Hileyle Başlayıp Komplo ve Entrikalarla İlerleyecek Olan Seçimlerde Sınıfsal Pozisyonumuz Nettir

Burjuva iktidara ve burjuva sınıflara karşı mücadelenin seçimlerdeki yansıması, burjuva düzen partilerine oy vermeme, buna karşı demokratik devrimci halk güçlerini temsil eden ittifak, siyasi parti ve adaylarını destekleyerek oy verme biçiminde olmalıdır…

Anayasal mevzuata göre 18 Haziran 2023 günü yapılması planlanan Cumhurbaşkanı Seçimi ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi, Erdoğan’ın “seçimleri yenileme” kararıyla 14 Mayıs 2023 gününe alınmak suretiyle 1 ay öne çekilmiş oldu. Erdoğan’ın bir ay erkene alınmış seçime, erken seçim demek yerine “seçimleri yenileme” ifadesi kullanması kaba bir hiledir. “Seçimleri yenileme” biçimindeki bu formül, Erdoğan’ın anayasaya aykırı olan cumhurbaşkanlığı adaylığını “yasal çerçeve”ye oturtma hilesidir. Tüm toplumun aklıyla alay etme anlamına gelir bu karar. Baştan sona kaba, göstermelik ve manipülasyondan ibaret olan burjuva seçimlerin daha başlarken ihtiyaç duyduğu bu hilelerin haber verdiği şey, seçimler sürecinin daha büyük hile ve entrikalarla ilerleyeceğidir; bu gerçekliğe hazır olunmalıdır.

Erken seçim çağrıları, baskın seçim değerlendirmeleri, seçimlerin yapılmayacağı varsayımına dayanan tüm tartışma seçenekleri, seçim tarihinin açıklanmasıyla birlikte geride kalsa da seçimin sonuçlanacağı iyimserliğinden de sakınmak gerekir. Zira, genel burjuva ahlak ve özellikle iktidarda ifade bulan gerici çıkarlar dikkate alındığında, Erdoğan sultası ve iktidar güruhunun neler yapabileceği, ne gibi manevra ve manipülasyonlara başvuracağı hakkında müspet bir görüş belirtmek aşırı iyimserlik olur. Daha dün altılı masanın baş aktörlerinden olan Akşener’in gerici çıkar pazarlıkları uğruna, tüm iddia ve söylemlerini bir kenara bırakarak nasıl masayı terk edip kalktığına ve hemen sonra pazarlıklardan aldığı neticeyle aynı keskinlikte U dönüşü yaparak nasıl masaya döndüğüne tanık olduk. Bundan sonra ne gibi gelişmeler yaşanır, hangi oyunlar devreye girer, hangi hesap güdülür, hangi senaryolar sahnelenir ve dengeler nasıl seyreder, bütün bunlar hakkında iyimser olmak oldukça güçtür. Burjuva ahlak ve siyasetin gerici çıkara dayanan çirkef özü her vesileyle görülen ve bilinendir ki, Erdoğan ve iktidar güruhunun bunda çok daha batak olduğu aşikardır. Dolayısıyla, açıklanmış olan seçimlerden vazgeçmesi, ortaya koyduğu hileli kararın içeriğine ters olmasına karşın, tehlikede olan iktidarı nedeniyle, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir kez daha aday olma şansını YSK eliyle garantiye alması durumunda (bu şartla), açıkladığı seçimlerden vazgeçmesi mümkündür. Gerici iktidar çıkarlarına endeksli burjuva ahlak ölçüleri bunu mümkün kılsa da açıklanmış olan seçimlerden kaçması hala bir olasılıktır.

Seçim süreci ve sınıf tavrı

Evet, komprador tekelci burjuva kliklerin yürüttüğü iktidar dalaşı seçimlerin yapılacağı tarihin açıklanmasıyla birlikte daha da keskinleşerek devam edecektir. Bu süre zarfında burjuva kirliliğin bin bir manevrasına tanık olacağımız aşikâr. Daha da önemlisi, komplo ve provokasyonlara, siyasi cinayet, suikast ve katliamcı saldırılarına tanık olunması da muhtemeldir. Özellikle Erdoğan sultasının iktidarını koruma amacıyla gerçekleştiremeyeceği hiçbir cani girişim ve saldırıdan sakınmayacağı tecrübelerle sabittir. Acımasız faşist saldırı, azgın baskı ve estireceği terör dalgasıyla toplumu terörize ederek korku ve can güvenliği kaygısı altına alıp yaratacağı algıyla kitleleri manipüle edip adeta teslim alması, dolayısıyla kendisini zorunlu tercih olarak kitlelere dayatması iktidar sürecinin denenmiş pratiğidir. Burjuva muhalefete dönük izlediği siyaset dikkate alındığında, halk kitleleri ve güçlerine karşı izleyeceği baskı ve terörün çok daha vahşi olacağı aşikardır. Özellikle seçimleri kaybetme olasılığının güçlü olduğu bu seçimlerde çok daha “çılgın” saldırı projelerine başvuracağı düşünülmek durumundadır. O halde, mevcut seçimler sürecinin diğer seçim süreçlerinden daha ağır koşullarla biçimleneceği beklenmelidir…

Bu olasılıklar ve muhtemel gelişmeler Erdoğan sultasına karşı boyun eğip sessiz kalmanın ya da onu onaylayarak halka çizdiği “kaderi” kabul etmenin gerekçesi olarak algılanamaz. Bilakis, daha fazla, daha kararlı ve daha inatçı ve belki de çok daha fedakâr bir mücadele ve direnişi gerekli kılar. Kuşkusuz ki bu mücadele, Erdoğan güruhunun başvuracağı yöntem ve saldırıların niteliğine uygun olarak biçimlenmek durumundadır. İktidarın başvuracağı saldırılara paralel olarak geliştirilecek veya yürütülecek her mücadele meşrudur. Sokakların kitlesel hareketlerle tutulması, daha militan kitle hareketlerinin örgütlenerek geliştirilmesi bu mücadelelerin en önemli biçimidir. Kitlesel hareket zeminine oturan eylemsel pozisyon, sürecin dinamik siyaseti olarak öne çıkmaktadır. Kitleleri sokağa çıkmaktan geri tutan ve sokağa çıkmanın Erdoğan’ın provokasyonlarına yarayacağını öğütleyen siyaset burjuva manipülasyondur, kitlelerin hareketinden korkan burjuva kaygının ürünüdür. Daha geniş anlamda ise teslimiyetçidir…

Bu temelde, demokratik devrimci sınıf güçlerinin seçimler sürecine özgü izleyeceği mücadele siyaseti Erdoğan güruhunun başvuracağı siyaseti boşa çıkarmak ve halk kitlelerini teslim alma girişimlerini engellemek üzerine kurulmalıdır. Bu ise, devrimci demokratik sınıf ve halk güçlerinin ittifak politikası temelinde ortak mücadele cephesini geliştirerek büyütmesiyle mümkündür. Halk kitlelerine güven vererek onların Erdoğan iktidarı ve baskılarına karşı direnmelerini sağlamak, diğer militan mücadele biçimlerini saklı tutarsak, demokratik devrimci halk güçlerinin ittifak ve mücadele zemininde ortak hareket etmesiyle mümkündür. İttifak politikasının isabetli devrimci politika olduğu her bakımdan doğrudur.

Erdoğan sultasına karşı izlenecek siyasetin bir benzeri de diğer burjuva klik ve siyasi partilerine karşı izlenmek durumundadır. Dolayısıyla Erdoğan iktidar güruhuna karşı mücadele ve bu zeminde yürütülecek siyasal teşhir esas görev olmakla birlikte, diğer düzen partilerinin siyasal teşhirinin yürütülmesi de unutulamaz bir görevdir. Erdoğan faşist sultasına karşı mücadele esası, bizleri diğer burjuva faşist klik ve siyasi partilerinin yanına-yedeğine itmemelidir. Sınıf tavrı, iktidar-muhalefet ayrımı yapmadan bütün halk düşmanı burjuva klik ve faşist düzen partilerine karşı ilkesel tutumla mesafe koymayı gerektirir. Bir burjuva klik karşısında diğer burjuva kliği desteklemek sınıf tavrıyla bağdaşamayacağı gibi, halk kitlelerini ezip sömüren burjuva iktidarların halk üzerindeki faşist egemenliğini onaylamak anlamına gelir ki, bizler bunun ahlaki sorumluluğunu taşıyamayız. Hiçbir burjuva düzen partisi tercih edilemez. Hiçbir sömürü düzeni ve sömürücü sınıf iktidarı kabul edilemez. Mücadele gerekçemiz olan burjuva sınıf iktidarlarını şu veya bu gerekçeyle onaylayamaz, destekleyemeyiz. Aksi halde, savaşta kendi burjuvazisinin yanında yer alan 2. Enternasyonalin sınıf işbirlikçi partilerin durumuna düşer, düşmekten kurtulamayız. Tutarlı demokratların ve devrimcilerin bu burjuvazi değil, öteki burjuvazi iktidar olup halkı ezip sömürsün deme lüksü ve tavrı olamaz…

‘‘Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin” yaklaşımı, sınıf tutumu ve bilinciyle bağdaşmayan hatalı apolitik yaklaşımdır. Politik bilinç veya sınıf bilincinden yoksun olmanın yansıması olan bu tutum, özünde burjuvadır, burjuva manipülasyon ürünüdür. Aynı biçimde, bu seçimlerin tarihi olduğu, toplumun kaderiyle ilgili olup karanlıkla-aydınlık arasında bir tercih ve dönemeç olduğu şeklindeki yaklaşımlar da bir burjuva safsatadır. Çünkü, bu yaklaşımların altındaki “gizli” bilinç, Erdoğan sultasına karşı diğer burjuva klik iktidarına oy verme, onları destekleme çağrısıdır. Oysa, bizlerin denenmiş bayrağı vardır ve burjuva bayrak altında safa girmemize yer yoktur…

Burjuva iktidara ve burjuva sınıflara karşı halk güçlerini temsil eden ittifak, siyasi parti ve adayları desteklenmelidir

Burjuva seçimlerin, burjuvazinin şu veya bu kliğinin siyasi iktidara gelip halkı ezip sömürmesine karar veren bir prosedür olmaktan daha ileri işlevi yoktur. Burjuva seçimlerin sınıf çelişkileri ve bundan kaynaklanan toplumsal çelişki ve sorunlara dönük çözümler getirmesi ya da demokratik koşullar sağlaması beklenemeyeceği gibi, işçi sınıfı ve geniş halk kitlelerinin menfaatlerini temsil etmesi veya onlara kurtuluş olasılığı sunması tasavvur edilemez. O halde bizlerin burjuva seçimlere dönük stratejik siyaseti tamamen ilkesel veya ilkeli sınıf tavrıyla biçimlenmek durumundadır. Sınıf tavrının gevşetildiği her ilkesel tavır, proletarya ve halk kitlelerine değil, burjuvaziye hizmet eder. Tam da bundandır ki, burjuva seçimlere, burjuva iktidarları onaylamak veya birinden diğerini tercih etmek vb. vs. için değil, tam tersine bütün burjuva düzen partilerini teşhir ederek demokratik devrimci alternatifi geliştirip sınıf mücadelesini yükseltmek için gireriz. Ve seçimler buna olanaklı olduğu ya da olanak sunup hizmet ettiği müddetçe gireriz. Burjuvazinin yasal boşluklarından devrimci ve demokratik mücadele adına yararlanmak, burjuvazinin tanımak zorunda kaldığı olanakları mücadele adına kullanmak ve olanaklı olan her mevzide burjuvaziye karşı mücadeleyi büyütmek için gireriz. Mücadelenin mevzilerini geliştirme, kazanımlarını ilerletme ve yeni kazanımlarla ilerlemek için seçimlere gireriz… Dolayısıyla demokratik devrimci sınıf ve halk güçlerinin burjuva seçimlere dönük tavrı tamamen bu kazanım ve mevzileri büyütme amacına bağlı ve tamamen taktiksel siyaset temelinde biçimlenir.

Bu temelde, seçimlerde burjuva düzen partileri ve adaylarına oy vermeme tavrı, demokratik, devrimci halk güçlerinin genel tutumudur. Burjuva partilerine oy vermek ya da onları desteklemek, bunları halk kitlelerine çare, çözüm ve alternatif olarak sunmak demektir. Tutarlı demokrat devrimci tutum bundan kesinlikle sakınır, hiçbir safsataya kanmadan burjuva düzen partileri ve adaylarına oy vermez, onların yedeğine düşerek destekçisi olmaz…

Demokratik devrimci halk güçlerinin seçimlere giren ittifakları, siyasi partileri ve adayları mevcuttur. Verilecek bir tek oy varsa, o da demokratik devrimci ittifak ve siyasi partilere ve gösterecekleri adaylara verilmek durumundadır. Kendisini veya kendi sınıf güçlerini-ittifaklarını çözüm olarak görmeyip burjuva düzen partilerine oy vermek sınıf tavrıyla çeliştiği gibi, kendini inkâr anlamına gelir. O halde, tüm çaba ve gücümüzle devrimci demokrat ittifak adaylarını, adaylarımızı desteklemeli, kendi adaylarımıza çalışmalıyız. Burjuva iktidara ve burjuva sınıflara karşı mücadelenin seçimlerdeki yansıması, burjuva düzen partilerine oy vermeme, buna karşı demokratik devrimci halk güçlerini temsil eden ittifak, siyasi parti ve adaylarını destekleyerek oy verme biçiminde olmalıdır…

Erdoğan sultası ve suçlu güruh başta olmak üzere, her türden halk düşmanı faşist düzen iktidarlarına karşı mücadele tavrının seçimlerdeki tutumu demokratik devrimci ittifak ve siyasi partileri, adaylarını destekleme biçiminde olmak durumundadır. Buna karşı burjuva düzen partilerini destekleme veya burjuva kliklerle ittifak etmenin her biçimi sınıf tavrından uzaklaşmak, burjuvazinin halkı ezip sömürmesinin ahlaki sorumluluğu altına girmek demektir…