Fransa (07-12-2015) Bölgesel şeçimlerin İlk turunda ırkçı ulusal cephenin (UC) net galibiyeti kimilerini şaşırtmış görünüyor
Le Figaro ve L’Humanité ” ŞOK ” başlığı atarken, le Parisien “UC İktidar kapılarında” demiş. Libération ise Marine Le Pen’in tam sayfa posterinin üzerine “Yaklaşıyor” başlığını atmış. Başlıklar bu minvalde sürüp gidiyor.
Kuşkusuz gazete başlıklarının stratejik ya da taktik pek çok gerekçesi ve nedeni vardı…
Kanaatimce şaşırma numarası gerçeği yansıtmıyor. Tarihi ve bugünü doğru okuyamayanlar, siyasi aymazlık içinde ıslık çalanlar ya da bilerek hedef şaşırtanlar hariç…
UC’nin %30 dolayındaki bir skorla birinci parti olacağı bekleniyordu. Son yıllardaki istikrarlı yükselişinin yılın başındaki Charli-Hebdo ve 13-Kasım Paris katliamları ve de göçmenlik tartışmalarıyla güçlü bir ivme kazanacağı biliniyordu.
Teyze-Yeğen (Marine ve Marion Maréchal) Le Pen’leri gelecek pazardan itibaren çok büyük ihtimalle Fransa’nın -biri kuzeyde diğeri güneyde- iki önemli bölgesinin başında göreceğiz. Milyarlarca Euro’luk bölge bütçelerinin yönetimini devralmaya hazırlanan Le Pen’ler, şimdiden rakip cumhuriyetçi sağ ve sosyalist kampta panik ve tartışmayı da başlatmış oldular.
İktidarın “sosyalist”lik adına göçmen haklarını kısıtlayıcı önlemler alması, bayrak ve marseillaise marşı gibi milli sembollere sarılması ulusal cephenin yükselişini durdurmak bir yana, katkıda bulundu. Fransız Seçmen çoğunluğu, aslı dururken kopyalarına rağbet etmedi…
Irkçı-milliyetçi fransız sağının ulaştığı güç, tabiatıyla toplumun ilerici-demokrat kampında endişeyle karşılandı. Zira, 2.Dünya savaşı öncesi, sırası ve sonrasındaki trajik tarihsel tecrübeler henüz taze sayılırdı…
Sosyalist parti genel sekreterinin “seçimlerin 1. Partisi ulusal cephe değil, sandık başına gitmeyen % 50’dir” derken, belki de farkında olmadan asıl doğruya işaret ediyordu. Evet, gerçekten de toplumun yarısı, aşılamayan ekonomik kriz ve işsizlik sorununun, derinleşen sınıfsal eşitsizlik ve adaletsizliklerin, alan kazanmaya devam eden ırkçı/ayrımcı sosyo-politik tehlikenin liberal kapitalist sistem içine çözülebileceği inancını pratik olarak kaybetmiş durumdaydı. Sistem içi tüm çözüm denemeleri saplanıyor, yürümüyordu. Bu ise, yeni ve daha üst boyutlarda yıkımlara doğru yol almak demekti.
Fransa ve Avrupa kıtasındaki neo-faşist yükseliş, dünyanın nereye doğru yuvarladığını göstermesi bakımından da önemli ve anlamlıydı.
Üzerinde daha uzun süre tartışılması kaçınılmaz konuya haftaya, 2. tur sonrası yeniden ve daha etraflı dönmek üzere şimdilik şu söylenebilir : Fransa’da politik yaşam, geri dönülmez tarzda radikalleşecek yeni bir döneme girmiştir.
Erdal Emre