Halk Kurtuluş Ordusu gerillaları anlatıyor

 Halkın Günlüğü Gazetesi ‘nin 86. sayısında yayınlanan, “MKP 3.Kongresi’nin ardından bölgedeki faaliyetlerine hız veren HKO gerillalarıyla” yapılan röportajdır. 

HABER MERKEZİ (26.07.2014)-

MKP’nin 3. Kongresi başarıyla tamamlandı. HKO’nun yeni yöneliminden kısaca bahseder misiniz?

Kapitalist ülkelerdeki silahlı savaşımların sürdürülmesi meselesi noktasında komünist hareketin çokça tartışmaları mevcut olup, bu meselenin derinliğine dair MLM bakış netliği çeşitli analiz ve sentezlere tabi gerçekliği vardır. Kapitalist ülkelerde uzun süreli ‘barışçıl mücadeleden’ dolayı genel olarak tartışmaların özünü zor kavramının doğru analiz edilememesinden ve silahlı savaş ile gerilla savaşının sığ bir savunusu neticesinde ilerlemiştir. Kapitalist veya yarı feodal-yarı sömürge statüsündeki ülkelerde devrim modellerine ilişkin tartışmalar dünde vardı bugünde var ve yarın da devam edecek. Bundan dolayı da partimizin Türkiye Kuzey Kürdistan’ın sosyo-ekonomik yapısını kapitalist değerlendirmesinden dolayı, genel olarak bilinen bu fikirlerin devreye girmiştir.  Söz konusu olan eğer Türkiye Kuzey Kürdistan kapitalist ise bu anlamıyla da barışçıl mücadele yürütüleceği veya Gerilla Savaşı’nın tasfiye edileceğine, askeri örgütlemelerin lağvedileceğine dair belirli söylemler ortaya atılıyor ve bu söylemler üzerinden tartışmalar yürütülüyor. Bunda eski fikir temelinde bir kopuş olmamasının etkisi olduğunu veya eski fikir temelinde ele alışın söz konusu olduğunu söyleyebiliriz. Temelinde bu yatıyor.

Esasta burada anlaşılması gereken mesele MKP 3. Kongresinin kapitalist ülkelerde Sosyalist Halk  Savaşı teorisiyle Merkezi Birleşik Savaşın kendisini toplu ayaklanmaya bağlı Gerilla Savaşı meselelerini anlamak ve bunun üzerinden bir değerlendirme yapmak gerekiyor. Bu çözümlemelerin Türkiye-Kuzey Kürdistan gerçeğinde somut bir karşılığı olup olmadığını tartışmasını yürütmek gerekiyor. Yoksa afaki tanımlamalar üzerinden veya diyalektik metoddan kopuk sözüm ona Marksist geçinenlerin fikirleri üzerinden MKP’yi değerlendirmek ve MKP’nin bu yola sürükleyeceğini söylemek gerçekten de nesnel, objektif olmayan temelleri zayıf meselelerdir. Esasta MKP’nin ne söylediği üzerinden MKP’yi tartışmak, eleştirmek veya önerilerde bulunmak gerekiyor. Bu teorik meselelerden dolayı uluslararası komünist hareket, kapitalist ülkelerdeki mücadelenin yol ve yöntemlerindeki bilinen teorik yaklaşımı birçok kez tartışıldı ve tartışılmaya da devam edecek. MKP, hem ülke hem de dünya üzerinde gelişen sınıf mücadelesinin sorunlarına dair derin bir birikimi mevcuttur. MKP bağrında taşıdığı organlarıyla ve 40 yılı aşkın süredir kesintisiz sürdürdüğü sınıf mücadelesindeki deneyim ve tecrübeleriyle enternasyonal komünist harekete yönelik, zorunlu bilimsel ödevlerini yerine getirmeye devam edecektir.

İkinci mesele olarak şu konuyu belirtmek gerekiyor. Dağlarda savaşmamız, gerilla mücadelesi yürütmemiz, HKO’nun gerilla ordulaşmasının temelinde ilerlemesi fikrimiz, Türkiye Kuzey Kürdistan’da gerillanın devrimin gerçekleşmesindeki rolü ve anlamından dolayıdır. Biz birilerini tatmin için duygusal anlamda ya da bildiğimiz tek savaş budur şeklinde gerilla savaşları yürütmüyoruz. Sosyalizm ve komünizm mücadelesi içerisinde Partinin savaş siyaseti o günün koşullarına göre neyi emrediyorsa o savaş siyaseti hiçbir baskı altında teslim olmadan yürütülmesi gerekir. Yoksa komünistlerin neyi amaçladığı belli olmayan Gerilla Savaşı ya da silah alışkanlığı yoktur. Bu konuda bilimsel davranılması gerekiyor. Meselenin özünün anlaşılması gerekiyor, biz birilerini tatmin etmek için Gerilla Savaşı yürütmüyoruz. Bunun altını özellikle çizmek gerekir. Biz Gerilla Savaşı’nın Türkiye Kuzey Kürdistan’daki sosyalist devrimde rolü olduğu ve gerilla ordulaşmasının silahlı halk ayaklanmasını önemli bir parçası olduğu için bu savaşı yürütüyoruz. Bunun da net anlaşılmasını istiyoruz.

MKP’nin siyasi savaş yönelimi ülkemiz ve dünya devrimci hareketi açısından sınıf mücadelesine yeni bir enerji katacak. Bu siyasi savaşın etkilerini şimdiden kendini göstermeye başladı. Öncelikle siyasi iradeden yoksun kesimlerin MKP’ye yönelik saldırıları başladı. MKP önderliğinde savaşan HKO üzerine çeşitli anti bilimsel yaklaşım ve söylentilerle etki çevresine güvensizlik aşılanmaya çalışılıyor. Değişime nasıl yaklaşılması gerekiyor?

Bu söylemler gerçekten sipekülatif olup nesnel olmayan sübjektif teorik geriliğin yol açtığı bir durumdur. Kendi niyetleriyle konuşmalar, durum tanımalardır. Esasta burada partinin devrimci meseleleri çözümlememesindeki yol ve yöntemlerin, söylemleri dikkate alınarak onun üzerinden tartışılması gereklidir. MKP’nin ne söylediğine hiç umursamadan MKP’nin toplumsal zemindeki sınıf ilişkileri ve bunların çözümlenmesine dair yol yöntem ve araçlarını ortaya koyuşunu hiç değinmeden MKP’nin Gerilla Savaşı’nı sonlandıracağını ve gerillasını çekeceği yönünde ortaya atılan meseleler değerlendirilecek zeminde durmuyor, bu anlamıyla kıstasları yok, kişilerin algı ve niyetleri üzerinden yapılan bir tartışmadır ki bu tartışma geri ve yetersizdir. Teorik bir kavrayış sorunu olduğu açıktır ve bunun üzerinden durulması gerekiyor.

Partinin gerçekleştirmiş olduğu 3. Kongrenin izi nedir yönelimi nedir? Bu konuda HKO, MKP’nin siyasi, örgütsel, askeri, politik ve ideolojik önderliğini tanıyor. Kongrenin bütün kararları HKO’nun ana görevi ve yönelimidir. Gücü ve yetenekleri çerçevesinde görevlerini yerine getirmeyi, Kongrenin somut hayata karşılıklarını yaratma hedefiyle mücadele yürütüyor. Ülkemiz devrimci hareketi doğaldır ki partimizi yakından takip etmek ve geliştirdiği siyasi ve politik mücadeleden etkilenmek ve etkilemek durumundadır. Diyalektik süreç açısından kaçınılmaz olan etkilenme süreci devam edecektir. Doğru çizgi mutlak zaferle taçlanacaktır. Diğer yandan belli birtakım kişi ve kişilerin Partimize ve organlarına yönelik bilimsellikten uzak küçük burjuva ideolojinin kuşanmışlığıyla eleştire adı altında karalama saldırıları mevcut olduğu gerçekliği vardır. Bunların dışında ise proletarya ve halkın düşmanlarının partimizi darbelemeye yönelik saldırıları devam etmektedir. Partimiz tüm organlarıyla hiçbir görevine ötelemeden dostlarımıza ve düşmanlara gerekli hassasiyeti göstererek, çözüme dayalı siyasi ve politik cevapları verecektir. Dosta güven vermeye devam ederken, düşmanın korkusu olmaya da devam edeceğiz. Bunun kitlemiz ve halkımız tarafından bilinmesini istiyoruz.

MKP 3.Kongresine yönelik eleştiri adı altında karalamalar mevcut. Özellik Kongre’nin meşruluğuna gölge düşürülmek isteniyor. MKP’nin organlarıyla yürüttüğü iç tartışmaları dışında kitlesine yönelik açık açık teşhir ve deşifre tarzında ilerleyen birtakım gruplar mevcut, bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Taban kitlemiz içerisinde belli bir çalışma yürüten kişiler de var bundan haberdarız. Öncelikle buradaki bir meselenin gerçekten açığa çıkması gerekiyor. Objektif olmayan durumlar halkımıza kitlemize yansıtılıyor. Bu konuda;

1- Kongrenin meşruluğu meselesidir!. Parti 3. Kongre sonuç bildirgesini kararlarını açıkladığı zamanda, kongrenin hem iradi hem de oy anlamıyla net toplanmadığına dair söylentiler var. Partimiz sınıf mücadelesinin en yüksek siyasi savaş aracıdır, bu nedenle sokakta, kahvede ve sosyal grupları içerisinde devrimci ciddiyetten yoksun tartışmaların partimize yön vereceğini düşünenler akıllarını kaçırmıştır. Bu grup ve kişiler bu tavırlarından derhal vazgeçmelidir. Bu konuda yapılan tartışmalar geri  ve gerçeği yansıtmayan tartışmalardır.

2- İrade meselesinde, Kongrenin katılım ve örgütlenme meselesinde partimizin çabası ortadadır. Bu çaba HKO tarafından biliniyor. Ama bu çabaya yeteri kadar cevap vermeyen, bu çaba sürecinde parti bütünlüğü tarzında hareket etmeyip ve kendini özel bir durum içerisine koyup süreci sahiplenmekte zayıf kalanların, bugün partiyi bu zeminde eleştirmeye kalkmaları, sürece katılmamaları, esnek ve akışa göre davranmaları ve süreci bu kadar olumsuzlamaları şaşırtıcı bir yaklaşımdır. Kendisine hapsolmuş olanlar, partinin sınıf mücadelesindeki geniş ufkunu, kendi dar ufkuyla kıyaslıyor. Buradan gözlemlediğimiz kadarıyla komik duruyor. Belirtmek gerekir ki geniş kesimlerin  bu noktada  yeterince bilgiye sahip olmaması kafa karışıklığına yol açıyor. İllegalite koşulları bizim için esastır. Bu tarz fantastik söylem ve kitlelerin elinde silah olan parti tüzüğü ihlalleriyle netleşmiş yaklaşımların küçük burjuva anlayışta pirim yapmasını, siyasetin doğal reaksiyonu olarak karşılıyoruz.

Biz doğru ve yanlış mücadelesi temelinde parti içerisinde iki çizgi mücadelesini savunuyoruz. Başkan Mao’nun derin bir felsefeyle dediği gibi “herkes bir partidir”. Tüzüğümüz ve programımızın kıstaslarını belirlediği ölçülerde yer alan farklı fikirleri olanlar MKP içerisinde irade ve eylem birliğini boşa çıkarmadan mücadele edebilir ve fikrini örgüt ve organ içerisinde hukuk ihlali yapmadan örgütleme hakkına sahiptir. Partimiz bunu garanti altına almıştır. Maoizmin temel ilkelerinden biri de budur. Partimizde ve onun oluşturduğu alt organlarda hiçbir fikir bastırılamaz, yasaklanamaz, kota koyulamaz. Bu anlamıyla herkesin açık ideolojik mücadeleyle fikrini örgütleme hakkı var. Aranması gereken bir hak varsa parti içerisinde aranmalıdır. Bu hakkı biz vermiyoruz, bu hak kişilerin temel hakkıdır.

Burada bir noktanın altını çizmek gerekiyor, önemli ve bizimde hassas olduğumuz bir mesele; politik ve ideolojik eleştiri, örgütsel deşifrasyon zeminine dönüştürülmemelidir. MKP 3. Kongresine dair devrimci olmayan yöntemler ve söylemler kullanılıyor. İşin teorik ve ideolojik yanından ziyade, farklı ilgisi olmayan tanımlamalarla tartışmalar yürütülüyor. Devrimci bir hareketin çalışmalarını geriletme zemininde karalama yönelimine düşen söylemler gerçekleştiriliyor. Eylem ve faaliyetlerini gerileten çağrılar yapılıyor. Bu çiğ yaklaşımlar zamanla müdahale edilmediği takdirde, bir devrimci hareketin devrim mücadelesini sürdürmesi önündeki engeller durumuna yükseliyor. Devrimcilerin komünistlerin çalışmalarını engelleyen, ancak karşı devrimci zeminde duranlar olabilir. Objektif olarak bu teorik kavrayışsızlıktan gelmektedir. Özellik bu dostların 1. Kongreyi kavramadıkları ve anlamadıklarından kaynaklı bir durumdur. Parti tarihinin muhasebe belgelerinde bahsedilen yöntem ve anlayışları anlamadıkları gibi, dar grupçu zihniyete yönelik partimizin geliştirmiş olduğu perspektif ve eleştirileri de anlamadıklarını söyleyebiliriz. Başkan Mao’nun söylediği gibi “kızıl bayrağa karşı kızıl bayrak çekme” politikası altında geri bir ideolojik teorik yaklaşım ve zemin yaratılmaya çalışılıyor.

Bir meseleyi aktarmakta fayda var; partimizin sürecini karalayan, olmadık süreci varmış gibi gösteren, parti kitlemiz içinde sürdürdüğü tartışmaları partiden kopuş gibi göstermeye yönelik örgütsel adımlar atmaya çalışmak; örgütlü faaliyetlerimiz içerisinde spekülasyonlar yaratmak, bilfiil eylem ve etkinliklerine sabotajcı tavırla yaklaşmak, objektif olarak devrim cephesine hizmet etmemektir. Bu tarzı devrimcilik adına meşrulaştırmak isteyenler tam da düşmanın devrimci hareketi geriletme siyasetinin inceltilmiş hattına kaymıştır.

Savruldukları zemini hızla terk ederek, her türlü meseleyi partiyle tartışmaları gerekmektedir. Parti organlarını deşifrasyonuna yönelik özel bir hassasiyetimiz var, uzun zamandır bu meseleleri tartışıyoruz. Deşifrasyonun nedenlerini ortadan kaldıran bir dizi politik kararlarımız mevcuttur. Dahası 3. Kongrenin de gündeminde özel olarak güvenlik politikasının tartışıldığı bir süreçte, parti güvenliği zemininde bu kadar pervasızca deşifrasyon zeminine kapı açılmasına asla müsamaha göstermeyeceğimizi bilmeleri gerekmektedir. Çünkü bizimle tartışmak isteniyorsa teorik ve ideolojik yanlarıyla bizimle tartışmalar yürütsünler, başka konuları tartışma konusu bile yapmasınlar. Örgütümüzün ve partimizin örgütsel güvenliğini deşifre edecek yöntemlere başvurmasınlar. Bu konular, parti hukukunun dışında kalanların gireceği konular değildir. Fikirlerini buyursunlar, açık ideoloji mücadeleyle tartıştırsınlar, dün de yürüttük bugün de yürütme hazırız. Herkesin örgütlenme hakkı elbet olacaktır, ama biz bu tartışmaları parti içerisinde yürütmelerini istiyoruz. Devrimci zeminde durmaları gerekiyor. Bu zeminde durmadıkları sürece, devrimci cepheyi zayıflatırlar. Devrimci çalışmaları erozyona uğratmaya çalışıyorlar. Neye sebep olduklarına dikkat edilmelidir. Bu kadar aklı kör söylemlerde bulunmamalıdırlar.

2012 Yılında 24 HKO gerillası T.C ordusu tarafından esir alındı. Bu konu HKO’nun kitlesi üzerinde bir güven bunalımına neden oldu. Bu konu hakkında kamuoyuna açıklayabileceğiniz politikalarınız nelerdir?

Esas olarak Parti 3. Kongremizin, 40 yıllık savaşın askeri ve siyasi çizgisinin muhasebe edilmesi yönünde kararı var. Buna bağlı olarak yakın dönemde askeri değerlendirmeler yapıldı. Biz 24leri değerlendirirken birkaç açıdan değerlendirmek istiyoruz.

1-Dünya genelinde reformist yönelimin etkili olduğunu tespitini  yapmış olduğumuz gibi diğer devrimci güçlerde bu tespiti yapmıştır. Lakin bu tespiti yapmakla birlikte reformizmin geriletilmesi ve devrimci gücün güçlendirmesi konularında bazı sonuçların alınması sorunuyla birlikte sonuç alamadığımız, yeterince reformist zemini kurutamadığımız olaylar ve gelişmeler de yaşandı. Bu dalgada reformist kuşatma dalgasından Parti olarak biz de bağımsız değiliz. Sonuç itibarıyla düşünsel fikirler ve onun duruş biçimi bizim saflarımızda da yaşanan bir sorundur.

Bu anlamıyla Parti 3. Kongremiz ise Partimizin iki kongre arasındaki politik pratik sürecini de değerlendirirken esas itibarıyla bu dönemi örgütsel sol bir yönelim olarak beyan etti. İkinci döneminde ise örgüt meselelerinde gelişen sağ bir yönelimde olduğunu beyan etti. Bu bir doğal tanımlamaydı. Bizim gerçeğimize uyan bir tanımlamadır, dolayısıyla sağ pasifist hattın gelişmesi, devrimci militan zeminin erimesi, kitle militanlığında gerileme, cüret sorununun açığa çıkması her alana yansıyor ve belirli sonuçlar ortaya çıkıyor. Bu anlamıyla sorunun ideolojik teorik arka planında yatan reformizmin cereyan hallerine yeterli cevap olamadığımız bir zeminde çalışmaların yürütüldüğü idelojik, politik ve askeri önderliklerin zayıf kaldığı gerçeğinin bir izdüşümüdür 24’ler. Esasta bu zeminden değerlendirmek gerekir.

Tüm parti ve önderlerin reformist kuşatmaya yeterli düzeyde cevap verememesi,parti zemininin devrimci reflekslerinin erimesi,tüm üye, kadro, sempatizanlar ve savaşçıların devrimci zemini geliştirme noktasındaki yeterli olmayan çabalarının bütünüyle sonucudur; 24’ler. 24’ler sadece gerilla alanıyla başlayıp, gerilla alanıyla biten bir olgu değildir. Tüm partinin ve yetersizliklerin dışa vurumudur! Böyle anlamak gerekiyor. Buradan algılarsak doğru sonuçlar çıkarabiliriz ve partiyi daha güçlü silahlandırarak sınıf savaşında hak ettiği niteliğe getirebiliriz.

2.si 24’ler sorunu, askeri taktik yetersizliktir. Askeri taktik yetersizlik belli boyutlarda gücün eğitilmesinde ve gücün konumlandırılmasında belirli sorunlar yaratmıştır. Bir kış kampı basit bir örnektir. Bir kış kampının bu derece bir operasyona maruz kalmasını doğallaştıracak askeri bir izahatı yoktur. Çünkü kamplarda esas olarak savunma ve saldırı stratejisi, en üst seviyededir. Olası düşman saldırılarında savunma ve geri çekilme yöneliminin, uygun olması gerekiyor. Çıplak kayalar arasında kamp kurmak ciddi bir askeri tecrübesizlik veya askeri olarak düşmanı kendini karşı yöneliminde ciddiye almamanın bir sonucudur. Kendini bilmeme, koruyamama noktasındaki sorun olarak cereyan eden sonuçlar çıkmaktadır. Esas olarak yönelimimizdeki eksiklik, kurmay bir bilinç ve kurmay bir perspektif eksikliğidir. Kurmay perspektif dediğimiz olgu, profesyonelleşmiş bir gerilla mantığıdır, aynı zamanda savaşın geleceğini okuma, güçlerini savaşın geleceğine göre yapılandırma ve seferber etmektir. Savaşın geleceğini üzerinden planlar yürüterek sürekli savaş halinde olmak, bu bağlamda taktiksel bir zeminde durmayı gerekli kılmaktadır. Bu noktada taktiksel yetersizlikler ve kavrayış problemleri açık bir şekilde görülmüştür.

Bir diğer sorun ise;gücün büyük bir kısmının yeni olması, bu konuda daha korunaklı sağlam yerlerde durulmasını gerekli kılarken, bu konudaki gerçeklik hiç düşünülmeden rastgele, askeri hareket tarzına uygun olmayan bir konumlanma tarzı vardır. Gücün zayıf olduğu dönemlerde savunma pozisyonu, gerilla birliklerinde üst seviyelerde seyreder. Bu tarz yenilgilerin özünde yer alan belirleyici kriterlerden biri, çalışma süreci içerisinde gizlilik kurallarının hafifletilmesidir. Parti ikinci ve üçüncü kongremiz illegal çalışma tarzı sorunlarında önemli tartışmalar yürütmesine karşın, örgüt zemininde yer alan kimi birimler buna yeterli özeni gösterememiştir. Buradan net olarak söylemek gerekir ki deşifrasyonu bu kadar üst seviyede tartışan çalışma tarzı sorunu, bu kadar üst seviyede tartışan bir örgütün üst kadroları, militanları, savaşçıları, sempatizanları, taraftarları olarak söylemlerimize ve duruşumuza yeni bir biçim vermek zorundayız. 2012 Kış Kampı’nın örgütlenmesi çalışma tarzında, bütünüyle eleştirilen ne varsa uygulanması zemininde olmuştur. Gizlilik kuralları uygulanmamış-riayet edilmemiştir. Olabildiğince çalışmalar esnek ve açık yürütülmüş, kendi durumuyla bir operasyona yol açan bir duruma ulaşılmıştır.

Genel olarak kitlemizde ve devrimci hareketin kendisinde, ilerici devrimci kitleler üzerinde 24lerin teslimiyet sorununun, nasıl bir demorolizasyon zemini yarattığının farkındayız. İdelojik, teorik ve askeri gerilikleri belirttik. Teorik zeminde bedel ödendi denilen olgu ve bedelle devrimi inşa edilmesi sorunu salt bir söylem veya basit bir kararlılık ve deklarasyon sorunu değildir. Pratikte yaşanan gerçekliklerin ürünüdür. Bir şeyleri değiştirmek istiyorsanız yüksek sertliklere karşı dayanıklı ve işin doğasına göre hareketi gerektiriyor. Devrim milyonların bedeliyle inşa edilen bir harekettir, kitlelerin gerçekleştirdiği askeri ve siyasal bir hareketliliktir. Bunun silahını kuşanmış olanlar bu an geldiğinde devrim için tereddütsüz bedel ödeme kararlılığını göze almalıdır. Dünyayı değiştirecekseniz, bunun uğruna bir davanın insanları olacaksınız, böyle bir pratik sergileyeceksiniz ya da dünyayı değiştirmek isteminiz sadece sizin iyi niyetli insanlar olarak bırakacaktır. Pratik zeminde devrimci  komünist olamazsınız. Komünist önder ve baş komutanımız İbrahim Kaypakkaya’dan, Mehmet Zeki Şeritlere, Ahmet Muharrem Çiçeklerden,Seyfi Batar ve 17’lere kadar birçok yoldaşımızın zindanlarda ve dağlarda ödediği bedeller sonucunda, dünyada ve ülkemizde komünist hareket içerisinde saygın bir yeri olan  partimizin, 24’ler sonucuyla karşılaşması, her açıdan basit bir analizle anlatılmayacak kadar ciddi bir sorundur.

Değerlerimizi ve devrimi korumanın bu noktada daha sağlam bir perspektifle ele almanın büyük bir öneminin farkında olmak gerekiyor. Bizim 24’lerden çıkardığımız ideolojik ve askeri dersler vardır. Bu noktada düşmanın bu kadar basit zaferler elde etmemesine yönelik özel olarak gerçekleştireceğimiz çalışmalar olacaktır. Kurmay mantıkla profesyonel bir gerilla anlayışıyla düşmandan daha az darbe yiyen ve saldırdığında kesin darbe ilkesi temeline uygun bir gerilla savaşı ve düşmana ciddi darbeler vuran yeni bir şekilleniş yaratılacaktır. Parti 3. Kongremizin askeri çizgi temelindeki yürüttüğü tartışmalar bu şekildedir. Bunun pratikleştirilmesi için bir çaba sürecimiz olacak ve bizim yönelimimiz de böyledir.

www.halkingunlugu.net