Gündeme Dair! / Rıza ÖZEN

Dünyada, emperyalist dünya gericiliğinin işçilere emekçilere, ezilen dünya halklarına karşı yıkıcı, tahrip edici ve kıyıcı saldırıları hız kesmeden devam ederken; Ukrayna üzerinden saldırı, işgal, karşılıklı provakatif hamlelerle ve savaş tamtamlarıyla yine bir çatışma ve savaş yaratmak için emperyalist güç ve bloklar kendi kara ve malübülatif propaganda ve psikolojik savaş taktikleriyle, karşılıklı askeri güç ve yığınaklar yapmaya devam ederken; savaş ve çatışma sahasına çevirmek istedikleri Ukrayna meselesini de, dünya gündeminin ilk sırasına yerleştirmiş ve oturtmuş oldular. Ve şuan dünya gündemi buna kilitlenmiş durumda.

Emperyalist kapitalizmin mantığı, özü ve kendisi budur. Sömürü, daha fazla sömürü, para daha fazla para, pazar daha fazla pazar,  hakimiyet ve daha fazla hakimiyet. Onun hayata, yaşama, topluma ve toplumsal yaşama bakışı ve felsefesi bu mantık, işleyiş ve yasa üzerine oturtulmuş. Ortaya çıkışından itibaren de kendini bunun üzerinden var etmiş ve ayakta tutmuş. Bugün de aynı siyasi,politik ve ideolojik argümanlarla ezilen dünya insanlığı ve doğa üzerinde hakimiyet kurmaya ve kurmuş olduğu hakimiyetini sürdürmeye çalışıyor.

Dünyanın herhangi bir bölgesinde veya bölgelerinde başlattıkları saldırı,savaş ve işgal girişimleri bitmeden, tavsamadan, dünyanın bir başka bölge ve coğrafyasında savaş ve işgal yaratmaları an meselesi oluyor. Çünkü yukarda da ifade ettiğimiz gibi varoluşu ve temeli bu siyasete dayanıyor. Sınıf karekteri ve dokusu bunu gerektiriyor.

Emperyalist dalaş ve savaşın gündeme sokulmaya çalışıldığı bölgelerde öncelikle silah kartelleri  hemen devreye girip, harıl harıl çalışmaya başlıyor. Sözkonusu ülke ve yakın bölge devletlerinde müthiş bir silahlanma yarışı pompalanıyor.Daha çatışma başlamadan kasalarını dolduran uluslararası silah tekelleri olduğu gibi, çatışma boyunca da ölüm kusan silahlarını ihraç ederek, kasalarını iyice şişiriyorlar. Milyonlarca insan ölecek,yaralanacak veya savaşın yıkım ve tahribatından dolayı yerinden yurdundan olacak,bunların hiçbiri umurlarında olmadı ve olmayacak. Bunların tek düşündükleri kasalarını nasıl dolduracaklarıdır. İste kapitalizmin-emperyaliizmin gerçek mahiyeti budur.  Dünya çapında  yarattıkları bunca ölüm,yıkım,tahribat, açlık,yoksulluk,insanların açlıktan ölmesi sorun değil.  Onların tek düşündükleri şey kendi çıkarları, ne pahasına olursa olsun sömürü,baskı,zulüm,vurgun ve talana dayalı sistemlerini sürdürmeleri ve korumalarıdır.

Bugün de Ukrayna üzerinden   sürdürülen emperyalist dalaş ve pompalanan savaş senaryolarına baktığımızda; başını ABD’nin çektiği batılı emperyalist guçlerin bölgenin yakın müttefik güçlerini ve özelde de Ukrayna’yı nasıl silahlandırdıklarını, ne kadar silah sattıklarını, NATO güçleri ekseninde yakın bölgeye  ne kadar askeri güç  sevkiyatı yaptıklarını görüyoruz.

Buna karşılık, karşı emperyalist güç Rusta’nın da  askeri güç, taktik ve hamlelerle Ukrayna sınırına yüzbini aşan askeri güç ve ağır silahlarını konumlandırması ve onunda  yakın müttefik güçlerini silandırması ve olası bir savaşa hummalı hazırlığı devam ediyor.

Bu savaş olur veya olmaz,bunu kestirmek pek mümkün değil. Fakat bu bölgenin  emperyalistler arası önemli bir kriz bölgesi olduğu kesin.

Ama bu savaş olursa da tümüyle emperyalist çıkarlar  ve Ukrayna egemenlerinin çıkarları için olacaktır. Emperyalislerin savaş makinaları yine ölüm kusacak,yıkım,yoksulluk ve açlık getirecek,göç yollarına düşmüş yüzbinler getirecek.

Dolayısıyla bu gerçekliği ve güncelliği canlı tutup, emperyslist savaş ve kışkırtıcılığını,yarattığı yıkım ve tahribatı teşhir ederek, uluslararası çapta antiemperyalist ve antikapitalist mücadeleyi yükseltmek, önemli bir tarihsel görev ve sorumluluk olarak önümüzde durmaktadır.

Dünyanın bu gündemi bağlamında yaşadığımız Avrupa gündemi ve yansımalarına da bakacak olursak; bu coğrafya ve ülkelerde de yürütülen siyaset ve politik argümanlar da, emperyalist dünya siyasetinin çok önemli ana merkez ve karargahlardan birini teşkil etmekte ve oluşturmaktadır. Ukrayna üzerinden oynan emperyalist oyunlara baktığımızda (AB’nin rolü) bunu rahatlıa görür ve anlayabiliriz.(Buna daha önce Ukrayna üzerine yazdığım makalede degindiğim için tekrar girmeyeceğim)

Bu coğrafyada da artık açık ve net görülen ve yaşanan bir durum var ki, yoksulluk,işsizlik,açlık,enflasyon ve dolayısıyla pahalılık alabildiğine yükselişte. Buna karşın işçi emekçilerin ücretlerinin sürekli yerinde sayması veya düşmesi ve giderek alım gücünün gerilemesi ciddi boyutlara varmış durumda. Buna parelel olarak geçmişte ağır bedeller ödenerek kazanılmış ekonomik, demakratik ve siyasal halklara yönelik saldırılar her  geçen gün daha da derinleştirilmekte.

Siyasal olarak da Avrupa’nın genelinde sağ giderek teylikeli bir şekilde yükselmekte ve giderekten radikal sağı,ırkçı-faşist örgütlenmeleri güçlendirmekte ve bunlara zemin sunmaktadır.Bunun emarelerini ve verilerini  basına yansıdığı kadarıyla(bir de yansımayan boyutunu düşünürsek) Almanya ve Fransa’da eski askerlerin bildiri yayınlamaları,Irkçı-faşist, sömürgeci çıkışları, Alman polis teşkilatı içinde defalarca patlak veren Nazi örgutlenmeler işin boyutunun ne kadar derin olduğunu ve devletlerin de bunları yedek güç olarak el altında tutup koruyup kolladıklarını görüyoruz.

Daha geçenlerde Berlin’in göbeğinde Dilan diye bir genç, sırf annesiyle telefonda “türkçe konuşuyor” diye ırkçıların saldırısına uğruyor ve hastanelik edinceye kadar saldırılıyor ve polis olayın maske tartışmasından çıktığını açıklayarak olayın üstünü örtmeye çalışmış ama Dilan’ın hastenede video yayınlayıp ırkçı bir saldırıya maruz kaldığını açılmasından sonra polis açıklamayı değiştirmek zorunda kalmış.İfadeye çağırdıkları ırkçı-faşistleri de serbest bırakmışlar.

Daha önce yaşanan seri göçmen cinayetlerinde, yakın zamanda olan Hanau katliamında gördüğümüz gibi, insanlık tarihinde ve dünyada en büyük soykırım ve katliamların yaşandığı bir ülkede,5 tekrar butür iğrenç şeyler açık ve aleni bir şekilde yapılıyor ve devlet tarafından bunlara göz yumulup,korunup kollanıyorsa,  gelen büyük teylikeyi iyi okumak gerekiyor, ona göre pozisyon almak ve ciddi bir örgütlü duruş sergilemek gerekiyor.

Keza Türkiye ve Kuzey Kürdistan cephesine baktığımızda da çok ağır bir süreçten geçiliyor. İşsizlik,yoksulluk ve açlığın diz boyu olduğu, baskı ve zülmün hat safada olduğu, kürtlere,işçi emekçilere,sosyalistlere ve kadınlara saldırıda sınırın olmadığı, yüzbinlerce insanın hapishanelere doldurulduğu, özellikle devrimci politik tutsaklar üzerinde yoğun baskı,işkence ve tecritin devam ettirildiği, yüzlerce ağır hasta tutsağın bırakılmayarak resmen ölüme terkedildiği ve arka arkaya hapishanelerden ölümlerin çıktığı, sevk ve sürgün işkencesinin periyodik olarak sürdürüldüğü bir süreç yaşanıyor.

Ama tüm bunlara rağmen, son zamanlarda parçalı ve dağınık da olsa birçok iş kolunda ve bazı fabrikalarda direnişlerin olması,aşırı zamlara ve fahiş fiyatlarla gelen elektrik ve doğal gaz faturalarına karşı kitlelerin sokağa dökülmesi ve isyan etmesi umut verici ve politik özneleri adeta ğöreve çağıran bir harekete dönüşüyor ki,⁷ bu iyi bir gelişme ve kendiliğinden gelişen hareketlerde olsa, en azından yaratılan korku çemberi ve atmosferinin kırılması açısından çok önemli.

Dolayısıyla gerek dünya çapında yaşananlar,emperyalizme ,emperyalist saldırganlık ve6 savaş tehdine karşı,gerek Avrupa ve Türkiye-Kuzey Kürdistan’da yaşananlar ve içinden geçtiğimiz tarihsel süreç,nerde yaşarsak yaşıyalım, bizi örgütlenmeye,devrimci ve sosyalist mücadeleyi yükseltmeye çağırıyor.