya çalışılıyor. Buna itiraz edenlerin üzerine ise panzerlerle, gazlarla, plastik mermilerle binlerce polis gönderiliyor. ‘’İleri demokrasi’’ yalanları eşliğinde en sıradan demokratik tepkinin önü, savaşa gidercesine en ileri derecede donatılmış polislerce kesilmek isteniyor.

Hafta başından bu yana Gezi Parkı’nın yıkılmasına, doğa katliamından başka birşey olmayan asırlık çınarların kesilmesine, yerine ATM’nin kurulmasına; kısacası alanın rant uğruna tahrip edilmesine karşı çıkanlara sınır tanımayan polis saldırıları durmak bilmemektedir. Bu saldırılar, özellikle son günlerde daha da pervasız ve dizginsiz bir boyut almış durumda. Öyle ki; alana sahip çıkan kitlelerden kimisi ağır olmak üzere, yüzden fazla kişi yaralanmış durumda. Bu vahşet karşısında sessiz kalmayanlar; Ankara’dan İzmir’e, Eskişehir’e, kısacası; ülkenin dört bir yanında sokaklara çıkmaktadırlar.

Bu vahşi saldırılar, faşist diktatörlüğün kendi hukukunu bile; işine gelmediği zaman ne kadar kolaylıkla ayaklar altına aldığının da göstergesi durumundadır. Rant hırsı ve halkın bir araya gelip güç oluşturarak muhalefetini güçlendirmesi karşısındaki tahammülsüzlükten dolayı, mahkemenin almış olduğu yürütmeyi durdurma kararını bile hiçe sayıyorlar.

Bilindiği gibi; Taksim Meydanı, Osmanlı’dan bu yana bütün muhalif güçlerin olduğu gibi, büyük şenliklerin ve kutlamaların da merkezi durumundadır. Bu yanıyla egemenlerin hep tedirgin oldukları ve çekindikleri yerlerden birisi olagelmiştir. Özellikle 1 Mayıs ’77 katliamından sonra, demokrat- devrimci muhalefetin İstanbul’daki faşist diktatörlük karşıtı gösteri alanı olma kimliği kazandı. O günden bu yana hafızalara 1 Mayıs Meydanı adıyla kazınmıştır. Şimdi burası, bu kimliğinden uzaklaştırılıp, büyük ticaret merkezi olarak kapitalizmin sembolüne dönüştürülmek isteniyor. Ayrıca kapitalizmin ticaret merkezlerinin kurulması hedefli bu saldırı, çevredeki bütün yeşilliği tahrip edip İstanbul’un ekolojik yapısına zarar vermektedir. Ve bu da İstanbul’un kirletilmesine hizmet etmektedir.

Kendi yardakçıları ya da taraftarları durumundakilerin her türlü gösterisine açık olan bu alan, sadece devrimci-demokrat güçlere kapatılmaktadır. Özellikle de, 1Mayıs’ta işçi sınıfına kapatılmaktadır. Yani egemenler sınıfa karşı sınıf tavırlarını bu özgülde çok net olarak ortaya koymaktadır. 1 Mayıs’ta saldırdılar, 6 Mayıs’ta saldırdılar, 18 Mayıs’ta saldırdılar ve can alma pahasına saldırmaya da devam ediyorlar.

Ya bu saldırı geri püskürtülecek ve 1 Mayıs alanı adına yaraşır kimliğini koruyacaktır, ya da geçici de olsa emekçilere kapanacak ve egemenlerin rant alanı olacaktır. Bu bağlamda 1 Mayıs alanı sahiplenilmeli ve kavgası verilmelidir. 1 Mayıs Alanını sahiplenme kavgası, sadece 1 Mayıstan 1 Mayısa değil, her dönem için verilmelidir. Ancak bu şekilde 1 Mayıs Alanı egemenlerin korkulu rüyası olmaya devam edecektir.

Bir kez daha haykırıyoruz, 1 Mayıs Alanı kızıldır kızıl kalacak!..

Faşist diktatörlüğün bu dizginsiz terörünü nefretle kınıyor ve protesto ediyoruz.

Tüm azgın saldırılara ve kan can pahasına; 1 Mayıs Alanını sahiplenenleri de olanca devrimci duygularımızla selamlıyoruz..

ADHK (Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu)

1 Haziran 2013