Erdal Emre (04-11-2015) “Türkiye dünyanın 8 Harikasıdır” demişti Aziz Nesin
Evet, ziyadesiyle öyleydi/öyledir Ve bu ülke, harikalarına yenilerini ekleyerek yoluna devam ediyor
Örneğin bu harikalar diyarında Nesin’in deyişiyle “kitap okumayanlar tutuklanacağına kitap okuyanlar tutuklanır”dı.
Kasaplar “hukukun üstünlüğü”nü savunurken, kurbanlar ise suçlanır, “terörist” ilan edilirdi.
Zulmün sultanları “baba” ilan edilerek elleri öpülür, otoritenin hiddeti karşısında ‘hazır ol’ vaziyeti alınıp “sultanım sen çok yaşa” denirdi.
Kürtler Türk, Aleviler de sünnî yapılmaya çalışılır, Ermeni/Hristiyan soykırımının mimarı “şanlı atalarımızla gurur” duyulurdu.
Bu ülkenin solu ve aydınları kendilerini “ikinci kuva-i milliyeci” görür, vatan ve bayrak deliliğinin şampiyonluk yarışına katılırdı.
Kürtlerin boşanma haklarına bin bir manevra ve manipülasyonla karşı çıkılarak hakim millet şovenizminin teorileri yapılır.
Günün birinde bu geleneksel sol anlayışa yaşının üzerinde bir olgunluk, öngörü ve soyutlama kapasitesiyle itiraz eden KAYPAKKAYA gibi bir devrimci kıvılcım ise, elbirliğiyle söndürülmeye, yok sayılmaya çalışılır.
Öte yandan Kürt çoğunluğu ise, esarete ve tecavüze dayanan zoraki bir evliliği ne pahasına olursa olsun kurtarmayı dener durur.
……
Emek ve özgürlük cephesi şok ! oldu seçim sonuçlarına.
Bir yanıyla anlaşılır bir reaksiyondu bu. Çünkü 7-Haziran ile 1-Kasım arasında ödenen bedel oldukça ağır olmuş, çok kurban verilmişti. Normal bir toplumda, toplumsal sağduyudan daha rasyonel ve görece daha caydırıcı bir tepki beklenirdi.
Evet, şartlar adil değildi.
Evet, neo-Osmanlıcılar devletin tüm şiddet araçlarını, lojistik imkân ve para kaynaklarını, DAEŞ ve diğer para-militer çeteleri, muazzam bir medya ordusunu arkalarına alarak kazanmıştı bu seçim savaşını.
Bunlar, olgular…
Ama kanımca yaşanan derin hayal kırıklığında, ideolojik, politik bir naifliğin de payı yok sayılamazdı.
Türk devlet geleneğinin yapısı, iktidar için kavga eden iki ezeli kanadın sınıfsal karakterleri, parlamento, seçimler, “İslam bayrağı altındaki bin senelik kardeşlik” gibi konulardaki bilinç bulanıklığının da yaşanan şaşkınlıktaki rolü yadsınamaz.
Sol, sahiden sol olmak ve kendi adına bağımsız bir seçenek olmak istiyorsa eğer, “AKP ne kadar oy çaldı ne kadarını satın aldı”, MHP ve CHP arasındaki puan iniş-çıkışları gibi tartışmaların içinde kaybolmak yerine işine-gücüne bakmak zorundadır.
İttihatçı-Kemalist kampla Ümmetçi-Osmanlıcı kanadın ideolojik manyetik alanından uzaklaşarak kendi birleşik gücünü yaratabilmelidir.
Sol’un görevi, ya ümmetin ya da cumhuriyetin peygamberinde ilericilik aramak değil, kendi doğal temellerine dayanmak, ortodoks yanlarını da aşarak yeryüzünün tüm özgürlük hareketlerinden öğrenmek ve yeni fikri atılımlarla yoluna devam devam etmektir.
…..
AKP’nin tek başına iktidar olmasıyla başkanlık saplantısı yeniden depreşen Erdoğan’ın tansiyonu yükselteceği kesindir.
Artması kaçınılmaz devlet terörünü göğüslemek, daha da sertleşecek mücadelelerden güçlenerek çıkabilmek ise, emek ve özgürlük cephesinin önündeki asli sınavdır.
Erdal Emre